20
EXE RANK
OttoMaNs* ;яeiz
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 20 Şub 2011
- Mesajlar
- 32,869
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
II.ABDÜLHAMİD DÖNEMİ OSMANLI DIŞ POLİTİKASI
Osmanlı Devleti 'ni incelerken, tarihçiler kendi bakış açılarına göre yorumlar yapmaktadırlar. Yapılan yorumlar farklı görüşler içersede herkesce kabullenilmiş doğrulara da rastlanılmaktadır. Rumeli 'ye geçişte izlenen yöntemler, Balkanlarda özellikle ilerleme döneminde uygulanan politikalar, kuruluş ve ilerleme dönemlerinin tımar sistemi ortak doğru,şehzadelerin eyaletlere gönderilip tecrübe kazanmalarından yoksun bırakılması, Ankara Savaşı 'nda Yıldırım Beyazıt 'ın uyguladığı taktik veya devlet işlerine saray kadınlarının müdahalesi gibi konular da farklı tarihçilerin yanlış nitelemesini yaptığı unsurladır.Ancak tarih biliminin güzelliğinden olsa gerek, hem Türk hem de dünya tarihi öyle şahsiyetler veya olaylar ortaya çıkarmıştır ki bunların sonuçları iyi - kötü diye nitelendirilemez.Bu tip kişilerin icraatları ölümlerinden çok sonra bile tartışılırken bir olay karşısında takındığı tavır yıllar sonra bile eleştirilere maruz kalabilir. Gerçektende tarih bu yüzden güzeldir.Yılların öncesi x 'li y 'li denklemlere sığdırılamaz vr formülleştirilerek kişilere ezberletilemez.Bazı defterler kapanır unutulur ancak gün gelir yeni yaşanmışcasına tartışılmaya devam edilir.İşte Osmanlı sultanlarından İkinci Abdülhamid bu tip bir tarihi şahsiyettir.
10 Mart 1918 'de Abdülhamid vefat ettiğinde tahtan indirileli yaklaşık dokuz yıl olmuştu. Osmanlı Devleti 'nin en süre tahttan kalan hükümdarlarından biriydi.Bu uzun yıllar dünyada ve Osmanlı 'da birçok değişmeler meydana gelirken Yıldız Sarayı 'ndan devleti yöneten padişah geçmişten geleceğe bir köPage Rankingü konumundaydı. Tahta çıktı ve meşrutiyeti ilk kez ilan etti, tartışıldı. Meclisi tatil ederken , işleri sarayından tek başına yürütürken , istibdad diye nitelendirilen rejimini yıllarca uygularken hep tartışıldı.Daha sonra rejim değişikliği ile tahtına veda ederken tartışılmaya devam ediyordu.Bir anlamda sürgüne gönderildi, savaşlar nedeni ile geri döndü, Birinci Dünya Savaşı yıllarını İstanbul 'da geçirdi ama hakkında ki tartışmalar henüz son bulmamıştı. Üstelik ölümünün yüzüncü yıllarına doğru yaklaşırgünümüzde bir gazete sayfasında, bir akademik dergide veya bir açık oturumda Abdülha mid isminin temel konuyu teşkil etmesi bizleri hiç şaşırtmıyor. ”Kızıl Sultan mı , Ulu Ha- kan mı ? ” soruları hala cevabını bulamazken her iki görüşünde ateşli savunucuları yıllar yıllar öncesinde olduğu gibi tartışmalarını sürdürüyorlar.Üstelik görüş sahiplerince ortaya konulan portreler bir anlamda zıtlığın en güzel örneğini veriyor.Bir dergide ilerici , ilme önem veren,hayırsever,fakir fukara dostu olarak nitelenen cennetmekan Abdülhamid Han; başka bir kitabın sayfasında pintiğiyle,yobazlığıyla,teknolojiden korkmasıyla eleştirilip devlet toprağını satmak için rüşvet isteyen biri haline getirilebiliyor.[1] Bir yanda Türk
edebiyatının en önemli kalemlerinden Necip Fazıl Kısakürek , Abdülhamid hakkında,onu yücelten kitabıyla[2] eleştirilere uğrarken diğer yanda Türk tarih biliminin en değerli isimlerinden İsmail Hakkı Uzunçarşılı yine Abdülhamid ile ilgili görüşleri nedeni ile iftiracı olarak nitelendiriliyor.[3]
Abdülhamid hakkında ki sayısız ve birbirleri ile zıtlıklar içeren görüşlerin varlığı O 'nun dönemini hangi açıdan ele alırsak alalım büyük zorluklara yol açmaktadır. İç siyasette meydana gelen gelişmeler, döneminin ekonomik yapısı veya eğitim sistemi , hangisini konu edinirsek edinelim bu tip tartışmalar araştırmalarda önemli bir engel teşkil ediyor. Tabiki bu döneminin dış politikası içinde geçerli bir durum.Meydana gelen olaylar,ve alışılmamış bir hızla yaşanan değişimler dönemin önemli özelliklerinden.Ancak bu dönemde Abdülhamid tarafından alınmış bir karar farklı kaynakların kendi doğruları ile anatılıyor.Bu ise olaylar arasında bir bütünlüğün sağlanıp alışılagelen sebep-sonuç ilişkilerinin kurulmasını engelliyor. Bu nedenle bu çalışmanın önemli bölümlerinde; farklı kaynaklardan ortaya konulmuş ortak fikirlerden yararlanılmaya özen gösterilmiştir.Ortak görüşlerin bulunmadığı zamansa olay; karşıt görüşlerin fikirleri ile aydınlatılmaya çalışılmış, kimilerince doğru, kimilerince yanlış olarak nitelendirilen unsurlar elden geldiğince birlikte verilmiştir.Bu yapılırken de zaman zaman Abdülhamid 'in kendi veya çocuklarının hatıralarına da başvurulmuştur.Kullanılan kaynaklar çalışmanın sonunda belirtilmiş, kitapların yanısıra kullanılan makalelerin yayınlandığı dergiler ve internet siteleri yine bu kaynakça içerisinde yer almıştır.
Tarihin kendine has güzelliklerinin, hazırlanmada en büyük zorluklara sebep olduğu bu çalışmanın, gerek tarih bilimi gerekse diğer alanlarda yapılacak diğer çalışmalara güzel bir başlangıç teşkil etmesi dileğiyle..
Kadir Dede
BİRİNCİ BÖLÜM
ABDÜLHAMİD 'İN TAHTA ÇIKMASIYLA YAŞANAN
DIŞ GELİŞMELER
II. ABDÜLHAMİD TAHTA ÇIKMADAN ÖNCEKİ GENEL DURUM
VE ABDÜLHAMİD 'İN TAHTA ÇIKIŞI:
Osmanlı İmparatorluğu; 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında Avrupa devletlerinin dostluğunu kazanmış, 1856 Paris Andlaşması ile de, Avrupa devletleri arasına katılmıştı.Böylece görünüşte de olsa, .dış politika alanında güçlü duruma gelmişti.Ancak 1870 'lere gelindiğinde dostu olan Avrupa devletleri arasında karışıklıklar başlamış ve Sedan Savaşı 'nın Avrupalı güçler dengesinde meydana getirdiği değişiklikler Osmanlı İmparatorluğu üzerinde de önemli etkilere neden olmuştu.
Osmanlı Devleti 'ni incelerken, tarihçiler kendi bakış açılarına göre yorumlar yapmaktadırlar. Yapılan yorumlar farklı görüşler içersede herkesce kabullenilmiş doğrulara da rastlanılmaktadır. Rumeli 'ye geçişte izlenen yöntemler, Balkanlarda özellikle ilerleme döneminde uygulanan politikalar, kuruluş ve ilerleme dönemlerinin tımar sistemi ortak doğru,şehzadelerin eyaletlere gönderilip tecrübe kazanmalarından yoksun bırakılması, Ankara Savaşı 'nda Yıldırım Beyazıt 'ın uyguladığı taktik veya devlet işlerine saray kadınlarının müdahalesi gibi konular da farklı tarihçilerin yanlış nitelemesini yaptığı unsurladır.Ancak tarih biliminin güzelliğinden olsa gerek, hem Türk hem de dünya tarihi öyle şahsiyetler veya olaylar ortaya çıkarmıştır ki bunların sonuçları iyi - kötü diye nitelendirilemez.Bu tip kişilerin icraatları ölümlerinden çok sonra bile tartışılırken bir olay karşısında takındığı tavır yıllar sonra bile eleştirilere maruz kalabilir. Gerçektende tarih bu yüzden güzeldir.Yılların öncesi x 'li y 'li denklemlere sığdırılamaz vr formülleştirilerek kişilere ezberletilemez.Bazı defterler kapanır unutulur ancak gün gelir yeni yaşanmışcasına tartışılmaya devam edilir.İşte Osmanlı sultanlarından İkinci Abdülhamid bu tip bir tarihi şahsiyettir.
10 Mart 1918 'de Abdülhamid vefat ettiğinde tahtan indirileli yaklaşık dokuz yıl olmuştu. Osmanlı Devleti 'nin en süre tahttan kalan hükümdarlarından biriydi.Bu uzun yıllar dünyada ve Osmanlı 'da birçok değişmeler meydana gelirken Yıldız Sarayı 'ndan devleti yöneten padişah geçmişten geleceğe bir köPage Rankingü konumundaydı. Tahta çıktı ve meşrutiyeti ilk kez ilan etti, tartışıldı. Meclisi tatil ederken , işleri sarayından tek başına yürütürken , istibdad diye nitelendirilen rejimini yıllarca uygularken hep tartışıldı.Daha sonra rejim değişikliği ile tahtına veda ederken tartışılmaya devam ediyordu.Bir anlamda sürgüne gönderildi, savaşlar nedeni ile geri döndü, Birinci Dünya Savaşı yıllarını İstanbul 'da geçirdi ama hakkında ki tartışmalar henüz son bulmamıştı. Üstelik ölümünün yüzüncü yıllarına doğru yaklaşırgünümüzde bir gazete sayfasında, bir akademik dergide veya bir açık oturumda Abdülha mid isminin temel konuyu teşkil etmesi bizleri hiç şaşırtmıyor. ”Kızıl Sultan mı , Ulu Ha- kan mı ? ” soruları hala cevabını bulamazken her iki görüşünde ateşli savunucuları yıllar yıllar öncesinde olduğu gibi tartışmalarını sürdürüyorlar.Üstelik görüş sahiplerince ortaya konulan portreler bir anlamda zıtlığın en güzel örneğini veriyor.Bir dergide ilerici , ilme önem veren,hayırsever,fakir fukara dostu olarak nitelenen cennetmekan Abdülhamid Han; başka bir kitabın sayfasında pintiğiyle,yobazlığıyla,teknolojiden korkmasıyla eleştirilip devlet toprağını satmak için rüşvet isteyen biri haline getirilebiliyor.[1] Bir yanda Türk
edebiyatının en önemli kalemlerinden Necip Fazıl Kısakürek , Abdülhamid hakkında,onu yücelten kitabıyla[2] eleştirilere uğrarken diğer yanda Türk tarih biliminin en değerli isimlerinden İsmail Hakkı Uzunçarşılı yine Abdülhamid ile ilgili görüşleri nedeni ile iftiracı olarak nitelendiriliyor.[3]
Abdülhamid hakkında ki sayısız ve birbirleri ile zıtlıklar içeren görüşlerin varlığı O 'nun dönemini hangi açıdan ele alırsak alalım büyük zorluklara yol açmaktadır. İç siyasette meydana gelen gelişmeler, döneminin ekonomik yapısı veya eğitim sistemi , hangisini konu edinirsek edinelim bu tip tartışmalar araştırmalarda önemli bir engel teşkil ediyor. Tabiki bu döneminin dış politikası içinde geçerli bir durum.Meydana gelen olaylar,ve alışılmamış bir hızla yaşanan değişimler dönemin önemli özelliklerinden.Ancak bu dönemde Abdülhamid tarafından alınmış bir karar farklı kaynakların kendi doğruları ile anatılıyor.Bu ise olaylar arasında bir bütünlüğün sağlanıp alışılagelen sebep-sonuç ilişkilerinin kurulmasını engelliyor. Bu nedenle bu çalışmanın önemli bölümlerinde; farklı kaynaklardan ortaya konulmuş ortak fikirlerden yararlanılmaya özen gösterilmiştir.Ortak görüşlerin bulunmadığı zamansa olay; karşıt görüşlerin fikirleri ile aydınlatılmaya çalışılmış, kimilerince doğru, kimilerince yanlış olarak nitelendirilen unsurlar elden geldiğince birlikte verilmiştir.Bu yapılırken de zaman zaman Abdülhamid 'in kendi veya çocuklarının hatıralarına da başvurulmuştur.Kullanılan kaynaklar çalışmanın sonunda belirtilmiş, kitapların yanısıra kullanılan makalelerin yayınlandığı dergiler ve internet siteleri yine bu kaynakça içerisinde yer almıştır.
Tarihin kendine has güzelliklerinin, hazırlanmada en büyük zorluklara sebep olduğu bu çalışmanın, gerek tarih bilimi gerekse diğer alanlarda yapılacak diğer çalışmalara güzel bir başlangıç teşkil etmesi dileğiyle..
Kadir Dede
BİRİNCİ BÖLÜM
ABDÜLHAMİD 'İN TAHTA ÇIKMASIYLA YAŞANAN
DIŞ GELİŞMELER
II. ABDÜLHAMİD TAHTA ÇIKMADAN ÖNCEKİ GENEL DURUM
VE ABDÜLHAMİD 'İN TAHTA ÇIKIŞI:
Osmanlı İmparatorluğu; 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında Avrupa devletlerinin dostluğunu kazanmış, 1856 Paris Andlaşması ile de, Avrupa devletleri arasına katılmıştı.Böylece görünüşte de olsa, .dış politika alanında güçlü duruma gelmişti.Ancak 1870 'lere gelindiğinde dostu olan Avrupa devletleri arasında karışıklıklar başlamış ve Sedan Savaşı 'nın Avrupalı güçler dengesinde meydana getirdiği değişiklikler Osmanlı İmparatorluğu üzerinde de önemli etkilere neden olmuştu.