7
EXE RANK
-тнє αLуx-
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 21 Tem 2009
- Mesajlar
- 7,782
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
Cuma Selamlığı
Osmanlı sultanlarının Cuma namazına gidişleri ve dönüşleri sırasında yapılan merasim.
İslâm devletlerinde Cuma namazının ictimaî ehemmiyeti pek büyüktü. Osmanlı padişahları, kendilerinden önceki İslâm hükümdarları gibi, at üstünde ve bir merasimle büyük camilerden birine giderek Cuma namazlarını kılarlardı. Bilhassa halifeliğin Osmanlılar'a geçmesiyle Yavuz Sultan Selim Han'dan itibaren Osmanlı sultanları aynı zamanda İslâm halifesi de oldukları için, bu hususa daha çok ehemmiyet vermişlerdir. Cuma namazının kılındığı ve hutbenin verildiği camilerin bütün Müslümanlara açık olması, hükümdarın halkla temasının sağlanarak derdini ve dileğini ona açıklamasını sağlıyordu.
Padişahlar, Sultan İkinci Abdülhamid Han'a kadar, camilere, ata binerek giderlerdi. Rahatsızlığından dolayı, Sultan Abdülhamid Hanın saltanat arabasıyla Cumaya gitmesinden sonra, atla gidilmez oldu.
Cuma selâmlığı merasiminde, askerî, mülkî ve ilmiye sınıfından pekçok kimse bulunur, her sınıf askerden meydana gelen birlikler, namazdan sonra padişahın önünde resmi geçitte bulunurlardı. Askerini seven, yüzyıllar boyu serhat boylarından zafer haberleri bekleyen ve atalarını yâd eden halk da, bu merasimleri büyük ilgi ile takip ederdi. O gün sokaklar bayram günleri gibi dolup taşardı.
Selamlıklara bütün şehzadeler, bazı yâverler, tüfekçiler ve hünkâr çavuşları katılırdı. Selamlığın hangi camide yapılacağı bilinmediği için, halk, Sultan Abdülhamid Han zamanında, Yıldız Sarayı’nda toplanır, orada iradeyi bekler, padişah çıkınca onunla birlikte hareket ederdi. Bu esnada alkışçı tabir olunanlar şöyle söylerlerdi: “Uğurun hayır ola, yaşın uzun ola, yolun açık ola. Saltanatına mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var.”
Osmanlı sultanlarının Cuma namazına gidişleri ve dönüşleri sırasında yapılan merasim.
İslâm devletlerinde Cuma namazının ictimaî ehemmiyeti pek büyüktü. Osmanlı padişahları, kendilerinden önceki İslâm hükümdarları gibi, at üstünde ve bir merasimle büyük camilerden birine giderek Cuma namazlarını kılarlardı. Bilhassa halifeliğin Osmanlılar'a geçmesiyle Yavuz Sultan Selim Han'dan itibaren Osmanlı sultanları aynı zamanda İslâm halifesi de oldukları için, bu hususa daha çok ehemmiyet vermişlerdir. Cuma namazının kılındığı ve hutbenin verildiği camilerin bütün Müslümanlara açık olması, hükümdarın halkla temasının sağlanarak derdini ve dileğini ona açıklamasını sağlıyordu.
Padişahlar, Sultan İkinci Abdülhamid Han'a kadar, camilere, ata binerek giderlerdi. Rahatsızlığından dolayı, Sultan Abdülhamid Hanın saltanat arabasıyla Cumaya gitmesinden sonra, atla gidilmez oldu.
Cuma selâmlığı merasiminde, askerî, mülkî ve ilmiye sınıfından pekçok kimse bulunur, her sınıf askerden meydana gelen birlikler, namazdan sonra padişahın önünde resmi geçitte bulunurlardı. Askerini seven, yüzyıllar boyu serhat boylarından zafer haberleri bekleyen ve atalarını yâd eden halk da, bu merasimleri büyük ilgi ile takip ederdi. O gün sokaklar bayram günleri gibi dolup taşardı.
Selamlıklara bütün şehzadeler, bazı yâverler, tüfekçiler ve hünkâr çavuşları katılırdı. Selamlığın hangi camide yapılacağı bilinmediği için, halk, Sultan Abdülhamid Han zamanında, Yıldız Sarayı’nda toplanır, orada iradeyi bekler, padişah çıkınca onunla birlikte hareket ederdi. Bu esnada alkışçı tabir olunanlar şöyle söylerlerdi: “Uğurun hayır ola, yaşın uzun ola, yolun açık ola. Saltanatına mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var.”