20
EXE RANK
`korkunc` `FENA`
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 6 Kas 2010
- Mesajlar
- 28,252
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 33
Allahü teâlâ görülecektir
Sual: Ehl-i Sünnete göre Allah’ın kıyamet gününde müminlere gökyüzündeki on dört gecelik ay gibi görüneceği, dünyada ise Allah’ın sadece rüyada görülebileceği bildiriliyor. Allah’ın ahirette, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi gözlenebileceği nasıl söylenebiliyor?
CEVAPNiye şaşıyor, niye inanmıyorsun? Allah ve Resulü söylüyor. Allah ve Resulünün sözüne şaşırdıktan sonra, Onların sözüne inanmadıktan sonra sen daha neye inanırsın ki? Sen, Allah ve Resulünün sözüne nasıl görüş dersin ki? Sizin işiniz gücünüz Allah ve Resulüne inanmayanların, İslamiyet’i yıkmak isteyenlerin yolundan gitmek.
Müminlerin ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı görecekleri Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
Meşhur bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
Peygamber efendimiz, ayın on dördüncü gecesi, parlayan dolunaya bakıp buyurdu ki:
(Gökteki şu ayı nasıl net görüyorsanız, [siz müminler Cennette]Rabbinizi, böyle açıkça göreceksiniz.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, İ. Ahmed, İbni Huzeyme, İbni Hibban]
Yunus suresinin, (Güzel amel edenlere, hüsna [Cennet] ve ziyadesi de vardır) mealindeki 26. âyet-i kerimesindeki ziyadekelimesini Resulullah efendimiz rüyet [Allahü teâlâyı görmek] olarak açıklayıp, (Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi açıkça görürsünüz) buyurdu. (Buhari)
Kâfirler, cemal sıfatı ile görme nimetinden mahrum kalacaklardır. Bir âyet meali şöyledir:
(Onlar [kâfirler] o gün Rablerini [cemal sıfatı ile] görmekten mahrumdur.) [Mutaffifin 15]
Allah'ı cemal sıfatı ile görmek büyük nimettir. Cennetteki bütün nimetlerden daha üstündür. Kâfirler ise, Cennete giremeyeceği için bu büyük nimetten mahrum kalacaklardır. Kâfirler, ahirette Allah'ı kahır sıfatı ile göreceklerdir, ancak bu görme bir nimet değil, büyük bir azap olacaktır.
İmam-ı Şafii, imam-ı Malik hazretleri gibi mezhep sahibi büyük âlimler, (Bu âyet-i kerime, müminlerin Allahü teâlâyı cemal sıfatı ile göreceklerine bir delildir. Çünkü öyle olmasaydı, Kâfirler göremeyecek buyurulmazdı) demişlerdir. Hiç kimse denmiyor,kâfirler göremeyecek buyuruluyor. (Hazin)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimleri, sözbirliği ile "Allahü teâlâ dünyada görülmez" buyurdu. (1/283)
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
(Dünyada Allahü teâlâyı gördüm diyen zındıktır. Evliyanın kalb gözü ile görmesi rüyet değildir. Onlara şühud hasıl olmaktadır.)(İtikadname)
İmam-ı Gazali hazretleri de, (Allah’ı dünyada görmek mümkün olmaz) buyuruyor. (İhya)
Dünyada Allah’ı görmek imkansız olduğu için Hazret-i Âişe,(Resulullahın Allah’ı gördüğünü söyleyen yalan söylemiş olur)buyurmuştur. (Buhari)
İmam-ı Rabbani, Mevlana Halid-i Bağdadi, Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri gibi büyük zatlar ise, Peygamber efendimizin Miracda Allahü teâlâyı gördüğünü, ancak bunun dünya görmesi ile değil, ahiret görmesi ile görmek olduğunu bildirdiler.
Fıkıh ve hadis ilimlerinde müctehid ve evliyanın büyüklerinden Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki:
Biz, Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Mirac gecesi Allahü teâlâyı görmesinin baş gözü ile olup, kalble ve rüyada olmadığına iman ederiz. Zira Cabir bin Abdullah, Peygamber efendimizin Necm suresinin (Andolsun Onu, Sidretü'l-Münteha'nın yanında önceden bir defa daha görmüştü) mealindeki 13 ve 14. âyet-i kerimeleri üzerine (Elbette Rabbimi gördüm), (Ben sidretü’l-müntehada Rabbimi gördüm. Öyle ki, ilahi vechinin nuru, benim için zahir oldu) buyurduğunu bildirmiştir.
Allahü teâlâ Mirac gecesinde kendisini habibine aynen göstermiş olduğunu, İbni Abbas hazretleri İsra suresinin tefsirinde bildiriyor. Ve yine İbni Abbas hazretleri buyurdu ki:
(Mirac gecesinde Resulullah, Allahü teâlâyı iki defa dünya gözü ile görmüştür. Hullet Hazret-i İbrahim için, kelam Musa aleyhisselam için, rüyet de Muhammed aleyhisselam için olmuştur.) (Gunye) [Hullet, dostluk, Kelam, konuşma, Rüyet, baş gözü ile görme demektir.]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
O Server, Mirac gecesinde Rabbini dünyada değil, ahirette gördü. Çünkü o Server, o gece, zaman ve mekan çevresinden dışarı çıktı. Ezeli ve ebedi bir an buldu. Başlangıcı ve sonu bir nokta olarak gördü. Cennete gideceklerin, binlerce sene sonra, Cennete gidişlerini ve Cennette oluşlarını, o gece gördü. İşte o makamdaki görmek, dünyada görmek değildir. Ahiret görmesi ile görmektir. Bu görmeyi dünyada gördü demek de mecaz olarak söylenmiştir. Dünyadan gidip gördüğü ve yine dünyaya geldiği için dünyada gördü denilmiştir. (m. 283)
Allahü teâlâ, dünyada görülmez. Bu dünyada bu nimet nasip olsaydı, herkesten önce Hazret-i Musa görürdü. Peygamberimiz Miracda bu devletle şereflendi ise de, bu dünyada değildi. Cennete girip oradan gördü. Yani ahirette görmüş oldu. Dünyada iken, ahirete karıştı ve gördü. (C.3, m.17)
Araf suresinin 143. âyet-i kerimesinde, Musa aleyhisselamın Allahü teâlâyı görmek istediği bildirilmektedir. Bu da Allahü teâlânın görüleceğinin delilidir. Çünkü, bir peygamberin, imkansız olan şeyi Allahü teâlâdan istemesi abes, hatta cahillik olurdu. Allahü teâlâ hakkında caiz olan ve olmayan şeyleri bilmemek ise peygamberliğe aykırıdır. Allahü teâlâ net olarak söylüyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
Âyet pek açık değil mi? Müminler Rablerine bakarlar diyor. Bunu, bakarlar da göremezler diye tevil etmek sapıklığın daniskası olur. Ve Allah’ın Resulü Muhammed aleyhisselam net olarak söylüyor:
(Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi net görürsünüz.)[Buhari] Hadis-i şerif pek açık değil mi?
Apaçık âyeti tevil etmeniz, Allah’a bakacaktır âyetinden maksat başkadır demek, âyeti inkâr demektir. Çünkü Meali denilen bir grup Salat dua demektir, namaz dinimizde yoktur dua vardır diyorlar. Böylece namazı inkâr ediyorlar. Siz de apaçık âyet-i kerimeyi inkâr ediyorsunuz. Bütün ehl-i sünnet âlimleri Cennette Allahü teâlâ görülecek diyor. Hepsi yanlış sadece ibni Sebecilerinki doğru öyle mi?
Bizde sizin gibi bir grup var, onlar da aynen sizin gibi âyetleri hadisleri tevil ediyorlar. Bu batıniliktir, yani Kur’anın batıni manası var diyerek gerçek manasını inkâr etmektir. Mesela hadis-i şerifte, (Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz) buyuruluyor. Bunu, (İslamiyet batıdan yayılacak) diye tevil ediyorlar. Hâşâ Allah ve Resulü insanlar anlamasın diye şifreli mi konuşuyor, bilmece gibi mi konuşuyor. Müminler Allah’a bakacak diyor. Bu öyle demek değil demek, düpedüz âyetleri inkârdır.
Vehhabiler de, kâfirler için inen âyetleri Müslümanlara yüklüyorlar. Şiileri tekfir ettikleri gibi, Ehl-i sünnete de müşrik diyorlar. Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, (Yedullah’ın ve diğer müteşabih ifadelerin keyfiyetini Allah bilir) buyuruyorlar. Yed kelimesinden bildiğimiz el manasını anlamak, çok yanlıştır. Müminler Allah’a bakacak buyuruluyor. Bu tevil edilirse, o zaman Kur’anın ve hadislerin hepsi de tevil edilerek, Kur’anı kerim ve hadis-i şerifler bozulmuş olur. Mesela, (Eshabın tamamından razıyım) mealindeki âyet-i kerimeyi, (Beşi hariç diğerleri mürted oldu) diye tevil etmek, ne kadar yanlış olur. Böyle tevil etmek, din düşmanlığı olup, âyetlere inanmıyoruz demenin başka şeklidir. Yanlış tevillere sapmamalıdır. Müteşabih ifadeler, hüküm bildiren âyetler değildir. Allahü teâlâ, bunları kalbi bozuk olanların tevil edeceğini bildiriyor. İşte bir âyet-i kerime meali:
(Sana Kitabı indiren Odur. Onda Kitabın temeli olan kesin anlamlı âyetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdır. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: “Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler..) (Al-i imran 7)
Bakın Allah ne buyuruyor, kalblerinde eğrilik olan âyetleri tevil eder başka anlamlar çıkarır buyuruyor. Kalbinde eğrilik olup da Allah’ın apaçık âyetini, (Allah’a bakacaklar) âyetini inkâr edenlere sözümüz yoktur. Bizim sözümüz âyetleri aynen kabul edenlere.
* İmam Ebu Hanife'nin iki yüz defadan fazla Allah’ı rüyada gördüğü söyleniyor.
CEVAPEhl-i sünnetin gözbebeği, imam-ı a’zam diye şöhret bulan ve imam-ı Cafer hazretlerinin şanlı talebesi imam-ı a’zam hâşâ yalan mı söylüyor? Ehl-i sünnetin tamamı yalan mı söylüyor? Sen âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere yani Allah ve Resulüne inanmıyorsun, imam-ı a’zam hazretlerine nasıl inanırsın ki?
* Merak ettiğim, şu âyetleri nasıl yorumluyorsunuz?
CEVAPSen asla merak etmiyorsun. Acaba tevil edecek bir yer bırakırlar mı, başkasına cevap verirken orayı tevil edelim diyeceksin. Ama hiçbir zaman güneş balçıkla sıvanmaz.
* “...Hiçbir zaman beni göremeyeceksin (ey Musa!)...” (A’raf, 143)
CEVAPÂyete ilave yapmışsın. Hiçbir zaman ifadesi âyette yok. Öyle olsa, hâşâ öteki âyetlerle çelişkili olur. Yukarıda, siz bana bakacaksınızbuyuruyor, kâfirler beni göremeyecek buyuruyor, burada da hiçbiriniz göremeyecek dense hâşâ çelişkili olur. Yani Allahü teâlâ, (Ya Musa sen beni dünyada göremezsin) diyor. Ama ahirette görüleceğini öteki âyetler açıkça bildiriyor.
* “Gözler onu göremez, ama O, gözleri görür...” (En’am, 103)
CEVAPGözler onu göremez değil, yanlış yazılmış, doğrusu şöyledir:
(Onu [Allah’ı] gözler idrak edemez, fakat O bütün gözleri idrak eder, ihata eder.)
Bu âyetin orijinalinde tüdrik, yüdrik yani idrak etme ifadesi geçiyor, görmekle hiç alakası yok.
İmam-ı Nevevi hazretleri, (En'am suresi 103. âyetindeki Ona gözler erişemez demek, Onun zatının hakikatini gözler idrak ve ihata edemez demektir. Yoksa rüyet haktır) buyuruyor. Âyet-i kerimedebeni göremezsin ifadesi kasıtlı olarak Hiçbir zaman beni göremezsin diye tercüme edilmiştir. Bid'at fırkalarından bazıları, Enam suresinin 103. âyetini delil getirerek, (Ona gözler erişemez)âyetine göre dünyada ve ahirette Allah’ı görmek imkansızdır, dediler. Bunun yanlış olduğunu, Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler bildiriyor.(Beydavi)
İmam-ı Rabbani hazretleri, Enam suresinin 103. âyetini açıklarken, (Müminler, ahirette Allah’ı göreceklerdir) buyuruyor. (c.3, m. 44 ve 90)
İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ ahirette Cennette görülecektir. (Fıkh-ı ekber)
Kur'an-ı kerimde, (Dünyada kör olan, ahirette de kör olur)buyurulması, kâfirler içindir. Müminler, ahirette Allah’ı görecektir.(Berika)
Dünyada imandan mahrum olan, ahirette de rüyetten mahrum olur.(Medarik)
Müminler, ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı göreceklerdir. (Nuhbet-ül-Leali)
Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile, (Allah’ı müminler görür, fakat Cehennemde kâfirler göremez) buyuruyor. Ahirette Allahü teâlânın görüleceğinde icma vardır. Bunu inkâr edenler diyor ki:
(Görmek için beş şart gerek: Görünen şey bir yerde olmalı, bir tarafta olmalı, karşısında olmalı, çok uzak ve çok yakın olmamalı ve gözden çıkan şualar o şeye ulaşmalı! Bakan ile bakılan şey arasında ışık olmak da şarttır. Bu şartlar Allah için söylenemez ve görmek imkansız olur.)
Bu şartlar dünya ölçüleri ile ilgilidir. Ahiret işleri, dünya işlerine hiç benzemez. Dünyanın batısında olan bir kör, Allahü teâlânın kudreti ile dünyanın doğusundaki bir karıncayı görür. Allahü teâlânın kudretinden şüphe edilmez.
Necm suresinin, (Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı) mealindeki 17. âyet-i kerimesini imam-ı Rabbani hazretleri, (Mirac gecesinde, gözü Allah’tan hiç ayrılmadı) diye açıklamakta ve Allah’ı ahirette dünya gözü ile gördüğünü bildirmektedir. (C.1 m.129)
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah, Allahü teâlâyı Miracda gördü. Ancak bu görmesi dünyadaki görmek gibi değil idi. (İtikadname)
Caiz olmak ayrı şey, görmek ayrı şeydir. Ehl-i sünnet âlimleri, (Allah’ı dünyada görmek caiz, fakat kimse görmemiştir, gördüm diyen zındık olur) buyuruyorlar. Rüyada görmek ise dünyada görmek değildir. Peygamber efendimiz, Allahü teâlâyı rüyada gördüğünü Camiussagirdeki hadis-i şerifte bildirmektedir. İslâm âlimlerinden de rüyada görenler olmuştur.
* Saniyen Allah’ın cisim olmadığı ve hiçbir cismi özellik taşımadığında, onun zaman ve mekan üstü bir varlık olup zaman ve mekan da dahil hiçbir sınırla sınırlandırılamayacağında bütün Müslümanlar müttefiktir.
CEVAPKesinlikle müttefik değil, Arap âlemi, selefiye, vehhabiye ve mezhepsizler, hâşâ Allah Arşta diyorlar. Onlar da Allah Arşa istiva etti kelimesini yanlış tevil ediyorlar, oturdu diyorlar. Senin idrak kelimesini görmek anlamında kullandığın gibi. Sadece Ehl-i sünnet Allah’ı noksan sıfatlardan münezzeh biliyor. Allah cisim falan değil elbette. Düşünülen her şey O değildir.
* O her şeyi kuşatır, hiçbir şey Onu kuşatamaz.
CEVAPBu işte Enam suresinin 103.âyetinin tercümesidir. Sen görmek olarak bildirdin.
* Yahu, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi Allah’ın görüleceği nasıl söylenir?
CEVAPAllah diyor, Rablerine bakacaklar diye, âyeti yok mu sayıyorsun? Üç halife mi koydurdu diyorsun?
* Bu Allah’a cismi özelliği atfetmek değil mi? Onu bir mekanla sınırlandırmak değil mi?
CEVAPAsla değil. Vehhabiler de öyle diyor, Miracı inkâr ediyorlar. Allah bir yerde de Onu görmeye mi gitti diyorlar.
Hem, cisim olarak görülecek, sınırlı görecek diyen hiçbir Ehl-i sünnet âlimi yoktur. Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Dünyada Allahü teâlâ anlaşılmadan bilineceği gibi, ahirette de anlaşılmadan görülecektir. (Tekmil-ül-iman)
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Müminler, Cennette Allahü teâlâyı cihetsiz ve keyfiyetsiz ve hiçbir şeye benzetmeyerek ve misali olmayarak görecektir. (c.1, m.266)
Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı, Ahirette Allahü teâlâ görülecektirbuyuruyor. Hepsi ibni Sebeci kadar o âyetleri anlayamadılar mı?
* Onun insanlar tarafından ihata edilebileceği anlamına gelmez mi?
CEVAPAsla. Mutezile denilen akılcı ekol de bu kafada.
* Yoksa kıyamette durum farklı mı olacak? Mesela Allah sınırlı bir hale mi gelecek? Veya insanlar sınırsızlaşıp cisim olmaktan mı çıkacaklar?
CEVAPHâşâ. Nasıl olduğunu anlamadan bir olduğunu kabul ettiğimiz gibi anlaşılmadan da göreceğiz. Görmesek, Allah, Rablerine bakarlarbuyurmazdı. Ancak diğer bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor;
(Onlar [kâfirler] o gün Rablerini [cemal sıfatı ile] görmekten mahrumdur.) [Mutaffıfin 15]
Mahrum olan kâfirler olacak. Kendinizi kâfirlerden sayıyorsanız ona da diyeceğimiz yoktur.
Ehl-i sünnetin, Ehl-i beyt ve Eshab-ı kiram sevgisi
Sual: Ehl-i sünnetin ehl-i beyt taraftarlarına saldırmasının sebebi nedir?
CEVAPEhl-i beyte hiçbir sünni yani Ehl-i sünnet olan saldırmaz, saldıran varsa ya vehhabidir, ya hurufidir. Hangi Ehl-i sünnet ehl-i beyte laf söyler. Kitaplarımızda vardır, imanın esaslarından biri de Ehl-i beyti sevmektir. Ehl-i beyti sevmek şarttır. Çünkü imanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allah’ı sevmek ve Allah’ın sevmediklerini sevmemektir. Hadis-i şerifte (İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allah dostlarını sevmek ve Onun düşmanlarına düşmanlık etmektir) buyuruldu.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i beyti sevmek, son nefeste iman ile gitmeye sebep olacağını, Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildirmektedir. (Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye)
Her namazda, Âl-i Muhammed diye dua ettiğimiz Ehl-i beyttir. Allahü teâlânın en çok sevdiği resulü Muhammed aleyhisselamdır. Onun da en çok sevdiği Ehl-i beyti ve Eshabıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ehl-i beyti seveni Hak teâlâ sever, buğz edene de buğz eder.) [İ. Asakir]
(İslamın esası, bana ve Ehl-i beytime sevgidir.) [İbni Asakir]
(Size iki şey bıraktım. Allah’ın kitabı ve Ehl-i beytim. Bunlara uyan, hidayet üzere olur. Uymayan sapıtır.) [İbni Hibban]
(Ehl-i beytimi ve Eshabımı çok sevenin, Sırat köprüsünde ayakları kaymaz.) [M.Ç.Güzin]
(Ehl-i beytim, Nuhun gemisi gibidir. Tutunan kurtulur, tutunmayan, boğulur.) [Taberani]
(Ehl-i beytime buğzeden, yüzüstü Cehenneme atılır.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytime, Cehennemlikten başkası buğzetmez.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytimi sevmeyen, ihtilafa düşer ve şeytana yoldaş olur.)[Hakim]
(Vallahi Ehl-i beytimi sevmeyenin kalbine iman girmez.) [İ. Ahmed]
(Sizin iyileriniz, benden sonra, Ehl-i beytime iyilik edenlerdir.)[Hakim]
(Benim soyuma dil uzatarak, beni incitenlere, Allahü teâlâ çok acı azap yapar.) [Deylemi]
(Şu üç hürmeti gözetenin, dini ve dünyası muhafaza edilir, yoksa hiç bir şeyi korunmaz. İslam’a, Peygambere ve Onun nesline hürmet.) [Taberani] [İslam’a hürmet, Dinin emirlerine riayet etmektir, Peygambere hürmet, sünnetine uymaktır, nesline hürmet seyyidlere, şeriflere hürmettir.]
Bu hadis-i şerifler karşısında hangi müslüman ehl-i beyte saldırır ki? Saldıran varsa ehl-i sünnet değildir, olması da mümkün değildir. Hiçbir ehl-i sünnet mensubu ehl-i beyte saldıramaz.
Ama siz rafiziliğin yanlışlarını söyleyene ehl-i beyte saldırıyor diye kabul ediyorsanız o başka.
Hıristiyanlar, Hazret-i İsa'ya tanrı veya tanrının oğlu diyorlar. Biz müslümanlar, İsa tanrı değildir dersek İsa aleyhisselama mı hakaret olur?
Hazret-i Ali’ye Allah diyen peygamber diyen rafiziye dur dersek, Hazret-i Ali’ye ehl-i beyte mi saldırmış oluruz?
Hazret-i sayın demektir. Yazılarınızda, Hazret-i Ali diyor da diğer eshab-ı kirama takıyye icabı bile Hazret demiyorsunuz. Resulullahı seven sevgisinde samimi ise onun ehl-i beytini de eshabını da sevmesi lazım. Çünkü Allah hepsinin Cennetlik olduğunu bildiriyor. Münafıklar ayrıdır. Onlar eshab-ı kiramdan olamaz. Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğuna dair âyet-i kerimeler vardır.
Ehl-i beyte saldıranlar nasıl hain ise, eshab-ı kirama saldıranlar da haindir.
Resulullahı sevmek ehl-i beytini ve eshabını sevmekle mümkündür. Siz Hazret-i Ali’yi sevmiyor ona düşmanlık ediyorsunuz. Onun damadı olan Hazret-i Ömer’e düşmanlık besliyorsunuz. Hazret-i Ömer kötü birisi olsa idi Hazret-i Ali onun halifeliğini kabul edecek kadar korkak birisi mi idi? Kızını ona verir miydi?
* Yazının başında ehl-i beyt sevdasından bahsetmişsiniz, acaba yazdığınızı okuyor musunuz yoksa takıyye edip ehl-i beyte olan nefretinizi gizlemek mi istiyorsunuz?
CEVAP Takıyye ancak sizde vardır ve ibadet bilirsiniz bunu.
Ehl-i sünnette takıyye olmaz, takıyye bizim itikadımız değildir. Ehl-i beyte nefret edene, kin besleyene Allah lanet etsin. Ehl-i beyte kin beslemediği halde eshab-ı kiramı övdüğü için ona bu iftirayı yapana da Allah lanet etsin mi?
Ehl-i sünnet olan hiçbir kimse, Resulullahın Ehl-i beytine ve eshabına nefret etmez. Ehl-i beyte ve eshab-ı kirama nefret Resulullaha nefret demektir. Ehl-i sünnet olan bir müslümana böyle çirkin iftira nasıl yapılır? Şiilere kâfir diyen mezhepsiz ibni Teymiye, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ali gibi, İslam dininin temel direklerine saldırmaktan çekinmemiştir. (Bak sünni ibni Teymiye, Hazret-i Ali’ye saldırıyor) demek ki sünniler Ehl-i beyte nefret ediyor denir mi? Dört mezhep dışındaki ibni Teymiye’yi, ibni Hazmı delil gösteremezsiniz. Dört hak mezhebin kaideleri bellidir. Hiçbirisinde ehl-i beyt aleyhine bir söz var mıdır? Elbette yoktur ve olamaz çünkü Ehl-i beyti gerçekten seven yalnız Ehl-i sünnettir.
Sünnilikte dört hak mezhep vardır. Hangi mezhebin esasları arasında Ehl-i beyte nefret bildirilmiştir? Hepsinde de Ehl-i beyt övülmemiş midir? Sünniler arasında yaşayan serserinin birisi, içki içer, zina eder, Hazret-i Ali’ye, hatta dine imana sövüp sayarsa, bak sünniler Hazret-i Ali’ye sövüyor denir mi? Bu kadar insafsızlık olur mu? Şianın gulat olanlarında Hazret-i Ali’ye peygamber hatta Allah diyen yok mu? Bunların inançları bütün şiileri bağlar mı?
Biz, Kur’an-ı kerimde Allah övdüğü için eshab-ı kiramı övüyoruz, sen buradan ehl-i beyte nefreti çıkarıyorsun. Hangi müslüman ehl-i beyte düşman olur ki? Siz Resulullahın arkadaşlarına, kayınpederlerine damadına düşmansınız. Ehl-i sünnet eshabın tamamını sever. Resulullahın eshabı yani arkadaşları diye sever. Ehl-i beytini sevmez mi hiç? Bu ne çirkin iftira böyle?
Gönderdiğin yazılarda kaynak olarak, vehhabi, mezhepsiz, mutezile, zahiriyye fırkasında olanlar da ehl-i sünnet gibi gösterilmiş.
Vehhabiliğin kurulmasında büyük rolü olan ibni Teymiye’nin şaki ve dalalette olduğunu ehl-i sünnet âlimleri bildirmektedir. Bu zat, Şiilere kâfir diyor. Zahiriyye fırkası ismi üstünde Ehl-i sünnet değildir.
Sünniyim dediği halde kâfir olan gruplar, insanlar mevcuttur. Şiiyim diyerek Hazret-i Ali’yi ilah bile bilen grupların mevcudiyeti asırlardır kitaplara geçmiştir.
Şiileri kötüleyen ibni Teymiye’ye mülhid dediğimiz gibi, şiiyim dediği halde Hazret-i Ali’yi peygamber veya ilah bilen kimseler de elbette kâfir olur. Böyle gulat olanlara kâfir demek şiilerin hepsine kâfir demek midir? Sizin de onlara kâfir demeniz gerekir. Bunu da ilk defa Yahudi ibni Sebe çıkarmıştır.
Ehl-i sünnet âlimleri, sünniyim diyen ve Allah’ı cisim olarak gökte bilen, vehhabilere kâfir diyorlar, kitaplara da yazılmıştır. Buradan sünnilere de kâfir dediğimiz anlamı çıkarılamaz. Âyetleri inkâr eden ister mason Abduh gibi sünniyim diyen olsun ister vehhabi olsun isterse gulat hurufiler olsun elbette bunlara kâfir denir.
Bu konuları gündeme getirmenin faydası yok. 1400 senedir hallolmayan konular şimdi mi halledilecektir?
Onun için bölücülük yapmak, müslümanlar arasına nifak sokmak doğru değildir. Hıristiyan hıristiyan olarak yaşar, vehhabi vehhabi olarak yaşar, sünni de sünni olarak yaşar. Bunlara müdahale etmek huzuru bozar, anarşiye, fitneye sebep olur. Kur’an-ı kerimde, (Fitne adam öldürmekten kötüdür) buyuruluyor. Fitneden uzak durmaya çalışmalı ki, Kur'ana uymuş olalım.
Biz Resulullahı sevdiğimiz için onun ehl-i beytini de, zevcelerini de ve hepsi Cennetlik olan eshabını da severiz, sevmeye de mecburuz. Yarın ahirette benim eshabımı arkadaşlarımı niye sevmediniz derse ne cevap vereceğiz? Eshabı hakkında yüzlerce hadis-i şerifi vardır. Bütün hadis kitapları bunları bildiriyor. Eshabın çok kıymetli olduğu âyetlerle de bildiriliyor. Bunları yok saymak için ya deli veya sapık olmak gerekmez mi?
Hazret-i Ali bizimdir, Hazret-i İsa da hıristiyanların değil o da bizimdir. Hazret-i Musa, yahudilerin peygamberi değil bizimdir. Bütün peygamberler bizimdir, bütün eshab bizimdir, bütün ehl-i beyt bizimdir. 12 imam bizimdir. Biz hepsini severiz.
* Çelişen cümlelerinizi söylemekte fayda görüyorum:
"Allahü teâlânın en çok sevdiği resulü Muhammed aleyhisselamdır. Onun da en çok sevdiği Ehl-i beyti ve Eshabıdır."
burada eshabı yazarken vicdanınız rahat mıydı? Peygamberimizin en çok sevdiğinin eshab olduğunu da nereden çıkardınız, neye dayanarak söylüyorsunuz, yoksa şu Ebu Hüreyre’nin uydurduğu hadise göre mi? (eshabım yıldızlar gibidir ve...)
CEVAPHazret-i Ebu Hüreyre’ye hakaret etme hakkını nereden alıyorsunuz? Allah Eshabın hepsi Cennetlik demiyor mu? Hepsinden razıyım demiyor mu? (Hadid 10, Tevbe 100)
Hazret-i Ebu Hüreyre de eshabdan olduğuna göre, Allah’ın Cennetlik dediği ve razı olduğu kimseye bu hakareti yapmak Allah’ı gazaplandırmaz mı? Allah’ın övdüğü bu seçilmiş kimselere, Tevrat‘ta ve İncil‘de övülmüş zatlara, en hayırlı ümmet denmek şerefine kavuşan mübarek insanlara düşmanlık etmeniz size ne fayda verecektir?
Vicdan dinde ölçü değildir. Vicdan ile doğru eğri bilinmez, din nakildir. Yazdıklarımız hadis-i şeriftir. Ama sen hadis-i şerifi kabul etmiyorsan ona bir şey diyemeyiz. O zaman size Kur'andan örnekler veririz. Ama Humeyni bunu da kabul etmiyordu, Kur'anı değiştirdiler, Peygamber Ali‘yi halife bırakmıştı bunu âyetten çıkardılar demişti. Siz Kur'anın değiştiğine inanıyor musunuz? Şimdi size eshab-ı kiramın tamamını öven âyetleri bildireceğiz, hepsinin Cennetlik olduğunu bildireceğiz. İnanıyorsanız bildireyim. Yok biz Osman ve arkadaşlarının meydana getirdiği Kur'ana inanmayız mı diyorsunuz? Ki bazı rafiziler bunu söylüyor.
Bir insanın vicdanı rahatsa, ifadesinin doğru olması mı gerekir? Bu ne biçim mantık? Dinde ölçü kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukahadır. Şiilikte ise akıl da hüccettir. Bir çelişen cümle diyorsun, hangi cümlede çelişme var? Çelişme bir yerde ak bir yerde kara diyene denir.
Eshabın tamamı Cennetliktir, hepsi birer yıldızdır. İbni Sebeciler, vehhabiler ve mezhepsizler inanmasa da herbiri birer yıldızdır. Ehl-i sünnet itikadına göre, en büyük evliya, eshab-ı kiramın en alt derecesine bile ulaşamaz. Bunu Ehl-i sünnet âlimleri ittifakla (söz birliği ile) söylemiştir.
Bazı hadis-i şerifler şöyledir:
(Eshabıma dil uzatmakta Allah’tan korkun! Benden sonra onları kötü emellerinize alet etmeyin! Onları seven, beni sevdiği için sever. Beni sevmeyen de onları sevmez. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur. Bunun da cezası gecikmeden verilir.) [Buhari]
(Her şeyin temeli vardır. Müslümanlığın temeli eshab ve Ehl-i beytimi sevmektir.) [İbni Neccar]
(Ehl-i beytimi ve Eshabımı çok sevenin, Sırat köprüsünden geçerken ayağı kaymaz.) [Deylemi]
(Eshabım arasında fitne çıkacaktır. O fitnelere karışanları, Allahü teâlâ benimle olan sohbetlerinin hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler ise, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.) [Müslim]
(Eshabımın ve akrabamın ve gösterdiğim yolda gidenlerin sevgisinde benim hakkımı koruyun! Onları sevmek suretiyle peygamberlik hakkımı koruyanları, Allahü teâlâ, dünyada ve ahirette belâlardan, zararlardan korur. Peygamberlik hakkımı düşünmeyip, onları incitenleri, Allahü teâlâ sevmez. Allahü teâlânın sevmediklerine de azap etmesi yakındır.) [Taberani]
(Eshabımın ismini işitince, susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin!) [Taberani]
(Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.) [Taberani, Beyheki, Hakim]
Bu konuda yüzlerce sahih hadis vardır. Ama sen bizdeki vehhabiler ve mezhepsizler gibi hadislere inanmazsın. İnanırım dediğin bir hadis kitabı varsa ondan bildireyim. Hadislere inanmadığın için, sana âyetlerden örnekler vereceğim.
Eshab-ı kiramın üstünlüklerini bildiren âyet-i kerimelerden bazıları şunlardır:
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın peygamberidir, Onunla birlikte bulunanların [Eshabın] hepsi, kâfirlere karşı şiddetli ve birbirlerine karşı merhametlidir.) [Feth 29] [Bu âyet-i kerimede eshabdan bazısı denmemiş, istisna edilmemiştir, hepsibuyurulmuştur.]
(Mekke’nin fethinden önce Allahü teâlâ için mal veren ve savaşanlara, fetihten sonra verenlerden ve savaşanlardan daha yüksek derece vardır. Bunların dereceleri eşit değildir. Hepsi için Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10] [Bu âyet-i kerimede de, eshabdan bazısı denmemiş, istisna edilmemiştir, hepsibuyurulmuştur.]
(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onların [Eshabın] izinden gidenlerden, Allah razıdır. Onlar da, Allah’tan razıdır. Allahü teâlâ onlara Cenneti hazırlamıştır.) [Tevbe 100] [Bu âyet-i kerimede de istisna yoktur.]
Allahü teâlânın sıfatları ebedidir, sonsuzdur. Onlardan razı olması sonsuzdur. (Eshabdan üç seneliğine, 30 seneliğine razıyım, ondan sonra vazgeçerim) gibi bir şey olmaz. Bir rafiziyle konuşurken, ona, (Eshab-ı kiramın tamamı Cennetliktir, hepsinden Allah razıdır. On kişinin Cennetlik olduğunu da ismen bildirmiştir. Bunlar ikisi Talha ve Zübeyr hazretleridir) dedim. Rafızi, (Evet Allah onları Cennetlik olarak bildirmişti, fakat sonradan sapıttılar, sonra Allah, bunların Hazret-i Ali ile savaşacağını nereden bilsin ki) dedi.
Bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, Bedir gazasında bulunanlara “istediğinizi yapın! Sizin her işinizi affeyledim") buyuruldu.
Hatib bin Ebi Beltea hazretleri, Saire isimli casus bir kadınla Mekke’deki müşriklere, Mekke’nin fethi için hazırlık yapıldığını bildiren bir mektup gönderdi. Vahiy ile durumu öğrenen Peygamber efendimiz, üç kişiye emretti. Kadına yetişip, mektubu istediler. Kadın (Bende mektup yok) dedi. (Resulullah yalan söylemez, mektubu çıkar. Yoksa...) diyerek tehdit edilince, kadın saçlarının arasındaki mektubu çıkarıp verdi.
Mektup getirilince Peygamber efendimiz, Hazret-i Hatib’e niçin böyle yaptığını sordu. O da (Ben müminim. Mekke’de çoluk çocuğum var. Müşriklerin bir zararı dokunmasın diye bunu yazdım) dedi. Hazret-i Ömer (Ya Resulallah, izin ver şunun cezasını vereyim) dedi. Fakat Peygamber efendimiz (Allahü teâlâ, Bedir gazasında bulunanlara "İstediğinizi yapın! Sizin her işinizi affettim" buyurdu. Bu Bedir ehlindedir) buyurunca, Hazret-i Ömer böyle davrandığı için ağladı. Fakat Hazret-i Hatib'in yaptığı bu iş dinimize uygun olmadığı için, (Ey iman edenler, düşmanımı ve düşmanlarınızı dost edinmeyin!)âyet-i kerimesi indi. (Mümtehine 1, Mevahib-i ledünniye)
Casusluk yaptığı meydana çıkan birine bile suizan edilmezse, Allah’ın hepsi Cennetlik dediği eshaba nasıl suizan edilir ki? Zan kesin bilgi değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Onlar zanna uyarlar, halbuki zan, haktan hiçbir şeyin yerini tutmaz.) [Yunus 36]
İmam-ı Begavi, (Meâlimüttenzil) ismindeki tefsir kitabında, diyor ki: Câbir bin Abdullah dedi ki, Resulullah, (Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!) buyurdu. Bu sözleşmeye, Biat-ür-rıdvan denir. Çünkü, Allahü teâlâ, bu 1400 kişiden razıdır. Kur’an-ı kerimde:
(Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah elbette razıdır) buyuruldu. (Feth 18)
Bu vesikalar nasıl inkâr edilir ki? Yoksa rafizilere göre Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman eshab-ı kiramdan değil mi? Evet eshab idi diyorlarsa âyetlere inanmaları lazım, onlara en ufak bir şey söylememeleri gerekir.
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Araf ve Hicr surelerinde (Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik) buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve düşmanlık gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık. Demek ki, hiçbir sahabi, başka bir sahabiye haset ve kin beslemez. Çünkü, hepsi Hakkulyakin mertebesine ulaşmışlardır. Aralarındaki savaşlar ictihad sebebi ile idi. Her biri, kendi ictihadı ile hareket etmeye mecbur olduğundan, hiçbiri kötülenemez. Eshab-ı kiramdan birini kötülemek, (Allah onlardan razıdır) mealindeki âyete inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan)
Eshab-ı kiramın fazileti ile ilgi hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:
(Eshabımın hiçbirine dil uzatmayınız. Onların şânlarına yakışmayan bir şey söylemeyiniz! Allahü teâlâya yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç arpası kadar sevap alamaz.) [Ebu Davud]
(Ensarı müminden başkası sevmez, münafıktan başkası da buğzetmez. Ensarı seveni Allah da sever, onlara buğzedene Allah da buğzeder.) [Buhari]
(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar]
(Beni gören müslüman, Cehenneme girmez.) [Taberani]
Resulullahın akrabaları ile ilgili hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, beni insanların en asilzadesi olan Kureyş kabilesinden seçti ve bana onların arasından en iyilerini eshab[arkadaş] olarak ayırdı. Bunlardan birkaçını bana vezir olarak ve din-i İslamı, insanlara bildirmekte, yardımcı olarak seçti. Bunlardan bazılarını da Eshar, [zevce, kayınpeder, kayınvalide, kayınbirader ve baldız gibi kadın tarafından akraba] olarak ayırdı. Bunlara sövenlere, iftira edenlere, Allahü teâlânın ve bütün meleklerin ve insanların laneti olsun! Allahü teâlâ, kıyamet günü, bunların farzlarını ve sünnetlerini kabul etmez.) [Hakim]
(Allahü teâlâ, bana eshab ve akraba olarak en iyileri seçti. Birçok kimse, eshabıma ve akrabama dil uzatır, kötülemeye çalışırlar. Böyle kimselerle oturmayın! Birlikte yiyip içmeyin, bunlardan kız alıp vermeyin.) [Dare Kutni]
(Allahü teâlâ bana söz verdi ki, kızlarını aldığım ve kızlarımı verdiğim aileler, Cennette benimle beraber olacaktır.) [Deylemi]
(Benimle evlenen veya kız alıp verdiklerim, Cehenneme girmez.) [Deylemi, İ. Neccar]
(Kızlarımı evlendireceğim kimselerle, evleneceğim kadınların Cennetlik olmasını Rabbimden istedim. Rabbim de kabul etti.)[Şirazi]
(Eshabımı, zevcelerimi ve Ehl-i beytimi seven ve onlara dil uzatmayan, Cennette benimle beraber olur.) [Ramuz-ül ehadis]
(Esharımın [zevce tarafından olan hısımlarımın] Cennetlik olmasının istedim. Rabbim de bu isteğimi kesin olarak kabul etti.) [Hakim]
Eshardan, Peygamber efendimize akraba olmakla şereflenip Cennetlik olanlardan bazıları şunlardır:
1- Kayınpeder olanlar: Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebu Süfyan
2- Damat olanlar: Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali
3- Kayınvalide olanlar: Âişe validemizin annesi Hazret-i Ümmü Ruman, Hafsa validemizin annesi Hazret-i Zeyneb, Ümm-i Habibe validemizin annesi Hazret-i Hind,
4- Kayınbirader olanlar: Hazret-i Abdullah bin Ömer, Hazret-i Muaviye.
Âlimin birisi, rafiziye der ki: (Sen kızlarını yahudiye veya başka kâfire verir misin?)
Rafizi (müslüman kızını yahudiye verir mi) der. O zaman Ehl-i sünnet âlimi olan zat, (Hazret-i Ali kızını Hazret-i Ömer’e nasıl verdi? Hani o sana göre yahudi idi?) rafizi susmak zorunda kalır.
Ben Resulullahın kayınpederi ve mağara arkadaşı Sıddık lakabını alan Hazret-i Ebu Bekir’i övünce, yurtdışından gelen bir rafizi dedi ki:
(Ebu Bekir, Peygamberi korumak için değil, onu yakalatmak için onunla gitti. O Peygambere de Hazret-i Fatıma’ya da düşmandı) dedi. Ona, (Hazret-i Ebu Bekir, eshabdandır, Eshabın tamamı Cennetliktir. Bu nasıl söz dedim. (O eshabdan değil, o ehl-i beyt düşmanı idi) dedi. Ona dedim ki: Tevbe suresinin 40. âyetinde buyuruluyor ki:
(Eğer siz ona (Resulullaha) yardım etmezseniz (ne önemi olur ki);ona Allah yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına [Ebu Bekir’e] üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu.)
Bu âyette, Allah, Hazret-i Ebu Bekir’in, Resulullahın sahibi yani arkadaşı olduğu bildiriliyor. Âyette sahibihi (Onun arkadaşı) diye geçiyor. Eshab, arkadaşlar demektir. Demek ki Hazret-i Ebu Bekir’in sahabiden olduğu âyetle sabittir. Hazret-i Ebu Bekir, Peygamberimizi düşmanlar yakalarsa diye korkuyor ve üzülüyordu. Peygamberimizin Hazret-i Ebu Bekir’e üzülme buyurduğu da âyet-i kerime ile sabittir. Hâşâ yalandan üzülüyor diyemezsin, Çünkü Allah kalblerdekini de bilir. Hazret-i Ebu Bekir’in sahabeden olduğu âyetle sabit, eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu da âyetlerle bildirilmiştir.
Rafizi, hakkı teslim edecek diye beklerken, şunu söyledi:
(Bu Kur’anı zaten yezitler topladı, Ebu Bekir kendi için âyet uydurdu. Bu Kur’anı Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Muaviye ve yandaşları toplayıp kitap haline getirmedi mi? Hazret-i Fatıma’ya Fedek hurmalığını vermeyerek zulmedenlerin, onu ağlatanların, vasiyet yazacak olan Peygambere kağıt getirmeyenlerin, hadis uyduran yezitlerin topladığı Kur’ana kim inanır?)
Rafizi âyete de inanmayınca sözü kestim. Fakat sen, bana (Ben Kur’ana ilave ve çıkarma yapıldığını kabul etmiyorum) dediğin için sana bunları yazıyorum.
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve diğer eshab-ı kiram hakkında inen âyetleri inşallah bildireceğim. Fedek hurmalığı ve kağıt getirme meselesini de vesikalarla açıklayacağım. [Diğer maddelerde açıklanmıştır, lütfen oradan okuyunuz.]
Allah’ın rahmeti ehl-i beyti ve Resulullahın eshabını sevenlerin üstüne olsun. Gazabı da, ehl-i beyt düşmanlarının üstüne olsun.
* Resulullahın sevgili arkadaşları dediğiniz o sevgili dostları neden Peygamber, hayatının son saatlerinde yanından kovarak onlara “defolun” dedi? Ne de sevgili arkadaşlar bunlar ki Peygambere sayıklıyor diyorlar. Peygamberin kızının evine baskın yapıyorlar. Ve sevgili arkadaşların Peygambere daha nice yaptıkları var...
CEVAPHâşâ bunlar bu kadar cani ise, bunların topladığı Kur'ana nasıl itibar edilir ki? Hem eshaba hâşâ cani diyor, hem de bunların bildirdiği Kur’ana inanıyorum diyorsun. Sen kimi kandırıyorsun? Allah eshab arasında istisna yapıyor mu? Hangi âyette istisna var? İstisna sadece fazilet yönünden var. İlk müslümanlar daha kıymetli buyuruluyor. Mekke’nin fethinden sonrakiler kıymetsiz denmiyor. Allah’ın razı oldum dediği kimselere siz nasıl kötü gözle bakarsınız ki? Allah’ın razı olduğu insanlardan siz neden razı olamıyorsunuz? Allah’a inananın Onun sözüne inanması lazım.
* Hem ehl-i beyti seviyoruz diyorsunuz hem de ehl-i beyt ile savaşan yıllarca ehl-i beyte camilerde lanet okutan Muaviye’ye hazret diyorsunuz. Bu ne sevda böyle!
CEVAPİki müslüman ordu birbiri ile savaşmaz mı demek istiyorsun? Savaşana kâfir denir mi? Hazret-i Ali (Onlar bizim kardeşlerimiz) buyuruyor. Sünni kaynaklara inanıyor görünüyorsun buna niye inanmıyorsun ki? Hucurat suresinde, [/S
Sual: Ehl-i Sünnete göre Allah’ın kıyamet gününde müminlere gökyüzündeki on dört gecelik ay gibi görüneceği, dünyada ise Allah’ın sadece rüyada görülebileceği bildiriliyor. Allah’ın ahirette, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi gözlenebileceği nasıl söylenebiliyor?
CEVAPNiye şaşıyor, niye inanmıyorsun? Allah ve Resulü söylüyor. Allah ve Resulünün sözüne şaşırdıktan sonra, Onların sözüne inanmadıktan sonra sen daha neye inanırsın ki? Sen, Allah ve Resulünün sözüne nasıl görüş dersin ki? Sizin işiniz gücünüz Allah ve Resulüne inanmayanların, İslamiyet’i yıkmak isteyenlerin yolundan gitmek.
Müminlerin ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı görecekleri Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
Meşhur bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
Peygamber efendimiz, ayın on dördüncü gecesi, parlayan dolunaya bakıp buyurdu ki:
(Gökteki şu ayı nasıl net görüyorsanız, [siz müminler Cennette]Rabbinizi, böyle açıkça göreceksiniz.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, İ. Ahmed, İbni Huzeyme, İbni Hibban]
Yunus suresinin, (Güzel amel edenlere, hüsna [Cennet] ve ziyadesi de vardır) mealindeki 26. âyet-i kerimesindeki ziyadekelimesini Resulullah efendimiz rüyet [Allahü teâlâyı görmek] olarak açıklayıp, (Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi açıkça görürsünüz) buyurdu. (Buhari)
Kâfirler, cemal sıfatı ile görme nimetinden mahrum kalacaklardır. Bir âyet meali şöyledir:
(Onlar [kâfirler] o gün Rablerini [cemal sıfatı ile] görmekten mahrumdur.) [Mutaffifin 15]
Allah'ı cemal sıfatı ile görmek büyük nimettir. Cennetteki bütün nimetlerden daha üstündür. Kâfirler ise, Cennete giremeyeceği için bu büyük nimetten mahrum kalacaklardır. Kâfirler, ahirette Allah'ı kahır sıfatı ile göreceklerdir, ancak bu görme bir nimet değil, büyük bir azap olacaktır.
İmam-ı Şafii, imam-ı Malik hazretleri gibi mezhep sahibi büyük âlimler, (Bu âyet-i kerime, müminlerin Allahü teâlâyı cemal sıfatı ile göreceklerine bir delildir. Çünkü öyle olmasaydı, Kâfirler göremeyecek buyurulmazdı) demişlerdir. Hiç kimse denmiyor,kâfirler göremeyecek buyuruluyor. (Hazin)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimleri, sözbirliği ile "Allahü teâlâ dünyada görülmez" buyurdu. (1/283)
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
(Dünyada Allahü teâlâyı gördüm diyen zındıktır. Evliyanın kalb gözü ile görmesi rüyet değildir. Onlara şühud hasıl olmaktadır.)(İtikadname)
İmam-ı Gazali hazretleri de, (Allah’ı dünyada görmek mümkün olmaz) buyuruyor. (İhya)
Dünyada Allah’ı görmek imkansız olduğu için Hazret-i Âişe,(Resulullahın Allah’ı gördüğünü söyleyen yalan söylemiş olur)buyurmuştur. (Buhari)
İmam-ı Rabbani, Mevlana Halid-i Bağdadi, Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri gibi büyük zatlar ise, Peygamber efendimizin Miracda Allahü teâlâyı gördüğünü, ancak bunun dünya görmesi ile değil, ahiret görmesi ile görmek olduğunu bildirdiler.
Fıkıh ve hadis ilimlerinde müctehid ve evliyanın büyüklerinden Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki:
Biz, Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Mirac gecesi Allahü teâlâyı görmesinin baş gözü ile olup, kalble ve rüyada olmadığına iman ederiz. Zira Cabir bin Abdullah, Peygamber efendimizin Necm suresinin (Andolsun Onu, Sidretü'l-Münteha'nın yanında önceden bir defa daha görmüştü) mealindeki 13 ve 14. âyet-i kerimeleri üzerine (Elbette Rabbimi gördüm), (Ben sidretü’l-müntehada Rabbimi gördüm. Öyle ki, ilahi vechinin nuru, benim için zahir oldu) buyurduğunu bildirmiştir.
Allahü teâlâ Mirac gecesinde kendisini habibine aynen göstermiş olduğunu, İbni Abbas hazretleri İsra suresinin tefsirinde bildiriyor. Ve yine İbni Abbas hazretleri buyurdu ki:
(Mirac gecesinde Resulullah, Allahü teâlâyı iki defa dünya gözü ile görmüştür. Hullet Hazret-i İbrahim için, kelam Musa aleyhisselam için, rüyet de Muhammed aleyhisselam için olmuştur.) (Gunye) [Hullet, dostluk, Kelam, konuşma, Rüyet, baş gözü ile görme demektir.]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
O Server, Mirac gecesinde Rabbini dünyada değil, ahirette gördü. Çünkü o Server, o gece, zaman ve mekan çevresinden dışarı çıktı. Ezeli ve ebedi bir an buldu. Başlangıcı ve sonu bir nokta olarak gördü. Cennete gideceklerin, binlerce sene sonra, Cennete gidişlerini ve Cennette oluşlarını, o gece gördü. İşte o makamdaki görmek, dünyada görmek değildir. Ahiret görmesi ile görmektir. Bu görmeyi dünyada gördü demek de mecaz olarak söylenmiştir. Dünyadan gidip gördüğü ve yine dünyaya geldiği için dünyada gördü denilmiştir. (m. 283)
Allahü teâlâ, dünyada görülmez. Bu dünyada bu nimet nasip olsaydı, herkesten önce Hazret-i Musa görürdü. Peygamberimiz Miracda bu devletle şereflendi ise de, bu dünyada değildi. Cennete girip oradan gördü. Yani ahirette görmüş oldu. Dünyada iken, ahirete karıştı ve gördü. (C.3, m.17)
Araf suresinin 143. âyet-i kerimesinde, Musa aleyhisselamın Allahü teâlâyı görmek istediği bildirilmektedir. Bu da Allahü teâlânın görüleceğinin delilidir. Çünkü, bir peygamberin, imkansız olan şeyi Allahü teâlâdan istemesi abes, hatta cahillik olurdu. Allahü teâlâ hakkında caiz olan ve olmayan şeyleri bilmemek ise peygamberliğe aykırıdır. Allahü teâlâ net olarak söylüyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
Âyet pek açık değil mi? Müminler Rablerine bakarlar diyor. Bunu, bakarlar da göremezler diye tevil etmek sapıklığın daniskası olur. Ve Allah’ın Resulü Muhammed aleyhisselam net olarak söylüyor:
(Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi net görürsünüz.)[Buhari] Hadis-i şerif pek açık değil mi?
Apaçık âyeti tevil etmeniz, Allah’a bakacaktır âyetinden maksat başkadır demek, âyeti inkâr demektir. Çünkü Meali denilen bir grup Salat dua demektir, namaz dinimizde yoktur dua vardır diyorlar. Böylece namazı inkâr ediyorlar. Siz de apaçık âyet-i kerimeyi inkâr ediyorsunuz. Bütün ehl-i sünnet âlimleri Cennette Allahü teâlâ görülecek diyor. Hepsi yanlış sadece ibni Sebecilerinki doğru öyle mi?
Bizde sizin gibi bir grup var, onlar da aynen sizin gibi âyetleri hadisleri tevil ediyorlar. Bu batıniliktir, yani Kur’anın batıni manası var diyerek gerçek manasını inkâr etmektir. Mesela hadis-i şerifte, (Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz) buyuruluyor. Bunu, (İslamiyet batıdan yayılacak) diye tevil ediyorlar. Hâşâ Allah ve Resulü insanlar anlamasın diye şifreli mi konuşuyor, bilmece gibi mi konuşuyor. Müminler Allah’a bakacak diyor. Bu öyle demek değil demek, düpedüz âyetleri inkârdır.
Vehhabiler de, kâfirler için inen âyetleri Müslümanlara yüklüyorlar. Şiileri tekfir ettikleri gibi, Ehl-i sünnete de müşrik diyorlar. Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, (Yedullah’ın ve diğer müteşabih ifadelerin keyfiyetini Allah bilir) buyuruyorlar. Yed kelimesinden bildiğimiz el manasını anlamak, çok yanlıştır. Müminler Allah’a bakacak buyuruluyor. Bu tevil edilirse, o zaman Kur’anın ve hadislerin hepsi de tevil edilerek, Kur’anı kerim ve hadis-i şerifler bozulmuş olur. Mesela, (Eshabın tamamından razıyım) mealindeki âyet-i kerimeyi, (Beşi hariç diğerleri mürted oldu) diye tevil etmek, ne kadar yanlış olur. Böyle tevil etmek, din düşmanlığı olup, âyetlere inanmıyoruz demenin başka şeklidir. Yanlış tevillere sapmamalıdır. Müteşabih ifadeler, hüküm bildiren âyetler değildir. Allahü teâlâ, bunları kalbi bozuk olanların tevil edeceğini bildiriyor. İşte bir âyet-i kerime meali:
(Sana Kitabı indiren Odur. Onda Kitabın temeli olan kesin anlamlı âyetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdır. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: “Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler..) (Al-i imran 7)
Bakın Allah ne buyuruyor, kalblerinde eğrilik olan âyetleri tevil eder başka anlamlar çıkarır buyuruyor. Kalbinde eğrilik olup da Allah’ın apaçık âyetini, (Allah’a bakacaklar) âyetini inkâr edenlere sözümüz yoktur. Bizim sözümüz âyetleri aynen kabul edenlere.
* İmam Ebu Hanife'nin iki yüz defadan fazla Allah’ı rüyada gördüğü söyleniyor.
CEVAPEhl-i sünnetin gözbebeği, imam-ı a’zam diye şöhret bulan ve imam-ı Cafer hazretlerinin şanlı talebesi imam-ı a’zam hâşâ yalan mı söylüyor? Ehl-i sünnetin tamamı yalan mı söylüyor? Sen âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere yani Allah ve Resulüne inanmıyorsun, imam-ı a’zam hazretlerine nasıl inanırsın ki?
* Merak ettiğim, şu âyetleri nasıl yorumluyorsunuz?
CEVAPSen asla merak etmiyorsun. Acaba tevil edecek bir yer bırakırlar mı, başkasına cevap verirken orayı tevil edelim diyeceksin. Ama hiçbir zaman güneş balçıkla sıvanmaz.
* “...Hiçbir zaman beni göremeyeceksin (ey Musa!)...” (A’raf, 143)
CEVAPÂyete ilave yapmışsın. Hiçbir zaman ifadesi âyette yok. Öyle olsa, hâşâ öteki âyetlerle çelişkili olur. Yukarıda, siz bana bakacaksınızbuyuruyor, kâfirler beni göremeyecek buyuruyor, burada da hiçbiriniz göremeyecek dense hâşâ çelişkili olur. Yani Allahü teâlâ, (Ya Musa sen beni dünyada göremezsin) diyor. Ama ahirette görüleceğini öteki âyetler açıkça bildiriyor.
* “Gözler onu göremez, ama O, gözleri görür...” (En’am, 103)
CEVAPGözler onu göremez değil, yanlış yazılmış, doğrusu şöyledir:
(Onu [Allah’ı] gözler idrak edemez, fakat O bütün gözleri idrak eder, ihata eder.)
Bu âyetin orijinalinde tüdrik, yüdrik yani idrak etme ifadesi geçiyor, görmekle hiç alakası yok.
İmam-ı Nevevi hazretleri, (En'am suresi 103. âyetindeki Ona gözler erişemez demek, Onun zatının hakikatini gözler idrak ve ihata edemez demektir. Yoksa rüyet haktır) buyuruyor. Âyet-i kerimedebeni göremezsin ifadesi kasıtlı olarak Hiçbir zaman beni göremezsin diye tercüme edilmiştir. Bid'at fırkalarından bazıları, Enam suresinin 103. âyetini delil getirerek, (Ona gözler erişemez)âyetine göre dünyada ve ahirette Allah’ı görmek imkansızdır, dediler. Bunun yanlış olduğunu, Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler bildiriyor.(Beydavi)
İmam-ı Rabbani hazretleri, Enam suresinin 103. âyetini açıklarken, (Müminler, ahirette Allah’ı göreceklerdir) buyuruyor. (c.3, m. 44 ve 90)
İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ ahirette Cennette görülecektir. (Fıkh-ı ekber)
Kur'an-ı kerimde, (Dünyada kör olan, ahirette de kör olur)buyurulması, kâfirler içindir. Müminler, ahirette Allah’ı görecektir.(Berika)
Dünyada imandan mahrum olan, ahirette de rüyetten mahrum olur.(Medarik)
Müminler, ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı göreceklerdir. (Nuhbet-ül-Leali)
Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile, (Allah’ı müminler görür, fakat Cehennemde kâfirler göremez) buyuruyor. Ahirette Allahü teâlânın görüleceğinde icma vardır. Bunu inkâr edenler diyor ki:
(Görmek için beş şart gerek: Görünen şey bir yerde olmalı, bir tarafta olmalı, karşısında olmalı, çok uzak ve çok yakın olmamalı ve gözden çıkan şualar o şeye ulaşmalı! Bakan ile bakılan şey arasında ışık olmak da şarttır. Bu şartlar Allah için söylenemez ve görmek imkansız olur.)
Bu şartlar dünya ölçüleri ile ilgilidir. Ahiret işleri, dünya işlerine hiç benzemez. Dünyanın batısında olan bir kör, Allahü teâlânın kudreti ile dünyanın doğusundaki bir karıncayı görür. Allahü teâlânın kudretinden şüphe edilmez.
Necm suresinin, (Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı) mealindeki 17. âyet-i kerimesini imam-ı Rabbani hazretleri, (Mirac gecesinde, gözü Allah’tan hiç ayrılmadı) diye açıklamakta ve Allah’ı ahirette dünya gözü ile gördüğünü bildirmektedir. (C.1 m.129)
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah, Allahü teâlâyı Miracda gördü. Ancak bu görmesi dünyadaki görmek gibi değil idi. (İtikadname)
Caiz olmak ayrı şey, görmek ayrı şeydir. Ehl-i sünnet âlimleri, (Allah’ı dünyada görmek caiz, fakat kimse görmemiştir, gördüm diyen zındık olur) buyuruyorlar. Rüyada görmek ise dünyada görmek değildir. Peygamber efendimiz, Allahü teâlâyı rüyada gördüğünü Camiussagirdeki hadis-i şerifte bildirmektedir. İslâm âlimlerinden de rüyada görenler olmuştur.
* Saniyen Allah’ın cisim olmadığı ve hiçbir cismi özellik taşımadığında, onun zaman ve mekan üstü bir varlık olup zaman ve mekan da dahil hiçbir sınırla sınırlandırılamayacağında bütün Müslümanlar müttefiktir.
CEVAPKesinlikle müttefik değil, Arap âlemi, selefiye, vehhabiye ve mezhepsizler, hâşâ Allah Arşta diyorlar. Onlar da Allah Arşa istiva etti kelimesini yanlış tevil ediyorlar, oturdu diyorlar. Senin idrak kelimesini görmek anlamında kullandığın gibi. Sadece Ehl-i sünnet Allah’ı noksan sıfatlardan münezzeh biliyor. Allah cisim falan değil elbette. Düşünülen her şey O değildir.
* O her şeyi kuşatır, hiçbir şey Onu kuşatamaz.
CEVAPBu işte Enam suresinin 103.âyetinin tercümesidir. Sen görmek olarak bildirdin.
* Yahu, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi Allah’ın görüleceği nasıl söylenir?
CEVAPAllah diyor, Rablerine bakacaklar diye, âyeti yok mu sayıyorsun? Üç halife mi koydurdu diyorsun?
* Bu Allah’a cismi özelliği atfetmek değil mi? Onu bir mekanla sınırlandırmak değil mi?
CEVAPAsla değil. Vehhabiler de öyle diyor, Miracı inkâr ediyorlar. Allah bir yerde de Onu görmeye mi gitti diyorlar.
Hem, cisim olarak görülecek, sınırlı görecek diyen hiçbir Ehl-i sünnet âlimi yoktur. Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Dünyada Allahü teâlâ anlaşılmadan bilineceği gibi, ahirette de anlaşılmadan görülecektir. (Tekmil-ül-iman)
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Müminler, Cennette Allahü teâlâyı cihetsiz ve keyfiyetsiz ve hiçbir şeye benzetmeyerek ve misali olmayarak görecektir. (c.1, m.266)
Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı, Ahirette Allahü teâlâ görülecektirbuyuruyor. Hepsi ibni Sebeci kadar o âyetleri anlayamadılar mı?
* Onun insanlar tarafından ihata edilebileceği anlamına gelmez mi?
CEVAPAsla. Mutezile denilen akılcı ekol de bu kafada.
* Yoksa kıyamette durum farklı mı olacak? Mesela Allah sınırlı bir hale mi gelecek? Veya insanlar sınırsızlaşıp cisim olmaktan mı çıkacaklar?
CEVAPHâşâ. Nasıl olduğunu anlamadan bir olduğunu kabul ettiğimiz gibi anlaşılmadan da göreceğiz. Görmesek, Allah, Rablerine bakarlarbuyurmazdı. Ancak diğer bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor;
(Onlar [kâfirler] o gün Rablerini [cemal sıfatı ile] görmekten mahrumdur.) [Mutaffıfin 15]
Mahrum olan kâfirler olacak. Kendinizi kâfirlerden sayıyorsanız ona da diyeceğimiz yoktur.
Ehl-i sünnetin, Ehl-i beyt ve Eshab-ı kiram sevgisi
Sual: Ehl-i sünnetin ehl-i beyt taraftarlarına saldırmasının sebebi nedir?
CEVAPEhl-i beyte hiçbir sünni yani Ehl-i sünnet olan saldırmaz, saldıran varsa ya vehhabidir, ya hurufidir. Hangi Ehl-i sünnet ehl-i beyte laf söyler. Kitaplarımızda vardır, imanın esaslarından biri de Ehl-i beyti sevmektir. Ehl-i beyti sevmek şarttır. Çünkü imanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allah’ı sevmek ve Allah’ın sevmediklerini sevmemektir. Hadis-i şerifte (İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allah dostlarını sevmek ve Onun düşmanlarına düşmanlık etmektir) buyuruldu.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i beyti sevmek, son nefeste iman ile gitmeye sebep olacağını, Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildirmektedir. (Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye)
Her namazda, Âl-i Muhammed diye dua ettiğimiz Ehl-i beyttir. Allahü teâlânın en çok sevdiği resulü Muhammed aleyhisselamdır. Onun da en çok sevdiği Ehl-i beyti ve Eshabıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ehl-i beyti seveni Hak teâlâ sever, buğz edene de buğz eder.) [İ. Asakir]
(İslamın esası, bana ve Ehl-i beytime sevgidir.) [İbni Asakir]
(Size iki şey bıraktım. Allah’ın kitabı ve Ehl-i beytim. Bunlara uyan, hidayet üzere olur. Uymayan sapıtır.) [İbni Hibban]
(Ehl-i beytimi ve Eshabımı çok sevenin, Sırat köprüsünde ayakları kaymaz.) [M.Ç.Güzin]
(Ehl-i beytim, Nuhun gemisi gibidir. Tutunan kurtulur, tutunmayan, boğulur.) [Taberani]
(Ehl-i beytime buğzeden, yüzüstü Cehenneme atılır.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytime, Cehennemlikten başkası buğzetmez.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytimi sevmeyen, ihtilafa düşer ve şeytana yoldaş olur.)[Hakim]
(Vallahi Ehl-i beytimi sevmeyenin kalbine iman girmez.) [İ. Ahmed]
(Sizin iyileriniz, benden sonra, Ehl-i beytime iyilik edenlerdir.)[Hakim]
(Benim soyuma dil uzatarak, beni incitenlere, Allahü teâlâ çok acı azap yapar.) [Deylemi]
(Şu üç hürmeti gözetenin, dini ve dünyası muhafaza edilir, yoksa hiç bir şeyi korunmaz. İslam’a, Peygambere ve Onun nesline hürmet.) [Taberani] [İslam’a hürmet, Dinin emirlerine riayet etmektir, Peygambere hürmet, sünnetine uymaktır, nesline hürmet seyyidlere, şeriflere hürmettir.]
Bu hadis-i şerifler karşısında hangi müslüman ehl-i beyte saldırır ki? Saldıran varsa ehl-i sünnet değildir, olması da mümkün değildir. Hiçbir ehl-i sünnet mensubu ehl-i beyte saldıramaz.
Ama siz rafiziliğin yanlışlarını söyleyene ehl-i beyte saldırıyor diye kabul ediyorsanız o başka.
Hıristiyanlar, Hazret-i İsa'ya tanrı veya tanrının oğlu diyorlar. Biz müslümanlar, İsa tanrı değildir dersek İsa aleyhisselama mı hakaret olur?
Hazret-i Ali’ye Allah diyen peygamber diyen rafiziye dur dersek, Hazret-i Ali’ye ehl-i beyte mi saldırmış oluruz?
Hazret-i sayın demektir. Yazılarınızda, Hazret-i Ali diyor da diğer eshab-ı kirama takıyye icabı bile Hazret demiyorsunuz. Resulullahı seven sevgisinde samimi ise onun ehl-i beytini de eshabını da sevmesi lazım. Çünkü Allah hepsinin Cennetlik olduğunu bildiriyor. Münafıklar ayrıdır. Onlar eshab-ı kiramdan olamaz. Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğuna dair âyet-i kerimeler vardır.
Ehl-i beyte saldıranlar nasıl hain ise, eshab-ı kirama saldıranlar da haindir.
Resulullahı sevmek ehl-i beytini ve eshabını sevmekle mümkündür. Siz Hazret-i Ali’yi sevmiyor ona düşmanlık ediyorsunuz. Onun damadı olan Hazret-i Ömer’e düşmanlık besliyorsunuz. Hazret-i Ömer kötü birisi olsa idi Hazret-i Ali onun halifeliğini kabul edecek kadar korkak birisi mi idi? Kızını ona verir miydi?
* Yazının başında ehl-i beyt sevdasından bahsetmişsiniz, acaba yazdığınızı okuyor musunuz yoksa takıyye edip ehl-i beyte olan nefretinizi gizlemek mi istiyorsunuz?
CEVAP Takıyye ancak sizde vardır ve ibadet bilirsiniz bunu.
Ehl-i sünnette takıyye olmaz, takıyye bizim itikadımız değildir. Ehl-i beyte nefret edene, kin besleyene Allah lanet etsin. Ehl-i beyte kin beslemediği halde eshab-ı kiramı övdüğü için ona bu iftirayı yapana da Allah lanet etsin mi?
Ehl-i sünnet olan hiçbir kimse, Resulullahın Ehl-i beytine ve eshabına nefret etmez. Ehl-i beyte ve eshab-ı kirama nefret Resulullaha nefret demektir. Ehl-i sünnet olan bir müslümana böyle çirkin iftira nasıl yapılır? Şiilere kâfir diyen mezhepsiz ibni Teymiye, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ali gibi, İslam dininin temel direklerine saldırmaktan çekinmemiştir. (Bak sünni ibni Teymiye, Hazret-i Ali’ye saldırıyor) demek ki sünniler Ehl-i beyte nefret ediyor denir mi? Dört mezhep dışındaki ibni Teymiye’yi, ibni Hazmı delil gösteremezsiniz. Dört hak mezhebin kaideleri bellidir. Hiçbirisinde ehl-i beyt aleyhine bir söz var mıdır? Elbette yoktur ve olamaz çünkü Ehl-i beyti gerçekten seven yalnız Ehl-i sünnettir.
Sünnilikte dört hak mezhep vardır. Hangi mezhebin esasları arasında Ehl-i beyte nefret bildirilmiştir? Hepsinde de Ehl-i beyt övülmemiş midir? Sünniler arasında yaşayan serserinin birisi, içki içer, zina eder, Hazret-i Ali’ye, hatta dine imana sövüp sayarsa, bak sünniler Hazret-i Ali’ye sövüyor denir mi? Bu kadar insafsızlık olur mu? Şianın gulat olanlarında Hazret-i Ali’ye peygamber hatta Allah diyen yok mu? Bunların inançları bütün şiileri bağlar mı?
Biz, Kur’an-ı kerimde Allah övdüğü için eshab-ı kiramı övüyoruz, sen buradan ehl-i beyte nefreti çıkarıyorsun. Hangi müslüman ehl-i beyte düşman olur ki? Siz Resulullahın arkadaşlarına, kayınpederlerine damadına düşmansınız. Ehl-i sünnet eshabın tamamını sever. Resulullahın eshabı yani arkadaşları diye sever. Ehl-i beytini sevmez mi hiç? Bu ne çirkin iftira böyle?
Gönderdiğin yazılarda kaynak olarak, vehhabi, mezhepsiz, mutezile, zahiriyye fırkasında olanlar da ehl-i sünnet gibi gösterilmiş.
Vehhabiliğin kurulmasında büyük rolü olan ibni Teymiye’nin şaki ve dalalette olduğunu ehl-i sünnet âlimleri bildirmektedir. Bu zat, Şiilere kâfir diyor. Zahiriyye fırkası ismi üstünde Ehl-i sünnet değildir.
Sünniyim dediği halde kâfir olan gruplar, insanlar mevcuttur. Şiiyim diyerek Hazret-i Ali’yi ilah bile bilen grupların mevcudiyeti asırlardır kitaplara geçmiştir.
Şiileri kötüleyen ibni Teymiye’ye mülhid dediğimiz gibi, şiiyim dediği halde Hazret-i Ali’yi peygamber veya ilah bilen kimseler de elbette kâfir olur. Böyle gulat olanlara kâfir demek şiilerin hepsine kâfir demek midir? Sizin de onlara kâfir demeniz gerekir. Bunu da ilk defa Yahudi ibni Sebe çıkarmıştır.
Ehl-i sünnet âlimleri, sünniyim diyen ve Allah’ı cisim olarak gökte bilen, vehhabilere kâfir diyorlar, kitaplara da yazılmıştır. Buradan sünnilere de kâfir dediğimiz anlamı çıkarılamaz. Âyetleri inkâr eden ister mason Abduh gibi sünniyim diyen olsun ister vehhabi olsun isterse gulat hurufiler olsun elbette bunlara kâfir denir.
Bu konuları gündeme getirmenin faydası yok. 1400 senedir hallolmayan konular şimdi mi halledilecektir?
Onun için bölücülük yapmak, müslümanlar arasına nifak sokmak doğru değildir. Hıristiyan hıristiyan olarak yaşar, vehhabi vehhabi olarak yaşar, sünni de sünni olarak yaşar. Bunlara müdahale etmek huzuru bozar, anarşiye, fitneye sebep olur. Kur’an-ı kerimde, (Fitne adam öldürmekten kötüdür) buyuruluyor. Fitneden uzak durmaya çalışmalı ki, Kur'ana uymuş olalım.
Biz Resulullahı sevdiğimiz için onun ehl-i beytini de, zevcelerini de ve hepsi Cennetlik olan eshabını da severiz, sevmeye de mecburuz. Yarın ahirette benim eshabımı arkadaşlarımı niye sevmediniz derse ne cevap vereceğiz? Eshabı hakkında yüzlerce hadis-i şerifi vardır. Bütün hadis kitapları bunları bildiriyor. Eshabın çok kıymetli olduğu âyetlerle de bildiriliyor. Bunları yok saymak için ya deli veya sapık olmak gerekmez mi?
Hazret-i Ali bizimdir, Hazret-i İsa da hıristiyanların değil o da bizimdir. Hazret-i Musa, yahudilerin peygamberi değil bizimdir. Bütün peygamberler bizimdir, bütün eshab bizimdir, bütün ehl-i beyt bizimdir. 12 imam bizimdir. Biz hepsini severiz.
* Çelişen cümlelerinizi söylemekte fayda görüyorum:
"Allahü teâlânın en çok sevdiği resulü Muhammed aleyhisselamdır. Onun da en çok sevdiği Ehl-i beyti ve Eshabıdır."
burada eshabı yazarken vicdanınız rahat mıydı? Peygamberimizin en çok sevdiğinin eshab olduğunu da nereden çıkardınız, neye dayanarak söylüyorsunuz, yoksa şu Ebu Hüreyre’nin uydurduğu hadise göre mi? (eshabım yıldızlar gibidir ve...)
CEVAPHazret-i Ebu Hüreyre’ye hakaret etme hakkını nereden alıyorsunuz? Allah Eshabın hepsi Cennetlik demiyor mu? Hepsinden razıyım demiyor mu? (Hadid 10, Tevbe 100)
Hazret-i Ebu Hüreyre de eshabdan olduğuna göre, Allah’ın Cennetlik dediği ve razı olduğu kimseye bu hakareti yapmak Allah’ı gazaplandırmaz mı? Allah’ın övdüğü bu seçilmiş kimselere, Tevrat‘ta ve İncil‘de övülmüş zatlara, en hayırlı ümmet denmek şerefine kavuşan mübarek insanlara düşmanlık etmeniz size ne fayda verecektir?
Vicdan dinde ölçü değildir. Vicdan ile doğru eğri bilinmez, din nakildir. Yazdıklarımız hadis-i şeriftir. Ama sen hadis-i şerifi kabul etmiyorsan ona bir şey diyemeyiz. O zaman size Kur'andan örnekler veririz. Ama Humeyni bunu da kabul etmiyordu, Kur'anı değiştirdiler, Peygamber Ali‘yi halife bırakmıştı bunu âyetten çıkardılar demişti. Siz Kur'anın değiştiğine inanıyor musunuz? Şimdi size eshab-ı kiramın tamamını öven âyetleri bildireceğiz, hepsinin Cennetlik olduğunu bildireceğiz. İnanıyorsanız bildireyim. Yok biz Osman ve arkadaşlarının meydana getirdiği Kur'ana inanmayız mı diyorsunuz? Ki bazı rafiziler bunu söylüyor.
Bir insanın vicdanı rahatsa, ifadesinin doğru olması mı gerekir? Bu ne biçim mantık? Dinde ölçü kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukahadır. Şiilikte ise akıl da hüccettir. Bir çelişen cümle diyorsun, hangi cümlede çelişme var? Çelişme bir yerde ak bir yerde kara diyene denir.
Eshabın tamamı Cennetliktir, hepsi birer yıldızdır. İbni Sebeciler, vehhabiler ve mezhepsizler inanmasa da herbiri birer yıldızdır. Ehl-i sünnet itikadına göre, en büyük evliya, eshab-ı kiramın en alt derecesine bile ulaşamaz. Bunu Ehl-i sünnet âlimleri ittifakla (söz birliği ile) söylemiştir.
Bazı hadis-i şerifler şöyledir:
(Eshabıma dil uzatmakta Allah’tan korkun! Benden sonra onları kötü emellerinize alet etmeyin! Onları seven, beni sevdiği için sever. Beni sevmeyen de onları sevmez. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur. Bunun da cezası gecikmeden verilir.) [Buhari]
(Her şeyin temeli vardır. Müslümanlığın temeli eshab ve Ehl-i beytimi sevmektir.) [İbni Neccar]
(Ehl-i beytimi ve Eshabımı çok sevenin, Sırat köprüsünden geçerken ayağı kaymaz.) [Deylemi]
(Eshabım arasında fitne çıkacaktır. O fitnelere karışanları, Allahü teâlâ benimle olan sohbetlerinin hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler ise, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.) [Müslim]
(Eshabımın ve akrabamın ve gösterdiğim yolda gidenlerin sevgisinde benim hakkımı koruyun! Onları sevmek suretiyle peygamberlik hakkımı koruyanları, Allahü teâlâ, dünyada ve ahirette belâlardan, zararlardan korur. Peygamberlik hakkımı düşünmeyip, onları incitenleri, Allahü teâlâ sevmez. Allahü teâlânın sevmediklerine de azap etmesi yakındır.) [Taberani]
(Eshabımın ismini işitince, susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin!) [Taberani]
(Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.) [Taberani, Beyheki, Hakim]
Bu konuda yüzlerce sahih hadis vardır. Ama sen bizdeki vehhabiler ve mezhepsizler gibi hadislere inanmazsın. İnanırım dediğin bir hadis kitabı varsa ondan bildireyim. Hadislere inanmadığın için, sana âyetlerden örnekler vereceğim.
Eshab-ı kiramın üstünlüklerini bildiren âyet-i kerimelerden bazıları şunlardır:
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın peygamberidir, Onunla birlikte bulunanların [Eshabın] hepsi, kâfirlere karşı şiddetli ve birbirlerine karşı merhametlidir.) [Feth 29] [Bu âyet-i kerimede eshabdan bazısı denmemiş, istisna edilmemiştir, hepsibuyurulmuştur.]
(Mekke’nin fethinden önce Allahü teâlâ için mal veren ve savaşanlara, fetihten sonra verenlerden ve savaşanlardan daha yüksek derece vardır. Bunların dereceleri eşit değildir. Hepsi için Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10] [Bu âyet-i kerimede de, eshabdan bazısı denmemiş, istisna edilmemiştir, hepsibuyurulmuştur.]
(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onların [Eshabın] izinden gidenlerden, Allah razıdır. Onlar da, Allah’tan razıdır. Allahü teâlâ onlara Cenneti hazırlamıştır.) [Tevbe 100] [Bu âyet-i kerimede de istisna yoktur.]
Allahü teâlânın sıfatları ebedidir, sonsuzdur. Onlardan razı olması sonsuzdur. (Eshabdan üç seneliğine, 30 seneliğine razıyım, ondan sonra vazgeçerim) gibi bir şey olmaz. Bir rafiziyle konuşurken, ona, (Eshab-ı kiramın tamamı Cennetliktir, hepsinden Allah razıdır. On kişinin Cennetlik olduğunu da ismen bildirmiştir. Bunlar ikisi Talha ve Zübeyr hazretleridir) dedim. Rafızi, (Evet Allah onları Cennetlik olarak bildirmişti, fakat sonradan sapıttılar, sonra Allah, bunların Hazret-i Ali ile savaşacağını nereden bilsin ki) dedi.
Bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, Bedir gazasında bulunanlara “istediğinizi yapın! Sizin her işinizi affeyledim") buyuruldu.
Hatib bin Ebi Beltea hazretleri, Saire isimli casus bir kadınla Mekke’deki müşriklere, Mekke’nin fethi için hazırlık yapıldığını bildiren bir mektup gönderdi. Vahiy ile durumu öğrenen Peygamber efendimiz, üç kişiye emretti. Kadına yetişip, mektubu istediler. Kadın (Bende mektup yok) dedi. (Resulullah yalan söylemez, mektubu çıkar. Yoksa...) diyerek tehdit edilince, kadın saçlarının arasındaki mektubu çıkarıp verdi.
Mektup getirilince Peygamber efendimiz, Hazret-i Hatib’e niçin böyle yaptığını sordu. O da (Ben müminim. Mekke’de çoluk çocuğum var. Müşriklerin bir zararı dokunmasın diye bunu yazdım) dedi. Hazret-i Ömer (Ya Resulallah, izin ver şunun cezasını vereyim) dedi. Fakat Peygamber efendimiz (Allahü teâlâ, Bedir gazasında bulunanlara "İstediğinizi yapın! Sizin her işinizi affettim" buyurdu. Bu Bedir ehlindedir) buyurunca, Hazret-i Ömer böyle davrandığı için ağladı. Fakat Hazret-i Hatib'in yaptığı bu iş dinimize uygun olmadığı için, (Ey iman edenler, düşmanımı ve düşmanlarınızı dost edinmeyin!)âyet-i kerimesi indi. (Mümtehine 1, Mevahib-i ledünniye)
Casusluk yaptığı meydana çıkan birine bile suizan edilmezse, Allah’ın hepsi Cennetlik dediği eshaba nasıl suizan edilir ki? Zan kesin bilgi değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Onlar zanna uyarlar, halbuki zan, haktan hiçbir şeyin yerini tutmaz.) [Yunus 36]
İmam-ı Begavi, (Meâlimüttenzil) ismindeki tefsir kitabında, diyor ki: Câbir bin Abdullah dedi ki, Resulullah, (Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!) buyurdu. Bu sözleşmeye, Biat-ür-rıdvan denir. Çünkü, Allahü teâlâ, bu 1400 kişiden razıdır. Kur’an-ı kerimde:
(Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah elbette razıdır) buyuruldu. (Feth 18)
Bu vesikalar nasıl inkâr edilir ki? Yoksa rafizilere göre Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman eshab-ı kiramdan değil mi? Evet eshab idi diyorlarsa âyetlere inanmaları lazım, onlara en ufak bir şey söylememeleri gerekir.
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Araf ve Hicr surelerinde (Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik) buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve düşmanlık gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık. Demek ki, hiçbir sahabi, başka bir sahabiye haset ve kin beslemez. Çünkü, hepsi Hakkulyakin mertebesine ulaşmışlardır. Aralarındaki savaşlar ictihad sebebi ile idi. Her biri, kendi ictihadı ile hareket etmeye mecbur olduğundan, hiçbiri kötülenemez. Eshab-ı kiramdan birini kötülemek, (Allah onlardan razıdır) mealindeki âyete inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan)
Eshab-ı kiramın fazileti ile ilgi hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:
(Eshabımın hiçbirine dil uzatmayınız. Onların şânlarına yakışmayan bir şey söylemeyiniz! Allahü teâlâya yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç arpası kadar sevap alamaz.) [Ebu Davud]
(Ensarı müminden başkası sevmez, münafıktan başkası da buğzetmez. Ensarı seveni Allah da sever, onlara buğzedene Allah da buğzeder.) [Buhari]
(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar]
(Beni gören müslüman, Cehenneme girmez.) [Taberani]
Resulullahın akrabaları ile ilgili hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, beni insanların en asilzadesi olan Kureyş kabilesinden seçti ve bana onların arasından en iyilerini eshab[arkadaş] olarak ayırdı. Bunlardan birkaçını bana vezir olarak ve din-i İslamı, insanlara bildirmekte, yardımcı olarak seçti. Bunlardan bazılarını da Eshar, [zevce, kayınpeder, kayınvalide, kayınbirader ve baldız gibi kadın tarafından akraba] olarak ayırdı. Bunlara sövenlere, iftira edenlere, Allahü teâlânın ve bütün meleklerin ve insanların laneti olsun! Allahü teâlâ, kıyamet günü, bunların farzlarını ve sünnetlerini kabul etmez.) [Hakim]
(Allahü teâlâ, bana eshab ve akraba olarak en iyileri seçti. Birçok kimse, eshabıma ve akrabama dil uzatır, kötülemeye çalışırlar. Böyle kimselerle oturmayın! Birlikte yiyip içmeyin, bunlardan kız alıp vermeyin.) [Dare Kutni]
(Allahü teâlâ bana söz verdi ki, kızlarını aldığım ve kızlarımı verdiğim aileler, Cennette benimle beraber olacaktır.) [Deylemi]
(Benimle evlenen veya kız alıp verdiklerim, Cehenneme girmez.) [Deylemi, İ. Neccar]
(Kızlarımı evlendireceğim kimselerle, evleneceğim kadınların Cennetlik olmasını Rabbimden istedim. Rabbim de kabul etti.)[Şirazi]
(Eshabımı, zevcelerimi ve Ehl-i beytimi seven ve onlara dil uzatmayan, Cennette benimle beraber olur.) [Ramuz-ül ehadis]
(Esharımın [zevce tarafından olan hısımlarımın] Cennetlik olmasının istedim. Rabbim de bu isteğimi kesin olarak kabul etti.) [Hakim]
Eshardan, Peygamber efendimize akraba olmakla şereflenip Cennetlik olanlardan bazıları şunlardır:
1- Kayınpeder olanlar: Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebu Süfyan
2- Damat olanlar: Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali
3- Kayınvalide olanlar: Âişe validemizin annesi Hazret-i Ümmü Ruman, Hafsa validemizin annesi Hazret-i Zeyneb, Ümm-i Habibe validemizin annesi Hazret-i Hind,
4- Kayınbirader olanlar: Hazret-i Abdullah bin Ömer, Hazret-i Muaviye.
Âlimin birisi, rafiziye der ki: (Sen kızlarını yahudiye veya başka kâfire verir misin?)
Rafizi (müslüman kızını yahudiye verir mi) der. O zaman Ehl-i sünnet âlimi olan zat, (Hazret-i Ali kızını Hazret-i Ömer’e nasıl verdi? Hani o sana göre yahudi idi?) rafizi susmak zorunda kalır.
Ben Resulullahın kayınpederi ve mağara arkadaşı Sıddık lakabını alan Hazret-i Ebu Bekir’i övünce, yurtdışından gelen bir rafizi dedi ki:
(Ebu Bekir, Peygamberi korumak için değil, onu yakalatmak için onunla gitti. O Peygambere de Hazret-i Fatıma’ya da düşmandı) dedi. Ona, (Hazret-i Ebu Bekir, eshabdandır, Eshabın tamamı Cennetliktir. Bu nasıl söz dedim. (O eshabdan değil, o ehl-i beyt düşmanı idi) dedi. Ona dedim ki: Tevbe suresinin 40. âyetinde buyuruluyor ki:
(Eğer siz ona (Resulullaha) yardım etmezseniz (ne önemi olur ki);ona Allah yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına [Ebu Bekir’e] üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu.)
Bu âyette, Allah, Hazret-i Ebu Bekir’in, Resulullahın sahibi yani arkadaşı olduğu bildiriliyor. Âyette sahibihi (Onun arkadaşı) diye geçiyor. Eshab, arkadaşlar demektir. Demek ki Hazret-i Ebu Bekir’in sahabiden olduğu âyetle sabittir. Hazret-i Ebu Bekir, Peygamberimizi düşmanlar yakalarsa diye korkuyor ve üzülüyordu. Peygamberimizin Hazret-i Ebu Bekir’e üzülme buyurduğu da âyet-i kerime ile sabittir. Hâşâ yalandan üzülüyor diyemezsin, Çünkü Allah kalblerdekini de bilir. Hazret-i Ebu Bekir’in sahabeden olduğu âyetle sabit, eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu da âyetlerle bildirilmiştir.
Rafizi, hakkı teslim edecek diye beklerken, şunu söyledi:
(Bu Kur’anı zaten yezitler topladı, Ebu Bekir kendi için âyet uydurdu. Bu Kur’anı Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Muaviye ve yandaşları toplayıp kitap haline getirmedi mi? Hazret-i Fatıma’ya Fedek hurmalığını vermeyerek zulmedenlerin, onu ağlatanların, vasiyet yazacak olan Peygambere kağıt getirmeyenlerin, hadis uyduran yezitlerin topladığı Kur’ana kim inanır?)
Rafizi âyete de inanmayınca sözü kestim. Fakat sen, bana (Ben Kur’ana ilave ve çıkarma yapıldığını kabul etmiyorum) dediğin için sana bunları yazıyorum.
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve diğer eshab-ı kiram hakkında inen âyetleri inşallah bildireceğim. Fedek hurmalığı ve kağıt getirme meselesini de vesikalarla açıklayacağım. [Diğer maddelerde açıklanmıştır, lütfen oradan okuyunuz.]
Allah’ın rahmeti ehl-i beyti ve Resulullahın eshabını sevenlerin üstüne olsun. Gazabı da, ehl-i beyt düşmanlarının üstüne olsun.
* Resulullahın sevgili arkadaşları dediğiniz o sevgili dostları neden Peygamber, hayatının son saatlerinde yanından kovarak onlara “defolun” dedi? Ne de sevgili arkadaşlar bunlar ki Peygambere sayıklıyor diyorlar. Peygamberin kızının evine baskın yapıyorlar. Ve sevgili arkadaşların Peygambere daha nice yaptıkları var...
CEVAPHâşâ bunlar bu kadar cani ise, bunların topladığı Kur'ana nasıl itibar edilir ki? Hem eshaba hâşâ cani diyor, hem de bunların bildirdiği Kur’ana inanıyorum diyorsun. Sen kimi kandırıyorsun? Allah eshab arasında istisna yapıyor mu? Hangi âyette istisna var? İstisna sadece fazilet yönünden var. İlk müslümanlar daha kıymetli buyuruluyor. Mekke’nin fethinden sonrakiler kıymetsiz denmiyor. Allah’ın razı oldum dediği kimselere siz nasıl kötü gözle bakarsınız ki? Allah’ın razı olduğu insanlardan siz neden razı olamıyorsunuz? Allah’a inananın Onun sözüne inanması lazım.
* Hem ehl-i beyti seviyoruz diyorsunuz hem de ehl-i beyt ile savaşan yıllarca ehl-i beyte camilerde lanet okutan Muaviye’ye hazret diyorsunuz. Bu ne sevda böyle!
CEVAPİki müslüman ordu birbiri ile savaşmaz mı demek istiyorsun? Savaşana kâfir denir mi? Hazret-i Ali (Onlar bizim kardeşlerimiz) buyuruyor. Sünni kaynaklara inanıyor görünüyorsun buna niye inanmıyorsun ki? Hucurat suresinde, [/S