Bize Göre

7
EXE RANK

-тнє αLуx-

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
21 Tem 2009
Mesajlar
7,782
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Web sitesi
www.netbilgini.com
-тнє αLуx-
Bize Göre
Ahmet Haşim
Alkım Yayınevi 2006

Ahmet Haşim
1887yılında Bağdat’ta doğdu.Altı yaşında iken annesini kaybeder.1894-1895 yıllarında İstanbul’a gelir.1898’de Galatasaray Lisesi’ne başlar..Hamdullah Suphi,İzzet Melih,Abdülhak Şinasi okulda edindiği arkadaşlar arasındadır.Bu okulda edebiyat hocası olan Ahmet Hikmet Müftüoğlu,Ahmet Haşim’in iç dünyasının zenginliğini görür ve ona yardımcı olur.Farsça hocası Muallim Fevzi Efendi,Arapça hocası Zihni Efendi,dil ve imla hocası ise Tevfik Fikret’tir.Hukuk Fakültesine kaydolur.İzmir’de Bezmi Nusret Ömer Seyfettin ve Yakup Kadri gibi edebiyata ilgisi olan gençlerle arkadaşlık kurar.

Ahmet Haşim’in Edebi Kişiliği
Ahmet Haşim,ikinci Meşrutiyet döneminin önemli şair ve yazarlarındandır.Çeşitli sosyal ve siyasi çalkantıların meydana geldiği milli bir edebiyat anlayışının hakim olduğu bu dönemde Haşim,kendi ifadesiyle sanat ve düşünce sırçası ile örülü fildişi kulesinden bakar dünyaya ve sanatını bu kapalı alem üzerine kurar.Onun mizacı ve ortaya koymuş olduğu eserleri içinde, yaşadığı topluma tamamen zıttır.Yetişme tarzı ve küçük yaşta annesini kaybetmesi gibi etkenler,psikolojisinin bu yönde gelişmesine yol açmıştır.
Ahmet Haşim’in şiiri ve nesri bir bütündür.İlk dönemde yazdığı şiirlerinde dil,üslup,nazım şekli,tema ve hayal dünyası bakımından Servet-i Fünuncuların etkisi altındadır.Küçük ve önemsiz konuları ele alarak onları kalemiyle tasvir eder.
1909’da yazdığı”Şiir-i Kamer”başlıklı şiirlerinde,Dicle kıyılarında geçen çocukluğunu ve annesini anlatır.Çöller,annesiyle yaptığı gezintiler,annesinin hastalığı ve ölümü,bu şiirlerde tasvir edilir.
1909’dan itibaren yazdığı ve Göl Saatleri adını taşıyan şiirlerinde sanatının geliştiği ve kendine has bir tarzın oluştuğu görülür.Burda,Fransız şiirinin etkileri vardır.Şiirlerindeki önemsiz ve gelişigüzel konuların yerini,günün belli saatleri,kuşlar hakkındaki tasvirler alır.Serbest müstezat tarzında yazdığı şiirlerinde gerçeklikten kaçış arzusu belirgindir ve zihninde idealize ettiği hayal ülkeyi tasvir eder.
Piyale ve son şiirlerinde dil ve uslup daha sadeleşir,ifadeiöz şiiri hatırlatan bir yoğunluk kazanır.Mukaddime,Merdiven,Bir Günün Sonunda Arzu,Havuz,Karanfil ve Bülbül başlıklı şiirleri,onun olgunluk yıllarının en seçkin ürünleridir.Bu şiirlerde Haşim’in tasvir ettiği dünya oldukça daralmıştır.Bu dünyanın değişmeyen öğeleri Akşam ve grup vaktinin yarattığı kızıllıktır. Hüzün ve melal duygusu hakimdir.Şiirde anlam ve dil son derece uyumludur.
Bu şiirlerin bir başka özelliğide Divan şiirinde var olan manzumların kullanılmasıdır.Haşim bunu yaparken manzumları bozmadan yeni anlatım içinde sunmuş,modern şiire özgü tablolar oluşturmuştur.
Piyale şiirlerinde görülen bu özellikler,1933’te yazdığı üç şiirinde daha da belirgin bir hal almıştır.Bu çok şairin kullandığı aşk ve tabiat temlerine,hüzü duygusuna farklı ve değişik bir karakter vermiştir.Haşim renkleri,çeşitli ruh hallerinin ifadesi olarak kullanmıştır.

Haşim’in Nesri
Haşim’in bazı gazete ve dergilerde yazdığı yazıların bir kısmı,sevdiği batılı yazarlar veya Türk yazar ve ressamları hakkındaki yazılardır.Daha sonraları,fıkra-deneme türünde bol miktarda yazılar kaleme almıştır.Bu yazıların en önemli yönleri çarpıcı oluşları,okuyucuda kuvvetli bir etki bırakmalarıdır.
Dağınık yazılarından çok azını topladığı Bize Göre ve Grubahane-i Laklakan adlı kitapları,Haşim’in özelliklerini yansıtır.Bunlar Haşim’e”göre”dir;sohbetlerden ibarettir.Yazılarında gerçeği değil,ömür boyunca tek hakikat olarak önem verdiği güzelliği buluruz.
Seyahati çok seven Haşim,19241928 ve 1929’daki Avrupa seyahatlerinden sonra tedavi için Frankfur’agitmiş,bütün bu seyahatlerle ilgili izlenimlerini yayımlamıştır.İlk seyahatinin notları Akşam gazetesinde çıkmış,bunlardan sadace ikisini Grabahane-i Laklakan’a almıştır1928’deki seyahatinin notlarını İkdam’da yayımlandıktan sonra,bir kısmını”Bir Seyahatin Notları”adı altında Bize Göre’nin sonuna eklemiştir.1929 Temmuz unda gittiği Avrupa Seyahati’nin izlenimleri ise “Bize Göre”başlığı altında İkdam’da çıkmıştır.Çoğu milliyet gazetesinde yayımlanan Frankfurt Seyahatnamesi de,bu yazılara bir önsöz eklenerek kitap haline getirilmiştir(1933).
Haşim’in şiirleri gibi geniş yankılar uyandıran düzyazıları da estetik bakımdan değerlidir.Bize Göre kitabı yayımlanınca Ali Canip;”Genç nesil Ahmet Haşim’i tavsiye etmelidir.Çocuklarımız onda yalnız ifade güzelliği değil,orijinal ve eskimez birzevk,ince bir zeka ve emsalsiz bir realist göz bulacaktır.”der.Ahmet Hamdi Tanpınar,Haşim’in düzyazıları için şunları söyler,Haşim’in nesri,onun rüyasıyla hayat arasına atılmış bir köprüdür.Bu köprüden o,bazen inandığı kıymetlerin propagandasını yapan bir güzellik havarisi,bazen de çirkinlik ve ahmaklık dünyasına akınlar yapan müthiş bir silahşör halinde sık sık geçerdiTıpkı konuşması gibi.”
Abdülhak Şinasi Hisar,Haşim’in düzyazılarını büyük bir gayret sonucu yazdığını şu cümlelerle dile getirir:”Ahmet Haşim’in ince,zarif,nükteli,sanatlı,işlenmiş,kadife gibi yumuşak ve açılmış çiçekler gibi olgun nesrini övmek için ne söylense belki az gelir.Çoğunlukla pek zeki ve bazen de için için alaycı olan bu nesir hakikaten ne güzeldir!Ahmet Haşim bunlarla ‘Bize Göre’ hisler ve fikirler yazmıştı.Ahmet Haşim’in bunları ne emekle yazdığını bilirim.”
Gerçekten Ahmet Haşim şiirde ve nesirde dil ve üsluba büyük önem vermiş;bu dil ve üslupla şiirde kapalı ve dar bir dünya içinde zengin,ahenkli ve orijinal bir şahsiyet yaratmış,nesirde zengin teşbihlerle,ince ve şaşırtıcı buluşlarla,modern Türk nesrinin iyi örneklerini meydana getirmiştir.
Haşim,ilk bölümü oluşturan”Bize Göre”günlük gazete yazılarında alaycı,iğneleyici bir dil kullanarak hızla değişen dış dünyayı çarpıcı ifadelerle yorumlamış,”Seyahatte” başlığı altında gazetede tefrika edilen yazılarında ise “Biraz başka bir hava almaya ve dinlenmeye ihtiyacım olduğunu zannettiğim için yaptım.”dediği Paris seyahatinin izlenimlerini bir gezgin ve gözlemci edasıyla okuyucularına aktarmıştır.

Önsöz
Modern Türk edebiyatının en seçkin şairlerinden olan Ahmet Haşim,”damla şiir”olarak adlandırılabilecek saf ve yoğun şiirleri yanında deneme,fıkra ve gezi türündeki eserleriyle de okuyucu üzerinde önemli etkiler bırakmıştır.
Onun gözleri,bir manzarada sıradan insanların göremediği şeyleri görmüş;burnu,bir çiçekten başkalarının anlamadığı kokuları almıştır.Ayrıca kulakları,cansız ve sessiz sanılan şeylerden ses alıp dinlemesini bilmiştir.Bu sebepten yazdığı deneme ve gazete fıkraları o kadar çarpıcı ve etkileyici bulunmuştur ki devrinin bazı edbiyatçıları tarafından zaman zaman nesrinin şiirinden daha başarılı olduğu dile getirilmiştir.
Tanpınar’ın,”şiir dediğimiz şey için bu baştan daha güzel bir mahfaza,zeka denen kıvılcım için bu gözlerden daha mükemmel iki menfez görmedim.”diye tanımladığı AhmetHaşim kendinden sonra gelen nesil için bir yol gösterici, bir üstat olmuş;geleceğin sanat ve edebiyat tarihinde kendi adına bir halka olmuştur.
Haşim’in bu kitapta yer alan yazıları,26 Mart 1928 tarihinden itibaren İkdam gazetesinde”Bize Göre”başlığı altında yazdığı günlük kısa yazılarıyla,1928 yılındaki seyahatinin yine İkdam gazetesinde”Seyahatte” başlığı altında yayınlanan ve sonra bir kısmını “Bir Seyahatin Notları”adı altında Bize Göre’nin sonuna eklediği seyahat yazılarıdır.
Haşim ilk bölümü oluşturan”Bize Göre”başlıklı günlük gazete yazılarında alaycı,iğneleyici bir dil kullanarak hızla değişen dış dünyayı çarpıcı ifadelerle yorumlamış,”Seyahatte”başlığı altında bir hava almaya ve dinlenmeye ihtiyacım olduğunu zannettiğim için yaptım.”dediği Paris seyahatinin izlenimlerini bir gezgin ve gözlemci edasıyla okuyucularına aktarmıştır.
Biz bu çalışmada Ahmet Haşim’in bugün de sade kabul edilebilecek bir dille kaleme aldığı bu yazılarının,yeni kuşaklar tarafından daha iyi anlaşılabilmesi için,bazı kelimelerini bugünkü karşılıklarıyla değiştirmeyi uygun bulduk.
Genç kuşakların mutlaka okuması gerektiğini düşündüğümüz ve bu niyetle kısmen sadeleştirdiğimiz bu yazılarda yeni nesillerin yalnız ifade güzelliği değil,orijinal ve eskimez bir zevk,ince bir zeka ve emsalsiz bir gerçekçi göz bulacaklarını düşünüyor;onları Haşim gibi önemli bir sanatçımız ile buluşturma noktasında bu mütevazi yayıma hazırlama çalışmasının amacına iyi bir şekilde hizmet edeceğini umuyoruz. Mustafa Çiçekler


Özet

Başlangıç
Gazetecilerin okuyucunun hoşuna gitme çabasında oluşunu hiciv eden bir deneme.

Gazi
Yeni harflere dair Dolmabahçe’de yapılan bir toplantıda Atatürk’ü görmüş olduğunu anlatıyor.

Bir Teşhis
Edebiyat üzerine.

Bahar
Ölüm üzerine.

Kürk
Kürk konulu bir hiciv.

Süleyman Nazif’in Mezarı
Bir dostun anısına.

Hemen Her Sabah
Aşk üzerine.

Mecmualar
Dergilerin sıradanlığı üzerine.

At
Baharın atlara etkisi.

Erkekleşme
Bayanların çalışması üzerine.

Şehir Harici
Kırların özlemi.

Münekkit
İnsanların gayesi anlatılıyor.

Sinema
Sinemanın edebiyatın yanında ki zavallılığı.

Çingene
Kağıthane’de bahar bayramı.

Dinlenme Ve Eğlenme Günü
İstanbul’un yoruculuğu.

Bulutlar Karşısında Bir Mahavere
“-Desene!Şu çarkları suile dönen dünya,eski zaman işi değirmenden hala farklı değil!”

Kelimelerin Hayatı
“Şeytani bir alevin dokunuşuyla,taraf taraf ateş kırmızılığına boyanan modern kadın çehresi yanında,uzun sarı saçlı ve mavi gözlü’melek’şimdi xxxxx bir hizmetçi çehresinden daha fazla çekici değil.”

Dostum
Dosta sitem.

Kargalar
“Çoğumuzdan akıllı olan bu çelikten dökülmüş zeki kuşla uğraşmak için avcı tüfeği değil,mitralyöz lazım!”

Deniz Kıyısında
“Denizisevenler,rüzgar v efırtına mevsiminin gelişine kadar sahile hiç uğramamalıdırlar.”

Mükeyyifat(Keyif Verici,Sarhaoş Edici Maddeler)”Sıhhatin aşırı derecede pahalı olduğu bir asırda,ucuz bir neşeyi tesellisizlere neden fazla görmeli?”

Ay
“Ay!Ay!Yalancı ay!Zekadan harap olanları dinlendiren hayal gibi,güneşten bunalanları da teselli eden sensin!”

“Garden Bar”da Konuşan İki Adam
“-Kadın ne yapardı bilmem…Fakat boyalar olmasa bilmem ki göz nasıl boyanırdı?”

Yaz Kokusu
“Senelerden sonra yazın çehresini o gün tekrar görebildim.Yazın gizli kokusu,incir yapraklarının sert,yeşil kokusudur.”

Cazibe
“Aşık,yüz bulamayan adamdır.”


Bir Seyahatin Notları
Seyahate Çıkan Adamın Duydukları

İlk İntibadan Sonra
“Seyahat, hele deniz seyahati,ruhun bütün detlerine devedır.”

Yapraklar Ve Çiçekler İçinde Bir Şehir
Napoli

Paris Sabahı

Paris Kadını

Neşesiz Paris

Bir Akşam Sohbeti
Fütürizm,dadalar,sürrealizm tanımları.

Zevkli,hicivli,anlatımı yüksek,gazete yazıları,denemeler şeklindedir.
 
Raif Karadağ ( 28.04.1920)- (22.12.1973)
Raif KARADAĞ, 28 Nisan 1920 tarihinde Yanya�da doğdu. Babası Yanya eşrafından bankacı Süleyman Bey�dir. Annesinin adı Selime�dir. Lozan anlaşması gereğince yapılan anlaşmayla 1924 yılında Türkiye�ye gelen Süleyman Bey ailesi, İstanbul�da Pendik�e yerleşti. Ozaman henüz 4 yaşında bulunan küçük Raif, daha sonra Pendik ilkokulunu bitirdi.Sonra Kadıköy ortaokulundan mezun oldu.

Rumca, Osmanlıca ve İngilizce bilen Raif Karadağ, çocukluk ve gençlik yıllarından beri okumayı çok seven bir insan olarak tanınırdı. Onunu bu okuma aşkı, daha sonraki yıllarda yazma aşkına dönüştü. Bu aşkla Raif Karadağ, gazeteciliği kendine meslek seçti.1952 yılında günlük Yeni Büyük Doğu gazetesinde yazmaya başladı. Daha sonra Son Havadis, Tercüman ve Bizim Anadolu gazetelerinde yazmış, diğer taraftan da bazı dergilerde de çeşitli yazılarını yayınlamıştır. Bu yazılarından pek çoğunu daha sonra kitap haline getiren Raif Karadağ, gazetecilik mesleği dolayısıyla yaptığı araştırma ve çalışmalarının meyvelerinin gazete sütunlarında kaybolup gitmesini hazırladığı kitaplarla engellemiştir. Bu sayede milli kütüphanemizi, gerek sade ve akıcı Türkçesi, gerekse de araştırma değeri yönünden birçok kıymetli eserle zenginleştirmeye hizmet etmiştir.

İşte bu araştırma ve çalışmalarının semeresi olan ve günümüz açısından da bir ışık olan ve elden düşmeyen , sahasında tek kaynak olma özelliğini halen sürdüren Petrol Fırtınası, Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar gibi eserleri halen bir ışık olarak elimizden düşmemektedir.

Selver hanımla evlenen Karadağ�ın bu evlilikten iki oğlu dünyaya gelmiştir. Murat ve Ferhat.

Raif Karadağ, hem çok iyi bir insan, hem de çok iyi bir aile reisi olarak yaşadı. 22 Aralık 1973 yılında, son derece sıhhatli bir şekilde gittiği Ankara�da kaldığı otel odasında, henüz genç sayılacak bir yaşta (53 yaşında) esrarengiz bir şekilde vefat etmiş, bu haber gerek ailesini ve gerekse dostları, hayatı boyunca mefkuresine bağlı olarak yaşadığı milliyetçi çevresi büyük bir üzüntüyle sarsılmıştır.

Raif Karadağ, kendisini tanıyan ve candan seven arkadaşları arasında eski Türk illerinden kopup gelen bir rüzgar gibi hür, temiz, mert ve dürüst kişiliği ile öyle güzel kokular getirmiştir ki,bunları, bıraktığı eserleriyle de burcu burcu tüter bulursunuz. Ve bu unutulmaz eserler, onun kişiliğini ebedileştirmek için yeterlidir.



Bulut Fikret Çöloğlu

Araştırmacı kimliğiyle yaptığı, merak uyandıran yorumlar ve teşhisler. Gazeteci kimliğiyle de öneriler sunmaktan ziyade, gerçekleri açık biçimde halka sunma ızdırabı. İnce, gizli ve ağır, açık eleştiriler. Hikaye, roman tarzında akıcı, sade anlatım. Zaman zaman da cümleler, resmi evrak gibi fotoğraflıyor hayatı. Çarpıcı misallerle dolu savları, esrarengiz iddiaları bünyesinde barındırıyor. Edebi kimliğini de eserlerine yansıtan merhum yazar Raif Karadağ, belki de yazmak istediklerinin çoğunu yazamayan, ama yazdıklarıyla da toplumumuzun geniş kitlelerine hitap eden bir şahsiyet.

28 Nisan 1920�de, Yanya�da dünyaya gelen Raif Karadağ�ın babası Yanya eşrafından bankacı Süleyman Bey ve annesi de Selime Hanım�dır. Lozan Anlaşması�nın gereği olarak yapılan nüfus mübadelesiyle, 1924 yılında Türkiye�ye gelen bu aile, İstanbul�da Pendik�e yerleşir. Pendik İlkokulu�ndan sonra Kadıköy Ortaokulu�nu da bitiren Raif Karadağ, Rumca, Osmanlıca ve İngilizce bilir. Okuma aşkı yazma aşkına dönüşünce de gazeteciliği kendine meslek olarak seçer. Yeni Büyük Doğu, Son Havadis, Tercüman ve Bizim Anadolu gazetelerinde çalışmanın yanı sıra, bazı dergilerde de çeşitli yazıları yayınlanır. Bu yazılarının hemen hemen hepsini kitap haline getirip, bize okunmaya değer bir çok eser bırakır. Başlıca kitaplar: Binbir Gece Masalları, Uyvar Önünde Türk Gibi, 10 Temmuz İnkılabı ve Netayici, Şark Meselesi, Petrol Fırtınası, Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar ve Musul Raporu�dur. Kitapları bir kesim tarafından yoğun eleştirilere maruz kalır. Bir kesim tarafındansa takdire şayan bulunur. 22.12.1973�te de son derece sıhhatli iken gittiği Ankara�da, bir otel odasında , esrarengiz bir şekilde hayata gözlerini yumar. Ardında eşi Selver Hanım�dan Murat ve Ferhat adında iki çocuk bırakan Raif Karadağ�ın vefatındaki sır perdesi hala kaldırılabilmiş değildir. Kendisinin bu genç yaşta esrarengiz ölümü, bize Petrol Fırtınası kitabındaki �Irak Kralı Faysal�ın Esrarengiz Ölümü� (s.265) başlıklı yazısını hatırlatır. Çünkü kitaplarında anlattığı menfaatler dünyasında yaşanan esrarengiz ölümler gibi Kral Faysal�ın ölümü de yazarın kaderiyle büyük benzerlik taşır. Kitaplarında üstüne bastığı gerçekler belki de onu bu dosyası kapanmamış ölüme ***üren nedendir. Zaten Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar kitabında da Sultan Abdülaziz�in intihar etmediğini, cinayete kurban gittiğini açık delillerle iddia eder.

İşte yukarıda kısaca kendisini anlatmaya çalıştığımız Raif Karadağ, ülkemizde ses getiren dört kitabıyla tekrar okurlarıyla buluştu. Emre Yayınları�nın bastığı ve içerdiği konular itibariyle güncelliğini yitirmeyen bu dört eser: Şark Meselesi, Petrol Fırtınası, Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar ve Musul Raporu. Kafalarımızda beliren, zor bir çok soru işaretine, tatminkar cevaplar sunan, uzun ve yoğun emeklerin semeresi bu eserler, sanırım tartışılmaya uzun yıllar devam edecektir.



Petrol Fırtınası:

?Petrol, XX.asrın en kıymetli hammaddesi... Dünyanın en kudretli ve rakipsiz hammaddesi haline getirildikten sonra, yeryüzüne çıkarılabildiği her yerde ihtilaller, kıtaller, hükümet darbeleri birbirlerini kovalamış ve petrole sahip memleketlerin halkları hiçbir zaman rahat bir nefes alamamıştır.� Yazdıklarının hakikatin tam ifadesi olamayacağını ama hakikate en yakın olduğunu ifadeyle, anlatılanların hayal mahsulü ve mübalağalı olmadığının altını çizen yazar, 1900�lerde belirlenen petrolün istikbalini ?petrol dünyayı idare edecek kuvvettir� sözleriyle açıklıyor. Yazara göre petrol XX. asrın dillerden ve dudaklardan düşmeyen en kudretli maddesi, nice devletleri birer oyuncak, nice devletlileri de birer alet haline getiren, hiçbir şeyi tesadüflere bırakmayan, daima neticeyi kendi lehine çeviren ana unsurdur. Kendi anlatımıyla ?tarih kitaplarının şark siyaseti adını verdikleri bu mücadelenin mihrakını teşkil eden petrol nelere kadir değildi�. Kitapta tetkik edilen konu petrolün dünya siyasetine nasıl hakim olduğu, bu hakimiyet için yapılan mücadelelerdir. Bu devler mücadelesinin sonucunda devletlerin nasıl yıkıldıkları, dünya haritasının yeni baştan nasıl tanzim edildiği anlatılıyor. Yazar yaşanmış ve yaşanmakta olan mücadeleyi insafsız, merhametsiz olarak nitelendiriyor. ?harp ve sulh, hammadde kaynakları üzerinde ve bu kaynakların bulunduğu sahalar civarında cereyan eden gizli ve korkunç bir takım mücadelelerin eseridir� diyen yazar, araştırmalarını bu bölgeler üzerinde yoğunlaştırıyor. Bundan önce Deterding�in başında bulunduğu İngiliz Royal-Dutch Shell grubuyla, Rockfeller�in başında bulunduğu Amerikan Standard Oil hakkında, kuruluşlarından, gelişimlerine kadar geniş bilgi verilerek, petrol bölgelerindeki mücadeleleri ve diğer devletlerin bu yarışa katılma çabaları anlatılıyor. Bu şirketlerin Osmanlı ve sonrasında Türkiye, İran, Irak, Suudi Arabistan, Romanya, Venezüella, Kolombiya, Nikaragua, Meksika gibi ülkelerdeki faaliyetleri; Musul, Bakü petrolleri konusundaki çalışmada diğer ülkelerle (Rus, Alman, Fransız) yaşadıkları çatışmalar, yaptıkları yarışlar ve yapmacık dostluklar okura sunuluyor. Bu mücadelede gizli servislerin rolü, hükümetlerin çabaları, oynanan siyasi oyunlar ve Kurtuluş Savaşı�ndaki Yunanlılar gibi kullanılan milletler gözler önüne seriliyor. Kitaptan ülkemiz adına çıkarılabilecek en önemli sonuç ise petrolün yazarın tabiriyle 600 yıllık muhteşem imparatorluğu yıkıma ***ürmesidir.
 
Geri
Üst