Babalarla İlgili Şiirler (:

15
EXE RANK

-AUXERRE. `

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
1 Ara 2009
Mesajlar
15,286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
-AUXERRE. `



arkadaslar;
bundan sonra BABA ilgili şiirlerımızı bu sabıt topıcte hep beraber toplayacagız...

yardım ve paylasımlarınız ıcın tesekkur ederım...


saygılarımla
bolum modu
RuYa_GuZeLi




Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a
Bi helallaşmak ister elbet , diğ'mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.


Can Yücel
 
Babadan Oğula

Eve dönmez bir akşam;
Ve gün yüzlü çocuğu,
Sorar: Nerede babam?

Bakarlar, oldu, bitti;
Gelir, derler çocuğa,
Baban attaya gitti.

Uzar gider bu atta;
Ve neler neler olmaz
Ve kimbilir ve hatta;

Bir mahşer gerisinde;
Babası döner bir gün,
Oğlunun derisinde...


Necip Fazıl Kısakürek
 
Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?




Sizin hic babaniz öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yikadilar aldilar ***urduler
Babamdan ummazdim bunu kör oldum
Siz hic hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanin biri söndü
Gozumun biri söndü kör oldum
Tepede bir gokyuzu vardi yuvarlak
Soylelemesine maviydi kör oldum
Taslara gelince hamam taslarina
Taslar piril pirildi ayna gibiydi
Taslarda yuzumun yarisini gordum
Bir sey gibiydi bir sey gibi kotu
Yuzumden ummazdim bunu kör oldum
Siz hic sabunluyken agladiniz mi?



Cemal SÜREYA
 
Ah Babam Ah

Kınamayın, böyle garip garip baktığıma
Ne edeyim yine babam geliverdi aklıma
Yitirdim babamı, kalakaldım tek başıma
Halâ babamı arıyorum bakmayın yaşıma

Öldüğümde, onun yanına koyun naaşımı
Sakın ola silmeyiniz hicranlı gözyaşlarımı
Muhtemel ona mukabil görürüm babamı
Yaşasaydı, verirdim uğrunda tatlı canımı

Ah garip babam ah sen zorlukların adamı
Sen gidince, akbabalar yağma etti obamı
Hiç unutmadım unutamam ki ben babamı
Yaş kemale erse de çırayla ararım babamı

Belleğimin ilk satırına yazdım onun ismini
Hiç unutamadım, unutamam onun cismini
Korkmasın asla lekeletmem ben onun adını
Olsaydı hayatta verirdim ona kanımı/canımı

İstanbul - 18.01.2003-18:01

Bayram Tunca
 
Baba

yalnızlığımdır hep bıçakların kestiği
akşam çayında galetalarla yenen
koyu atlar ***ürür terkisinde
ne kadar kaçkın varsa evden
uykumdur sokaklarda sürünür
ya da düşer bir kadının elinden

yorgunluğumdur daha çok aşk
gelip gider o şehrin gemilerinden
esmerdir akşamlarda babam
çok esmer güler resimlerden
o kadar yakın bilmediğim
ölüme çok uzak günlerinden

ellerimdir dalgınlığında hep
hep bardaklarda, sular dururken
sürahilerde - akşam vakitleri
akşam çayına gelmiyen
bir baba, aydınlıksız odalarda
çok esmer güler resimlerinden.


Ali Püsküllüoğlu
 
Baba Hasreti

Adınla, şanınla, sen bir ekoldün
Giyimin kuşamınla bir dekordun
Senin varlığın bana güven verirdi
Senin nasihatin bana ümit verirdi

Bayram, senin gibi olmayı özenirdi
Tüm mimik hareketini taklit ederdi
Seninle hayatı yaşamak ne güzeldi
Seninle yaşamak, her şeye bedeldi

İlk ata binme zevkimi seninle tattım
İlk korkumu, senin himayende attım
Bütün ilklerimi senin sayende tattım
Seni kaderle kaybettim kara bahtım

Gözüm simana, gönlüm sevgine hasret
Kolum koluna, kulağım o sesine hasret
Bütün benliğim, senin benliğine hasret
Yetim şair Bayram babasına çok hasret

Senin hasretin, bana çok mu çok koydu
Senden ayrılalı, sayısız aylar, yıllar oldu
Görenler benden ziyade, hep seni sordu
Ama senin ölümünü anlatmak çok zordu

Çünkü inanmak istemiyordu dostların
Atıcılığın ve de efeliğinle ün yapmıştın
Hep anlatırlar bir atışla 9 kuş vurduğunu
Sadakatinle gönüllerdeki taht kurduğunu

Sensiz geçen günlerim ay, aylarım yıl oldu
Gittiğinden beri, en yakınımız bile, el oldu
Bıraktığın o üç çiçeğe de kırağı vurup soldu
Bıraktığın servete, yağmacılar hep el koydu

Senin hasretin sanki içimde yanan bir kordu
Senin hasretin ve hayatın o acıları çok zordu
Şair Bayram, "gelse de vuslat, bitse bu hasret"
Yoksa, daha ölmeden bitirecek beni bu hasret

İstanbul - 02.02.2001 15:00

Bayram Tunca
 


Babam

Mavi çakımlı tramway
Dubaları oynuyor
Galata Köprüsü’nün

Dar-ül-fünun talebesi
Mustafa Raşit
Halep’ten gelmiş
Idadi mezunu
Geçememiş köprüden
Parali o zaman

Banco Commerciale d’Italiana
Pera Palas
Beyoğlu Maksim
Sanoda Müzeyyen Senar
"Ferayi’dir kızın Adı..."

Ulufe aldım
Fukara Cemiyetine
Padişahım çok yaşa

Redin***um yastık
Yatağım tahta
Rehberlik ediyordum
İranlı softalara

"Ümmidi Afil"
İlk romanım
Muharrir idim

Averoff Samsun’da
Bombardıman
Gazhane yanıyor
Bin üç yüz otuz sekiz
Tarih düşürmüştüm
Kırkın çıkmamıştı daha

Tüttür tüttür zararı yok
Mis kokulu duman
Serkldoryan

Kaldır başını bak
Ankara Kalesi’ne
Beni kodun gittin
Elâ gözlü babam


Vüs'at O. Bener
 
BABA

Köhne, tuzlu bir yaşamdan yazıyorum,
Merhaba diye başlamak istiyorum...
Gecenin berrak dökülüşü aklıma geliyor,
Usulca yanağıma kondurduğun busen
...ve yastığımın altına sıkıştırdığın gofret
Sonra, sonra annemden gizli bıraktığın harçlıklar...

Paylaşmanın buharı kızarmış bir tavukta,
Yeni fırından çıkmış birkaç pidede esiyor
...ve “Hadi oğlum kalk” diyen sesin
Kulaklarımda çınlıyor baba...
Yüreğimde yankılanıyor,
“Sizsiz boğazımdan geçmez” deyişin...

Elin midende, göğsün direksiyonda,
Bir gece yarısı mide kanaman
...ve bir sabaha karşı kaza haberin
Kulaklarımda çınlıyor
...ve ben daha beş yaşındayım baba
Yürek, kaşındaki derin izlerde boğuluyor...

Uzaklardan, ağların çekildiği derin mavilerden yazıyorum,
Pul pul hatıralar takılıyor gözlerime
Enginlerde kayboluyorum baba...
Şavkı vururken ayın, gecenin esrarına bir beyazlık düşüyor
Sen geliyorsun yüreğimin baş ucuna
...ve hiç gitmiyorsun baba...

Tuhaf, çok isterdin de, bir şiir yazamazdım sana,
Elim varmazdı kağıda, kaleme
Boğazıma bir şeyler sarılırdı,
Karabasanlar çökerdi yüreğime
Durur kalırdım taş gibi, kaskatı
Sonra, sonra içimden geçirirdim,
Bir gün, elbet bir gün yazarım diye...

Demek, gecenin dehlizlerinden ağlar çekilirken,
Ben deli divane sana susarken ,
Düşerken yıldızlar pul pul ellerime,
İçimde derin sancıları çekerken
...ve sen, hudutsuz özleminle, gönlüme çökerken
Bu gece sana yazacakmışım baba...

Bir bisiklet için kurduğum hayallerde
Hep sen suçluydun çocuk yüreğimde...
Nerden bilebilirdim, yokluk mertliği bozar baba,
Yoksa hangi baba istemez?.. bir çocuğa
Gökkuşağına çengel atıp, bir sal yapıp kaydırmayı...

Yıllar geçiyor baba, yaşlılık saçlarına düşüyor,
Derin izler yüzüne, dökülen dişlerine
Kalbine vuruyor ve dizlerine yıllar...
Ömrün en orta yerindeyim baba,
Yıllar önce sen gibi, bir bisikletin yükü sırtımda,
Nerden bilebilirdim?.. yokluk adamlığı bozar baba...

“Yara en çok kanarken yakışırmış adama” diyorlar,
İçim almıyor tükenişleri, gidişleri
Burada olsaydın şimdi, anlatırdım
“Bir kıza sevdalandım” derdim,
Ellerim yine çok üşüyor baba,
Martılar neden böyle siyah baba?..

Canım sıkılıyor, zırhlı birliklere teslim ettiğin gün,
“Yak bir sigara”, deyişin kulaklarımda ağrıyor,
Sen nasıl bir adamdın baba?..
Yüreğin ne kadar engin,
Baba yüreğim kanıyor,
Duman duman hasret tütüyor her yanım baba...

Şimdi düşsem şu dalgalara boğulur muyum?..
Yine tutar çıkartır mısın baba?..
Yoksa duymaz mısın sessiz çığlıklarımı tuzlu sularda?..
Martılar siyah baba, martılar siyah
Çığlıkları gecenin ahengini boğuyor baba
Baba, baba korkuyorum, tuzlu bir yaşamın arasında,
Martılar siyah baba, martılar siyah…
 
Benim Babam
.
Bu adam benim babam
Sekiz köse kasketiyle
Omuzunda sekosuyla hey!
Cebinde yok parasi
Bafra'dir cigarasi
Yüregindedir yarasi
Alti çocuk büyütmüs
Bir isçi maasiyla
Bu adam benim babam hey!

Aglama benim babam
Aglama naçar babam
Kara gün geçer babam hey!
Bir kapiyi kapayan
Gene açar babam
Aglama benim babam hey!
Aglama mazlum babam
Aglama naçar babam
Kara gün geçer babam hey!
Bir kapiyi kapayan
Gene açar babam
Allah büyük babam hey!

Bu adam benim babam
Derdi daglardan büyük
Çaresiz (biçare) , beli bükük hey!
Bir gün olsun gülmemis
Rahat nedir bilmemis
Gözyasini silmemis
Bir lokma ekmek için
Kimseye egilmemis
Bu adam benim babam hey!

Benim babam mert adamdi
Mangal gibi yüregi
Yufka gibi kalbi vardi
Hayatim boyunca o'na özendim
Fedakardi
Bir dikili agaci olmadi belki
Ama kendisi
Onuruyla yasayan koskoca bir çinardi
Üstümdeki kol kanat
Sirtimi yasladigim dag gibiydi
Ben babamin ogluyum
Tepeden tirnaga Anadolu'yum...
.
Fatih Kisaparmak
 
BABAM

Babam, uykunu böleceğim, ama seninle konuşmak istiyorum
Uyan baba, uyan! Bak, sana neler anlatacağım
Başucuna gelip, sana böyle haykırdığımda gözlerini açıyorsun
Biliyorum
Beni dinliyor, belki de bana bir şeyler fısıldıyorsun,
Biliyorum
Ama gücüm, ne toprağı yenip gözlerine ulaşmaya yetiyor,
Ne de fısıltılarını işitebiliyorum
Yine öğrettiğin gibi hissedebiliyorum
Yarın 18 şubat,
Sen gideli 6 sene oldu
Bana “elveda” demeden ilk gidişin
Bizleri öpmeden kapıdan ilk çıkışın
Gelirken alayım; bir şey lazım mı diye sormayı ilk unutuşun
Kravatını bile takmamıştın bu sefer,
Nereye gittin ki, bu kadar önemsizleşti alışkanlıkların?
Soğuk mu baba oralar?
Güneş bir nebze olsun dokunur mu gözlerine?
Of....of.... gözlerin beni çıldırtıyor.
En uzun, en anlamlı nutukları gözlerinden okudum hep.
Hala, evimizin duvarında bana neler anlatıyor neler...
Bir sen daha vardı gözlerinde senden öte
Bari biriniz kaldınız benimle çok şükür
Altı yıldır damarlarımda kaç tur attın kim bilir?
Sen damarlarımda dolaşıyorsun
İkimiz bunu biliyoruz ya, bu da yeter
Babam, buraları hiç merak etme
Tanrının, toprağın altındaki loşundan daha karanlık bu dünya
Bizim evde bir ben kaldım,
İki delikanlı da üniversiteyi bu yıl bitiriyorlar
Nasıl asiller, nasıl senin oğlun olduklarını anlatıyorlar
Her attıkları adımda, bilemezsin
Yarın üçümüzde geleceğiz başucuna
Bir de, sakın telaşlanma, bu üç kardeş hep el ele ve tek yumruk
Ne güzel dostların var babam,
Sana her geldiğimde, kimin koyduğunu bilmediğim çiçekler
Buluyorum küçük bahçende
Bizi arayıp soruyorlar, birileriyle tanıştırırken,
“Yeğenim” diye hitap ediyorlar “Sadığımın kızı”,
Seni anlatıyorlar sonra
“Tam bir Ankara delikanlısıydı” diyorlar. Övüyorlar, övüyorlar
Yine söylüyorum “Sen sağken de badem gözlüydün babam”
Yüksek dağlardaki uzak ağaç görüntülerine,
Bulutların karmaşasına
Dalgalara, yakamozlara, guruplara
Gece uzaklardan gelirken
Yol kenarlarındaki çalıların garip şekillenişlerine,
Minicik bir hareket eder mi diye duvardaki resmine,
Uyumak üzereyken gelen tıkırtıyla irkilip
Evin dört köşesine bakıyorum hep
Karşıma çıkarsın diye.
Lanet olsun, yoksun!
Bir gece rüyama gir baba, kucakla beni,ıslak ıslak bir öp be!
Çok özledim, çok özledim anlıyor musun?
Çok özledim.


SERDAR ERKUL
 
Kızından Babasına...,


Ben sana baba dedim;
Gidenler gelmez diye,
El kıymet bilmez diye,
Babalar ölmez diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Yüz sensiz gülmez diye,
Ufkumu delmez diye,
Yâr yaşım silmez diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Baba cevher, öz diye,
Hasret ateş, köz diye,
Benliğimi ez diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Kıymet bulur söz diye,
Sana yollar düz diye,
Sensiz bahar güz diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Kavuşuruz tez diye,
Asılmasın yüz diye,
Düşlerimde gez diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Sensiz ömür az diye,
Sana çıkar iz diye,
Her derdimi sez diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Dost beni almaz diye,
Öz felah bulmaz diye,
Sensiz yurt olmaz diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Yiğitler yılmaz diye,
Göz yolda kalmaz diye,
Hakikat solmaz diye,
Ben sana baba dedim...!




Zülfikar Yapar Kaleli
 
BABAM ÖLMESİN

Ağıtlar duymak istemiyorum
Ağlayan anamı kardeşlerimi
Toprağa vermek istemiyorum seni
Çürütemem göz göre göre o bedenini
Ardından yalnız kalamam
Sensiz yıkılır yok olurum ben
Ne olur Allah'ım babam ölmesin
Sen olmadan kime derim derdimi
Yüreğimdeki acıyı
Kime sığınırım senden sonra
Kime derim baba ocağı
Ne olur Allah'ım babam ölmesin
Bilirim silinmez kaderim
Öleceğiz ne bugün yarına değin
Zamanı erken verme ölüme bedenin
Kırma yıkma gönül direğim
Ne olur Allah'ım babam ölmesin.
 
Baba! ...


Sen gittin gideli ruhum tarûmar
İnsanlar cihandan acep ne umar?
Terk edilen için ömür bir kumar

O gün bugün günler geçmiyor baba!
Bahçemdeki güller açmıyor baba!

Bir gönülün merkezine har düştü
Yaz ortası yüreğime kar düştü
Hayalimde yüceleşen yâr düştü

Hüzün bedenimden göçmüyor baba!
Bahçemdeki güller açmıyor baba!

Hasret kaldık, aylar geçti sesine
Bülbüller ram olur gül nefesine
Ruhun veda etti ten kafesine

Beden Azrail’den kaçmıyor baba!
Bahçemdeki güller açmıyor baba!

Rengârenk bahardın,ağır kış oldun
Gerçek idin,şimdi bize düş oldun
Gözden akan bir damlacık yaş oldun

Göğümdeki kuşlar uçmuyor baba!
Bahçemdeki güller açmıyor baba!

Cennette saraylar,cehennemde nar
Kimine ağır kış,kimine bahar
Vuslat ötelerde,bize hasret var

Ömür bize ışık saçmıyor baba!
Bahçemdeki güller açmıyor baba!

Bu âleme dair tükendi sözler
Perdeler inince kapandı gözler
Güneşim battı,karardı gündüzler

Huzur,talih bizi seçmiyor baba!
Bahçemdeki güller açmıyor baba!

Rızamızla teslim olduk kadere
Ölüm bizi ***ürmesin kedere
Bu filmi seyrettik bilmem kaç kere

Kul arzuyla zehir içmiyor baba!
Bahçemdeki güller açmıyor baba!
 
Babama


Tülleniyor eski günlerin beynimde çağlar
O ne kahraman hoşgörüydu sendeki baba

Rüyamdaydı Micingirt, dağları sanki ağlar
Nerde artık nerde o günler o rüya baba

Değirmen yetim,heybetarla kör görmez sensiz
Ne artık Hacı Hedis nede Semih var baba

Ya uğurlayan dostlar, seni soramaz cansız
Bayram yine gözler buğulu sılaya baba

Çaresizlik bendeki,sevdalardır başlayan
İyiki varsın eski toprak,şükrettim baba

Sensin bana vakarlı adamlığı aşlayan
Kuran'lı ses imanlı nefes zikrettin baba

İşte burdasın varsın seviçten ne yapayım
Uzat elini uzat tekrar öpeyim baba

Uzat elini uzat,nur elini öpeyim
Her gün babalar günü,kıtmır olayım baba
 
Babalar için

Baba gibi can bulunmaz
Ağzımızda dildir baba
Temelsiz yuva kurulmaz
Sağlam temel beldir baba

Annem her gün ismin söyler
Gölgesinde gönül eyler
Başsız olmaz şehir köyler
Baş kentimiz ildir baba

Başımızda baş tacımız
Derde derman ilacımız
Meyveli bağ ağacımız
Bahçemizde güldür baba

Mutlu günde bayramımız
Onsuz olmaz ayranımız
Bereketli hep soframız
Çiçek arı baldır baba

Kördüğümü elsiz çözer
Gönlümüzde gizli gezer
Kalem gibi yazı yazar
Sevdamıza çöldür baba

Deryamıza gemi olur
Her limana uğrar durur
Önde gider yolu bulur
Kaptanımız mildir baba

Dertler üst üstte dizilir
Gam keder ile ezilir
Tuncay’a bakar üzülür
Açan kanat koldur baba
 
Baba...

Çalış,didin helal kazan,
Faiz haram derdin baba,
Ağır olur yoksa cezan,
Çekmez bu yükü araba.

Ben çalıştım karnım doydu,
Onlar ne var,ne yok soydu,
Adımızı ahmak koydu,
Biri oldu iki,baba.

Borsa,faiz menkul değer,
Akıllıymış bunlar meğer,
Tefe de yükselen değer,
Herkes olmuş tilki, baba.

Bir koydular üç aldılar,
Zevki sefa ya daldılar,
Hepsi yerinde kaldılar,
Biz sürüldük çünkü, baba.

Bu serzeniş sitem vari,
Nasıl söylesem ki yani,
Bilirim bu dünya fani,
Yolundayım bil ki,baba.

Meftunizade dilinden,
Tutarlar belki elinden,
Geç Sırat-ı Müstakimden,
Mülk Allah’ın mülkü,baba.
 
Babama...


Babam benim
Yüreğini özlüyor yüreğim
Senden uzaktayım ya
Daha bir zor geçiyor günlerim
her gece dua ediyorum sana ve anneme...
Planlar yapıyorum geleceğe
Lütfen baba
hiçbir zaman beni bırakıp gitme
Hatırlar mısın?
Üşüyünce sokardım minicik ellerimi
Sıcacık koynuna
O zaman evimiz iki oda, bir soba..
Sen getirdin beni bu günlere
Ne bir dayak yedim ne de bir fiske
Ellerini hep sevmek için uzattın bana
Sen her şeyimsin bu yalancı dünyada
Ve unutmuyorum sözünü baba
Merak etme
gözüm hep arkada!..

Bircan Bulut
 
Kızından Babasına...

Ben sana baba dedim;
Gidenler gelmez diye,
El kıymet bilmez diye,
Babalar ölmez diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Yüz sensiz gülmez diye,
Ufkumu delmez diye,
Yâr yaşım silmez diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Baba cevher, öz diye,
Hasret ateş, köz diye,
Benliğimi ez diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Kıymet bulur söz diye,
Sana yollar düz diye,
Sensiz bahar güz diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Kavuşuruz tez diye,
Asılmasın yüz diye,
Düşlerimde gez diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Sensiz ömür az diye,
Sana çıkar iz diye,
Her derdimi sez diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Dost beni almaz diye,
Öz felah bulmaz diye,
Sensiz yurt olmaz diye,
Ben sana baba dedim!

Ben sana baba dedim;
Yiğitler yılmaz diye,
Göz yolda kalmaz diye,
Hakikat solmaz diye,
Ben sana baba dedim!
 
Uyan Baba

Hadi uyan baba...
Sabah olmadan çık balığa
Oltan hasret kaldı sana
Çaparin paslanacak dura dura
Hem tam balığa çıkılacak hava
Hadi uyan baba!

Hadi uyan baba...
Tıraş takımların banyoda
Aynanın önünde durmakta
Hepsi bıraktığın yerde
Uzamıştır sakalların tıraş olsana
Hadi uyan baba!

Hadi uyan baba...
Bak palton eskidi dolapta
Güz geldi geçti,kış kapıda
Paltonu giy baba,hastalanma
Bu soğuk havada,ayazda
Hadi uyan baba!

Hadi baba uyansana...
Uyansana baba!
Üzerinde yeşiller var
Sen yeşili sevmezsin ki baba
Baba?
Sıkılırsın orada
O daracık dört duvar arasında
Baba hadi uyansana
Uyan baba uyansana
Uyansana...
 
Masal



Baba bana bir masal anlat
İçinde silahlar olmasın.
Baba bana bir masal anlat
İçinde kimse ölmesin.


Padişahın kızı hasta olmasın
Olmasın uzak diyarlarda canavarlar
Sevenler kavuşsun
Aşmak gerekmesin kaf dağlarını


Baba düştüm tökezledim bu yolda
Tut baba kaldır beni,
Baba canım yanıyor...
Baba merak ettim neden taşlarlar meyve veren ağacı.


Baba şu gökyüzündeki güzel kuşa bak
Niye pat diye düştü.
Yoksa onlarda uçaklar gibi motoru bozulunca düşüyorlar mı.
Baba ev ne avcı ne?
Baba av mı olmalıyım avcı mı?
Baba canım yanıyor,
Neden elde silahlar can almaya cıkar insanlar...


Baba niye sustun?
Tamam baba masal anlatma.
Baba bana hayallerini anlat
Nasıl bir dünya istediğini
Baba anlat...
Bana nasıl bir dünya bıraktığını...
Baba bana masalda olsa güzellikleri anlat..

Sadık Kılıçarslan
 
Geri
Üst