2000'lerin en iyi 10 melodramı

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Method
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
20
EXE RANK

Method

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
5 May 2010
Mesajlar
30,484
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Method
1-Cennetten Çok Uzakta (Far from Heaven) (2002)

“Beni Orada Arama” (“I’m Not There.”. 2007) ile 2000’lerin en iyi beş filminden birine imza atan postmodern yönetmen Todd Haynes’in dördüncü filmi. Douglas Sirk’in 50’lerde çektiği melodramların dokusunu birebir günümüze taşıyan, hatta technicolor tekniğiyle üretilmiş gibi duran özel bir eser. Hedef ise o zamanın ırkçılığa karşı tutumunu evliliğini yeni bitiren bir kadının siyahi bahçıvana aşık olmasının etrafında ele almak. Julianne Moore’a Dennis Haysbert, Dennis Quaid ve Patricia Clarkson eşlik ediyor. 2000’lerin en yaratıcı ve özgün yönetmenlerinden Todd Haynes’den olduğunu bir kez daha ekleyelim.

2-Karşı Pencere (La Finestra di Fronte) (2003)

Duygusal-dram alanına yakın görülebilecek bir Ferzan Özpetek ürünü. Giovanna Mezzogiorno’nun canlandırdığı ana karakterin gözünden bir dünya kurması, onun karşı penceredeki aşkı, pastaları ve yolda karşılaştığı yaşlı adamla yoğrulmuş hayatına girmesine sebep oluyor. Giorgia’nın akıllarda yer eden ‘Gocce di Memoria’ şarkısının da yarattığı etkiyle ağlatma ve duygulandırma ihtimali bir hayli yüksek bir eser. Aşık rolündeki Raoul Bova’nın çok geçmeden ABD’ye transfer olduğunu da ekleyelim.

3-Konuş Onunla (Hable con Ella) (2002)

İki erkeğin komadaki iki kadın yoluyla karşılaşıp bu ilişkilerini ileri ***ürmelerini anlatan eser, modern melodramın atası Pedro Almodovar imzalı. “Annem Hakkında Her Şey”deki (“Todo Sobre Mi Madre”, 1999) duygu ve sanat yönetimi burada da bir ‘ağlatma aracı’na dönüşüyor. Geçmiş, unutulan değerler ve daha niceleriyle ilgili bir eser.

4-Parktaki Kız (The Girl in the Park) (2007)

Kızını kaybeden bir kadın olan Julia’nın sokakta bulduğu bir kızı ona benzetmesiyle yaşadıkları anlatılıyor. ‘Gerçek mi değil mi?’ sorusundan ziyade o karakterin psikolojik gidişatını ele alışıyla etki yaratmayı bilen bir eser. “Kanıt”ın (“Proof”, 2005) senaryosunda imzası bulunan David Auburn imzalı yapıtta Sigourney Weaver, Kate Bosworth ve Alessandro Nivola rol alıyor. Yönetmenin 70’lerin Robert Benton filmlerine nazire yaparcasına uzun planlar ve oyuncu yönetimi odaklı ilerlemesi yapıtın en büyük artısı.

5-Aşk Tarifi (No Reservations) (2007)

Kardeşinin ölmesiyle birlikte yeğenine bakmak durumunda kalan Kate’in hikayesi. Bir aşçı olan karakterimiz, çalıştığı lokantaya yeni bir erkek aşçının girmesiyle birlikte bir de aşk öyküsünün izini sürer. 70’lerin Robert Benton melodramlarının soğukkanlı, oyuncu yönetimi odaklı ve bol uzun kaydırmalı filmlerini andıran eser, “Shine”dan (1997) tanıyacağımız Avustralyalı yönetmen Scott Hicks imzalı. Başrollerde Catherine Zeta-Jones, Aaron Eckhart ve Abigail Breslin var.

6-Candy (2006)

Listedeki eserlerin üç-dört tanesi gibi melodramın duygusal-dram alt türünden bir örnek daha. Heath Ledger ile Abbie Cornish’in canlandırdığı uyuşturucu bağımlısı bir çiftin hikayesi, parçalı bir anlatıyla ele alınıyor. Avustralyalı Neil Armfeld imzalı yapıt, dengeli duruşuyla seyirciyi avcunun içine almayı beceriyor.

7-Liza’dan Sevgilerle (Love Liza) (2002)

Eşinin ölümüyle birlikte kendini benzine ve yalnıza hayata veren sıradan bir adamın öyküsü. Onun hayaletlerini görmeye başlamasıyla kurulan öznel bir dünya var bu filmde. Oyunculuk kariyeriyle tanıdığımız Todd Luiso’nun ilk filminde Philip Seymour Hoffman’ın performansı birinci sınıf!

8-Tek Başına bir Adam (A Single Man) (2009)

Modacı Tom Ford’un bu ilk filmi, yapıtın set tasarımından da anlaşılacağı üzere kostüm, görüntü yönetimi, sanat yönetimi gibi şeylerin üzerinden akıyor. Eşcinsel sevgisilini kaybeden bri adamın öyküsü hikaye kurgusundaki oynamalarla ve bu Pedro Almodovar’ın filmlerinde gördüğümüz ‘pastel renkli arka plan’ ile yürüyor. Ama ilginçtir yönetmenlik de Sergio Leone’nin filmlerini hatırlatıyor. Yani stil olarak birinci sınıf bir işçilik var burada. “Tek Başına Bir Adam”ın Colin Firth’ün en iyi performansını sunduğuna da şüphe yok!

9-Kasımda Aşk Başkadır (Sweet November) (2001)

Gerçek bir iş insanı olan Nelson’ın Sara ile tanışmasıyla gerçek hayata adapte oluşunu anlatan bir eser. Kasımdaki tatili ele alırken, müzikleri, beyaz dokusu ve temalarıyla dikkat çeken bir eser. Keanu Reeves ile Charlize Theron başrollerde... Özellikle Enya’nın Only Time adlı şarkısına dikkat!

10-Babanı En Son Ne Zaman Gördün? (And When Did You Last See Your Father?) (2007)

Baba-oğul ilişkisine hikaye kurgusuyla oynayarak zekice yaklaşan bir tür örneği. Babasının ölümünün etkisinden kurtulamayan oğlunun psikolojisini, günümüzdeki hayatı üzerinden alırken duygu sömürüsü yapmaması en büyük artısı. Anand Tucker imzalı filmde Colin Firth ile Jim Broadbent var.
 
Geri
Üst