Basınımıza Yansıyan şekliyle Balkan Antantı Süreci

20
EXE RANK

OttoMaNs* ;яeiz

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
20 Şub 2011
Mesajlar
32,869
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web sitesi
www.netbilgini.com
OttoMaNs* ;яeiz
ÖZET
Balkanlar, Avrupa 'nın her zaman müdahale ettiği ve çıkarları için kullandığı alan olmuştur. I. Dünya Savaşı 'ndan sonra bir barış ortamı oluşmasına rağmen, bu sonucu kabullenmeyen devletler de mevcuttu. Avrupa 'da İtalya ve Almanya, Balkanlar 'da ise Bulgaristan anti-revizyonist bir dış politika içerisine girmişlerdi. Türkiye ise kendisi için barışçı bir politikayı hem içte hem dışta benimsememiştir. Bu amaçla bütün komşuları ile barış ve dostluk antlaşmaları imzalamıştır. Balkan Antantı 'da, özellikle Türkiye 'nin girişimleri ile oluşturulmaya çalışılmıştır. Antantın oluşum süreci içerisinde Türkiye ve Bulgaristan 'ın yaklaşım ve tutumları, Türk basınına yansımaları ile ele alanmıya çalışılmıştır. Balkan devletleri arasında yoğun diplomatik ziyaretler yapılmış ve bu işin odağını da Türkiye oluşturmuştur.
Anahtar Kelimeler
Balkan Antantı, Türk Basını, Barışçı Dış Politika, Anti-Revziyonist Devletler, Diplomasi, Türkiye ve Bulgaristan.
TURKEY AND BULGARIA IN MEDIA THE PERIOD BALKANIAN PACT
ABSTRACT
Balkans have akways been very importent lands to be itervented by the european countries and also they have used the jeo-politic and historical positions of these lands for their own advantages. After the first world war although there had been a peace duration oftime , there were seme countries who didn t accep the position and condition of peace. Germany and Italy in Europea and Bulgaria in Balkans had been conducting anti-revisionist foreign affairs policies. But Turkey had been conducting peaceful policies both at home and out of home. That is why Turkey had signed peace treaties with all neighboring countries. The Balkanian pact had also been tried to be carried out with the help and attempts of Turkey.In the time duration of settling of the Balkanian pact, the manner and approaching of Turkey and Bulgaria have been tried to be searched with the reflection on Turkish media. Many close diplomat visits had beeen confirmed and occured among the Balkanian countries and Turkey had a main role in this situation.
Key Words
Balkanian Pact, Turkish Media, The Pacific Foreign Policy, Anti-Revisionist Countries, Diplomacy, Turkey and Bulgaria.
Türk Milleti 'nin Kurtuluş mücadelesi başarıyla sonuçlandıktan sonra, imza edilen Lozan Barış Antlaşmasıyla yeni Türk devleti resmen tanınmış ve kendisi için yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem, Türkiye Cumhuriyeti 'nin her alanda gelişmesi ve kalkınması hamlelerini içeren köklü değişiklikleri ve barışçı dış politikayı kapsamaktadır.
M. Kemal ,Yurtta Sulh Cihanda Sulh ” vecizesiyle Türk devletinin dış politikasının temel eksenini belirlemiştir. 1938 yılına kadar bu temel eksen üzerine dış politikamızın oturtulması için kendisi bizzat yol gösterici ve yönlendirici olmuştur.
Bütün sınır komşuları ve bölgesel devletlerle dostluk ve komşuluk ilişkilerini pekiştiren antlaşmalar bu temel dış politika hedefiyle 1923 yılı itibariyle başlamıştır.
Balkanlar Osmanlı için her zaman bir ateş çemberi olmuştur. Belki de yıkılışın ilk işaretleri iç ve dış cepheli olarak burada alınmıştır denilebilir. Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı ve son olarak Kurtuluş Savaşı sonrası bu bölge devletleriyle aramızdaki sorunlar, yapılan barış antlaşmalarıyla noktalanmıştır. Özellikle savaş sonrası bölge devletlerinin kendi aralarında dostluk ve işbirliği antlaşmalarıyla bu sağlanan barışı pekiştirmelerine inanan Türkiye, gerekli adımları atmaktan çekinmemiştir.
Bölgede yapılan antantı** bakımından, Balkan Antantı ilk değildir. I. Dünya Savaşı 'ndan sonra ilk önemli ittifak, 14 Mayıs 1920 'de Çekoslovakya- Yugoslavya arasında yapılan, 23 Nisan 1921 'de de Romanya 'nın katıldığı Küçük Antant olmuştur. Türkiye 1925 'de Bulgaristan ve Sovyetler Birliği ile, 1926 'da İran, İngiltere ve Irak ile, 1928 'de Afganistan 'la antlaşmalar imzalamıştır.
Balkan Antantı da bu amaçla bölge barışına hizmet edeceğine inanılan bir oluşumdur. Özellikle onlarca yıldır Batılı devletlerin yönlendirme ve karıştırma eylemleriyle ateş fıçısı hâline sokulan devletler ve milletler artık kendi öz iradelerinin dışındaki müdahalelerin önünü kesmek istemişlerdir. Bu işin en çok acısını çekmiş olan Türkler de, yeni kurdukları devletin bu bölgedeki temel dış politika dinamiklerini karşılıklı barış ve dostluk antlaşmalarıyla kuvvetlendirip, dış gelişmelerin önünü kesmekte ilk ve acil olan adımı atmıştır.
Balkan Antantını Doğuran Gelişmeler
I. Dünya Savaşı 'ndan sonra dünya devletleri böyle bir savaşı bir daha yaşamak istememişlerdir. Savaş sonrası hemen bir barış ortamı oluşturulmuştur. Tabii, bu barış ortamı, savaşı kazanan devletlerin kendi menfaatleri ve gelecekleri ile çok yakın ilişkili olarak düzenlenmiştir. Özellikle İngiltere ve Fransa, barışı Avrupa 'da kendileri için tehlikeli bir güç olarak algıladıkları Almanya 'yı tamamen yok edici, Osmanlı Devleti 'nin topraklarını parçalayarak egemenlik haklarını alacak bir şekilde oluşturmuşlardır.
Almanya, Osmanlı Devleti, Avusturya #8211; Macaristan ve Bulgaristan bu barış ort*****n postalları altında ezilmişlerdir. Başta Avrupa devletleri olmak üzere, hemen hemen her devlet sağlanan bu barış ort*****n korunmasını istemiştir. Bu durumun sağlanmasının ancak ortak güvenlik şemsiyesi ile olacağı inancıyla Milletler Cemiyeti 'ni kurmuşlardır. Böylece barışın bölgesel örgütlenmelerle oluşacağı kanaati yaygınlaşmıştır.1
Fakat I. Dünya Savaşı 'ndan sonra sağlanan bu barış ortamından veya düzeninden bazı devletler memnun olmamıştır. Bu devletler; Almanya, İtalya, Balkanlarda ise Bulgaristan 'dır.
Bilhassa Almanya 'nın Versailles 'den kurtulma çabaları, Adolf Hitler gibi bir diktatörün devlet başkanlığı, İtalya 'da Benito Mussolini 'nin iktidar oluşuyla yeni bir süreç başlamıştır. İki diktatör veya faşist lider, Doğu Avrupa merkezli hatta balkanlar ağırlıklı revizyonist bir dış politikayı kendilerine temel almışlardır. Bu arada, başlayan 1929 ekonomik krizi dünya devletlerini, özellikle de ekonomisi tarıma dayalı olan devletleri olduğundan daha fazla etkilemiştir. 1929 krizi sadece ekonomik değil politik sonuçları da beraberinde getirmiştir. Balkanlarda yayılma amacı olan İtalya bu ekonomik krizi fırsat bilerek bu amacını gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu arada Mussolini 'nin dünya düzenini sadece, İtalya, Almanya, İngiltere ve Fransa 'nın sağlayacağını söylemesi, Türkiye kadar Balkan ülkelerini de oldukça rahatsız etmiş ve bu açıklamaya karşı çıkılmıştır.2
I. Dünya Savaşı 'ndan sonra Türkiye dışındaki Balkan Devletleri bazı iç ve dış sorunlar yaşamıştır. Bu dış sorunların kaynağını revizyonist Bulgaristan ve anti-revizyonist Balkan Devletleri arasındaki çatışmalar, iç sorunlar, güç mücadeleleri, diktatörlükler ve ekonomik yetersizlikler oluşturmuştur. Bilhassa revizyonist İtalya ve onun tesirinde kalan Bulgaristan 'a karşı diğer ülkeler birlik oluşturma zorunda kalmıştır.3 Bu savaşın sonunda Avusturya- Macaristan 'ın parçalanmasıyla; Avusturya, Macaristan, Çekoslovakya, Yugoslavya ve Romanya olmak üzere beş yeni devlet ortaya çıkmıştır. Bu beş devletle beraber Yunanistan ve Bulgaristan iki savaş arasında birçok iç ve dış sorunlarla, politikalarla hatta büyük devletlerin çıkar çatışma alanları olma gibi bir durumla karşı karşıya kalmışlardır.
I. Dünya Savaşı 'nın sonucundan bazı devletler oldukça kârlı çıkmış, birçok devlet ise toprak kaybından tutun prestij kaybına kadar çok şey kaybetmiştir. Bu durum devletlerin dış politikalarında, mevcut durumdan kurtulma veya mevcut durumu koruma şeklinde kendini ortaya koymuştur. Bu şekilde baktığımızda Balkan Devletleri, revizyonist olarak Macaristan, Avusturya ve Bulgaristan; anti-revizyonist olarak Yunanistan, Yugoslavya, Romanya, Çekoslovakya şeklinde gruplaşmışlardır.4
Türkiye ile Bulgaristan 'ın bu gelişmeler karşısındaki durumunu belirleyecek olursak, iki devlet arasında dostluğun ve iyi komşuluk ilişkilerinin hakim olduğunu söyleyebiliriz. Bu iyi komşuluğa rağmen Bulgaristan, Trakya üzerindeki iddialarından vazgeçmemiş; hatta Trakya Komitesi bile kurmuştur. Türkiye ise kendisi için dünya barışını temel ilke edinirken, bölgesel barışın ve dostluk antlaşmalarının yapılmasının bu amaç için önemli adımlar olacağı kanaatini taşımıştır.
Türkiye için bölgesel barış birliğinin oluşmasındaki ilk adımı Balkan Birliği oluşturmuştur. Çünkü bu bölge, Avrupa 'nın her zaman kendi emelleri için kolayca kullandığı ve hareketlendirdiği bir özellik taşımaktadır. Zaten I. Dünya Harbi 'nden sonra başat olarak Almanya ve İtalya 'nın tutumu, Türkiye 'nin bu bölgede birlik oluşturma girişimlerini hızlandırmıştır. Bu girişimlerde hiç bir ülke ayırt edilmezken, Bulgaristan 'ın kendisi için tayin ettiği revizyonist dış politika, bir çelişki veya hedefe ulaşmada ortamın zorlaşmasını doğurmuştur.
 
Geri
Üst