1899 – 1999 Arası Dünya Tarihi

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Z1rT
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
9
EXE RANK

Z1rT

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
26 Kas 2009
Mesajlar
9,190
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Web sitesi
www.netbilgini.net
Z1rT
2a9s1o1.jpg


downa.png

Hotfile.com: 1-CLICK Dateihoster: 1899 1999 arası dünya tarihi.rar

1899 – 1999 Arası Dünya Tarihi | DOC | HF | 14.4 MB

20. yüzyılın tarihe nasıl geçeceği, bu yüzyılın bitiminde akla gelen soruların başında geliyor. Arkada bıraktığımız yüzyılın;
insanlık tarihinin çağlar boyu kaydettiği gelişmelerin en heyecanlılarının yaşandığı bir dönem olduğunu öne sürmek, kuşkusuz
yanılgı olmaz. Teknik, ekonomik, sosyal, siyasal, sanatsal boyutlarıyla bu gelişmelerden hangilerinin 20. yüzyıla damgasını
vurabileceğini, hangilerinden ‘en’lerle söz edilebileceğini kolay saptayabilir miyiz? Örneğin yüz yıl önce yaşamı son bulan birisi yaşama dönse, en çok nelere şaşırır, ona en çarpıcı gelen neler olurdu? Hangi akıl almaz değişimin karşısında kalbi bir kez
daha durma noktasına gelebilirdi? Tüm bu sorulara kolayca yanıt verebilir miyiz?

İnsanoğlunun zekâ ve düşünce ürünü olan teknolojik gelişmelerle küçülen dünyayı aşarak, uzay çağına ulaştığı 20. yüzyılda neler yaşanmadı ki? Dev adımlarla ilerleyen teknolojinin bütün sunuşları, tek düğmeye basan herkese yanıt verilebilir hale gelirken, bir yandan da bu işlevleri gerçekleştiren bilginler yetişti. Teknik gelişmeler bir açıdan insanlar arasındaki eşitsizliği giderebilirken, bir yandan da insan sömürüsünü en üst boyutlara ulaştırdı. Bu sömürünün elebaşlarıyla, insan hakları için can verenler yan yana yaşadı. İnsan etmeni, tarihin hiçbir döneminde görülmediği kadar önemsenip öne çıkarılırken, insanı ezebilecek en acımasız yöntemler keşfedildi. Bir yanda en korkunç silahlar icat edilip, en kanlı savaşlar olurken, öte yanda dünya barışına yönelik en yaygın örgütlenmelere gidildi. Bilimsellik tüm dünyaya egemen olup, özgür düşünce en saygın yerini alırken, Ortaçağ yaşamını yeğleyen topluluklar da yeşerdi. Kısacası, 20. yüzyıl, her bakımdan dinamizm ve sürekli değişim, aynı zamanda da çelişkiler çağı oldu.

Türkiye de 20. yüzyılı bu dinazim ve değişimin bir parçası olarak yaşadı. 1900′lü yıllar, Türkiye için son derece heyecanlı, duygusal, önemli bir dönem oldu.

Elinizdeki albüm, son yüz yıl içinde, başta toplumumuz olmak üzere dünyada yaşanmış, belleklerden kolay silinmeyen
olayları kronolojik bir sıra içinde okuyucuya anımsatmayı hedefleyerek hazırlandı. Kuşkusuz yüz yıl içinde yaşananlar, türlü
sıralamalar içinde çok değişik önceliklerle sunulabilir. Örneğin, siyasal veya sanatsal olayların sıralanması, tıpkı kültürel veya sportif olayların sıralanmasında olacağı gibi, farklı öncelikler içerir. Ancak, biz burada yüz yıllık belleğimizi herhangi bir konusal
sınıflandırma ölçütünden geçirmeden yoklamayı düşündük. Tarihsel sıralama içinde, Türk toplumunda genel ilgiyi çekeceğini
var saydığımız, yabancı ülkelere de Türk ulusunu, Türkiye Cumhuriyeti’ni önyargısız ve doğru tanıtacak gelişmeleri resimleyerek okuyucuya sunmaya çalıştık. Bu sunuşu yaparken, yansıtılan olaylarda güncelliği açısından yaşayanları rahatsız etmeyecek, yeni yetişen kuşakları da geçmiş hakkında bilgilendirecek, Cumhuriyet ilkelerinin önemini kavratabilecek duygu ve düşüncelerle donatmaya katkı yapabilecek seçimler yapmaya da ayrıca özen gösterdik. Fotoğraf alt yazılarınınsa; el verdiğince
kısa, anlamlı, her olay için saygılı bir dil kullanılarak yazılmasını hedefledik.

Albümü hazırlamak üzere çalışmaya başladığımızda, yaşanan her günün, getirileri ve ***ürüleriyle, tarihte yeni bir çağ olabildiğini bir kez daha gördük. Nasıl mı? Örneğin, 1900′lü yılların başına ilişkin hiç renkli fotoğraf bulamadık, hatta herhangi bir fotoğraf bulmakta bile çok zorlandık. O zaman, bugün çok basite indirgenmiş, ayarsız, küçücük, hatta anında basılışını verebilen makinelerle, çocukların bile saptayabildiği renkli görüntülerle, bir sanat dalı olmuş fotoğrafçılığın, yüz yıl önce henüz emekleme çağında olduğunu kendi kendimize anımsatmak zorunda kaldık.

Ayrıca, Türkiye’de 1 Ocak 1926′da başlayarak kullanılan miladi takvimin Osmanlı İmparatorluğu döneminde kullanılmadığını, günlerin belli bir çeviri yöntemiyle miladi tarihe uyarlandığını gördük. Hicri tarihin miladi tarihe çevrilmesi, gerçekten pek zorlu uğraşıydı. Oldukça uzun bir işlem yapmak gerekiyordu. Doğal olarak bu sorunu, bu uyarlama için hazırlanmış kılavuzları kullanarak çözümledik. Yine de sorun bütünüyle bitmedi çünkü, değişik kaynaklarda, aynı olay için birkaç gün hatta daha fazla seken tarihlerle karşılaştık. Nitekim, çalışmamız sırasında bu özel durum, doğru tarihi kullanabilme açısında bizi zorlayan bir nokta oldu. Böylesi durumlarda, kronolojik çizelgeye sadık kalarak, en yaygın kabul gören günü seçip
listemize aldık.

Kısacası, çok kaynak tarayarak, özenle hazırladığımız bu yapıtın, ‘milenyum’un bir özelliği olarak yıllar boyunca ve yıllar sonra da bakılıp korunacak bir albüm, kronolojik anımsamalarda kullanılabilecek bir rehber, öte yandan kimi temel araştırmalarda da güvenle başvurulabilecek bir el kitabı olmasını istedik. Dileğimiz, bu isteğimizin doğru çıkması.

Prof. Dr. Seçil Karal Akgün
 
Geri
Üst