20
EXE RANK
OttoMaNs* ;яeiz
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 20 Şub 2011
- Mesajlar
- 32,869
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
KİTABIN ÖZETİ :
Hüseyin Cahit Yalçın, 1874' te Balıkesir ’de doğdu. “Edebiyat Anıları” Hüseyin Cahit Yalçın ’ın 60 yaşındayken kaleme aldığı, kendi gerçeğini bulma çabasının gözlendiği bir yapıttır. Hem kendini eleştirir, hem savunur. Hem birilerini suçlar, hem bağışlar. Siyasal yazarlığından sıyrılıp, kendi iç dünyasını ve yaşadıklarını anlatır.
"Bende kitap merakı çocukluğumda başladı. Ayakkabı kutusu olan ilk kütüphanemde kitaplarımı biriktirirdim. Oyun ve oyuncak gibi meraklarım yoktu. Aşık Garip, Kerem Hikayeleri, Hz. Ali’ nin Savaşları gibi kitaplar benim merakım ve coşkum olmuştur. Ailece okumaya meraklıydık. Babam akşam kahvesini içerken, ablam gaz lambasının yanında bize hikayeler okurdu. Ama bunların arasında Ahmet Mithat Efendi’ nin hikayelerinin yeri ayrıydı. Onun hikayeleri sık sık küçük tartışmalarla bölünür, konular bambaşka yerlere giderdi. Bunun yanında divanlar bana çok yakın görünürdü. Fuzuli, Nedim ve Nabi ’nin divanları elimde, dolaşıp dururdum. Bunların içinde beni en çok etkileyenlerden biri Nesimi’ nin divanıydı. “Sizin taptığınız tanrı benim ayağımın altında” demişti. Cezalandırılarak diri diri derisini yüzmüşlerdi. Oysa ayağının altında para varmış. Bu beni çok etkilemişti. Bu hayatlar ve yazılar çocukluk dünyam içinde fırtınalar yaratıyordu. Bir gün benim de içimde bu istek canlandı, ben de yazabilirim dedim. O yıllarda romanlar onaltışar sayfalık formatlar halinde haftada bir kez perşembeleri çıkardı. Artin adında bir dağıtıcı dağıtırdı. Artin, kendisinden sürekli kitap aldığım için beni çok iyi tanırdı. Bir gün beni altüst eden bir olayla karşılaştım. Gazetenin birinde bir makale vardı. “Seyyie-i Tesamüh” ü genç bir yazar yazmıştı. Yazıya Recaizade Ekrem övücü bir önsöz eklemişti. Ne büyük bir şeydi, Recaizade Ekrem’ den övgü dolu sözler almak. Sonunda karar verdim ve yazdım. İlk romanım “Nadide” böyle doğdu. Roman yazmakla bitmiyordu. Ona referans yazısı yazacak biri lazımdı. Ahmet Mithat Efendi’ yle böyle tanıştım. Gönderdiğim romanıma güzel bir önsöz yazmıştı. Romanım denetimden de geçmişti. Sıra basılmasındaydı. Babıali caddesine koştum. Eserimi Arakel’ e verecektim. O, zamanın ünlü yayımcısıydı. Kabul etmedi, yıkıldım ama yılmadım. Birçok yere gittim fakat nafile, kitap elimde kalmıştı. Aklıma babam geldi. Benim için doğduğumdan beri para biriktiriyordu. Ona bir mektup yazıp para istedim. Kitabımı kendi imkanlarımla bastırdım. Fakat o kadar büyük ses getirmedi. Dördüncü yılında lise öğrenimim sona eriyordu. Hepimiz mülkiye okuluna geçmeye hazırlanıyorduk. Fakat o sene ilk defa sınav kondu. Bu çok kötü olmuştu. Okulca karar alıp sınava girmedik. Bu protesto sarayca o an cezalandırılmadı fakat daha sonra bizim okuldan 3 sene boyunca hiç kimseyi almadılar.
Hüseyin Cahit Yalçın, 1874' te Balıkesir ’de doğdu. “Edebiyat Anıları” Hüseyin Cahit Yalçın ’ın 60 yaşındayken kaleme aldığı, kendi gerçeğini bulma çabasının gözlendiği bir yapıttır. Hem kendini eleştirir, hem savunur. Hem birilerini suçlar, hem bağışlar. Siyasal yazarlığından sıyrılıp, kendi iç dünyasını ve yaşadıklarını anlatır.
"Bende kitap merakı çocukluğumda başladı. Ayakkabı kutusu olan ilk kütüphanemde kitaplarımı biriktirirdim. Oyun ve oyuncak gibi meraklarım yoktu. Aşık Garip, Kerem Hikayeleri, Hz. Ali’ nin Savaşları gibi kitaplar benim merakım ve coşkum olmuştur. Ailece okumaya meraklıydık. Babam akşam kahvesini içerken, ablam gaz lambasının yanında bize hikayeler okurdu. Ama bunların arasında Ahmet Mithat Efendi’ nin hikayelerinin yeri ayrıydı. Onun hikayeleri sık sık küçük tartışmalarla bölünür, konular bambaşka yerlere giderdi. Bunun yanında divanlar bana çok yakın görünürdü. Fuzuli, Nedim ve Nabi ’nin divanları elimde, dolaşıp dururdum. Bunların içinde beni en çok etkileyenlerden biri Nesimi’ nin divanıydı. “Sizin taptığınız tanrı benim ayağımın altında” demişti. Cezalandırılarak diri diri derisini yüzmüşlerdi. Oysa ayağının altında para varmış. Bu beni çok etkilemişti. Bu hayatlar ve yazılar çocukluk dünyam içinde fırtınalar yaratıyordu. Bir gün benim de içimde bu istek canlandı, ben de yazabilirim dedim. O yıllarda romanlar onaltışar sayfalık formatlar halinde haftada bir kez perşembeleri çıkardı. Artin adında bir dağıtıcı dağıtırdı. Artin, kendisinden sürekli kitap aldığım için beni çok iyi tanırdı. Bir gün beni altüst eden bir olayla karşılaştım. Gazetenin birinde bir makale vardı. “Seyyie-i Tesamüh” ü genç bir yazar yazmıştı. Yazıya Recaizade Ekrem övücü bir önsöz eklemişti. Ne büyük bir şeydi, Recaizade Ekrem’ den övgü dolu sözler almak. Sonunda karar verdim ve yazdım. İlk romanım “Nadide” böyle doğdu. Roman yazmakla bitmiyordu. Ona referans yazısı yazacak biri lazımdı. Ahmet Mithat Efendi’ yle böyle tanıştım. Gönderdiğim romanıma güzel bir önsöz yazmıştı. Romanım denetimden de geçmişti. Sıra basılmasındaydı. Babıali caddesine koştum. Eserimi Arakel’ e verecektim. O, zamanın ünlü yayımcısıydı. Kabul etmedi, yıkıldım ama yılmadım. Birçok yere gittim fakat nafile, kitap elimde kalmıştı. Aklıma babam geldi. Benim için doğduğumdan beri para biriktiriyordu. Ona bir mektup yazıp para istedim. Kitabımı kendi imkanlarımla bastırdım. Fakat o kadar büyük ses getirmedi. Dördüncü yılında lise öğrenimim sona eriyordu. Hepimiz mülkiye okuluna geçmeye hazırlanıyorduk. Fakat o sene ilk defa sınav kondu. Bu çok kötü olmuştu. Okulca karar alıp sınava girmedik. Bu protesto sarayca o an cezalandırılmadı fakat daha sonra bizim okuldan 3 sene boyunca hiç kimseyi almadılar.