Kaza ve kader ile ilgili ayetler

7
EXE RANK

-тнє αLуx-

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
21 Tem 2009
Mesajlar
7,782
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Web sitesi
www.netbilgini.com
-тнє αLуx-
KAZA VE KADER İLE İLGİLİ AYETLER

3. Sure/145. Ayet: Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm, belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya sevabını isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret sevabı dilerse buna da ondan veririz. Şükredenleri mükâfatlandıracağız.

3. Sure/154. Ayet: Sonra o üzüntünün ardından, Allah size bir güven ve bir uyku indirdi. O uyku bir kısmınızı bürüyordu, bir kısmı da kendi canlarının derdine düşmüştü. Allah’a karşı cahiliyye zannı gibi haksız bir zanda bulunuyorlar: “Hani bu işten bize bir şey var mı?” diyorlardı. De ki: “Bütün işler Allah’a aittir.” Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. Diyorlar ki: “Bu işte bize fayda olsaydı, burada öldürülmezdik.” De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, yine üzerine öldürülmesi yazılmış olanlar, mutlaka vurulup yatacakları yeri boylardı. Allah, kalplerinizin içindekini denemek ve yüreklerinizdekini temizlemek için yaptı. Allah, göğüslerin içinde olanı bilir.”

6. Sure/2. Ayet: Sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel takdir eden O’dur. Tayin edilen bir ecel de O’nun katındadır. Sonra bir de şüphe ediyorsunuz.

6. Sure/35. Ayet: Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse ve senin de gücün yetiyorsa haydi yerin içine inebileceğin bir delik ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara da onlara bir mucize getir! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerine toplardı. O halde cahillerden olma.

54. Sure/51. Ayet: Andolsun ki biz, sizin(küfürde) benzerlerinizi hep helak ettik. Ama düşünen mi var?

54. Sure/52.-53. Ayet: Yaptıkları her şey kitaplarda kayıtlıdır. Küçük büyük her şey satır satır yazılıdır.

7. Sure/34. Ayet: Her ümmetin dünyada kalacağı müddet için takdir edilmiş bir ömrü vardır. Süreleri biten ümmet ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gidebilir.

10. Sure/49. Ayet: De ki: “Ben, Allah’ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir zarar, ne de bir fayda verebilirim. Her ümmet için bir süre vardır. Süresi dolunca artık ne bir an geri, ne de bir an ileri gidebilir.”

11. Sure/6. Ayet: Yeryüzünde rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptadır.

15. Sure/4. Ayet: Yok ettiğimiz herhangi bir kasabanın elbette belli bir yazısı vardır.

15. Sure/5. Ayet: Hiçbir ümmet kendi süresini öne alamaz, geciktiremez de.

17. Sure/58. Ayet: Kıyamet gününden önce ortadan kaldırmayacağımız veya çetin azaba uğratmayacağımız bir şehir yoktur. Bu, Kitap’ta yazılıdır.

24. Sure/43. Ayet: Bilmezsiniz ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirip üst üste yığar, sen de onların arasından yağmur yağdığını görürsün? Gökten içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir, dilediğini onunla musibete uğratır, dilediğinden de uzak tutar. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır!

27. Sure/74. Ayet: Rabbin elbette onların kalplerinin gizlediğini de, açığa vurduklarını da bilir.

27. Sure/75. Ayet: Gökte ve yerde gizli hiçbir sır yoktur ki apaçık bir kitap olan Levhi Mahfuz’da olmasın.

34. Sure/3. Ayet: İnkar edenler: “Kıyamet bize gelmeyecektir.” dediler. Ey Muhammed! De ki: ”Hayır, öyle değil, görülmeyeni bilen Rabbime andolsun ki, o kıyamet günü size mutlaka gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O’nun ilminin dışında değildir. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık Kitap’tadır.”

35. Sure/11. Ayet: Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yaratmış, sonra da sizi çiftler halinde meydana getirmiştir. Dişinin gebe kalması ve doğurması, ancak O’nun bilgisiyledir. Kendisine ömür verilen kimseye daha çok ömür verilmesi de, onun ömründen kısaltılması da ancak bir kitapta(Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. Doğrusu bu (sayılan şeyler) Allah’ a kolaydır.

57. Sure/22. Ayet: Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce Levh-i Mahfuz’da bulunmasın. Şüphesiz ki bu, Allah’a göre kolaydır.

59. Sure/3. Ayet: Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette onları dünyada başka şekilde cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için ateş azabı vardır.

65. Sure/3. Ayet: Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a güvenip dayanırsa, O, kendisine yeter. Şüphesiz ki Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şey için bir ölçü koymuştur.

71. Sure/4. Ayet: Ta ki Allah, günahlarınızı bağışlasın ve sizi (azapsız olarak) belli bir süreye kadar ertelesin. Çünkü Allah’ın takdir ettiği ecel gelince artık geri bırakılmaz. Keşke bilseydiniz.

72. Sure/25. Ayet: Ey Muhammed! De ki: “Size söz verilen(azap) yakın mıdır, yoksa Rabbim onu uzun süreli mi kılmıştır, ben bilemem.”

72. Sure/28. Ayet: (Böyle yapar) Ki onların, Rablerinin mesajlarını tebliğ ettiklerini bilsin. Allah onların nezdinde olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır.

-Ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallâhi Teâlâ: Kader, hayır, şer(acı, tatlı, iyi, kötü) her şeyin Allah’ın yaratmasıyla olduğuna inandım, iman ettim.



KAZA VE KADER İLE İLGİLİ HADİSLER


Kadere İman
*4795 - Hz. Cabir (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki:
"Kul, hayrıyla, şerriyle kadere inanmadıkça, kendine (hayır ve şerden) isabet edecek şeyi atlatamayacağını, (hayır ve şerden) kaçacak olan şeyi de yakalayamayacağını bilmedikçe iman etmiş olmaz." Tirmizi, Kader 10, 2145.
*4796 - Ubâde İbnu's-Sâmit (R.a) oğluna ölümü sırasında demiştir ki: "Oğulcuğum, başına gelecek olan şeyin asla atlatılamayacağını, kaçırdıklarını da yakalayamayacağını bilmedikçe sen, imannın hakikatının tadını asla bulamazsın. Zira ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim:
"Allah'ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kalemi yarattı ve: "Kıyamete kadar olacak şeylerin miktarlarını yaz!" dedi."
"Oğulcuğum, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan şunu da işittim:
"Kim bu inanç dışında olarak ölürse benden değildir."
Ebu Davud, Sünnet 17, (4700); Tirmizi, Kader 17, (2156).

Kaderle Amel
*4797 - İbnu Amr İbni'l-As (R.a) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, elinde iki kitap olduğu halde yanımıza geldi ve: "Bu iki kitap nedir biliyor musunuz?" buyurdular. Cevaben: "Hayır, ey Allah'ın Resûlü! bilmiyoruz. Ancak bildirmenizi istiyoruz!" dedik. Bunun üzerine sağ elindekini göstererek: "Bu Rabbülâlemin'den (gelmiş) bir kitaptır. İçerisinde cennet ehlinin isimleri mevcuttur. Hatta onların babalarının ve kabilelerinin isimler de mevcuttur ve sonunda da icmal yapmıştır. Bunlara asla ne ilave yapılır, ne de onlardan eksiltmeye yer verilir. Hiç değişmeden ebedi olarak sabit kalır" buyurdular. Sonra sol elindekini göstererek: "Bu da Rabbülâlemin'den bir kitaptır. Bunun içinde de ateş ehlinin isimleri, onların atalarının isimleri ve kabilelerinin isimleri vardır. En sonda da icmâllerini yapmıştır. Bunlara asla ne ziyade yapılır, ne de eksiltmeye yer verilir!" buyurdular. Ashabı sordu: "Öyleyse ey Allah'ın Resûlü, niye amel ediliyor? Madem ki her şey önceden olmuş bitmiş, yazılmış ve artık yazma işinden fariğ olunmuş (Bir daha yapma gayreti de niye)?" Resûlullah şu cevabı verdi: "Siz amelinizle doğruyu ve istikameti arayın! İtidali koruyun, Zira, cennetlik olan kimsenin ameli, cennet ehlinin ameliyle sonlanır; (daha önce) ne çeşit amel yapmış olursa olsun. Keza cehennemlik olanın ameli de cehennem ehlinin ameliyle sonlanır, hangi çeşit amel ile amel etmiş olursa olsun!" Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, sonra elindeki kitapları atıp, elleriyle işaret ederek dedi ki: "Rabbiniz kullardan artık fariğ oldu, birkısmı cennetlik, birkısmı da cehennemliktir." Tirmizi, Kader 8, (2142).

*4798 - Hz. Ali (R.a) anlatıyor: "Biz bir cenaze vesilesiyle Baki'u'l-Ğarkad'da idik. Derken yanımıza Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm çıkageldi ve oturdu. Biz de etrafında (halka yapıp) oturduk. Elinde bir çubuk vardı. Çubuğuyla yere birşeyler çizmeye başladı. Sonra: "Sizden kimse yok ki, şu anda cennet veya cehennemdeki yeri yazılmamış olsun!" buyurdular. Cemaat: "Ey Allah'ın Resûlü” dedi. Öyleyse hakkımızda yazılana itimad edip ona dayanmayalım mı?"
"Çalışın, buyurdular. Herkes kendisi için yaratılmış olana erecektir. Cennetlik olanlar, saadet(e (En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)üren) amelde (muvaffak) olacaktır. Şekâvet ehli olanlar da şekâvet(e (En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)üren) amelde (muvaffak) olacaktır!" Sonra şu ayeti tilavet buyurdular. (Mealen): "Kim bağışta bulunur, günahtan kaçınır ve dinin en güzelini tasdik ederse, biz de ona hayır ve kolaylık yolunu kolaylaştırırız" (Leyl 5-7). Buhari, Tefsir, Leyl, Cenaiz 83, Edeb 120, Kader 4, Tevhid 54; Müslim, Kader 6, (2647); Ebu Davud, Sünnet 17, (4694); Tirmizi, Kader 3, (2137), Tefsir, Leyl, (3341).

*4799 - Hz. Cabir (R.a) anlatıyor: "Süraka İbnu Malik İbnu Cu'şem (R.a) gelerek sordu: "Ey Allah'ın Resûlü! Bize dinimizi açıkla. Sanki yeni yaratılmış gibiyiz. Şimdi amel ne husustadır: Kalemlerin kuruduğu, miktarların kesinleştiği şeylerde mi, yoksa istikbale ait şeylerde mi çalışacağız?"
"Hayır (istikbale ait şeylerde değil). Bilakis kalemlerin kuruduğu, miktarların cereyan ettiği (kesinleştiği) hususta!" buyurdular. Sürâka tekrar: "Öyleyse niye amel edelim (boşa zahmet çekelim)?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "Çalışın! Herkes yaratıldığı şeye erecektir! Herkes, (yazıldığı) ameliyle amil olacaktır!" buyurdular." Müslim, Kader 8, (2648).
*4800 - İbnu Mes'ud (R.a) anlatıyor: "Sâdık ve Masdûk olan Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden birinin yaratılışı, annesinin karnında kırk günde cem olur. Sonra bu kadar müddetle "alaka" olur. Sonra bu kadar müddette "mudga" olur. Sonra Allah bir meleği dört kelimeyle gönderir: (Bu melek) rızkını, ecelini, amelini, şaki veya said olacağını yazar, sonra ona ruh üflenir. Kendinden başka ilah olmayan zâta yemin olsun, sizden biri, (hayatı boyunca) cennet ehlinin ameliyle amel eder. Öyle ki, kendisiyle cennet arasında bir zirâlık mesafe kaldığı zaman ona yazısı galebe çalar ve cehennem ehlinin ameliyle amel ederek cehenneme girer. Aynı şekilde sizden biri (hayatı boyunca) cehennem ehlinin amelini işler. Kendisiyle cehennem arasında bir ziralık mesafe kalınca yazısı ona galebe çalar ve cennet ehlinin amelini işleyerek cennete girer." Buhari, Kader 1, Bed'ü'l-Halk 6, Enbiya 1, Tevhid 28; Müslim, Kader 1, (2643); Ebu Davud, Sünnet 17, (4708); Tirmizi, Kader 4, (2138).
Rezin şu ziyadede bulundu: "(Resûlullah) Şunu da buyurdular: "Nutfe düştü mü, kırk gün rahimde uçar. Sonra kırk günde alaka olur. Sonra kırkgünde mudga olur. Bir nefis olarak yaratılma safhasına gelince, Allah onu tasfir edecek (şekillendirecek) bir melek gönderir. Melek iki parmağının arasında toprak olduğu halde gelir. Onu mudgaya karıştırır. Sonra onu yoğurur, sonra da emredildiği üzere onu tasvir eder."

*4801 - Âmr İbnu Vasıla anlatıyor: "Abdullah İbnu Mes'ûd (R.a)'ı dinledim. Demişti ki: "Şakî, annesinin karnında iken şaki olandır. Said de başkasından ibret alandır." (Bunu işittikten sonra) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ashabından Huzeyfe denen zata uğradı ve İbnu Mes'ud'un söylediğini anlattı ve sordu: "Kişi amelsiz nasıl şakî olur?" Huzeyfe radıyallahu anh: "Buna hayret mi ediyorsun? Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim: "Nutfenin (rahme düşmesinden sonra) kırkiki gece geçti mi, Allah ona bir melek gönderir (ve onun vasıtasıyla) nutfeyi şekillendirir; işitmesini, görmesini, derisini, etini, kemiğini yaratır. Sonra melek sorar: "Ey Rabbim! Bu erkek mi, dişi mi?" Rabbin dilediğini hükmeder, melek de yazar. Sonra sorar: "Ey Rabbim! Eceli nedir?" Rabbin dilediğini hükmeder, melek de yazar. Tekrar sorar: "Ey Rabbim! Rızkı nedir?" Rabbin dilediğini hükmeder, melek de yazar. Sonra melek elinde sahife olduğu halde çıkar. Artık buna ne bir şey ilave eder ne de eksilir." Müslim, Kader 3, (2645).

*4802 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) aramızda doğrulup: "(Hastalık nev'inden) hiçbir şey hiçbir şeye sirayet etmez!" buyurmuşlardı ki bir bedevi: "Ey Allah'ın Resûlü! Nasıl olur? Bir deve sürüsüne, kuyruğu ile haşefesini uyuzlamış bir deve gelince hepsini uyuzlu yapar!" dedi. Aleyhissalatu vesselâm: "Pekalâ, birincisini kim uyuzladı? Ne sirayet, ne safer (inancınızda hakikat) vardır. Şurası muhakkak ki, Allah her nefsi yaratmış, onun hayatını, ölümünü, rızkını ve uğrayacağı musibetlerini yazmıştır." Tirmizi, Kader 9, (2144).

*4803 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün): "Allah Teâla hazretleri bir kulun hayrını diledi mi onu istimal eder!" buyurmuştu. Kendisine: "Onu nasıl istimal eder?" diye soruldu. "Ölümden önce salih amel işlemede muvaffak kılar!" buyurdu." Tirmizi, Kader 8, (2134).

*4804 - Hz. Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kişi vardır, uzun müddet cennet ehlinin amelini işler, sonra da ameli cehennem ehlinin ameliyle hitam bulur. Yine kişi vardır, uzun müddet cehennem ehlinin ameliyle amel eder de sonunda cennet ehlinin ameliyle hitam bulur." Müslim, Kader 11, (2651).

*4805 - İbnu Amr İbni'l-Âs (R.a) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah (cin ve ins dahil) mahlukatını bir karanlık içinde yarattı. Sonra üzerlerine kendi nurundan serpti. Bu nur, kimlere isabet ettiyse hidayeti buldular, kimlere de isabet etmediyse sapıttılar. Bu sebeple diyorum ki: "Kalem, Allah Teâla'nın ilmi hususunda kurumuştur." Tirmizi, İman 18, (2644).

Kadere Rıza
*4806 - Sa'd İbnu Ebî Vakkâs (R.a) anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ademoğlunun saadet(sebepleri)inden biri de Allah Teâla'nın hükmettiğine rıza göstermesidir. Şekâvet(sebepleri)inden biri de Allah Teâla'ya istihareyi terk etmesidir. Keza şekâvet(sebepleri)inden bir diğeri de Allah'ın hükmettiğine razı olmamasıdır." Tirmizî, Kader 15, (2152).

*4807 - Hz. Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kuvvetli mü'min, Allah nazarında zayıf mü'minden daha sevgili ve daha hayırlıdır. Aslında her ikisinde de bir hayır vardır. Sana faydalı olan şeye karşı gayret göster. Allah'tan yardım dile, acz izhar etme. Bir musibet başına gelirse: "Eğer şöyle yapsaydım bu başıma gelmezdi!" deme. "Allah takdir etmiştir. Onun dilediği olur!" de! Zira "eğer" kelimesi şeytan işine kapı açar." Müslim, Kader 34, (2664).

Kaderiye'nin Zemmi
*4812 - Huzeyfe (R.a) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Her ümmetin mecusileri vardır. Bu ümmetin mecusileri "kader yoktur!" diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazır bulunmayın. Onlardan kim hastalanırsa ona ziyarette bulunmayın. Onlar Deccal bölüğüdür. Onları Deccal'e ilhak etmek Allah üzerine bir haktır." Ebu Davud, Sünnet 17, (4692).
*4813 - Ebu Davud'un İbnu Ömer'den gelen merfu bir rivayetinde şöyle buyrulmuştur: "Kaderiye fırkası, bu ümmetin mecusileridir. Eğer hastalanırlarsa ziyaret etmeyin, ölürlerse cenazelerine katılmayın." Ebu Davud, Sünnet 17, (4691).
*4814 - Yine Ebu Dâvud'da İbnu Ömer (R.a)'dan gelen merfu bir rivayette: "Kader ehli ile düşüp kalkmayın, onlara dava açmayın" buyurulmuştur..." Ebu Dâvud, Sünnet 17, (4720).
*4815 - İbnu Abbas (R.a) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ümmetimde iki sınıf vardır ki, onların İslâm'dan nasipleri yoktur: Mürcie ve Kaderiye." Tirmizi, Kader 13. (2150).
*4816 - Nafi rahimehullah anlatıyor: "Bir adam İbnu Ömer (R.a)'e gelerek: "Falan kimse sana selam ediyor!" diyerek, Şamlı birisinden selam getirdi. İbnu Ömer radıyallahu anhüma: "Bana ulaştığına göre, o kimse kaderi inkâr ediyormuş. Eğer o böyle bir bid'a fikre saplandı ise, sakın ona benden selam söyleme! Zira ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı işittim: "Bu ümmette hasf (yere batırma), mesh (suret değişmesi) (ve kazf= (taş yağması) olacak. Bu musibetler kaderi inkâr edenlere gelecek." Ebu Davud, Sünnet 7, (4613); Tirmizi, Kader 7, (2153, 2154).
*4817 - İbnu Amr İbni'l-Âs (R.a) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah mahlukatın miktarlarını, semâvât ve Arzı yaratmazdan ellibin sene evvel, Arşı da su üzerinde iken yazdı." Müslim, Kader 16, (2653); Tirmizi, Kader 18, (2157),
*4818 -Ebu Azze anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah bir kulunun bir memlekette ölmesini takdir etti mi, onu oraya -veya orada bulunan bir şeye dedi- muhtaç kılar." Tirmizi, Kader 11, (2148).
*4819 - İmam Mâlik'e ulaştığına göre, İyâs İbnu Muâviye'ye, "Kader hakkında fikrin nedir?" diye sorulmuş da o şu cevabı vermiştir: "(Benim fikrim) Kızımın fikridir!" Bu sözle, onun sırrını ancak Allah'ın bildiğini söylemek istemiştir. İyas, anlayışta darb-ı mesel olmuştu. (Bir gün) bir adam ona kader hakkında sordu: "Kadere inanmıyor musun?" dedi. Adam: "Elbette inanıyorum!" deyince: "Bu kadarı sana yeter! (Fazlası senin için mâlâyânîdir). Zira Ali İbnu Hüseyin, babası (Hz. Ali İbnu Ebi Talib) radıyallahu anhüma'dan bana nakletti ki, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuşlardır: "Kişinin mâlâyânî şeyleri terketmesi, onun müslümanlığının güzelliğindendir!" Yine ona ulaştığına göre Lokmân'a: "Sende gördüğümüz (bu fazilet)in sebebi nedir?" diye sorulunca şu cevabı vermiştir: "Emaneti eda, doğru söz ve beni ilgilendirmeyen şeyleri terketmem!" Rezin tahric etmiştir.
(Rivayette geçen "Kişinin mâlâyânîyi terketmesi İslâm'ının güzelliğindendir" şeklindeki Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın bu sözü şu kaynaklarda geçer: Muvatta, Hüsnü Hulk 3, (2, 903); Tirmizi, Zühd 11, (2318, 2319); İbnu Mâce, Fiten 12, (2976); Rivayetin sonundaki "Yine ona ulaştığına göre Lokman'a..." kısmı da, Muvatta'da gelmiştir (Kelam 17, 2, 990).
 
Geri
Üst