İletişim...

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Method
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
20
EXE RANK

Method

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
5 May 2010
Mesajlar
30,484
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Method
Aile, Çift, Evlilik Terapisi Nedir?
İçinde bulunduğumuz stresli yaşam koşullarında, sıkıntılarımızı en çok paylaştığımız ve yansıttığımız yer ailemiz, partnerimiz veya eşimizdir. Bireylerden farklı olarak çiftler veya aileler bu problemleri birbirlerinden bağımsız olarak yaşamazlar, ailenin dışında başlayan problemler, ailenin içinde çoğalarak devam edebilir.

Aile üyelerinin hepsini birden etkileyen bir sorunla karşılaşıldığında, ya da bir üyenin sahip olduğu problem bütün üyeleri etkilediğinde ve aile üyelerine ulaşmadan problemin çözümünün mümkün olmadığı durumlarda terapi süreci ailenin tümünün katılımını gerektirebilir.

Birlikte olmaya karar veren bir erkek ve bir bayanın kurdukları romantik ilişki, farklı dünya görüşlerini, farklı baş etme becerilerini, sosyal kimliklerini ve ilişki biçimlerini de bir araya getirmektedir. Bu aşamayı geçmekte ve uyum sağlamakta zorlanan çiftler, evlenmek için uyumlu bir çift olup olmadıkları konusunda şüphelenebilir, kendi anne babalarının mutsuz ilişkileri nedeniyle korkuya kapılabilir, bu sorunların evlendikten sonra nasıl bir şekil alacağına dair kaygılanabilir ya da evliliğin bütün sorunları gidereceğine dair gerçekçi olmayan beklentilere kapılabilirler. Evlilik öncesi herkesin evliliğe dair beklentilerinin ve kendileri için taşıdığı anlamın farkında olması, bu konudaki korkularını ve kaygılarını bir uzman yardımıyla birbirlerine ifade etmeleri sağlıklı bir birliktelik için son derece faydalıdır.

Evli çiftler, kurdukları ortak yaşam formunda, kahvaltı alışkanlıklarından, uyurken televizyonun açık kalıp kalamayacağına kadar bir çok küçük ayrıntı nedeniyle çatışabilirler. Bu farklılıkların uygun biçimde ve zamanda ifade edilmemesi, karşılıklı olarak yapılan fedakarlıkların ve gösterilen çabanın, eşlerden biri tarafından eşit olarak algılanmaması, küçük ayrıntıları büyük problemlere dönüştürebilir.

Çiftin hayatına bir bebeğin katılması, farklı alışkanlıkların ve tutumların yeniden masaya yatmasına neden olur. Ayrıca bir bebeğin doğumu, aynı zamanda anneannelerin, babaannelerin, dedelerin, dayıların, amcaların, halaların ve teyzelerin doğması demektir. Ve herkes yeni doğan bebekle kurduğu bağ üzerinden onun yetiştirilişi hakkında söz sahibi olduğunu düşünür. Çiftin bebek sahibi olması bir yandan kendilerini aile gibi hissetmelerini sağlarken, diğer yandan akrabaların aşırı müdahaleleri, özel bir hayatlarının kalmadığını hissettirebilir.

Bir ailenin yaşam döngüsünde karışıklıklar ya da kesintiler olduğunda ailenin yardım alması gerektiğini gösteren bazı belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler, çatışmalı bir iletişimin olması veya bazı aile üyeleri arasında hiç iletişimin olmaması, anne ve babanın çocuklarına karşı, eş olmanın gerektirdiği işbirliğini yapamaması( Örneğin, annenin yasakladığı bir davranışa babanın izin vermesi), aile üyelerinden birinin aşırı sorumluluk alırken diğerinin hiç almaması veya aşırı kıskançlık tepkileri şeklinde kendini gösterebilir.

Olumsuz yaşam olayları kadar, eşlerden birinin terfi alması, çocukların üniversiteyi kazanıp şehir dışına taşınması gibi sevindirici yaşam olayları da ertelenmiş konuların gündeme gelmesini sağlayabilir ve çatışmaları başlatabilir.

Günümüzde çoğu çift uzlaşmak için çaba göstermek yerine, problemin karşı tarafta olduğunu ve yanlış bir seçim yaptığını düşünüp boşanmayı tercih etmekte, ancak probleme katkıda bulunan kendi tutumları ve alışkanlıkları nedeniyle, yeni kurduğu ilişkilerde de mutluluğu bulamamaktadır.
Her anne babanın çocuklarına karşı sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk, boşanmaların çok kolay dile getirildiği bu çağda, çocuğun ruhsal yaşantısını etkileyecek bu önemli kararı almadan önce bir yardım alarak, evliliğin devamı için çaba göstermeyi gerektirir. Boşanmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda da bir uzman yardımı almak, bu süreçten sonraki yaşantıları planlamak ve süreci çocuklar için en az zedeleyici şekilde atlatmak için gereklidir.

Çoğu zamanda problemler, onları çözmeyi üstlenen tarafın yanlış çözüm denemelerinin aşırı uygulanmasıyla daha da büyümekte ve karmaşık hale gelmektedirler. Denenen çözüm yollarının da problemin kendisi haline geldiği durumlar oldukça fazladır. Bu durumlarda bir uzman yardımıyla denenen çözüm yollarını sorgulamak ve yeni çözüm yolları üretmek için faydalı olacaktır.
 
Aile Ici Iletisim

İki birim arasında birbirine ilişkin mesaj alış-verişi diye tanımlanan iletişimin kurulamaması, duyguların bastırılması ve sorunların çözümlenememesi anlamına gelir ki böyle bir aile ortamı psikolojik açıdan sağlıksızdır. Çocukluğunda sabit ve köklü adetlere göre yetiştirilmiş anababalar, çocukları bir problemle karşılaştıklarında kendi anababalarına takındıkları tutumları benimserler. Bundan daha iyi bir yolu öğrenmeye fırsatları olmadığından kendi anababalarının yapmış oldukları hataları tekrarlarlar. Annebabalarından öğüt işitmiş olanlar kendi çocuklarına da aynı şekilde nasihat etmeye ve onların problerini çözmede bu şekilde yardımcı olmaya eğilimlidirler. Anababaların çocuklarına karşı iletişim biçimlerini gözden geçirdiğimizde anababaların problemi olan çocuklarına karşı davranışları dinlemek değil, konuşmak, öğüt vermek şeklinde olduğnu görmekteyiz. Bu anababalar çocuğu birşeyler söyleme gereği duyarlar. Etkili anababa olmanın amacı anababaların biraz susup dinlemeyi öğrenmeliridir. Kendisinin dinlendiğini hisseden çocuk daha sağlıklı ve kendine güvenli yetişiecektir.
 
İletişim Becerileri

Kariyerinize profesyonel anlamda en fazla katkıda bulunacak olan özelliğiniz nedir sizce? Bilgisayar becerileriniz, iki dil bilmeniz veya bölümü birincilikle bitirmeniz mi? Sanırım hiçbiri değil. Mülakata girdiğiniz andan itibaren, tüm iş hayatınız iletişim üzerine kurulu.
Günün neredeyse tam***** iş arkadaşlarıyla, müşterilerilerle ve üçüncü kuruluşlarla iletişim kurarak geçiyoruz. Plan yapmak için, ilişki kurmak için, problemlere çözüm bulmak için, fikir sunmak ve geliştirmek için, tartışmak için, pazarlamak için...
İletişim becerilerimizin yaptığımız iş açısından ne kadar önemli olduğunu göz önünde bulundurursak, ve iletişimin sosyal hayatımızın temel taşı olduğunu, iş yerlerinde kurulan iletişimin oldukça nitelikli olduğunu varsaymamız gerekir. İşyerinde profesyonel bir iletişim kurulduğunu ve belli bir eğitim ve kültür seviyesindeki insanların iletişim becerilerinin oldukça gelişmiş olduğunu düşünüyoruz. Fakat durum pek de iç açıcı görünmüyor. Genellikle iş yerlerinde çok zayıf bir iletişim ağı var. İş yerinde geçen konuşmalar önemli konuların göz ardı edilmesine, ilişkilerin zedelenmesine, insanların çabalarının boşa gitmesine ve duygularının incinmesine sebep oluyor. Birbirimizle iletişim kurmayı bilmiyoruz.
Yurtdışında yapılan bir araştırmaya göre; çalışanların yüzde 90'ından fazlası iş yerindeki iletişimin güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyor. Aynı araştırma işyerinde geçen konuşmaların yarısının yanlış anlaşılmalara ve karışıklığa sebep olduğunu gösteriyor. Zayıf iletişim yüzünden ortaya çıkan problemlere sanırım hiçbirimiz yabancı değiliz.
İyi iletişim kurabilmenin yolu dilaog sırasında üstlenilen 'Anlatan ve Anlayan' rollerinden geçiyor. Bir konuşma sırasında normal şartlarda 'Anlatan' ve 'Anlayan' rolleri değişebilir,değişmelidir de, fakat her iki katılımcı da aynı anda 'Anlatan' rolünü üstlenmeye kalkığı zaman sorun çıkıyor ve iletişim kurulamıyor. İletişim kurmadaki en büyük sorunumuz dinlemekle ilgili. Anlatan rolünde oldukça başarılıyken, anlayan rolünde pek başarılı olamıyoruz.
Dialog, monolog'un tersine, en üretken ve faydalı konuşma biçimi olarak tanımlanır. 'Etkileşim iki taraflıdır; beraber dans eden ya da müzik yapan insanlar gibi.' Bunun gerçekleşebilmesi için dört koşul gerekiyor;
İnsanlar sıralarını beklemeliler. İletişimi öldüren en önemli faktör, bir insanın karşısındakine hiç fırsat vermemesidir, iletişim kurmaya çalışırken; konuşulacak konuları belirleyen ve sürekli konuşan bir insandan daha zararlı birşey yoktur.
İnsanlar birbiriyle bağlantı kurmalılar. B konuştuğunda A'nın biraz önce söylediği şeyle bir bağlantılı olmalıdır.
İnsanlar birbirlerine açık fikirli yaklaşmalılardır. İnsanlar alıcılarını kapayıp konuşmaya girerlerse, o konuşmadan hiçbir şey çıkmaz. Karşınızdakinin fikirlerini kabul etmek zorunda değilsiniz, fakat başkalarının fikirlerine değer vermek, en azından başka bakış açıları edinebilmek ve gelişmek için gereklidir.
İnsanlar ortak bir amaç çevresinde toplanmalılar. Konuşmadan en yüksek verimi alabilmek için, herkesin ortak bir amaç çevresinde birleşmiş olması gereklidir.
İletişim ister özel hayatımızda olsun, ister iş hayatımızda, 'sosyal bir hayvan' olarak insanın en önemli aracıdır. Başarılı bir kariyer için gerekli olan temel beceri iletişimdir, gerekli diğer becerileri mümküm kılan ve kolaylaştıran da yine iletişimin kendisidir.
 
Anne-Baba ve Çocuklar Arasında İletişim

Hekim çocuğu muayene eder, gerekli ilaçları yazar. Anne reçeteyi eline alır, tam kapıya doğru yönelmişken birden duraklar.. Biraz da sıkıla sıkıla:
-Şey, doktor hanım, söylemeyi unuttum, bu çocuk son zamanlarda çok aksi oldu, ödevlerini yapmıyor, kızsak da dövsek de bizim söylediklerimizin tersini yapıyor, acaba ne yapalım, nasıl davranalım?
İşte bu kez sıkılma sırası doktora gelmiştir. "Bu soru da nereden çıktı şimdi?" diye geçirir içinden. Altı yıllık tıp eğitimi sırasında (hatta dört yıllık pediatri uzmanlık eğitimi sırasında bile) çocukların davranışları ile ilgili konularda doğru dürüst bir eğitim verilmemiştir ona. Oysa meslek yaşamında belki hiç karşılaşmayacağı bilmem ne sendromu hala aklındadır. Gerçi, kendi merakı nedeniyle, bu konularla ilgili bir-iki kitap okumuştur. Ancak yine de kafasında tam bir netlik oluşmamıştır. Anneye, çocuğun durumuyla ilgili bir kaç cümle söyler, ama sonradan "Acaba doğru şeyler söyledim mi?" diye kendisi de huzursuz olmuştur. "Bu konuyu en kısa zamanda okumalıyım" diye söylenir kendi kendine.

Yukarıda öykülenen durum her birinci basamak hekiminin başına zaman zaman gelmektedir. Ülkemiz koşullarında çoğu yerde psikolog desteği alabilmek olanaklı değildir. Bunun için her hekimin çocukların davranışsal sorunları konusunda da temel bazı bilgileri olması zorunludur.

Anne-baba ve çocuk arasındaki iletişim yalnızca bilgi alışverişi anlamına gelmez. Bu ilişkide, aynı zamanda karşılıklı duygu ve düşüncelerin aktarımı da söz konusudur. İletişim denilince çoğu insanın aklına konuşmak gelir. Oysa ki burada konuşmaktan daha önemli olan ve belki de en zor öğrenilen şey dinlemektir.

Anne-baba ve çocuk arasındaki iletişimin ilk temelleri bebeklik döneminde atılır. Bebeğin kendilerine gülümsediğini gören anne ve baba da ona gülümseyerek ve konuşarak karşılık verirler. Bu bebeği daha da mutlu eder. İyi gözlemci olan ve bebeğin diyalog isteğini fark eden anne-babalar bu konuda daha başarılı olurlar. Anne-baba ve çocuk arasındaki mesaj alışverişi yalnız konuşulan sözcüklerle sınırlı kalmaz, onların ötesinde anlamlar taşır. Karşılıklı bilgi alışverişinden başka duyguları da paylaşırlar ve birbirlerine destek olurlar. İyi iletişim kurmayı başarabilen aileler yaşamlarındaki acı-tatlı tüm olayları ve sorunları paylaşmayı bilen ailelerdir. İyi iletişim kurmak için çocukla yalnızca konuşmak yetmez; aynı zamanda, ona hareketlerle duyguların da hissettirilmesi, yani vücut dilinin de kullanılması gerekir. Bu da zamanla öğrenilebilen bir durumdur.

Çocuk, iletişimi de genellikle anne-babadan öğrenir. Kendi anne ve babası küçükken ona nasıl davrandılarsa, onlar da çocuklarına genellikle benzer biçimde davranırlar. Ancak ne yazık ki, çoğu zaman anne-babaların çocuklarına bu konuda iyi bir örnek olabildiklerini söylemek zordur. Anne-baba belirli aralıklarla çocuklarıyla kurdukları iletişimi değerlendirmeli ve özeleştiri yapmalıdır. Kendi anne-babalarının olumlu ve olumsuz yönlerini anımsamalı ve bunların kendileri üzerindeki yansımasını bulmaya çalışmalıdır. Böylelikle karşısındakini dinlememe ve yapıcı değil kırıcı tarzda eleştirme gibi kötü huylarını daha kolaylıkla bırakabilir. Eğer bu yapılabilirse anne-babalar çocuklarıyla daha iyi bir iletişim kurmakla kalmaz, aynı zamanda onlara iyi bir örnek de olurlar.
 
Anne-babanın okul çağındaki çocuklarıyla iletişiminde çok sık yaptığı
bazı hatalar vardır.


Aşağıda bu hatalardan bazı örnekler verilmiştir:
Emrivaki konuşmak “Bunu söylediğim gibi yapacaksın, yoksa...”
Ders vermek “Ben çocukken senin yaptığın işin iki katını yapardım.”
Eleştirmek “Bugün her şeyi berbat yapıyorsun.”
Alay etmek “Bu yaptığın çok aptalca bir şeydi.”
Küçük düşürmek “Senin yaşındaki bir çocuğun bunu bilmesi gerekir.”

Çocukla iletişim kurarken ona olumlu bir bakış açısıyla yaklaşılmalı ve gerektiğinde onurlandırılmalıdır. Örneğin, "Bugünkü matematik ödevlerini çok güzel çözdün." gibi takdir söylemleri kullanılabilir. Ancak bunu yaparken, anne-baba onu ‘kendi görmek istediği biçimde davrandı’ diye yapmamalıdır. Onun etkinliklerine çok karışmadan, onu olduğu gibi kabul ettiğini göstermelidirler. Örneğin, resim yapmakta olan bir çocuğa hangi boyaları karıştıracağını göstermek yerine, karışmadan onu izlemek çocukta doğru şeyler yaptığı hissi uyandıracaktır.
İyi bir iletişimin koşulu: Dinlemesini bilmek
Çocukla iyi bir iletişim kurabilmek için ondan gerekli mesajların alınması gerekir. Bu da ancak dinlemekle sağlanır. Anne-baba iyi bir dinleyici olabilirse çocuk için de iyi bir model oluşturacaktır.
Aktif dinleme, iletişimin önemli bir parçası olup, iletişim kanallarının açık tutulmasıdır. Bir başka deyişle, anne-babanın çocuğun duygu ve düşüncelerini söyleme isteğini fark etmesi ve onu dinlemeye hazır olduğunu belirtmesi anlamındadır.
 
Aktif bir dinleyici olmak için şunlara dikkat edilmelidir:


Dinlemeye yeterince zaman ayrılmalıdır. Çevrede dikkati dağıtacak etmen olmamalıdır. Akşam yemeği sırasında ya da yatmadan önce genellikle konuşma için en uygun zamanlardır.

Anne-baba konuşma sırasında kendi düşüncelerini bir kenara bırakıp çocuktan gerekli mesajları almaya çaba göstermelidir. Bunun için tüm dikkatlerini ona vermeli, kendilerini bir an için onun yerine koyarak onun hissettiklerini anlamaya çalışmalı ve onun düşüncelerine değer verdiklerini hissettirmelidirler.

Çocuğu dikkatle dinleyip onu anladıktan sonra, biraz daha yumuşak bir söylemle aynı şeylerin çocuğa yinelenmesine yansıtmalı dinleme yöntemi denir. Fakat, bu çocuğun söylediklerini papağan gibi yinelemek biçiminde olmamalıdır. Çocuğun söylediği şeylerin her zaman tam ve doğru mesajlar olmayabileceği ve bunların altında yatan değişik korku ve endişelerin olabileceği akılda tutulmalıdır. Bu duyguları sözcüklerle belirtmek için konuşma arasına girilerek "sanki bana biraz korkmuşsun... üzgünsün... kızgınsın ... gibi geldi" gibi cümlelerle altta yatan duygular öğrenilebilir.

Çocukla konuşurken göz teması çok önemlidir. Onun söylediklerine ilgi gösterildiğini belirtmek için arada bir baş sallayarak onaylamak ya da "evet.. anlıyorum... yaaa" gibi karşılıklar vermek çocuğun konuşmasını sürdürmesini destekleyecektir.

Anne-babalar kendi beklentileri ya da düşüncelerine uymasa bile çocuğun konuşmasını kesmeden, sabırla ve eleştirmeden dinlemelidir.

Çocuğun karşılaştığı sorunları kendisinin çözmesi için ona fırsat tanımalı, bu yönde yüreklendirmeli, ancak uygun biçimde ona yol da göstermelidir.

Anne-baba aktif dinlemeyi öğrendikçe çocuğun duygularını daha iyi anlayabilecek ve aralarında sıcak bir köprü kurulacaktır. Çocuk kendi sorunlarını kendisi çözdükçe, duygu ve davranışlarını daha iyi denetleyecek ve başkalarını da daha iyi dinlemesini öğrenecektir. Çocuk karşısındakini dinleme alışkanlığı kazandıkça, zaman zaman bu davranışı için güzel sözlerle onurlandırılmalı, hatta küçük hediyelerle ödüllendirilmelidir.

Anne-babanın kendisinin de aktif olarak dinleyip dinlemediğini anlamasına yarayan bazı ipuçları vardır. Eğer anne ya da baba konuşmadan sıkılmış, dikkati dağılmış, çocuk yerine başka yerlere bakıyor ya da çok zaman yitirdiğini düşünmeye başlamışsa o sırada aktif olarak dinlemiyor demektir.
 
Çocuklarla konuşma yöntemleri


Anne-baba çocukla konuşurken ona karşı yargılayıcı ve suçlayıcı olmamalı, olumlu bir diyalog kurmaya çalışmalıdır. Bu diyalog, çocuğun herhangi olumsuz bir davranışını düzeltirken "sen" mesajı yerine "ben" mesajı kullanılarak sağlanabilir. Aşağıda bir kaç "ben" mesajı örneği verilmiştir:

-Okurken daha çok sessizliğe gereksinimim var.
-Masamı en son kullanan toplamadığı için aradığım şeyleri bulamıyorum.
-Çok yorgunum, mutfağın toplanması için yardıma gereksinimim var.
"Ben" mesajları, aslında "sen" mesajları ile aynı şeyleri söylemesine karşın, tehdit içermediğinden, çocuk tarafından daha kolay kabul edilecektir. Böylece, örneğin babasına "sesimin seni rahatsız ettiğini fark etmedim" ya da annesine "yorgun olduğunu söylemen iyi oldu, sana yardım edeyim" gibi yanıtlar verecektir.
"Sen" mesajlarına örnek:
-Bir daha bunu sakın yapma.
-Beni çok kızdırıyorsun.
-Neden dikkat etmiyorsun?
Bu mesajlar daha bir çocuğa yönelik olduklarından, çocuk kendini savunmak zorunda hissedecek, o da benzer karşılıklar verecek ve böylece de etkili bir iletişim olanağı ortadan kalkacaktır.
Bundan daha da kötüsü çocuğu küçük düşürücü konuşma biçimidir. Eğer çocuğa sürekli olarak onun kötü, aptal ve düşüncesiz olduğu biçiminde mesajlar verilirse, yalnız çocukluk döneminde değil, belleğinde o biçiminde yer ettiği için sonra ki yıllarda bile birey kendini o biçiminde algılayabilir ve toplumla olan ilişkilerinde zorluklar yaşayabilir.
Doğal olarak, her çocuk "ben" mesajlarını başlangıçta algılamayabilir ve bu yöntem yararlı olmayabilir. Bu durumda bile, belki başka bir biçimde ya da daha değişik bir ses tonuyla, "ben" mesajları verilmesi sürdürülmelidir. Çocuğa bu mesajları algılaması için biraz zaman tanımalıdır. Konuşurken ses tonunun verilmek istenen mesaja uygunluk göstermesi de çok önemlidir. Eğer anne ya da baba kendi sorunlarını konuşmaya yansıtırlarsa verilmek istenen mesaj tam algılanmayabilir.
Anne-baba, çocukların huylarına göre bazı ufak tefek değişiklikler olsa bile, bütün çocuklarına eşit davranmalı ve ayrım gözetmemelidir.
Anne-baba ile çocuklar arasındaki iletişim bozukluğunun olası nedenleri
Verilmek istenen mesaj anne-baba ya da çocuk tarafından yanlış algılanabilir
.
 
Anne-baba ile çocuğun huyları birbirleri ile uyuşmayabilir.


Anne-babanın konuşma tarzı çocuğun öfkelenmesine ve tepki göstermesine neden olabilir. Örneğin, ortaokul çocukları bazen anne ya da babalarının sürekli yargılayıcı ve emrivaki konuştuklarından, kendilerini hiç anlamadıklarından ve konuşmalarını ikide bir kestiklerinden yakınabilirler. Eğer böyle bir durum söz konusu ise, anne-babanın kendi konuşma tarzlarını da tarafsız olarak gözden geçirmesi ve dinlemesini öğrenmesi yararlı olacaktır. Yoksa çocuk bu konuşma biçimini başka kimden öğrenmiş olabilir?
Çocukta kekemelik gibi düşüncelerini açıklamasına engel olan bir konuşma bozukluğu olabilir.
Anne-baba ya da çocuğun zihnini meşgul eden düşünceler, endişeler ve stres iyi bir iletişim kurulmasını engelleyebilir.
Konuşmak için uygun bir zaman ve yer seçilmemiş olabilir. Okuldan yorgun olarak gelmiş çocukla sorunları konuşmak yerine, çocuk yemek yedikten ve biraz dinlendikten sonra konuşmak çok daha yararlı olur.
Konuşmak için kimsenin olmadığı, sakin bir yer seçilmelidir.

Sonuç ve Öneriler
"Çocuk uykuda sevilir" kuralını önceki kuşaklardan olan hemen herkes iyi bilir. Yoksa, çocuk şımarır ve babanın otoritesi sarsılır (!) Eski zamanlarda, çoğu ailede baba ile çocuk arasındaki diyalog (elçi!) anne tarafından sağlanırdı. Ülkemizin sanayi ülkesi olma yolundaki adımları, hızlı kentleşme ve medyanın önemli etkisi sonucunda eski büyük ailelerin yerini çekirdek aileler almakta, feodal dönemin özelliklerinden olan babanın mutlak otoritesinin sarsılması ile birlikte baba ile çocuk arasında da daha sıcak ilişkiler kurulmaktadır. Ama yine de çoğu ailede erişkinlere tanınan söz hakkı nedense bugün bile çocuktan esirgenmektedir. Birer anne-baba olarak çocukların bize saygılı davranmasını istiyorsak, bizim de onları saygıyla dinlememiz ve olayları bir de onların gözüyle bakarak onları anlamaya çalışmamız ve hekimler olarak da bunu tüm anne ve babalara anlatmamız gerekir.
 
Çocuklarınızla Etkili İletişim Kurabilmeniz için Öneriler

Çocuklarla iyi bir iletişim kurabilmek, anne-babalar için önemli bir beceridir. Çocukları ile etkili bir iletişim ve pozitif bir ilişki kurabilen anne-babalar, anne-baba olmaktan daha fazla keyif alabilirler. Genç ya da çocuk, her yaşta anne-babaları ile iyi ilişki içinde olan bireylerin kendilerine güven duyguları gelişir, kişiler arası ilişkilerde karşılıklı saygı duymayı öğrenirler.

Çocuklarla iyi iletişim kurmak her zaman kolayca ulaşılabilen bir hedef değildir. Çocuklar ve anne-babaların iletişim kurma biçimleri birbirinden farklıdır. Öte yandan iletişimin etkili olabilmesi ortama da bağlıdır. İyi bir iletişim için anne ve babalar sakin ve huzurlu bir ortam hazırlamalıdırlar.
 
Çocuğunuzla etkili iletişim kurabilmeniz için bazı öneriler:
• Çocuğunuzu dikkatli ve nazik bir şekilde dinleyin.
• Çocuğunuz konuşurken sözünü kesmeyin.
• Çocuğunuz konuşurken vereceğiniz cevabı hazırlamakla meşgul olmayın.
• Çocuğunuz konuşmasını bitirip sizden cevap isteyene kadar, düşüncenizi söylemeyi erteleyin.
• Çocuğunuzun, ihtiyacı olduğunda onun yanında olacağınızı bilmesine izin verin.
• Çocuğunuz sizinle konuşmak istediğinde gazetenizi bırakın, televizyonu kapatın ve dinlemeye hazır olun.
• Çocuğunuz size önemli bir şey anlatmaya çalışırken telefon konuşması yapmaktan kaçının.
• Başkalarının yanında çocuğunuzu eleştirmeniz ya da uyarmanız, çocuğunuzun size gücenmesine ve kızgınlık duygularına neden olabilir ve size olan güven duygusunu zedeleyebilir. Çocuğunuzla konuşurken, gerekmiyorsa başkalarını konuşmanıza katmayın ve mümkün olduğunca çocuğunuzla yalnızken konuşun.
• Çocuğunuzla konuşurken fiziksel olarak onunla aynı seviyede olmaya dikkat edin, tepesinden bakmak yerine eğilin ve göz hizasında iken onunla konuşun.
• Eğer, çocuğunuza kızgınsanız, onunla konuşmak için sakinleşmeyi bekleyin. Aksi halde objektif olamayabilirsiniz.
• Çok yorgun olduğunuz zamanlarda çocuğunuzu aktif bir şekilde dinlemeniz zorlaşacaktır. Bu nedenle çocuğunuzla konuşmak için yorgun olmadığınız zamanları seçmeye özen gösterin.
• "Neden öyle olduğunu ya da neden öyle davrandığını" sormak yerine "Ne olduğunu"sorun.
• "Ben sözümü bitirdikten sonra konuşacaksın, senin için en iyisinin ne olduğunu biliyorum, sadece söylediğimi yap" gibi cümleleri azaltmaya çalışın, bu tür konuşma biçimi açık iletişimi engeller ve daha sonra çocuğunuzun sizinle açık iletişim kurma olasılığını azaltabilir.
• Hakaret içiren ya da aşağılayıcı sözcükler kullanmayın.
• Konunun çözümü için, çocuğunuzun adım adım bazı tedbirler planlamasına yardım ve öncülük edin.
• Yaptıklarıyla ya da yapmadıklarıyla onu yargılamayın. Çocuğunuza, onu olduğu gibi kabul ettiğinizi gösterin.
• Çocuğunuzun sizinle iletişim kurma çabasını destekleyerek açık iletişimin sürdürülmesine yardımcı olun.
 
İletişim Ve Beden Dili

İletişim Nedir?
İletişim; duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her yolla başkalarına aktarılmasıdır.Bu sürecin amacı ; “anlaşılmaktır”.

Doğru Bir Şekilde Anlaşılmak İstiyorsanız;
1. Başlangıç çok önemlidir.
2. İletişim bir bilgi alışverişi değildir.
3. İletişim kişiye değil kişilere yapılır.
4. İletişim, sözlü ve sözsüz iletişim işaretleriyle bir bütündür.

İletişimde Amaca Ulaşmak İçin
•Ne söylemek istiyorum?
•Ne zaman söylersem, karşımdaki kişinin iletişim kaynakları açık olur?
•Nerede hangi ortamda iletişimi başlatmam yerinde olur?Sorularını cevaplandırınız.
 
BEDEN DİLİ
Yukarıdaki özellikler iletişimin sözlü ve sözsüz elemanlardan oluşan bir bütün olduğunu göstermektedir.Beden dili insanlık tarihi açısından en eski iletişim aracımızdır.Beden dili duygu ve düşüncelerimizin yansımasıdır.
İnsanların yüzyüze kurdukları ilişkide, kelimeler %10, ses tonu %30,
beden dili %60 önem taşır.
• Beden Duruşu
• Mimikler
• Başın Kullanımı
• Oturmak İçin Seçilen Yer
• Giyim
• Bakım Ve Makyaj
• Jestler
• Göz Teması
• Ayakların Kullanımı
• Oturma Biçimi
• Mesafe
• Kullanılan Aksesuarlar
 
Beden Dilinin Öğeleri
Beden Duruşu
İlişkide olduğu kişiyi doğrudan karşısına alan ve dik bir beden duruşuna sahip bir kişi, mesajında güvenli bir özellik katmış olacaktır.

Doğrudan Göz İlişkisi
“Gözlerin konuştuğu dil her yerde aynıdır.” (Herber)
Bir kişiye konuşurken dikkat edilecek en önemli noktalardan biri, nereye baktığınızdır.
•Toplumdan topluma büyük farklılık gösteren konulardan birisi de “mahrem mesafe” konusudur.
•Mahrem mesafe, herkesin tipik olarak asansörde yaşadığı, tanımadığınız insanlarla yakın olduğunuzda rahatsızlık duyacağınız mesafedir.

Mesafe ve Bedensel Temas

Beceri sahibi olmak önemlidir, dahi olmak ise olağanüstüdür. Ancak hepsinden daha değerli olanı doğru ilişki kurmaktır.Bu konuda dikkat edilmesi gereken, jestleri konuşmadaki eksik kelimeleri tamamlayacak bir araç olarak kullanmamak, yabancı dile hakim olmayan birinin ifadesini elleriyle tamamlaması gibi bir duruma düşmemektir.

Jestler

“Bir kurum içerisinde insan ilişkilerinin olumlu olması, çalışanların bütün enerjilerini daha iyi yapmak yönünde kullanmaları sağlar.
Aksi takdirde enerji insan ilişkilerinden kaynaklanan sorunları aşmaya yönelir. Böyle bir ortamda yaratıcılıktan söz edilemez.” (J. Sculley )
Güvenli bir ifade, verilen mesajla uyum içindeki ifadedir.

Mimikler
İnsanlar arası ilişkilerde yaşanan en küçük gerginlik, kendini önce ses tonuyla ortaya koyar.
Büyük çoğunlukla gündelik ilişlilerde canlı, neşeli, enerjik bir ses tonu, insanlar üzerinde olumlu etki bırakır.

Ses Tonu, Şiddet ve Konuşmanın Akıcılığı
“Etrafımızdaki kişileri oldukları gibi değil, kendi olduğumuz gibi görürüz.” (A.Nin)
Hepimizin içinde bir çocuk, bir anne baba ve bir yetişkin benliği vardır.
Karşılaştığımız olaylara, zamana ve yere göre bu üç benlikten birini veya ikisini birarada kullanarak tepki veririz.

İletişim Analizi

“Kötümser yalnız tüneli görür,
iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte hem ışığı hem de gelecek treni görür .” (J. Harris)
1. Çevrenizdeki insanların hangi benliği kullandığını bulmayı deneyin.
2. Paralel iletişimler kurmaya çalışın, karşınızdaki kişi ile aynı benlik düzeyinde konuşun.

Daha İyi Bir İletişim Kurmak İçin;

3. Çapraz iletişimlerinizin farkında olun. Zaman zaman karşınızdaki kişi beklediğiniz tepkinin dışında bir tepki verebilir ve iletişim benlik düzeyleri farklılaşabilir.
Siz bunun farkında olursanız kendinizi değişen duruma göre ayarlayabilirsiniz.

Daha İyi Bir İletişim Kurmak İçin;

4. Örtülü iletişim ile veya aynı anda birden çok benlik halini içeren bir mesaj ile karşılaştığınızda uygun benlik düzeyini kullanabilmek için karşınızdaki kişinin beden dilinden yararlanabilirsiniz.

Daha İyi Bir İletişim Kurmak İçin;
Mesaj ve Davranışlar
1. İyi Değilim - İyisin,
2. İyi Değilim - İyi Değilsin
3. İyiyim - İyi Değilsin
4. İyiyim - İyisin

İletişim Analizi
•Çocukluk yaşantımızdan bugüne taşıdığımız başkalarına bağımlı, pasif yönlendirilen yapımızın günlük yaşantımıza yansımasıdır.
•Bu kişiler kendilerini önemsiz, güçsüz ve dışlanmış hissederler.

İyi Değilim - İyisin:
•Bu kişiler çevrelerindeki herkesi kendileri gibi görürler.
•Ümitsizdirler, hayat enerjilerini kaybetmişlerdir.

İyi Değilim - İyi Değilsin:
•Bu kişiler daha önceki kötü yaşantılarının etkisi altında davranışlar geliştirirler, çevrelerindeki bütün insanları kötü olarak değerlendirirler ve genellikle onları suçlar, eleştirir, aşağılarlar.

İyiyim - İyi Değilsin:
•İlk üç tutum geçmişten gelen alışkanlıkla bilinçsizce sergilenir ve duygulardan oluşur.
•“İyiyim - İyisin” tutumunu ise düşünce ve inançlar yönlendirir.
•İlk üç tutumu benimseyen “Neden?”diye sorarken bu tutumu benimseyenler “Neden olmasın?” yaklaşımı sergiler.

İyiyim - İyisin:
“Kötümser insanların karamsarlıklarının sebebi, kendi değersizliklerine olan sarsılmaz inançlarıdır.”
 
ETKİN İLETİŞİM VE DİNLEME


Sağlıklı ve etkin bir iletişimin iyi dinleyiciler ile kendi duygularını samimi ve dürüst ifade eden kişilere ihtiyacı vardır.

Sorun-Çözüm
•SORUN ONDA : Etkin dinleyici olmak,
•SORUN YOK :
•SORUN BENDE : Etkin konuşmak, ben mesajını vermek.

Sorun kimde!
(Durumdan Memnun Olmayan Kim?)
Durumun değişmesini isteyen karşımdaki kişi ise; etkin dinleyici olmak,
Durumun değişmesini isteyen ben isem; Etkin konuşmak, ben mesajını vermek.Sorun karşıdaki insanlardaysa uygulanacak yöntem;
•Dinlerim,
•Pasif olmayı kabul ederim,
•Danışman rolünü benimserim,
•Karşımdakine yardım etmek isterim,
•Karşımdakinin duygularını ifade etmesini sağlayarak rahatlatmak isterim,
•Öncelikle karşımdakinin ihtiyaçlarınla ilgilenirim.

Etkin Dinleme
•Söylenenlere ilgi gösterir.
•Gerçek sorunun ne olduğunu duyana kadar yargıda bulunmaz.
•Konuştuğu kişi ile göz teması kurar.
•Söylenenleri anlayıp anlamadığını kontrol eder.
•Sırasını bekler, anladığını düşündüğünün hemen üstüne atlamaz.

Etkin Dinleyicinin Özellikleri
•Daha önemlisi, etkin dinleme sonucu karşımızdaki kişinin yaşayacağı rahatlık, onun bizim vereceğimiz öneriye uyum gösterme ihtimalini arttırır.
•Bu nedenle sonucu artırmak için;

Etkin Dinleyicinin Özellikleri
•Karşımızdaki şikayetlerini veya onu huzursuz eden konuları söylerken onun yüzüne bakarak dinlemek,
•Uygun aralılarla başını sallamak, ve “anlıyorum”, “evet” gibi ilgiyi gösteren kısa geri bildirimlerde bulunmak.
•Daha uzun boşluklarla karşımızdaki kişinin söylediğinin tekrarlamak.

Etkin Dinleyicinin Özellikleri
•Kişiler yargılanmadıkları için başlangıçta söylemeyi düşündüklerinin daha fazlasını söyler,
•Kendileri ile ilgili temelde yatan esas sorunun farkına varabilir,
•Kendi sorunlarına çözüm bulabilir,
•Yaşanmış ve bitmiş bir olay ile ilgili olarak çözümsüzlüğü kabullenir,

Etkin Dinleme İle Kazanılan Özellikler
•“Anlaşıldım” duygusunu yaşar, karşısındaki kişiye olumlu duygular besler,
•Amaçları aşan bir şey söylediklerinde, bunu fark edip kendilerini düzeltebilir,
•Karşısındaki kişiyi dinlemeye ve anlamaya hazır duruma gelir.
 
YANLIŞ DİNLEME TÜRLERİ

1.Görünüşte Dinleme
2. Seçerek Dinleme
3. Saplantılı Dinleme
4. Savunucu Dinleme
5. Tuzak Kurucu Dinleme
6. Yüzeysel Dinleme

•En yaygın dinleme türüdür.
•Kişi dış görünüşüyle dinliyormuş gibi görünür, ancak;
•İç dünyası bambaşka bir yerdedir.

1.Görünüşte Dinleme
•Bu tür dinleyenler karşılarında konuşan kişinin söylediklerinden sadece kendilerini ilgilendirilen kısımları duyarlar,
•Diğer söylenenleri dinlemezler.

2. Seçerek Dinleme
•Daha çok duygusal yönden saplantılı kişilerin dinleme tarzıdır.

3. Saplantılı Dinleme
•Bu kişiler her söyleneni kendilerine yönelmiş bir saldırı sayarlar.
•Hemen karşı saldırıya veya savunmaya geçerler.

4. Savunucu Dinleme
•Bu kişiler seslerini hiç çıkarmadan dinleme eğilimindedirler.
•Çünkü dinlediklerinden yararlanarak karşılarındakini zor duruma düşürecek fırsatı ararlar.

5. Tuzak Kurucu Dinleme
•Bireyler kişinin kullandığı kelimelerin yüzeyinde kalırlar.
•Kelimelerin sözcük anlamlarında veya kendilerince olan anlamlarında gezinirler.

6. Yüzeysel Dinleme
1. Susun ;
•İyi bir dinleyici olmanın temeli “susma” yı becerebilmeye dayanır.

İyi Bir Dinleyici Olmak İçin Temel İlkeler
2. Konuşanı Rahatlatın;
•Karşınızdaki kişide konuşabileceği duygusunu uyandıran bir atmosfer yaratın.

İyi Bir Dinleyici Olmak İçin Temel İlkeler
3.Dinlemek İstediğinizi Gösterin;
İlgi duyduğunuzu gösterin.
Karşı çıkmak yerine anlamak için dinleyin.

İyi Bir Dinleyici Olmak İçin Temel İlkeler
4. Dikkat Dağıtıcı Öğeleri Uzaklaştırın;
Elinizde anahtarlık sallamak, kağıtları karıştırmak gibi dikkat dağıtıcı davranışlardan kaçının.

İyi Bir Dinleyici Olmak İçin Temel İlkeler
5. Karşınızdaki Kişiye Empati Gösterin;(Duygusunu anlayın ve kabul edin.)Kendinizi karşınızdakinin yerine koyun ve onun ne hissettiğini anlamaya çalışın.

İyi Bir Dinleyici Olmak İçin Temel İlkeler
6. Zaman Tanıyın;
Karşınızdakinin sözünü kesmeyin,Kendisini ifade etmesine imkan verin.

İyi Bir Dinleyici Olmak İçin Temel İlkeler
7. Öfke ve Olumsuz Duygularınızı Kontrol edin;
Kızgın bir insan çoğunlukla karşısındakini yanlış anlar ve kendini güç durumda bırakacak tepkiler verir.Bu sebeple hemen karşılık vermeyin.

İyi Bir Dinleyici Olmak İçin Temel İlkeler
8.Soru Sorun;
Soru sormak konuşan kişiye ilgi duyduğunuzu gösterir ve onu konuşmayı sürdürmek konusunda cesaretlendirir.

İyi Bir Dinleyici Olmak İçin Temel İlkeler
9. Yargılayıcı Olmayın;
Eleştirici ve tartışmacı bir tutum, konuşanı savunucu olmaya yöneltir ve öfkelendirir.

İyi Bir Dinleyici Olmak İçin Temel İlkeler
Unutmamak gerekir ki,
İki kulağımız, bir ağzımız vardır.
Bu da dinlemenin konuşmadan daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
 
İletişim Önemlidir

İletişim kurma becerimiz hayatımızı her alanda etkilemektedir!Aileyi oluşturan bireyler olarak iletişim becerilerimizi geliştirmemiz ailemize büyük katkılarda bulunacaktır.Yaşayan varlıkların birbirini fark etmesi ile iletişim başlamaktadır.Aile içindeki doğru ve sağlıklı iletişim, aile bireylerinin huzurlu olmasını sağlayarak geliştirici bir ortam yaratmaktadır.

İletişimin sağlıklı kurulduğu ortamlarda bireyler huzurlu olmaktadır.
Geliştiren ailede yetişen çocuklar da, kendine güvenli ve huzurlu bireyler olma yönünde önemli adımlar atmaktadırlar.
Anne ve baba olarak bizlerin, özellikle aile içinde belirleyici birey olan annelerin iletişim kurma şekli (mesajlarındaki olumlu olumsuz ifadeler ve davranışlar), aileyi ve aileyi oluşturan bireyleri, dolayısı ile toplumu derinden etkilemektedir.
İletişim kurma becerimiz hayatımızın her alanında, evimizde, işyerimizde, sosyal yaşantımızda bizi çok etkilemektedir.
Gergin ortamlarda, kişilerin sağlıklı ve olumlu düşünmesi durmaktadır.
Ülkemiz insanları bir sorunu paylaşmaya veya çözmeye çalıştıklarında aralarındaki iletişim genellikle çatışmaya dönüşmektedir.
Karşımızdaki kişiyle geçmişte yaşadıklarımız, ön yargılarımız, kendimize verdiğimiz değer, o anki ruh halimiz ve algılamamız gibi etkenler çatışmalara yol açmaktadır.

Kötü adam hep kötüdür!
Karşımızdaki kişiye kızmışsak veya hoşlanmıyorsak "kötü adam hep kötü" olduğu için çatışma yaşanmaktadır.
Eşinize içinizi dökememişseniz her problem çözülmek yerine çözümsüzlüğe gidecektir.
İletişim sözlü olduğu kadar sözsüz şekilde yapılmaktadır.
 
İnsan İlişkilerinde İletişim İncileri

Başarılı insan ilişkileri, bir başkasına istediği bir şeyi vererek, karşılığında kendi istediğiniz bir şeyi elde etmek demektir.Diğer insanların istediği pek çok şey sizde fazlasıyla bulunmaktadır. Bunları diğer insanlara sunun karşılığında size memnuniyetle basari ve mutluluk sunacaklardır.

Bu dünyada ki sorun ve üzüntüler mutsuz insanlar tarafından meydana getiriliyor. Kendinizi mutsuz kılmakla diğer insanlara en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.

Basarili insan ilişkilerinin anahtarı insan doğasını olabildiğince iyi öğrenmekle ise başlamaktır. Neyle karşı karşıya olduğumuzu anlarsak onunla daha basarili bir şekilde mücadele edebiliriz.

Eğer diğer insanlarla basarili ilişkiler kurmayı öğrenirseniz, tüm is kollarında, kariyerde uğraş alanlarında isin yüzde 85’ini, kişisel mutluluk yolunda da isin yüzde 99’unu halletmiş olacağınız bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış bir durumdur.

Psikologlar nevrozun, nevrotik kişilerce insanlarla iyi geçinebilmek üzere geliştirilmiş bir tepkiler modeli olduğunu söylemektedirler.İnsanlarla ilişki, kendi egomuzla karşımızdakilerin egolarına dokunmama bilimidir ve bu gerçek basari ve tatmin getirecek tek yöntemdir.

Carnegie teknoloji enstitüsünde 10 bin kişiye ait veriler analiz edilerek, basarinin yüzde 15’inin yapılan isle ilgili bilgi ve beceri geliştirmek çalışmalarına, yüzde 85’ininde kişilik faktörlerine insanlarla basarili ilişkiler kurmaya bağlı olduğu görülmüştür.

Dr. Albert Edward Wiggan’in araştırmasına göre bir yıl içinde isinden olan 4 bin kişiden sadece yüzde 10’u yani 400 kişi verilen isi yapamadıkları için isten çıkarılmış, yüzde 90’i yani 3600 kişi ise diğer insanlarla basarili ilişkiler kurma yetisi edinememiş olmaları nedeniyle isine son verilmiştir.

Hangi alanda başarıya bakarsanız bakin, mutlaka insanlarla iyi geçinme konusunda uzmanlaşmış, diğer insanlarla ilişkilerde “şeytan tüyüne” sahip bir kadın veya erkek görürsünüz.Diğer insanlar size kaba davrandıkları, sizi hakir gördükleri “birinin size mantıksızca davrandığı durumların yaklaşık yüzde 95’inde siz bunu hak etmişsinizdir. Aslında siz davranışlarınızla ondan size kaba davranmasını istemekteydiniz.

Karşımızdaki kişinin ses tonunu kendi ses tonunuza bağlı olarak siz belirlersiniz. Psikolojide sesinizi alçak tonda tutmakla kızgınlığınızın da önüne geçebileceğiniz kanıtlanmıştır.

Coşkulu olarak coşkunuzu başkalarına da yayabileceğiniz gibi, kendinize güvenerek hareket ettiğinizde başkaları da size ve söylediklerinize güven duyacaktır.
 
İnsanlarla Anlaşmanın Birçok Yolu Var

Bilgi çağı, teknoloji, telekominikasyon, globalleşme, modernizm,
iletişim kavramlarının sıkça kullanıldığı günümüzde insanlarımızı genel
olarak inceleyecek olursak büyük bir çoğunluğunun temel sorununun iletişim(sizlik) olduğu ortaya çıkmaktadır. Günümüz insanı öyle bir noktaya geldi ki, adeta kendini tanıyamaz hatta tanımlayamaz oldu. Bu durum da insanın gerçek yeteneklerini kullanamaması, sahip olduğu gücü tanıyamaması gibi sonuçları doğurdu. Geleneksel yaşam biçimimiz incelendiğinde iletişimsizliklerimizi de kendi kendimize ürettiğimiz ortaya çıkmaktadır.

Komşunun komşuyla konuşmadığı akrabanın birbirini tanımadığı, başka
insanlara hep kuşkuyla bakıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Aslında tüm
insanlar temelde aynı kaygıları duyuyorlar ama bir türlü kabuklarını kırarak birbirleriyle samimi ilişkiler içerisine giremiyorlar. Dolayısıyla
giderek büyüyen sorunlar yumağı boğuşan insanlar topluluğu içinde yaşayıp gidiyoruz. Nedeni ise kısaca insanın kendinden uzaklaşmasıdır.
Madem ki temel sorunlarımızın başında iletişimsizlik gelmektedir.
Bununda mutlaka bir yolu olmalıdır. Bazı insanların çok ters ya da aksi
dediğimiz insanlarla dahi çabucak anlaştıklarını mutlaka görmüşüzdür.
Sadece merak ettiği için veya zaman geçirmek için vitrine bakan bir insana almayı hiç düşünmediği bir ürünü satan tezgahtarı, elinde silahla ve öldürme kastıyla gelen bir insanı rahatlıkla ikna eden kişileri
duymuşuzdur. Peki nedir bunun sırrı? O insanlar belki de farkında olmadan, karşısındaki insanların ruhsal durumlarına seslenen duyarlılık, esneklik ve uyum sağlama gibi ileri iletişim tekniklerini kullanıyorlardır.
İnsanların farklı temsil sistemleri vardır. Bunların bilinmesi karşımızdaki
insanların dünyayı nasıl algıladıklarını anlamamıza büyük yardımı
olmaktadır. Karşımızdaki insanın temsil sistemini bilmemiz ise onlarla etkili bir iletişim kurmamızı sağlayacaktır.
İnsanların kullandıkları temsil sistemleri temelde görsel, işitsel ve
kinestetik (dokunsal- hissel) olarak üç gruba ayrılmaktadır. Fazla
detaya girmeden ana hatlarıyla inceleyecek olursak.
 
1. GÖRSEL TİPLERLE İLETİŞİM
İnsanların öğrenme süreçleri incelendiğinde, yaklaşık % 38’i nin
görerek öğrendiği ortaya çıkmaktadır. Bu tipteki insanların düşünürken ve
konuşurken göz hareketleri zaman zaman yukarıya kayar Görüntülerle
düşünürler. Bir şey gösterdiğinizde bir bakayım derler. Çünkü onların
kendilerine özgü görme şekilleri vardır. Kullandıkları sözcükler ve benzetmeler görsel ağırlıklıdır. Genellikle çok hızlı konuşurlar, konuşma
tarzlarına fazla dikkat etmezler ve görmeyle ilişkili sözcükleri sıkça
kullanırlar. Ne istediğinizi açıkça görebiliyorum. Söylediklerini anlamadım,
şunu bana göster yada çizerek tarif et, ... görünüyor ki vb. bir şeyi
anlamak yerine görmeleri daha önemlidir.

Bu tip insanlarla iletişim kurmanın temel basamağı görsel imajları iyi
kullanmaktır. Göz temasları genellikle mükemmel düzeyde olduğundan
konuşurken sizi görmeleri gerekir. Onlarla konuşurken göz temasınızı
kesmemeniz daha faydalı olacaktır. Bir satıcı iseniz öncelikle sattığınız
ürünün renk, estetik vb özelliklerini ön plana çıkarabilirseniz başarılı
olma şansınız daha fazladır. Giyim ve kuşama önem verirler ve dikkat
ederler. Onlarla konuşurken daha çok görsel ifadeler tasvirler ve mecazlar
kullanmamız (renk, şekil, boyut) iletişim açısından daha başarılı
olmamızı sağlar.

2. İŞİTSEL TİPLERLE İLETİŞİM
İnsanların öğrenme süreçleri incelendiğinde, yaklaşık % 28’i nin
işitsel öğrenme kapasitelerinin ön plana çıktığı ortaya çıkmaktadır. Bu
tipteki insanlar konuşurken kulak hizasına doğru bakarlar. Sözel ifadelere
ve anlatımlara daha çok önem verirler. Duydukları bir konuşmayı, sözü
veya kelimeyi yıllar sonra dahi rahatlıkla hatırlayabilirler. Görerek
öğrenenlere göre daha yavaş konuşurlar, konuşmalarında şiirimsi bir hava hakimdir. Konuşmayı severler ve konuşmalarının kesilmesinden de fazla
hoşlanmazlar. Bu tipteki insanlar genellikle ciddi tavırlar sergilerler
ve duygularını fazla belli etmezler. Çoğu zaman ruhsal durumlarının iyi
veya kötü olduğunu kolay kolay anlayamazsınız. İşlerinde ve
iletişimlerinde ayrıntılara daha çok önem verirler. Giyim kuşamlarında profesyonel bir tarz ön plandadır.

Bu tip insanlarla iletişim kurmanın temel basamağı işitsel imajları iyi
kullanmaktır. Görsel ifadeler ve anlatımlar yerine işitsel ifadeler
deyimler, ve anlatımlar daha etkili olmaktadır. Konuşurken sözlerinin
kesilmesinden fazla hoşlanmazlar. Anlatım ve ifadelerinde yoğunluklu
olarak; anlatmak, söylemek, işitmek, armoni, sağır etmek, ayrı telden çalmak, kulakları tırmalamak, kulağa hoş gelmek, ritim, ses, dalga boyu, vb. kelimeleri sıkça kullanırlar. Bu kategorideki insanlar tam bir iş
insanıdır diyebiliriz. Gerçeklerle, ayrıntılarla, bilgi ile ilgilenirler. Bir
satıcı iseniz satacağınız ürünü kelimelerle çok iyi ifade edebilmelisiniz. Onlarla anlaşmanın en güzel yolu konuşma hızınızı onların konuşma hızlarıyla aynı seviyeye getirerek tane tane konuşmaktır.

3. KİNESTETİK (DOKUNSAL - HİSSEL) TİPLERLE İLETİŞİM
İnsanların öğrenme süreçleri incelendiğinde, yaklaşık % 34’ü nün
kinestetik öğrenme kapasitelerinin ön plana çıktığı ortaya çıkmaktadır.
Burada Kinestetik sözcüğü dokunsal ve hissel anlamına gelmektedir. Duygulara daha çok önem verirler. Bu tipteki insanlar düşünürken sağ alta, konuşurken kulak hizasına doğru bakarlar, derin diyafram nefesi alırlar ve genellikle kesik kesik konuşurlar. Sözel ifadelere ve anlatımlara daha çok önem verirler. Bu tipteki insanlar için asıl önemli olan duyular ve duygulardır.

Kısa ,az ve öz konuşmayı tercih ederler genellikle konuşma araları
uzundur. Evet ve hayır kelimelerini sıkça kullanırlar. Kullandıkları
cümleler dokunsal ve hissel ağırlıklıdır. Anlatım ve ifadelerinde; soğuk,
sıcak, ağır, ele almak, dokunmak, hissetmek, katı, kazımak, elle tutmak,
konuya parmak basmak, hücrelerinde hissetmek vb. söylemleri kullanırlar.
Bir şeye karar verebilmeleri için ona dokunmayı tercih ederler. Eğer
bir satıcı iseniz, kinestetik bir alıcıya malınızı satmanın en güzel yolu
ürüne dokunmasını sağlamaktır.

HANGİ GRUPLA NASIL İLETİŞİM?
Yukarıda verilen oranlamalara dikkat edilirse, her insanın temsil
sisteminin farklı olduğu görülecektir. Şunu kesinlikle unutmayalım bir çok
insanda birden farklı temsil sistemi bulunmaktadır. İnsanların % 70’i
bu temsil sistemlerinden birini yoğunluklu olarak kullanır. Hangi
temsil sistemi sorusunun cevabını bulmanın en kısa yolu karşınızdaki kişiyi önemli bir karar aşamasında veya stres altında iken görmektir.
Uyuşmazlık ve anlaşmazlık durumlarında, kızgın bir insanı yatıştırmada,
bir ürünü satarken, uzun süreli konuşmayı sürdürebilmek için vb.
durumlarda karşımızdaki insanın temsil sistemlerini göz önünde bulundurursak iletişimimiz ve diyaloglarımız daha verimli olacaktır.
 
Kişilerarası İletişim

İki kişi arasında yüz yüze gerçekleşen iletişim. Kişiler arası iletişim genellikle kendiliğinden ve teklifsizdir. İletişimi gerçekleştirenler birbirlerinde sürekli geri bildirim alırlar. Roller görece esnektir. Çünkü taraflar nöbetleşe gönderici ve alıcı olarak iletişimde bulunurlar. Bu iletişimin gerçekleşmesi sırasında bireyler genellikle aynı fiziksel ortam içerisinde bulunurlar(Mutlu,1994). Gelişen teknolojiyle beraber kişiler telefon ve chat gibi iletişim alanındaki teknolojiden yararlanarak iletişim kurmaktadır. Kişiler arası iletişimi bir şema ile gösterecek olursak;
İletişim birey A'dan birey B'ye olduğu gibi aynı şekilde Birey B'den Birey A'ya doğru da olabilir.(Usluata, 1991, s.47) Burada bireyler arasında sürekli bir geribildirim gerçekleşmektedir. Geribildirimin olmadığı takdirde iletişim gerçekleşmez, iletim gerçekleşir. İletişim çift taraflı iletim ise tek taraflıdır.

Kişiler arası iletişimin diğer bir tanımına göre de başkalarını tartıp, varılan yargıya göre davranma sanatıdır.(Usluata, s.48)Başka bir tanıma göre de kişiler arası iletişim(Dökmen, s.23) kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişimdir. Karşılıklı iletişimde bulunan kişiler, bilgi-sembol üreterek, bunları birbirlerine aktararak ve yorumlayarak iletişimi sürdürürler. Bazı araştırmalara göre ise her türlü iletişimi kişiler arası iletişim saymamak lazımdır.

Yapılan bir araştırmaya göre bir iletişimin kişiler arası iletişim sayılabilmesi için 3 şart aranır:
1. Yüz yüze olması
2. Katılımcılar arasında bir mesaj alışverişinin olması
3. Söz konusu iletişim sözlü veya sözsüz nitelikte olmasıdır.

Örneğin yazışmalar kişiler arası iletişim sayılmaz. Bu çok sayıda tanımın buluştuğu nokta kişiler arası iletişimin psikolojik nitelikli bir bilgi alışverişi olduğudur. Bu arada bir noktayı belirtmekte yarar var; sadece sosyal roller arasında kurulan ilişkiler kişiler arası iletişim değildir. Kişiler arası iletişimin olması için mutlaka o sosyal rolün dışına çıkılmalıdır. Örneğin hoca ile öğrenci arasındaki iletişim sadece derse yönelikse bu kişiler arası iletişim değildir. Ne zaman ki dersin dışına çıkılıp kişisel konulara girilince o zaman kişiler arası iletişim gerçekleşmiş oluyor. Yine bir tanıma göre de kişiler arası iletişim (Usluata, s.52)kişileri başkalarından ayıran özellikler, kişisel tutumlar, düşünceler, beğeniler belirlenecek biçimde bir bilgi alışverişi yapıldığında gerçekleşmektedir.
Kişiler arası iletişimin en karmaşık aracı olan konuşma; bilgi aktarma, başkalarının davranışlarını yönlendirmeyle, buyruklarla , kimi kez şakayla, kimi kez saldırgan kırıcı sözlerle karşıdakini etkilemek için kullanılır. Kişiler arası iletişim kendini iki şekilde gösterir. Sözlü ve sözsüz. Sözlü iletişimde konuşma en önemli yeri tutarken sözsüz iletişimde ise , yüz anlamları, göz hareketleri, bedenin duruşu, giyinmeyi , sesin özelliklerini içeren bu iletişim beden dili olarak bilinir.(Usluata, s.54) Kişinin bedensel duruşu kişinin içinde bulunduğu duygusal durumu açıklayabilir. Örneğin , kızgınlık, ilgisizlik , utanma, kararsızlık vb.(Usluata, s.55)
Grup iletişimi de kişiler arası iletişimi etkileyen önemli bir faktördür. Örneğin aile bir gruptur ve bu grubun içerisinde kişiler arası iletişim gerçekleşmektedir. Grup içerisinde de alt gruplar oluşabilir ve de bunlar daha çok daha derin ilişki içerisinde olabilirler(Arkonaç, 1993) Aynı grubun üyesi olan kişiler arasında mutlaka iyi ilişkilerin olması beklenemez. Örneğin sizinle aynı siyasal görüşte olanların oluşturduğu grubun içerisinde hoşlanmadığınız ve iletişim kurmak istemediğiniz kişiler olabileceği gibi sizin karşıt olduğunuz grup içerisinde yer alan fakat çok hoşlandığınız ve iletişim kurmak istediğiniz insanlar da olabilir. Karşıdaki insanla iletişim kurmaya nasıl başlanılacağı, iletişimin sürdürülüp sürdürülmeyeceğine karar vermeden önce diğer kişinin tutumlarının duygularının kişilik yapısının hakkında bilgi sahibi olunması başarılı bir iletişim için gereken unsurlardandır. Aksi takdirde şakacı bir insana çok ciddi davranırsanız başarısız sonuçlar elde etmiş olursunuz ve o kişiyle iletişimi sürdürmekte büyük güçlüklerle karşılaşabilirsiniz.
Bir insanın diğer bir insanla iletişime geçmesinin sayılamayacak kadar çok nedeni olduğu söylenebilir. İnsanlar genellikle bir ihtiyacını karşılamak için iletişimde bulunurlar. Bunun yanında şu nedenlerin de iletişim kurmada etkili olduğu söylenebilir:
1. Tanıma: insanlar daha önceden tanıdığı kişilerle daha kolay iletişimde bulunurlar.
2. Çekici bulma: İnsanın içerisinde çekici bulduğu kişiye karşı daha çok iletişim kurma isteği olduğu söylenilebilir.
3. Zorunluluk: bazen bazı işlerimizi görmek için bazı insanlarla iletişim kurmak zorunluluğu doğar. Örneğin kütüphaneden kitap ödünç almak isteyen bir insanın zorunlu olarak kütüphane çalışanları ile iletişim kurması gerekebilir.
4. Benzer özelliklere sahip olma: ilgi alanları birbirine yakın olan insanların daha kolay iletişim kurdukları söylenebilir. Örneğin aynı futbol takımının taraftarı olan insanlar daha kolay iletişime geçebilirler.

 
Geri
Üst