Darwinin evrim teorisi

17
EXE RANK

-k1nq`LioN*

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
15 Ocak 2010
Mesajlar
17,143
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
-k1nq`LioN*
Darwinin evrim teorisi Darwin , evrim kur*****n merkezinde yer almasına karşın , sıkça yanlış anlaşılmakta , yanlış alıntılanmakta ve yanlış uygulanmaktadır. Sorun kuramın mantıksal yapısının karışıklığında olamaz , çünkü doğal seçilimin özünde basitlik vardır – yadsınamaz iki olgu ve sonuç 1.Organizmalar değişir ve değişiklikler ( en azından kısmen ) kalıtımla yavrulara aktarılır. 2.Organizmalar hayatta kalabilecek olandan daha fazla yavru yapar. 3.Ortalama olarak , çevre koşullarına en uygun yönde değişiklik gösteren yavrular hayatta kalır ve ürer. Böylece , yararlı değişiklikler doğal seçilim yoluyla topluluklarda birikir. (bu üç örnek doğal seçilimin nasıl işlediğini anlatır.) Stephan Jay Gould Evrim nedir? Uzun yıllar önce yaşamış canlılardan , mutasyonlar ve doğal seleksiyonlar sonunda değişerek bugün yaşayan canlıların oluşmasına evrimleşme denir. Evrim teorisi , türlerin uzun bir zaman süreci içerisinde kalıtsal yönden farklılaşarak ortam koşullarına uyum sağlayan yeni türlerin oluştuğunu savunur. ( Darwin’ e göre mutasyonlar sonucunda yeni karakterler kazanmış olan canlılardan çevre koşullarına uyum gösterenler yaşarken , uyum gösteremeyenle yaşamlarını sürdüremeyerek ortadan kalkar. ) Evrim kuramı: Biyolojide çeşitli hayvan ve bitki tiplerinin daha önceki zamanlarda yaşamış atasal tiplerden türediğini ve bu tipler arasındaki belirgin farklılıkların kuşaklar boyunca geçirilen değişikliklerden kaynaklandığını öne süren kuram. İnsanın kendi kökeni , evrenin ve yerin oluşumu , öbür canlıların başlangıcı üzerinde düşünmeye başlaması herhalde insanlık tarihi kadar eskidir . İlk insanlar bütün varlıkları tanrıların yarattığına inandıklarından , bu konu yüzyıllar boyunca sorgulanmayan dogmalar olarak kalır . Eski Yunan filozoflarından bazıları , spekülasyondan öteye gitmese bile evrim kuramına öncülük edebilecek bazı görüşler öne sürerler. İ.Ö.6. yüzyılda yaşayan Anaksimandros insanın suda yaşayan bir hayvandan türemiş olduğunu ileri sürerken , yüzyıl sonra Empedokles bütün canlı ve cansız varlıkların sürekli dönüşüm içinde olduklarını ortaya atar. İ.Ö.4. yüzyılda Aristotales “entelekhelia” adını verdiği gücü içinde taşıyan cansız maddelerde yaşamın ortaya çıkabileceğini öne sürer. Yahudilik , Hristiyanlık ve İslamiyet gibi büyük dinler , yerin ve tüm canlıların bugünkü biçimleriyle Tanrı tarafından yaratıldığı inancı üzerine kuruludur. İnsanın , kendi kökeninin de bütün öbür canlılarınkine bağlı olduğunu , evrenin ve yaşamın temel kuralının durağanlık değil değişkenlik olduğunu kabul etmesi kolay olmaz. Ancak 18. yüzyıla gelindiğinde Yaratılış ‘ a ilişkin dogmalar yıkılmaya , bütün canlıların yeryüzünde yaşamın başlangıcından bu yana sürekli değişiklikler geçirerek bugünkü biçimlerine ulaştığı görüşü benimsenmeye başlar. Montesquieu ve Diderot gibi Fransız düşünürler , hayvanların ortak birkaç atadan türediğini ve sürekli değişiklikler sonucunda yeryüzünde yeni türlerin ortaya çıktığını öne sürerlerken , doğa bilimci Georges Buffon at ile eşeğin çiftleşebilmesini , ortak bir atadan gelme kanıyı olarak görür. Çevre koşulları ile canlılar arsındaki değişiklikleri ilk araştıranlardan biri de Lamarck’tir. Lamarck , koşullara uyum sağlayamayan organ ya da bölümlerin köreleceğini , yerini uyum gösterebilen yeni organlar bırakacağını ve canlılardaki bu değişimin gelecek kuşaklara da aktarılacağını savunuyordur. Tüm bunlar ve dahası Darwin’in evrim kuramına temel hazırlar. 1831’de “Beagle” gemisiyle Büyük Okyanusa açılan Charles Darwin ‘ in özellikle Galapagos Adaları ile Güney Amerika ‘nın batı kıyılarındaki gözlemleri , değişik canlı türleri ve fosiller üzerindeki araştırmaları , türlerin sabit olduğu düşüncesinden evrim düşüncesine geçmesini sağladı.
 
Geri
Üst