11
EXE RANK
~TiM[e]-oVeR~
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 2 Kas 2008
- Mesajlar
- 11,101
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Web sitesi
- www.google.com
(Kıpçaklar, Orta Avrupa’daki kendi batı topraklarını Alman (Türkçe “uzak”, “en uzaktaki”) olarak isimlendirdiler. Bu topraklar, gerçekten Altay’dan çok ötelerde bulunuyordu. (Bugün, Germanya’ya sâdece Türkler Almanya diyorlar.)
“Alpler” sözünün “alp” (Türkçe “kahraman”, “gâlip”) kökünden gelmiş olması mümkündür.)
Devâsâ Deşt-i Kıpçak, Kuşan hanlığı gibi, parçalanıp dağıldı. Avstrazya, Alemanya, Bavyera, Burgundiya, Bohemya ... pek çok yeni Türk devleti, Avrupa’da o sırada ortaya çıktı. (Asya’dakiler bunlardan daha az değildi.) Kanayan Deşt-i Kıpçak toprağı üzerinde şimdi parçalar bulunuyordu.
Bâzı Türk toprakları, kendilerini krallık olarak isimlendirdiler; oralarda Roma kânunları geçerli oldu. Meselâ, Batı-***ları krallığı. Kağanlık olan ülkelerde, eskisi gibi, Doğu kültürü hâkim oldu... Kağanlıklarda kağanlar hüküm sürdüler. Onları hanlardan seçiyorlardı.
Bugüne kadar gelen bilgilere göre, seçimler şöyle yapılırdı: Türkler, hükümdar namzedini beyaz bir halı üzerine oturtur, sonra bir tapınağın veya kutsal bir yerin etrâfını dolaştırırlardı. (Güneş şeklinde bir dâire üzerinde dokuz kere dolaştırırlardı.) Sonra, seçilmiş olanın boynuna ip atarlar ve boğarlardı. O, şuurunu kaybetmek üzere iken, kendisine şunu sorarlardı: “Kaç yıl kağan olabileceksin?” Ne kadar söylerse, o kadar olurdu.
Seçimler, kitlevî yağma ile sona ererdi. Kağanın malını yağmalarlardı. Tören, “Han Talay” (Han Yağması) olarak isimlendirilirdi. Bunun derin bir mânâsı vardı. Böylece, yöneticiye, bundan sonra kendisinin, halkın bakımında olduğunu gösteriyorlardı. (“Han Talay” töreninin, Avrupa’da uzun süre unutulmaması; orta-çağda, meselâ, her yeni Roma papası seçiminden sonra, Batı kiliselerinin mutfaklarının yağmalanması ilgi çekicidir.)
Bâzan kağan seçimleri başka türlü geçerdi. Hanlar, toprak üzerinde çizilmiş dâirenin içine, sivri uç üzerine düşmesi için, kutsal âsâyı havaya atarlardı., Bunu başarana, Tengri yardım etti sayılıyordu.
... V. yüzyıl sonunda Avstrazya kağanlığının hükümdârını seçtiler. Bu kağanlık, Orta Avrupa’da yeni bir Türk devleti idi. O, Altay’ın en batısındaki toprakları –bugünkü Fransa’yı, Lüksemburg’u, Belçika’yı, İsviçre’yi, İtalya’nın bir kısmını ve Güney Almanya’yı, Avusturya’yı– kaplamaktaydı. Burada Türkler yaşadılar.
Sonra Avar kağanlığı ortaya çıktı; bu kağanlık, Avstrazya’dan daha geç ortaya çıktı ve onun doğusunda yer aldı. Orada, bugünkü Çek, Macaristan, Polonya, Litvanya, Letonya, Almanya’nın bir kısmı, Hırvatistan bulunuyor. Burada, Avrupa’ya Büyük kavimler göçünün getirdiği Türkler yaşadılar.
Ukrayna kağanlığı, hemen hemen bugünkü topraklarının tamâmını ve Orta Rusya’nın bir kısmını –Moskova ırmağına kadar– kaplamaktaydı.
Ukrayna’dan güneye doğru Büyük Bulgaristan kağanlığı kuruldu. O, Karadeniz sâhillerini büyük bir kavisle kuşatıyor ve bugünkü Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya topraklarını, Güney Rusya’nın bir kısmını ve Ukrayna topraklarını içine alıyordu. Bu toprakları da Altay’dan gelmiş olan Türkler iskân etmişlerdi.
Bütün Kafkasya ve Don steplerinin tamâmı, Hazar krallığına dâhildi.
İdil boyundaki topraklar, basitçe, Bulgar kağanlığı diye isimlendirildi.
Altay bozkırlarına (Yayık’tan Baykal’a kadar), tek kelime ile, Sibir dediler.
Kuzeyde, tek yıldız olarak –Türklerin en doğudaki, en özgün ülkesi– Saha parlıyordu.
Yine de, her yeni ülkenin sembolü –Attila zamânındaki gibi– atlı, bayrak ve eş-kenar haç idi. İnsanlar, eskisi gibi, Tengri’ye duâ ettiler. Başlarının üzerinde, Sonsuz Mâvi Gök bulunuyordu.
Avrupa’nın geriye kalan kısmı, tablolar üzerinde kurbanlık kuzu, yâni koyun olarak tasvir edilen, çarmıha gerilmiş Hristo’ya duâ etti.
Bu, uzun bir süre, Avrupa’da Türklere âit ve âit olmayan toprakların en mühim farkları olarak kaldı. Türklerin ve Türk olmayanların kültürlerinin.
Murad Adji
"Kıpçaklar" Kitabından
“Alpler” sözünün “alp” (Türkçe “kahraman”, “gâlip”) kökünden gelmiş olması mümkündür.)
Devâsâ Deşt-i Kıpçak, Kuşan hanlığı gibi, parçalanıp dağıldı. Avstrazya, Alemanya, Bavyera, Burgundiya, Bohemya ... pek çok yeni Türk devleti, Avrupa’da o sırada ortaya çıktı. (Asya’dakiler bunlardan daha az değildi.) Kanayan Deşt-i Kıpçak toprağı üzerinde şimdi parçalar bulunuyordu.
Bâzı Türk toprakları, kendilerini krallık olarak isimlendirdiler; oralarda Roma kânunları geçerli oldu. Meselâ, Batı-***ları krallığı. Kağanlık olan ülkelerde, eskisi gibi, Doğu kültürü hâkim oldu... Kağanlıklarda kağanlar hüküm sürdüler. Onları hanlardan seçiyorlardı.
Bugüne kadar gelen bilgilere göre, seçimler şöyle yapılırdı: Türkler, hükümdar namzedini beyaz bir halı üzerine oturtur, sonra bir tapınağın veya kutsal bir yerin etrâfını dolaştırırlardı. (Güneş şeklinde bir dâire üzerinde dokuz kere dolaştırırlardı.) Sonra, seçilmiş olanın boynuna ip atarlar ve boğarlardı. O, şuurunu kaybetmek üzere iken, kendisine şunu sorarlardı: “Kaç yıl kağan olabileceksin?” Ne kadar söylerse, o kadar olurdu.
Seçimler, kitlevî yağma ile sona ererdi. Kağanın malını yağmalarlardı. Tören, “Han Talay” (Han Yağması) olarak isimlendirilirdi. Bunun derin bir mânâsı vardı. Böylece, yöneticiye, bundan sonra kendisinin, halkın bakımında olduğunu gösteriyorlardı. (“Han Talay” töreninin, Avrupa’da uzun süre unutulmaması; orta-çağda, meselâ, her yeni Roma papası seçiminden sonra, Batı kiliselerinin mutfaklarının yağmalanması ilgi çekicidir.)
Bâzan kağan seçimleri başka türlü geçerdi. Hanlar, toprak üzerinde çizilmiş dâirenin içine, sivri uç üzerine düşmesi için, kutsal âsâyı havaya atarlardı., Bunu başarana, Tengri yardım etti sayılıyordu.
... V. yüzyıl sonunda Avstrazya kağanlığının hükümdârını seçtiler. Bu kağanlık, Orta Avrupa’da yeni bir Türk devleti idi. O, Altay’ın en batısındaki toprakları –bugünkü Fransa’yı, Lüksemburg’u, Belçika’yı, İsviçre’yi, İtalya’nın bir kısmını ve Güney Almanya’yı, Avusturya’yı– kaplamaktaydı. Burada Türkler yaşadılar.
Sonra Avar kağanlığı ortaya çıktı; bu kağanlık, Avstrazya’dan daha geç ortaya çıktı ve onun doğusunda yer aldı. Orada, bugünkü Çek, Macaristan, Polonya, Litvanya, Letonya, Almanya’nın bir kısmı, Hırvatistan bulunuyor. Burada, Avrupa’ya Büyük kavimler göçünün getirdiği Türkler yaşadılar.
Ukrayna kağanlığı, hemen hemen bugünkü topraklarının tamâmını ve Orta Rusya’nın bir kısmını –Moskova ırmağına kadar– kaplamaktaydı.
Ukrayna’dan güneye doğru Büyük Bulgaristan kağanlığı kuruldu. O, Karadeniz sâhillerini büyük bir kavisle kuşatıyor ve bugünkü Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya topraklarını, Güney Rusya’nın bir kısmını ve Ukrayna topraklarını içine alıyordu. Bu toprakları da Altay’dan gelmiş olan Türkler iskân etmişlerdi.
Bütün Kafkasya ve Don steplerinin tamâmı, Hazar krallığına dâhildi.
İdil boyundaki topraklar, basitçe, Bulgar kağanlığı diye isimlendirildi.
Altay bozkırlarına (Yayık’tan Baykal’a kadar), tek kelime ile, Sibir dediler.
Kuzeyde, tek yıldız olarak –Türklerin en doğudaki, en özgün ülkesi– Saha parlıyordu.
Yine de, her yeni ülkenin sembolü –Attila zamânındaki gibi– atlı, bayrak ve eş-kenar haç idi. İnsanlar, eskisi gibi, Tengri’ye duâ ettiler. Başlarının üzerinde, Sonsuz Mâvi Gök bulunuyordu.
Avrupa’nın geriye kalan kısmı, tablolar üzerinde kurbanlık kuzu, yâni koyun olarak tasvir edilen, çarmıha gerilmiş Hristo’ya duâ etti.
Bu, uzun bir süre, Avrupa’da Türklere âit ve âit olmayan toprakların en mühim farkları olarak kaldı. Türklerin ve Türk olmayanların kültürlerinin.
Murad Adji
"Kıpçaklar" Kitabından