11
EXE RANK
~TiM[e]-oVeR~
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 2 Kas 2008
- Mesajlar
- 11,101
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Web sitesi
- www.google.com
. FİZİK BİLİMİNE GENEL BİR BAKIŞ
Fizik bilimlerin en temelidir.
Niçin fizik? Günümüz dünyasında, bilimi bu denli gerekli ve önemli kılan nedir?
Merak ve gördüklerimizin ne olduğunu anlama isteği, insana ait bir özelliktir. İlime yönelmenin ilk adımı, düzenli olayların farkına varabilmektir. Gündüz ve gecenin art arda sıralanışı, mevsimler, gök cisimlerinin hareketi vb.
Örneğin dağa tırmanan bi adam düşünelim;
Kendisi ile kaya arasındaki sürtünmeyi kullanarak, düşmekten kurtulan dağcı üzerine, yerçekimi kuvveti etkir. Atomik ölçekte sürtünmenin nereden geldiğine bakarsak, ayrıca elektromanyetik olayları bilmemiz gerekir. Kaya neden bu özelliklere sahiptir?
İşte fizik; etrafımızda olan çeşitli olayları anlamamıza yardımcı olur. Deneyler, gözlemler ve nicel ölçümlere dayanan temel bir bilim dalıdır. Fiziğin amacı, doğal olayları yöneten sınırlı sayıdaki temel yasaları bulmak ve bu yasaları, ileride yapılacak deneylerin sonuçlarını öngörecek teorilerin geliştirilmesinde kullanmaktır.
Fizik kelimesi yunanca "Doğa" anlamına gelen terimlerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle yakın zamana kadar fiziğe "Doğa felsefesi" gözüyle bakılmıştır.
“Fizik, bütün bilimlerin doğduğu doğa felsefesi denen bilimin, günümüzdeki eşdeğeridir.” RICHARD FEYNMAN
Temel doğa bilimi olan fizik, evrenin sırlarını, madde yapısını ve bunların arasındaki etkileşimlerini açıklamaya çalışırken fiziğin başlıca iki metodu vardır; bunlar gözlem ve deneydir.
Doğa olaylarının çeşitli duyu organlarını etkilemeleri sonucu fizikte çeşitli kolların gelişmesi sağlanmıştır. Bu sebeple görme duyusunu uyandıran ışıkla beraber Fiziğin bir kolu olan optik gelişmiştir. Aynı şekilde işitme ile akustik, sıcak soğuk duyusu ile termodinamik...v.s. fizik konulan ortaya çıkmıştır. Bunların yanı sıra elektromanyetizma gibi doğrudan duyu organlarını etkilemeyen kolları da gelişmiştir.
Fizik, klasik fizik (1900 öncesi) ve modern fizik(1900 sonrası) olmak üzere birbirini takip eden iki devrim geçirmiştir. Bu esasında yapay bir bölünmedir. Fizik günümüz bilim yaşamında, incelenen sistemlerin boyutlarına göre kısımlara ayrılmaktadır.
Klasik fizik; makroskopik boyutlardaki doğa olaylarını açıklamada kullanılır.
Klasik Mekanik, (Newton ...)
Dalgalar, (Huygens …)
Termodinamik (ısı transferi, sıcaklık ve çok sayıdaki özdeş parçacığın davranışı), (Carnot …)
Elektrik ve Manyetizma (elektrik ve manyetik olaylar, optik ve ışınım üzerine çalışmalar) ( Maxwell …)
Klasik mekaniğe en büyük katkıyı Isaac Newton (1642-1727) sağlamıştır. Çok uzun bir süre Newton kanunlarının evrensel oldukları sanılmıştır. Daha sonraki gözlemler, bazı durumlarda bu kanunların, hareketi gerçeğe daha yakın bir şekilde ifade edebilen, yeni kanunlar ile değiştirilmesi gerektiğini göstermiştir.
Modern Fizik; çok küçük boyutlardaki ve çok yüksek hızlardaki hareketi açıklamak için kullanılır (19. yy. dan sonra gelişmeye başlamıştır). Çok küçük boyutlarda hareket kanunları kuantum mekaniği ile, ışık hızına yakın hızlarda hareket eden cisimlerin tabi olduğu kanunlar da özel görelilik ( Einstein) ile ifade edildiğinde gerçeğe yaklaşılır.
Kuantum Mekaniği (Schrödinger …)
Özel Görelilik (Einstein …)
Bilgi sınırlarının daha genişletilmesi bilimin değişmeyen hedefidir. Klasik fizik kapsamında herhangi bir konu incelenirken, bu konunun dayandığı ve klasik fizikten daha derinde olan bilgiler çıkmaktadır. Teknoloji, mühendislik uygulamalarını bu sınırlara doğru itmekte ve modern fizik giderek daha da gerekli olmaktadır.
II. SAYMA VE ÖLÇME : DOĞRULUK VE HASSASLIK
Bir şeyi nicelleştirmenin en basit yöntemlerinden birisi saymaktır. Esas olarak sayma, kesin bir niceleme işlemidir. Bu yöntem elmalar, eşyalar, insanlar gibi ferdi birimlere sahip olduğumuz her yerde uygulanabilir. Tabi ki çok sayıda cisimle, örneğin Amerika’daki insanların sayısı veya bir maddedeki atomların sayısı gibi büyük sayılarla karşılaştığımızda “tam” olmanın pratik sınırları olur. Böyle durumlarda sayıyı, kabul edilebilir bir belirsizlik sınırı içinde bilmemiz gerekir.
Miktar belirlemenin diğer bir metodu ölçmektir. Saymanın aksine, ölçme işleminde sonuç kesin olmayabilir. Ölçme yaparken niceliği belirtmek için çoğunlukla tamsayı kullanmayız. Bunun yerine uzunluk, sıcaklık ve zaman belirlemede cetvel, termometre ve saat ekranı üzerindeki işaretleri kullanırız. Ölçümler dijital biçimde yapıldığında bile bu tür işaretlemelerde bir hassasiyet sınırı vardır. Bu sınır ölçme aygıtının yapımı ve tasarımı ile belirlenir. Ne kadar dikkatli ölçersek ölçelim, ölçü aletinin sınırından daha hassas sonuç elde edemeyiz.
Fizik bilimlerin en temelidir.
Niçin fizik? Günümüz dünyasında, bilimi bu denli gerekli ve önemli kılan nedir?
Merak ve gördüklerimizin ne olduğunu anlama isteği, insana ait bir özelliktir. İlime yönelmenin ilk adımı, düzenli olayların farkına varabilmektir. Gündüz ve gecenin art arda sıralanışı, mevsimler, gök cisimlerinin hareketi vb.
Örneğin dağa tırmanan bi adam düşünelim;
Kendisi ile kaya arasındaki sürtünmeyi kullanarak, düşmekten kurtulan dağcı üzerine, yerçekimi kuvveti etkir. Atomik ölçekte sürtünmenin nereden geldiğine bakarsak, ayrıca elektromanyetik olayları bilmemiz gerekir. Kaya neden bu özelliklere sahiptir?
İşte fizik; etrafımızda olan çeşitli olayları anlamamıza yardımcı olur. Deneyler, gözlemler ve nicel ölçümlere dayanan temel bir bilim dalıdır. Fiziğin amacı, doğal olayları yöneten sınırlı sayıdaki temel yasaları bulmak ve bu yasaları, ileride yapılacak deneylerin sonuçlarını öngörecek teorilerin geliştirilmesinde kullanmaktır.
Fizik kelimesi yunanca "Doğa" anlamına gelen terimlerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle yakın zamana kadar fiziğe "Doğa felsefesi" gözüyle bakılmıştır.
“Fizik, bütün bilimlerin doğduğu doğa felsefesi denen bilimin, günümüzdeki eşdeğeridir.” RICHARD FEYNMAN
Temel doğa bilimi olan fizik, evrenin sırlarını, madde yapısını ve bunların arasındaki etkileşimlerini açıklamaya çalışırken fiziğin başlıca iki metodu vardır; bunlar gözlem ve deneydir.
Doğa olaylarının çeşitli duyu organlarını etkilemeleri sonucu fizikte çeşitli kolların gelişmesi sağlanmıştır. Bu sebeple görme duyusunu uyandıran ışıkla beraber Fiziğin bir kolu olan optik gelişmiştir. Aynı şekilde işitme ile akustik, sıcak soğuk duyusu ile termodinamik...v.s. fizik konulan ortaya çıkmıştır. Bunların yanı sıra elektromanyetizma gibi doğrudan duyu organlarını etkilemeyen kolları da gelişmiştir.
Fizik, klasik fizik (1900 öncesi) ve modern fizik(1900 sonrası) olmak üzere birbirini takip eden iki devrim geçirmiştir. Bu esasında yapay bir bölünmedir. Fizik günümüz bilim yaşamında, incelenen sistemlerin boyutlarına göre kısımlara ayrılmaktadır.
Klasik fizik; makroskopik boyutlardaki doğa olaylarını açıklamada kullanılır.
Klasik Mekanik, (Newton ...)
Dalgalar, (Huygens …)
Termodinamik (ısı transferi, sıcaklık ve çok sayıdaki özdeş parçacığın davranışı), (Carnot …)
Elektrik ve Manyetizma (elektrik ve manyetik olaylar, optik ve ışınım üzerine çalışmalar) ( Maxwell …)
Klasik mekaniğe en büyük katkıyı Isaac Newton (1642-1727) sağlamıştır. Çok uzun bir süre Newton kanunlarının evrensel oldukları sanılmıştır. Daha sonraki gözlemler, bazı durumlarda bu kanunların, hareketi gerçeğe daha yakın bir şekilde ifade edebilen, yeni kanunlar ile değiştirilmesi gerektiğini göstermiştir.
Modern Fizik; çok küçük boyutlardaki ve çok yüksek hızlardaki hareketi açıklamak için kullanılır (19. yy. dan sonra gelişmeye başlamıştır). Çok küçük boyutlarda hareket kanunları kuantum mekaniği ile, ışık hızına yakın hızlarda hareket eden cisimlerin tabi olduğu kanunlar da özel görelilik ( Einstein) ile ifade edildiğinde gerçeğe yaklaşılır.
Kuantum Mekaniği (Schrödinger …)
Özel Görelilik (Einstein …)
Bilgi sınırlarının daha genişletilmesi bilimin değişmeyen hedefidir. Klasik fizik kapsamında herhangi bir konu incelenirken, bu konunun dayandığı ve klasik fizikten daha derinde olan bilgiler çıkmaktadır. Teknoloji, mühendislik uygulamalarını bu sınırlara doğru itmekte ve modern fizik giderek daha da gerekli olmaktadır.
II. SAYMA VE ÖLÇME : DOĞRULUK VE HASSASLIK
Bir şeyi nicelleştirmenin en basit yöntemlerinden birisi saymaktır. Esas olarak sayma, kesin bir niceleme işlemidir. Bu yöntem elmalar, eşyalar, insanlar gibi ferdi birimlere sahip olduğumuz her yerde uygulanabilir. Tabi ki çok sayıda cisimle, örneğin Amerika’daki insanların sayısı veya bir maddedeki atomların sayısı gibi büyük sayılarla karşılaştığımızda “tam” olmanın pratik sınırları olur. Böyle durumlarda sayıyı, kabul edilebilir bir belirsizlik sınırı içinde bilmemiz gerekir.
Miktar belirlemenin diğer bir metodu ölçmektir. Saymanın aksine, ölçme işleminde sonuç kesin olmayabilir. Ölçme yaparken niceliği belirtmek için çoğunlukla tamsayı kullanmayız. Bunun yerine uzunluk, sıcaklık ve zaman belirlemede cetvel, termometre ve saat ekranı üzerindeki işaretleri kullanırız. Ölçümler dijital biçimde yapıldığında bile bu tür işaretlemelerde bir hassasiyet sınırı vardır. Bu sınır ölçme aygıtının yapımı ve tasarımı ile belirlenir. Ne kadar dikkatli ölçersek ölçelim, ölçü aletinin sınırından daha hassas sonuç elde edemeyiz.