11
EXE RANK
~TiM[e]-oVeR~
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 2 Kas 2008
- Mesajlar
- 11,101
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Web sitesi
- www.google.com
Osmanli Devler Armasinin Sirri
“ Yapılan istihbarat çalışmaları neticesinde; Osmanlı Toprakları’nda -bilhassa İstanbul’da-gizli ayin ve toplantıların yapıldığı tespit edilmiştir. Bu toplantılara katılanların bir dinin ibadeti için bir araya gelmiş masum insanlar olmadığı çok açık. Bunların Siyonist Yahudiler olduğu tespit edilmiştir. Bu toplantıların birine katılan Yahudi asıllı zatın
faaliyetlerini sürdürdüğü gizli yeri belirlenmiş ve bu yerde yapılan araştırmada; birtakım materyaller ele geçirilmiştir. Bunların incelenmesi emir buyrulmuş
yapılan tahkikatta; Devlet-i âli aleyhinde bir faaliyet olduğu; bunun da ele geçen nesnelerin
zat-ı âlinizin emirleri doğrultusunda sırlarının çözülmesi ferman olunmuştur.
Sultan Abdulhamid Han ile Sırdaş arasında o gün
yani olayın vaki olduğu tarihte
konuşma şu minvalde sürdü:
Sultan Abdülhamid Han Sırdaş’a sordu: “ Bunlar bahsedilen nesneler mi?”
Sırdaş: “Ele geçirilen nesnelerdir Sultanım” diyerek cevapladı.
Sultan Sırdaş’a müteveccihen elini uzattı. Sırdaş nesneleri Sultan’ın avucuna bırakarak: “Buyurun Hakan’ım” dedi.
Sultan sarı pirinçten dökme piramidi eline alarak evirip çevirdi. Sırdaş’a sordu: “Bu ne demektir?” Sırdaş cevap verdi: “Sultan’ım; nesne üzerindeki güneş; kurmak istedikleri dünya hakimiyetini simgeler…” ve detaylarını anlatır…Sultan anlatılanları pür dikkat dinler ve diğer nesneyi incelemeyi sürdürürken Sırdaş’a sorar: “Bu ne menem bir mana barındırır malum mudur?” Sırdaş başını hafifçe öne eğerek : “ Evet Hakan’ım bizce malumdur” diye cevap verdi. Hakan’ın “anlat” işaretine karşılık
Sırdaş; “Ferman Hakanımındır” diyerek anlatmayı sürdürdü: “Hakan’ım bu armanın münderecatını araştırdık
altından İngiliz parmağı çıktı. Gizli Yahudi Teşkilatı’na İngiliz ajanları her türlü desteği vermekte olduğu malumu âlinizdir.
Sultan Abdülhamid Han yerinden kalkıp çalışma masasına oturdu: Eline mürekkep hokkasındaki divit kalemi alıp kağıt üzerine yeni bir arma çizer. En üste tıpkı piramidin üzerindeki Güneş gibi ama daha büyüğünü çizerek Derviş Baba’ya ve orada bulunan (sayılı hazırûna) gösterdi.
Derviş Baba
cebinden çıkardığı küçük defterden birkaç şekil göstererek armaya eklemesini Sultan’a arz etti. Bunun üzerine Hakan diviti tekrar eline aldı ve arz edilen şekilleri de buna ekledi. Eklenen sembollerden en dikkati çekeni terazidir. Sultan birkaç kalem darbesinden sonra oluşturduğu son şekli Hazırûn’a göstererek: “münasip midir?” diye sorunca Hazırûn: “Ferman Sultanımındır” diye cevap verdi. Derviş Baba
Sultan’a dönerek: “Hakanım
onların sembollerindeki Güneş’i neden biz armaya ekledik?” diye sordu.
Sultan masanın üzerindeki pirinç piramidi eline alarak şunları söyledi: “Madem her halükarda bir güneş doğacak; O GÜNEŞ BİZ OLMALIYIZ. Madem ki
Nizam-ı Âlem’e hakimiyet murad edenler var
bizler ne dururuz? Biz de murad ederiz. Yeni Nizam-ı Âlemden murat Türk Devlet’ini kurmak değil midir?” diyerek
elini kalbine koydu
Hakan o gün şöyle demişti: “Oyun aynı
oyuncular aynı
senaryolar aynı. Yarın da böyle olacak. Ta ki
Güneşin sahibi belli olana kadar.”
Evet Hakan’a hemen hemen her kesimden baş kaldıranlar olmuştu. Ortak akılda buluşulmamıştı. Türk’ü de
Laz’ı da
Kürt’ü de ve diğerleri de yani tümü Osmanlı’nın evlatlarıydı. Bir bayrak altında
emperyal devletlerin
Vatikan’ın ve Siyonistlerin fitnelerine göğüs gerememişlerdi. Oysa Abdülhamid Han
İslam coğrafyasındaki tüm unsurların durumunu çok iyi biliyordu. Ve şöyle demişti: “Büyük savaşlar
yıkılış ve dağılışlar olacak. Ne olursa olsun İslam Coğrafyasında yeni devlet yerini almalı
onlarla sınır olmalı.” Hazırûn
bu hedef üzerine gelecekteki müstakbel Türk Devleti’ni zihinlerinde oluşturmuştu bile. Bu cümle daha sonra 2. Dünya Savaşı sırasında İnönü tarafından şöyle kullanılacaktı: “Eski Dünya yıkılır; Türk Devlet’i Yeni dünyada yerini alır.” Fakat bu söz de yıllarca yanlış söyleniyordu. Orta Doğu yerine dünya kelimesi kullanılıyordu. Orta Doğu’da kurulur kelimesi Abdülhamid Han ve Hazırûn doktrinidir.
Evet Sultan Abdülhamid Han’ın dediği gibi; “Güneş’in sahibi biz olmalıyız.” Büyük devletimizi simgeleyen Güneş’in manası
dünya hakimiyetini sağlamış Büyük Türkiye. Siyonların güneşini
yeni dünya düzencilerinin piramitlerini gölgeleyen bir Güneş. Kendi milli güneşini inşa etmeye çalışanlara ne mutlu. Başkasının gölgesinde
onların güneşine sığınanlar hiçbir zaman tam egemen olamayacakları ise çok açık. Tıpkı Siyon güneşinin bugün sözde Kürt bayrağında görüldüğü gibi. Bu hatalara tekrar tekrar düşülmemelidir.
Yani asıl olan Hilaldir. Bu arma Ayeti Kerime’den ilham alınarak Sultan tarafından çizilmiş ve Hazırûn tarafından onaylanarak yapılmıştır. Armanın muhtelif açıklamaları vardır üzerindeki sembollerle ilgili. Fakat bu bilinmeyen kısmıdır.
Osmanlı Devlet armasındaki Güneş: Büyük Türk Devletini temsil eder. (Hedefini) Cumhurbaşkanlığı’ndaki Fors’un ortasındaki Güneş’te aynı hedefi gösterir
“ Yapılan istihbarat çalışmaları neticesinde; Osmanlı Toprakları’nda -bilhassa İstanbul’da-gizli ayin ve toplantıların yapıldığı tespit edilmiştir. Bu toplantılara katılanların bir dinin ibadeti için bir araya gelmiş masum insanlar olmadığı çok açık. Bunların Siyonist Yahudiler olduğu tespit edilmiştir. Bu toplantıların birine katılan Yahudi asıllı zatın



Sultan Abdulhamid Han ile Sırdaş arasında o gün


Sultan Abdülhamid Han Sırdaş’a sordu: “ Bunlar bahsedilen nesneler mi?”
Sırdaş: “Ele geçirilen nesnelerdir Sultanım” diyerek cevapladı.
Sultan Sırdaş’a müteveccihen elini uzattı. Sırdaş nesneleri Sultan’ın avucuna bırakarak: “Buyurun Hakan’ım” dedi.
Sultan sarı pirinçten dökme piramidi eline alarak evirip çevirdi. Sırdaş’a sordu: “Bu ne demektir?” Sırdaş cevap verdi: “Sultan’ım; nesne üzerindeki güneş; kurmak istedikleri dünya hakimiyetini simgeler…” ve detaylarını anlatır…Sultan anlatılanları pür dikkat dinler ve diğer nesneyi incelemeyi sürdürürken Sırdaş’a sorar: “Bu ne menem bir mana barındırır malum mudur?” Sırdaş başını hafifçe öne eğerek : “ Evet Hakan’ım bizce malumdur” diye cevap verdi. Hakan’ın “anlat” işaretine karşılık


Sultan Abdülhamid Han yerinden kalkıp çalışma masasına oturdu: Eline mürekkep hokkasındaki divit kalemi alıp kağıt üzerine yeni bir arma çizer. En üste tıpkı piramidin üzerindeki Güneş gibi ama daha büyüğünü çizerek Derviş Baba’ya ve orada bulunan (sayılı hazırûna) gösterdi.
Derviş Baba



Sultan masanın üzerindeki pirinç piramidi eline alarak şunları söyledi: “Madem her halükarda bir güneş doğacak; O GÜNEŞ BİZ OLMALIYIZ. Madem ki



Hakan o gün şöyle demişti: “Oyun aynı



Evet Hakan’a hemen hemen her kesimden baş kaldıranlar olmuştu. Ortak akılda buluşulmamıştı. Türk’ü de








Evet Sultan Abdülhamid Han’ın dediği gibi; “Güneş’in sahibi biz olmalıyız.” Büyük devletimizi simgeleyen Güneş’in manası



Yani asıl olan Hilaldir. Bu arma Ayeti Kerime’den ilham alınarak Sultan tarafından çizilmiş ve Hazırûn tarafından onaylanarak yapılmıştır. Armanın muhtelif açıklamaları vardır üzerindeki sembollerle ilgili. Fakat bu bilinmeyen kısmıdır.
Osmanlı Devlet armasındaki Güneş: Büyük Türk Devletini temsil eder. (Hedefini) Cumhurbaşkanlığı’ndaki Fors’un ortasındaki Güneş’te aynı hedefi gösterir