17
EXE RANK
-k1nq`LioN*
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 15 Ocak 2010
- Mesajlar
- 17,143
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
Immanuel Kant’in Elestirel Felsefesi Aydınlanma felsefesinin, elbette birçok varyanti vardir. Bununla birlikte, filozof Immanuel Kant (1724-1804), bu fikirlerin gelisiminde esasli bir yer isgal eder. Ona, eserlerinin farkli yönlerine dikkat çekilmek ve bunlarin içinden de farklilik gösteren kimi yorumlara iltimas geçilmekle birlikte, hem analitik gelenek(20. yy. basindan beri özellikle Anglosakson dünyasinda yayginlasan dil çözümlemelerine dayali, felsefe yöntemini gelistiren ve felsefenin görevini mantiksal dil çözümlemesiyle sinirlayan felsefe akiminin tümüne verilen ad.) içinde yer alan filozoflar ve hem de Kita Avrupasi felsefesi gelenegi içinde yer alan filozoflar tarafindan, büyük bir sahsiyet olarak saygi gösterilir. Kant in `elestirel felsefesi insanî bilgi ve tecrübenin sinirlariyla temel teskil eden yapisini ortaya koymaya çalisir ki, bu, insan aklinin felsefî ya da `metafiziksel sorularla olan iliskisi içinde yüz yüze geldigi ikilemi yansittigi için, ta bastan beri hem olumsuz ve hem de olumlu niyetler içeren bir projedir: “Insan aklinin, bilgisinin bir türünde, aklin bizzat kendisinin dogasi tarafindan emredildigi için göz ardi edemedigi, ama tüm güçlerini astigi için de, cevaplamaya muvaffak olamadigi sorular tarafindan sikintiya sokulma gibi garip bir yazgisi vardir.” Kant in elestirel felsefesi , Aydinlanma düsüncesinin temel konularindan birçogunu anlamli bir biçimde bir araya getirdigi için, Avrupa felsefesinin daha sonraki gelisiminde esasli bir rol .oynayabilmistir. Hepsinden önemlisi, onun, dis dünyaya iliskin, varligi en açik bir biçimde doga bilimlerinde kanitlanan bilgi türüyle ilgili olan `saf aklin elestirisi, dönemin muhtemelen temel felsefi tartismasi olmus olan konuda karsit kamplarin, empirizm ve rasyonalizmin yaratici bir sentezini saglar. Gerek empirizm ve gerekse rasyonalizm karakteristik bir biçimde, insan bilgisini saglam ve süphe edilemez temeller üzerine oturtmaya ve dinî bilginin düzmece iddialarina karsi koymaya çalisir. Bu tutum, hakli kilinamayan iddialar ve bâtil itikat kalintilarindan arindirilmis bir dinî inançla, elbette uyusmaz degildir. Insan bilgisini oldukça yetersiz bir alet olarak gören süpheci empiristler, alternatif bilgelik kaynaklarina zaman zaman açik olmuslardir. John Locke (1632-1704), George Berkeley (1685-1753) ve David Hume gibi empiristler, insan bilgisinin tümünün son çözümlemede tecrübelere -dis dünyaya iliskin `izlenimlerimize ya da `duyumlara veya `gözlemlere dayandigini öne sürerler. a posteriori ya da bizim yalnizca uygun tecrübelere sahip olduktan sonra erisebilecegimiz bir ,sey oldugunu savunurlar. Bilgimiz dogustan düsüncelere dayanmaz: Dünyaya geldigimizde, zihin bos bir levha veya tabula rasadir. Rasyonalistler ise, tam tersine, bizim insan bilgisinin önemli, muhtemelen en önemli örneklerine, tecrübeden önce ya da bagimsiz olarak erisebilecegimizi öne sürerler. Rasyonalistler, felsefede Platonik gelenege daha yakindirlar.