10
EXE RANK
By.BuRkay
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 29 Haz 2009
- Mesajlar
- 10,428
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 31
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
Ahiret Gününe İman Ne Demektir?
İmanın şartlarından beşincisi “Ahiret Gününe İnanmaktır” tır. İnsanların ve diğer canlıların bir sonu olduğu gibi üzerinde yaşadığımız dünyanın da bir gün sonu gelecektir. Allah’ın takdir ettiği zaman gelince görevli melek İsrafil, “Sûr” denilen bir şeye üfürecek ve bundan çıkacak çok müthiş bir sesin tesiri ile (Allah’ın diledikleri dışında) bütün canlılar ölecek, yer ve göklerin düzeni bozularak kâînat yeni bir şekil alacaktır.
Kıyamet denilen bu olaydan bir süre geçtikten sonra Allah’ın emriyle İsrafil, “Sûr’a” ikinci defa üfürecek ve bütün insanlar yeniden dirilerek “Mahşer” denilen toplanma yerine çağrılacaktır. Burada herkes Allah’ın huzuruna çıkarılacak ve dünyada yaptıklarından sorguya çekilecektir. “Kirâmen Kâtibin” melekleri tarafından iyilik ve kötülüklerin yazıldığı “Amel defterleri” insanın eline verilecek ve herkes dünyada yaptıklarını amel defterinde görüp okuyacaktır.
Dünyada gizli ve açık işlenen bütün suçlar ortaya çıkarılacak, iyilik ve kötülükler çok hassas olan adalet terazisinde tartılacak ve insan dünyada yaptıklarının karşılığını görecektir.
İnsan dünyada ne ekmiş ise ahirette onu biçecek, ilâhi adalet yerini bulacak ve hiç kimse haksızlığa uğratılmayacaktır.
Sevgili peygamberimiz şöyle haber veriyor:
“Kıyamet gününde insan dört şeyden sorguya çekilmedikçe Allah’ın huzurundan ayrılamaz:
1- Ömrünü nerede geçirdiğinden,
2- Vücudunu nerede yıprattığından,
3- Malını nereden kazanıp nereye harcadığından,
4- Bildiği ile ne amel ettiğinden”
Bu yeniden diriliş ile başlayan ve sonsuza kadar devam edecek olan zamana “Ahiret Günü” denir. İşte, bütün insanların öldükten sonra yeniden dirilmesine ve ondan sonra devam edecek olan sonsuz hayata inanmak, imanın en önemli esaslarından biridir.
Ahirete İmanın Faydaları
a) Ahiret gününe inanmak insana sorumluluk duygusu kazandırır. Sorumluluk duygusu taşıyan bir insan davranışlarına dikkat eder.
Ahirete inanmak demek; öldükten sonra tekrar dirileceğimize ve dünyada yaptığımız işlerden Allah’ın huzurunda hesap vereceğimize, iyilik yapanların mükafat göreceklerine, kötülük işleyenlerin cezalandırılacaklarına inanmak demektir. Bu inanç insanı kötülük yapmaktan sakındırır, iyiliğe ve doğruluğa yönelterek ahlak ve fazilet sahibi yapar. Bu inanca sahip insanlardan meydana gelen bir toplulukta hiç kimse başkasına zarar vermez, herkes birbirinin hakkına saygı gösterir, elinden geldiğince iyilik yapar. Bu davranışlar kişiler arasında karşılıklı olarak sevgi ve güven duygularını geliştirir. Fertlerin iyi ahlaklı olmasında, toplumun huzur ve güveninin sağlanmasında ahiret inancının çok önemli rolü vardır.
b) Ahirete inanan, geçici olan dünyada, daha yüksek ve sonsuz bir hayata hazırlanır. Uzun bir yolculuğa çıkacak olan bir insan yeteri kadar harçlık alır, hazırlık yapar. Harçlık almadan, hazırlık yapmadan yola çıkmaz.
Halbuki öldükten sonra devam edecek olan ahiret yolculuğu dünya üzerinde yapılan yolculuklardan çok daha uzun ve önemlidir.
Bu sebeple ahiret için daha çok azık edinmemiz ve hazırlık yapmamız gerekmektedir.
Ahiret gününe inanan kişi, Allah’ın emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınmak suretiyle ahiret hazırlığını yapmış olur. Hazırlıklı olarak yola çıkanlar daha yüksek bir hayata geçeceklerdir. Yüce Allah bu konuda “Azık edinin” buyurarak hazırlık yapmamızı istemektedir.
Ahiret için hazırlık yapmayanlar ölüm anında gerçekleri görecek ve Allah’ın emirlerini yapmak için dünya hayatına geri dönmek isteyeceklerdir. Ancak iş işten geçmiş olduğu için bu istek kabul edilmeyecektir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle haber veriliyor:
“Onlardan birine ölüm gelince : Rabbim! Beni geri çevir. Belki yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim, der.”
c) Ahiret gününe inanmak insanı teselli eder. Üzüntüsünü azaltır.
Şöyle ki:
Dünyada nice insanlar, iyiliklerinin karşılığını görmeden; haksızlığa uğrayanlar hakkını almadan; nice zalimler de cezasını çekmeden ölüp gitmektedirler. Haklı ile haksızın, iyi ile kötünün ayrılacağı ve herkesin yaptığının tam olarak karşılığını bulacağı gün, ahiret günüdür.
Ahiret gününde ilahi adalet yerini bulacak; iyilik yapanlara iyiliklerinin mükâfatı bol bol verilecek; haksızlığa uğrayanlar eksiksiz olarak haklarını alacak; zalimlerin yaptığı yanında kalmayacak, hak ettikleri cezayı bulacaklardır. İşte bu inanç, insana huzur verir, üzüntülerini azaltır.
Ölüm
Her insanın dünyada yaşayacağı belirli bir süre vardır. Bu süre bitince insan ölür. İnsan, beden ve ruhun birleşmesinden meydana gelen bir varlıktır. Bedenimize canlılık ve hareket veren ruhtur. Allah’ın takdir ettiği zaman gelince ruh bedenden ayrılır. Ruhun bedenden ayrılması olayına “ölüm” denir. Ölüm her insan için takdir edilmiştir. Bundan kurtuluş yoktur.
Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildiriliyor:
“Her canlı ölümü tadacaktır.”
“Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir.”
Ölüm, yok olmak demek değildir. Geçici olan dünya hayatından sonsuz olan ahiret hayatına geçiştir. Allah’a karşı görevini yapanlar için ölüm, daha yüksek hayata kavuşmak için açılan bir kapıdır.
Kabir
İnsanın ölümünden kıyamet günü yeniden dirilmesine kadar geçecek olan zamana “kabir hayatı”; bu zaman içinde bulunacağı yere de “kabir” denir. İnsan ölünce bedeni çürür, toprağa karışır fakat bedenden ayrılan ruhu ölmez. İnsan kabre konulunca Münker ve Nekir adındaki melekler tarafından sorguya çekilir. Sorulara doğru cevap verenler için kabir, bir istirahat yeri; cevap veremeyenler için ise azap yeri olacaktır.
Peygamberimiz (A.S.) Efendimiz kabrin durumunu şöyle açıklıyor:
“Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
Kabir, Allah’a karşı görevlerini yapan, insanlara iyilikte bulunan kimselerin istirahat edeceği bir cennet bahçesi; görevini yapmayanların azap göreceği bir cehennem çukuru olacaktır.
Kıyamet
Daha öncede belirttiğimiz gibi, Allah’ın takdir ettiği zaman gelince, dört büyük melekten biri olan İsrafil’in “Sûr” denilen bir vasıtaya üfürmesi ile çok korkunç bir ses meydana gelecek, bu sesin etkisi ile bütüncanlılar ölecek, kâinatta önemli değişiklikler olacaktır.
Şöyle ki :
Gökler yarılacak, dünyamızı aydınlatan güneş dürülüp ışığını kaybedecek, doğuşu ile gökyüzünü süsleyen, gecelerimizi aydınlatan ay tutulacak ve güneş ile birleşecektir.
Gökyüzünde parıl parıl parlayan yıldızlar sönecek ve dolu taneleri gibi dökülecek, yeryüzü dehşetli bir depremle sarsılacak, denizler kaynaşacak, dağlar yerinden koparılıp pamuk gibi atılacak, kısaca; kâinatın bugünkü düzeni bozulacak, yer ve gökler başka şekil alacaktır.
İşte bu büyük olaya “kıyamet” denilmektedir. Kıyametin ne zaman meydana geleceğini yalnız Allah bilir.
Mükâfat, Ceza, Cennet ve Cehennem
Yapılan iyiliğe verilen karşılık “mükafat”; işlenen kötülüğün karşılığı da “ceza” dır.
İnsanlar bu dünyaya imtihan edilmek üzere gönderilmiş, yapmakla yükümlü oldukları görevler kendilerine bildirilmiştir. Allah’ın emirlerini yerine getiren, yasak ettiği şeylerden sakınan ve insanlara iyilik yapanlar imtihanı kazanmış olacak ve karşılığında kendilerine büyük mükafat verilecektir. Herkes dünyada yaptığının karşılığını ahirette eksiksiz olarak görecektir.
Allah’a karşı görevlerini yapmayan, haramlardan sakınmayan ve insanlara kötülük edenler bu davranışlarının karşılığı olarak cehennemde cezalandırılacaktır.
Cehennem, iman etmeyenler ile inandığı halde günah işleyenlerin ahirette ateşle cezalandırılacakları yerdir. İmansız ölenler burada sonsuz olarak kalacaklardır.
İnandığı halde, Allah’ın emirlerine uygun hareket etmeyen, dini görevlerini yerine getirmeyenler belirli bir süre cehennemde kalıp cezalarını çektikten sonra çıkacak ve cennete gireceklerdir. Kafirler ve münafıklar ise ebedi olarak cehennemde kalacaklardır.
Kur’an-ı Kerim’de kafir ve münafıkların durumu şöyle bildiriliyor:
“İnkâr eden kimseler ve ayetlerimizi yalan sayanlar cehennemlik olanlardır. Onlar orada temelli kalacaklardır.”
“Doğrusu münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onlara yardımcı bulamayacaksın.”
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Kıyamet günü doğru teraziler kurarız; hiç kimse, hiçbir haksızlığa uğratılmaz.”
“Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.”
Cennet mü’minler için hazırlanmış mükafat yeridir.
Cennette, bu dünyada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir insanın hayalinden geçmeyen nimetler vardır. Cennet, insanın kalbinden geçen ve hoşuna giden her şeyi devamlı olarak bulacağı eşsiz güzelliklerle dolu bir yerdir. Orada her şey insanın gönlüne göredir, neyi arzu ederse anında yanında hazır olacaktır.
Cennette, hastalık,korku ve üzüntü yoktur. Orada insan hep genç yaşta kalacak, ihtiyarlamayacaktır. Cennette hayat sonsuzdur. Ölüm yoktur. Oraya giren bir daha çıkmayacak, canı ne isterse onu bulacak, zevk ve sefa içinde sonsuza kadar devam edecektir.
Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyruluyor:
“İman edip iyi, yararlı işler yapan kimseler, cennetlik olanlardır; onlar orada ebedi kalacaklardır.”
“Orada onlar için diledikleri her şey var ve yanımızda fazlası da var.”
Allah’a karşı görevlerini yapmayan, haramlardan sakınmayan ve insanlara kötülük edenler bu davranışlarının karşılığı olarak cehennemde cezalandırılacaktır.
Cehennem, iman etmeyenler ile inandığı halde günah işleyenlerin ahirette ateşle cezalandırılacakları yerdir. İmansız ölenler burada sonsuz olarak kalacaklardır.
İnandığı halde, Allah’ın emirlerine uygun hareket etmeyen, dini görevlerini yerine getirmeyenler belirli bir süre cehennemde kalıp cezalarını çektikten sonra çıkacak ve cennete gireceklerdir. Kafirler ve münafıklar ise ebedi olarak cehennemde kalacaklardır.
Kur’an-ı Kerim’de kafir ve münafıkların durumu şöyle bildiriliyor:
“İnkâr eden kimseler ve ayetlerimizi yalan sayanlar cehennemlik olanlardır. Onlar orada temelli kalacaklardır.”
“Doğrusu münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onlara yardımcı bulamayacaksın.”