Bizleri aldatanları fark edebilmek için.....

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan halukgta
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
0
EXE RANK

halukgta

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
5 Kas 2010
Mesajlar
148
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
67
halukgta
Dünya üzerinde yaşayan Ülkeleri bir an düşünelim. Hepsinde çok farklı bir yaşam koşullarını görürüz. Kimi ülkeler vardır yeraltı zenginlikleri olmamasına rağmen, halkı refah ve huzur içinde yaşarlar. Öyle ülkeler vardır ki yeraltı zenginlikleri çok bol olmasına rağmen, halkı sefalet ve adaletsizliklerle dolu despot bir yaşantı sürerler. Huzurlu ve mutlu toplumların ülkelerini incelediğinizde, demokrasiyi ve adaletli bir düzeni sağlamış, toplumun eğitim seviyesini en üst sıralara çıkarmış bir topluluk olduğunu görürsünüz. Bu toplumlarda güven ve adalet vardır, çünkü kendilerini yönetenler çok iyi biliyorlar ki, eğer adaletten saparlarsa derhal demokrasinin kılıcı tepelerinde olacak ve seçimlerde alaşağı edileceklerdir. Demek ki demokrasi eğitim seviyesi yüksek toplumlarda gerçek neticeyi veriyormuş. Peki, eğitim seviyesi çok yüksek olmayan ülkelerde demokrasi nasıl işliyor diye bir soru aklımıza gelirse, bu sorunun cevabını zaten bizler yaşayarak çok iyi görüyoruz. Her zaman eğitim şart diyerek, dilimizden düşürmediğimiz sözü, bizler alaya almış, içinden mizah çıkarmış bir toplum olarak, bunun acısını da çekiyoruz.

Eğitim seviyesi düşük olan toplumlar, kendi iradeleri ile oy vermediklerinden, başkalarının yönlendirmesi ile kendi yönetimini oluşturan bir düzenin kurulmasını sağlamaktadırlar. Allah 1400 yıl önce demokrasiyi kur’an ile bizlere gönderdiğinin, tavsiye ettiğinin farkında bile değiliz. Rabbin istediği düzeni yani kendisini yönetecek kişiyi seçme hakkını, bugünkü deyimiyle DEMOKRASİYİ, ne yazık ki amaç edinmemiz gerekirken, Kur’andan uzaklaştırılmış, haberi olmayan toplum, beşerin kendi menfaatleri, çıkarları doğrultusunda kurdukları adaletsiz düzene toplumu ulaştırmak için, DEMOKRASİYİ AMAÇ EDİNİLMESİ GEREKİRKEN, ARAÇ EDİNDİKLERİNİ SÖYLEYENLERİN ARDI SIRA GİDEBİLMEKTEDİRLER. Kur’anın işaret ettiği yönetim, araç değil AMAÇ olmalıdır ki, gerçek huzuru yakalayabilelim. Bakın yüce Rabbim demokrasiyi nasıl uygulamamız gerektiğini söylüyor bizlere ve bizleri uyarıyor.

Nisa 58: Haberiniz olsun ki, Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah işiten ve bilendir.

Yüce Rabbim gerçekten bizlere çok güzel öğüt veriyor, ama dinleyen, okuyan nerede? Rabbin rehberini anlayarak okuyan var mı ki öğütleri alsın. Allah bizleri yönetecekleri seçerken, ehil insanlardan seçiniz diye bizleri uyarıyor. Seçilen ehil insanlara da, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmesini emrediyor. Gelin birlikte düşünelim şimdi. Acaba bizleri yönetecek insanları seçerken, Rabbin emrettiği gibi özgürce seçebiliyor muyuz? Bu sözlerimi okuduğunuzda içinizden verdiğiniz cevabı duyuyor gibiyim. Bizler eğitim seviyesi çok düşük bir toplum olarak, Rabbin rehberinden de uzak yaşadığımız için, ne yazık ki birileri nereye oyumuzu ver diyorsa, onun doğrultusunda oyumuzu veren bir toplum durumundayız. Ülkemizde ve bizim durumumuzda ki ülkelerde dikkat edin, demokrasi hiçbir zaman rayında yürümemiştir. Çünkü halk bilinçli değildir de ondan. Halkın özgürce oy kullanması bir şekilde engellenmiştir. Genelde bu iş din maskesi altında yapılmış ve toplum DİN, mezhep, ırk, soy sop alet edilerek toplum istenilen şekilde kullanılmıştır. Buna benzer toplumların geçmişlerinde her zaman acı, endişe ve üzüntü var olmuştur. Toplum bilinçsiz ve eğitimsiz olduğu sürece de bunlar devam edecektir.

Bizleri yönetecek olan liderleri ne yazık ki bilinçli ve ehil insanlardan seçmediğimiz için de, elbette Rabbin sözünü dinlememenin cezasını çekmemiz de kaçınılmaz olacaktır. Seçtiğimiz liderleri hatırlayınız, kendisi gibi düşünmeyenlere nasıl ithamlarda bulunan, hatta onları kanunsuz ilan ederek görmezden gelen liderlerimizi hatırlayınız. Bizleri yöneteceği kanunları çıkarırken işin ehline danışma gereği dahi duymadan, ben en iyisini bilirim edalarıyla, gücüne güvenen liderler tarafından yönetilmiyor muyuz? Bizler ehil insanlardan yöneticileri seçmediğimizde, elbette yine Rabbin uyarısını dikkate almadığımızın cezasına da katlanmasını bilmeliyiz. Düşünün peygamberimiz o gün toplumun aynı zamanda yöneticisi, lideri idi, bakın Yüce Rabbim O EHİL İNSAN OLMASINA RAĞMEN, rabbim elçisini uyararak nasılda yönetimde bir iş yaparken, bir bilene, şuraya danış diyor onu görelim.


Aliimran 159: Allah'tan bir merhamet/bir sevgi sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba-saba, katı yürekli olsaydın senin çevrenden kesinlikle dağılır giderlerdi. O halde bağışla onları, af dile onlar için; iş ve yönetim korusunda da onlarla şûraya git. Bir kez azmettin mi de artık Allah'a güvenip dayan! Allah, tevekkül edenleri sever.


Düşünebiliyor musunuz Allah elçisine iş ve yönetim konusunda kendi başına karar verme, şuraya git diyor. Allah elçisi elbette tüm yönetiminde bunu harfiyen uygulamıştır, ya Allah tan kitaptan dinden imandan bahsederek, GÜNÜMÜZDE DİNİ SİYASETE ALET EDENLER ACABA RABBİN BU EMRİNİ UYGULUYORLARMI? Son halk oylamasında Başbakanımızın istediği yönde oyunu kullanmayanlara karşı SİZLER DARBECİSİNİZ DEMEDİMİ? İşte bizlerin seçtiği liderler, işte onların bizlere karşı tavırları. Aliimran 159. ayeti lütfen tekrar okuyunuz. Allah elçisi kendisi gibi düşünmeyen tüm insanlara merhametli ve sevgi dolu sözlerle davrandığını söylüyor. Eğer kaba, saba sözlerle yaklaşsaydın onlara çevrenden dağılır giderlerdi diyor. Ya bizim seçtiğimiz liderler bizlere nasıl yaklaşıyor, lütfen söylediği sözleri bir hatırlayınız. Ne anamız kaldı, ne soyumuz sülalemiz. Onun gibi düşünmeyenlere darbeci yakıştırmasını, iftirasını atmaktan hiç ama hiç çekinmedi bile. Kendisine karşı olanlara takındığı tavrı hatırlayınız, birde peygamberimizin ayette bahsettiği iyilikle, güzellikle yaklaştığı yöntemi karşılaştırınız, sizce takip ettiği yöntem olarak, yakından uzaktan bir benzerliği var mı? İşte Rabbim onun için diyor ki, sizleri yönetecekleri EHİL İNSANLARDAN SEÇİNİZ. Seçmediğimiz takdirde Rabbim in sözünü de dinlememiş oluyoruz. Sözünü dinlemeyeni rabbim de elbette dinlemeyecektir.
Darbeler bir ülkeyi asla ileri ***üremez, darbeyi savunmak hiçbir aklın ve mantığın ürünü değildir. Bu konu üzerinde söylenecek elbette çok söz var. Başbakanımız kendisi gibi düşünmeyenlere, yani halk oylamasında EVET demeyenlere darbeci demişti. Çünkü kendi söylemlerine göre, bu oylamayla 1980 de yapılan darbenin izi silinecekti. Bu darbenin ülkeye getirdiği kötülük ve zulmün hesabı sorulacaktı. Hatırlayınız ülkemiz demokrasisinin yarattığı bir cemaat lideri, bu halk oylamasını desteklemiş ve ölüler bile işin farkında olsa kalkıp oy kullanacağını söylemişti. Çünkü 1980 darbesinin izlerinin silinmesi gerektiğine işaret ediyordu bu halk oylaması ile. Bizler ne yazık ki anlık, düşünmeden, hesapsızca konuştuğumuz, davrandığımız sürece, bir sözümüzün bir sözümüzü tutması da beklenemez. Bu gün okyanus ötesinden 1980 ihtilalinin izlerini silip hesap sorulması gerektiğini söyleyen, acaba 1980 ihtilali olduğunda ne söylemiş dersiniz. Gelin onu hatırlayalım.


(Sızıntı dergisi Fethullah Gülen ve çevresindekilerin çıkardığı ilk dergi. Gülen’in 1980 darbesi sonrası bu dergide yayımlanan ve darbeyi öven yazısı oldukça ses getirmişti.
Gülen darbenin hemen ardından kaleme aldığı ‘Son Karakol’ başlıklı yazıda şunları dile getirmişti:
“… Karakol, sükûnetin, huzurun ve emniyetin remzidir. Ondaki düzen, huzur ve orada gözlerin uyanık oluşu, umumi emniyet ve muvazenenin en büyük teminatıdır. Ondaki kargaşa ve bunalımlar ise, arkasındaki topluluklar için en büyük felakettir (…) Ve işte şimdi, bin bir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulüu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe, istihalelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz.” (Sızıntı, Ekim -1980)”



Ne dersiniz, Sayın Fethullah Gülen o günün ortamından kurtulmanın memnuniyetini nasıl dile getirmiş ve şükranlarını sunuyor askerlere. İşte bu sözleri çok iyi düşünmeliyiz ve ardı sıra gittiğimiz insanların geçmişleri geleceklerinin teminatı olduğunu, asla unutmamalıyız. Çok merak ediyorum başbakanımız 1982 anayasasına acaba o zaman evet oyu vermiş midir yoksa vermemiş midir ne dersiniz? Doğrusu gündeme getiren bile olmadı, bu soruyu, kendisine birisinin sormasını sabırsızlıkla bekliyorum.

Liderlik vasıfları rabbin kelamında çok açık yazıyor. Bu özellileri taşımayan insanları başımıza getirdiğimiz sürece bizler huzura, mutluluğa kavuşmamızda mümkün olmayacaktır. Hiç düşünmeden, ardı sıra gidip birilerinin işareti ile hareket ediyorsak, onun yaptığı yanlışında ortağı olacağımızı çok iyi bilmeliyiz. Soruyorum sizlere, aşağıdaki düşünce ve zihniyette olan bir insanın ardı sıra gittiğinizde selamete, doğruluğa adaletli bir düzene ulaşacağınızı umuyor musunuz?

("nihai hedefe ulaşana kadar, yani sonuca ulaşıncaya kadar, her yöntem, her yol mubahtır. Bunun içerisine yalan söylemek de, insanları aldatmak da girer" )

Sizlere Aliimran suresi 159. ayeti tekrar hatırlatıyorum. Peygamberimiz sapkınlığın, bozulmuşluğun had safhada olan o devirde bile, insanlara merhametle, sevgiyle, doğrulukla, adaletle, yaklaşmıştır. Toplumu yönetirken şuraya danışıp, bilge insanlardan, ehil insanlardan faydalanarak bir yönetim sergilemiş, topluma yumuşak yüreklilikle yaklaşıp, Rabbin dinini tebliğ etmesini bizlere örnek gösterdiği halde bizler, Rahmanın apaçık ayetleri dururken, onları görmezden gelmişiz. Kur’an ile toplumu uyarmak yerine, her yol mubahtır der, ondan sonrada Rabbin, kur’anın kesin kes yasakladığı YALAN SÖYLEMEK VE İNSANLARI ALDATMAYI nasıl normal gösterebiliriz? Peygamberimizin ardı sıra gittiğini söyleyen, onun sünnetini hayatına geçirmekten bahseden bir insan, nasıl olur her şey mubahtır der ve buna inanır? İşin en kötüsü bunu söyleyenin ardı sıra nasıl gider?

Bizler huzur içinde, mutlu, müreffeh, adaletli bir toplum olmak istiyorsak, önce kendimizi eğitmeliyiz. Daha sonrada Rabbin yönteminden yola çıkarak, BİRİLERİNİN ESARETİNDEN KURTULUP, yani düşünerek aklımızı kullanarak, REHBER KURANI ELİMİZDEN DÜŞÜRMEYEREK, bizleri yönetecek EHİL İNSANLARI SEÇMELİYİZ. Bunları yapamadığımız, toplumu bilinçlendirmediğimiz sürece, asla sonuç almamızda mümkün olmayacaktır. Bilinçli ve eğitimli olmayan toplumlara demokrasi her zaman bir numara büyük gelmiştir, bunu da unutmayalım. Eğer bu yönetim şeklinin üzerimize oturmasını istiyorsak, önce bilinçlenmeliyiz. Bilinçlenmekte eğitimle olur. Eğitime gereği gibi önem vermeyen toplumlar, eğitimli toplumların oyuncağı olmaktan asla kurtulamazlar. Eğitim yalnız okul bitirmekle olmaz, bedenin ve ruhun eğitimi KUR’AN DAN GEÇER. EĞER RUHUN EĞİTİMİNİ KUR’ANDAN ALMAYIP BEŞERİN KİTAPLARINDAN ALDIYSAK, İSTEDİĞİNİZ KADAR OKUL BİTİRİN, HİÇ BİR FAYDASI OLMAYACKTIR.
Dilerim Rabbimden bir gün TÜRK topluma da, yüksek eğitim seviyesine ulaşır. Bizleri aldatanların maskesini düşürmek istiyorsak, önce bizi aldattıkları bilgilerin doğruluğunu gelin Rabbim e soralım, kur’ana danışalım. Eğer ona sormayın siz anlayamazsınız diyorlarsa size, bilin ki bunu söyleyenler sizi apaçık ALLAH İLE ALDATIYORLARDIR.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
 
Sağol haluk
 
güzel paylaşım
 
sağoLasın payLaşim için teşekkürLer !
 
Geri
Üst