17
EXE RANK
-k1nq`LioN*
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 15 Ocak 2010
- Mesajlar
- 17,143
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
Tarz büyücüsü Coco Chanel
Gabrielle Chanel, söylediği bir şarkı nedeniyle "Coco" lakabını aldı. Yetimhanede büyümüştü, her şeyiyle farklıydı. Kadınların her daim güzel görünmek ve iyi bir koca bulmak için uğraştığı yıllarda davranışları ve kıyafetleriyle devrim yaptı. O, kadınları kafalarındaki korselerden ve onları erkeklere bağımlı kılan ruhsal tembellikten kurtarmak istiyordu.
Uzun ve kabarık elbiseler, tarlatanlar, tüylü şapkalar, dantelli tokalar ve en önemlisi de bir erkeğin iki elinin çok rahat kavradığı bel ölçüleri yaratmak için kullanılan korseler... Hayattaki tek amaçları zengin ve saygın birisiyle evlenmek, kocalarına her daim çok güzel görünmek olan kadınlar... Asilliğin simgesi olarak beyaz ten, kadınlığın şartı olarak uzun saç. Ve bu ortamda kabarık kıyafetli kadınların arasında sade, siyah pantalonu, elinde sigarası ve kısa saçlarıyla beliren aykırı bir kadın: Gabrielle ‘Coco’ Chanel. Bugün hâlâ moda dünyasının fenomeni sayılan Chanel’i bir filme sığdırmak imkansız olsa da, onun gerçek yaşam hikâyesini konu alan film “Coco Avant Chanel” önümüzdeki günlerde Türkiye’de vizyona girdi
‘Kendinden bir karikatür yaratmış’
21 Nisan’da Fransa’da vizyona giren “Coco Avant Chanel”, gerek göz dolduran kostümleriyle, gerekse oyuncuların performanslarıyla eleştirmenler tarafından beğeni topladı. Film, daha önce Chanel hakkında çekilmiş filmlerden farklı olarak onun Paris’e yerleşip ünlü olmadan önceki yaşamından kesitler sunuyor. Chanel kostüm arşivleri ve markanın bugünkü temsilcisi Karl Lagerfeld’in Chanel için hazırladığı koleksiyonların kullanıldığı filmde, Chanel tarzının tüm set öğelerinde kullanıldığı söyleniyor. Anne Fontaine’in yönetmenliğini yaptığı filmde Chanel’i, “Amélie” filminin masum yüzü olarak tanıdığımız Audrey Tautou canlandırıyor. Chanel’in hayatını önemli bir şekilde etkileyen iki sevgilisi Etiénne Balsan ve Arthur “Boy’ Capel’i de sırasıyla Benoît Poelvoorde ve Alessandro Nivola beyazperdeye taşıyor. Verdiği röportajlardan birinde filmin dev***** çekerek bir Chanel serisi oluşturmak istediğini söyleyen Audrey Tautou, “Yeterince yaşlanınca belki onu tekrar oynayabilirim. Hayatının son dönemlerinde, kaba ve yalnız bir insan haline geldiğinde çok ilginç biri olmuş. Bence kendinden bir karikatür yaratmış ve bu gerçekten ilham verici” diye ekliyor.
‘Yetimhane’den çıktı modada devrim yaptı
Coco Chanel, 19 Ağustos 1883’te Fransa’da dünyaya geldi. Babası onu bir yetimhaneye bıraktı. Babasının kendisini almak için hiçbir zaman dönmeyeceğini anlayan Chanel, 18 yaşına bastığında yetimhaneden çıkıp bir terzi dükkanında çalışmaya başladı. Bu arada şarkıcılık da yapan Chanel, söylediği şarkılardan birinden dolayı “Coco” lakabını aldı. Sahneye çıktığı bir akşam, varlıklı bir adam olan Etienne Balsan ile tanıştı ve onun aracılığıyla Paris sosyetesine girdi. İlk önce basit şapka tasarımlarıyla atıldığı moda dünyasına yıllar sonra Holywood’un ünlü aktrislerinin şapka tasarımcısı olarak damgasını vurdu.
I. Dünya Savaşı’nda kocaları savaşa giden kadınlar, tek başlarına ayakta durmayı öğrendiler. Bununla birlikte bir özgürlük arayışı içine giren kadınları yalnızca korseden kurtarmaya çalışmıyordu. O, kadınları kafalarındaki korselerden, onları erkeklere bağımlı kılan ruhsal tembellikten kurtarmak istiyordu. “Moda, yalnızca kıyafetlerde var olan bir şey değil. O, her yerde. Moda, fikirlerle ilgili, yaşam şeklimizle, etrafımızda olup bitenlerle ilgili bir şey” diyen Chanel, müşterilerine yalnızca yeni bir seri kıyafet değil, bir fakındalık sunmak istiyordu.
Chanel, moda dünyasında yaptığı devrimlerin yanında özel hayatıyla da dikkat çekiyordu. Evli bir düke aşık olan ve dük karısından boşanıp kendisiyle evlenmediği için intihara kalkışan Chanel, makası tam karnına batıracakken aynada kendisini gördü ve saçlarını kesti. Bir gün ata binerken uzun, kabarık elbisesini sinirlenerek ortadan ikiye kesti ve böylece ilk kez kadınların pantolon giymesi fikrini ortaya attı. Yaşadığı dönemde yalnızca hayat kadınlarına özgü olan kırmızı ruj sürdü. Etrafındaki erkekler ne kadar onu yönettiklerini düşünseler de, onların toplumdaki baskınlığına karşı açtığı savaşını yine onları kullanarak kazandı. Bu kadar üne sahip olmasına rağmen pek mutlu olmadığı bilinen Chanel’in “Sahip olduklarım yerine düzgün bir kocam olmasını isterdim” demesi bunu kanıtlıyor. İlk defilesi ayın beşinde yapıldı ve ertesi gün basından büyük ilgi gördü. Bu yüzden uğurlu rakamı beş olarak kaldı ve her defilesi hâlâ ayın beşinde yapılıyor. Giderek ünlenen Chanel, parfüm ve kozmetik işine girdi. Bugün hâlâ çok ünlü olan “Chanel No.5” parfümünün adı da, uğurlu rakamından geliyor.
Salt bir moda tasarımcısından çok öte, bir tarz yaratıcısıydı Chanel. Ölümünün üzerinden 38 yıl geçmesine rağmen moda dünyasındaki etkileri hâlâ şiddetli bir şekilde sürüyor. Bunun nedenini, kendi sözleriyle de açıklamak mümkün:
“Moda geçer; kalıcı olan şey stildir.”
Atatürk istedi, o tasarladı
Chanel sadece dünya kadınlarını değil Türk askerlerini de giydirdi. 1930’lu yıllarda Atatürk, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üniformalarını Coco Chanel’e tasarlattı. Türk ordusu 1980’lere dek onun imzasını taşıyan üniformalar giydi. Üç yıl önce TSK kıyafetlerinin son tasarımını yapan Arzu Kaprol de kıyafetlerde beğendiği ve değiştirmek istemediği kısımların hep Chanel tarafından tasarlananlar olduğunu söylemişti.
Gabrielle Chanel, söylediği bir şarkı nedeniyle "Coco" lakabını aldı. Yetimhanede büyümüştü, her şeyiyle farklıydı. Kadınların her daim güzel görünmek ve iyi bir koca bulmak için uğraştığı yıllarda davranışları ve kıyafetleriyle devrim yaptı. O, kadınları kafalarındaki korselerden ve onları erkeklere bağımlı kılan ruhsal tembellikten kurtarmak istiyordu.

Uzun ve kabarık elbiseler, tarlatanlar, tüylü şapkalar, dantelli tokalar ve en önemlisi de bir erkeğin iki elinin çok rahat kavradığı bel ölçüleri yaratmak için kullanılan korseler... Hayattaki tek amaçları zengin ve saygın birisiyle evlenmek, kocalarına her daim çok güzel görünmek olan kadınlar... Asilliğin simgesi olarak beyaz ten, kadınlığın şartı olarak uzun saç. Ve bu ortamda kabarık kıyafetli kadınların arasında sade, siyah pantalonu, elinde sigarası ve kısa saçlarıyla beliren aykırı bir kadın: Gabrielle ‘Coco’ Chanel. Bugün hâlâ moda dünyasının fenomeni sayılan Chanel’i bir filme sığdırmak imkansız olsa da, onun gerçek yaşam hikâyesini konu alan film “Coco Avant Chanel” önümüzdeki günlerde Türkiye’de vizyona girdi
‘Kendinden bir karikatür yaratmış’
21 Nisan’da Fransa’da vizyona giren “Coco Avant Chanel”, gerek göz dolduran kostümleriyle, gerekse oyuncuların performanslarıyla eleştirmenler tarafından beğeni topladı. Film, daha önce Chanel hakkında çekilmiş filmlerden farklı olarak onun Paris’e yerleşip ünlü olmadan önceki yaşamından kesitler sunuyor. Chanel kostüm arşivleri ve markanın bugünkü temsilcisi Karl Lagerfeld’in Chanel için hazırladığı koleksiyonların kullanıldığı filmde, Chanel tarzının tüm set öğelerinde kullanıldığı söyleniyor. Anne Fontaine’in yönetmenliğini yaptığı filmde Chanel’i, “Amélie” filminin masum yüzü olarak tanıdığımız Audrey Tautou canlandırıyor. Chanel’in hayatını önemli bir şekilde etkileyen iki sevgilisi Etiénne Balsan ve Arthur “Boy’ Capel’i de sırasıyla Benoît Poelvoorde ve Alessandro Nivola beyazperdeye taşıyor. Verdiği röportajlardan birinde filmin dev***** çekerek bir Chanel serisi oluşturmak istediğini söyleyen Audrey Tautou, “Yeterince yaşlanınca belki onu tekrar oynayabilirim. Hayatının son dönemlerinde, kaba ve yalnız bir insan haline geldiğinde çok ilginç biri olmuş. Bence kendinden bir karikatür yaratmış ve bu gerçekten ilham verici” diye ekliyor.
‘Yetimhane’den çıktı modada devrim yaptı
Coco Chanel, 19 Ağustos 1883’te Fransa’da dünyaya geldi. Babası onu bir yetimhaneye bıraktı. Babasının kendisini almak için hiçbir zaman dönmeyeceğini anlayan Chanel, 18 yaşına bastığında yetimhaneden çıkıp bir terzi dükkanında çalışmaya başladı. Bu arada şarkıcılık da yapan Chanel, söylediği şarkılardan birinden dolayı “Coco” lakabını aldı. Sahneye çıktığı bir akşam, varlıklı bir adam olan Etienne Balsan ile tanıştı ve onun aracılığıyla Paris sosyetesine girdi. İlk önce basit şapka tasarımlarıyla atıldığı moda dünyasına yıllar sonra Holywood’un ünlü aktrislerinin şapka tasarımcısı olarak damgasını vurdu.
I. Dünya Savaşı’nda kocaları savaşa giden kadınlar, tek başlarına ayakta durmayı öğrendiler. Bununla birlikte bir özgürlük arayışı içine giren kadınları yalnızca korseden kurtarmaya çalışmıyordu. O, kadınları kafalarındaki korselerden, onları erkeklere bağımlı kılan ruhsal tembellikten kurtarmak istiyordu. “Moda, yalnızca kıyafetlerde var olan bir şey değil. O, her yerde. Moda, fikirlerle ilgili, yaşam şeklimizle, etrafımızda olup bitenlerle ilgili bir şey” diyen Chanel, müşterilerine yalnızca yeni bir seri kıyafet değil, bir fakındalık sunmak istiyordu.
Chanel, moda dünyasında yaptığı devrimlerin yanında özel hayatıyla da dikkat çekiyordu. Evli bir düke aşık olan ve dük karısından boşanıp kendisiyle evlenmediği için intihara kalkışan Chanel, makası tam karnına batıracakken aynada kendisini gördü ve saçlarını kesti. Bir gün ata binerken uzun, kabarık elbisesini sinirlenerek ortadan ikiye kesti ve böylece ilk kez kadınların pantolon giymesi fikrini ortaya attı. Yaşadığı dönemde yalnızca hayat kadınlarına özgü olan kırmızı ruj sürdü. Etrafındaki erkekler ne kadar onu yönettiklerini düşünseler de, onların toplumdaki baskınlığına karşı açtığı savaşını yine onları kullanarak kazandı. Bu kadar üne sahip olmasına rağmen pek mutlu olmadığı bilinen Chanel’in “Sahip olduklarım yerine düzgün bir kocam olmasını isterdim” demesi bunu kanıtlıyor. İlk defilesi ayın beşinde yapıldı ve ertesi gün basından büyük ilgi gördü. Bu yüzden uğurlu rakamı beş olarak kaldı ve her defilesi hâlâ ayın beşinde yapılıyor. Giderek ünlenen Chanel, parfüm ve kozmetik işine girdi. Bugün hâlâ çok ünlü olan “Chanel No.5” parfümünün adı da, uğurlu rakamından geliyor.

Salt bir moda tasarımcısından çok öte, bir tarz yaratıcısıydı Chanel. Ölümünün üzerinden 38 yıl geçmesine rağmen moda dünyasındaki etkileri hâlâ şiddetli bir şekilde sürüyor. Bunun nedenini, kendi sözleriyle de açıklamak mümkün:
“Moda geçer; kalıcı olan şey stildir.”
Atatürk istedi, o tasarladı
Chanel sadece dünya kadınlarını değil Türk askerlerini de giydirdi. 1930’lu yıllarda Atatürk, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üniformalarını Coco Chanel’e tasarlattı. Türk ordusu 1980’lere dek onun imzasını taşıyan üniformalar giydi. Üç yıl önce TSK kıyafetlerinin son tasarımını yapan Arzu Kaprol de kıyafetlerde beğendiği ve değiştirmek istemediği kısımların hep Chanel tarafından tasarlananlar olduğunu söylemişti.