1.dünya Savaşı Sonrasında Fransızlar ve Trakya

20
EXE RANK

OttoMaNs* ;яeiz

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
20 Şub 2011
Mesajlar
32,869
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web sitesi
www.netbilgini.com
OttoMaNs* ;яeiz
ÖZET

Birinci Dünya Savaşı 'nın henüz devam ettiği yıllarda Osmanlı toprakları İtilâf Devletlerince paylaşılmak istenmiş, bu maksatla aralarında gizli antlaşmalar imzalanmıştır. Rus devrimi bu gizli antlaşmaları açığa çıkarınca, İtilâf Devletlerinin gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. Birinci Dünya Savaşı döneminde, Türk hakimiyetinde bulunan topraklar üzerindeki emellerini gerçekleştiremeyen İtilâf Devletleri, Mondros Mütarekesi ile sonuca gitmek istemişlerdir. Mondros Mütarekesi 'nin elastikî hükümlerine dayanarak, bir çok Türk toprağı işgale uğramıştır. İşgal edilen bu topraklardan biri de Trakya topraklarıdır. İtilâf Devletlerince Trakya topraklarının işgali ve İstanbul 'u tehdit etme görevi başlangıçta Fransa 'ya verilmiştir.
Bu araştırma, arşiv vesikaları ve diğer literatürdeki bilgilerin değerlendirilmesiyle ortaya konmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler
Trakya, İşgal, Birinci Dünya Savaşı, Fransa, Mondros Mütarekesi.
THE INVENSION OF THROCE BY THE FRENCH AFTER THE WORLD WAR I
ABSTRACT
During the World War I, ally forces wanted to partake Ottoman country and signed secret agreements for this purpose. When the Russian revolution revealed this contracts, real intention of allies was disclosed. Allies tried to achieve their goals through Mudros Truce, as they failed within Turkish-dominated area during the war. Supported by the ambigious codes of Mudros Truce, allies begin invasion of Turkish territory. Thracian territory was one of the invasion areas. The mission of Thrace 's invasion was given to France by ally forces. In this study, archives and literature have largely been reviewed and evaluated, then the results have proposed.
Key Words
Thrace, Invasion, World War I, France, Mudros Truce.
Doğu 'da Karadeniz, Güney 'de Çanakkale ve İstanbul boğazlarıyla Marmara Denizi ve Ege Denizi, Batı 'da Makedonya, Kuzeyde bazen Karasu veya Rodop dağlarının silsilesi hudut kabul edilen sahaya Trakya adı verilmiştir1. Bu bölge, Osmanlı devletinin 1353 'de Çanakkale boğazını geçerek, Balkanlarda fütuhata başlaması ve Sırp Sındığı zaferinden (1363) sonra, Türk hakimiyetine girmiştir2. Balkan yarımadasının güney bölümünü oluşturan bu sahanın bugün bir kısmı Yunanistan, bir kısmı ise Türk toprakları içinde bulunmaktadır. Yunanistan 'da kalan bölümüne ,Batı Trakya ”, Türkiye 'de bulunan bölüme ise ,Doğu Trakya ” veya ,Paşaeli ” denilmektedir.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile Rusya gerek Balkanlar 'da ve gerekse Doğu Anadolu 'da üstün bir duruma geçerek, İngiltere 'nin İmparatorluk yolunu tehdit eder duruma gelmişti. Rusya 'nın Balkan politikasını dilediği gibi tanzim edip Büyük Bulgaristan Prensliği 'ni kurması ve böylece Kavala 'da Akdeniz 'e ulaşması, Karadağ prensliğini de genişletip müstakil hâle getirmesi, Avusturya 'nın Adriyatik sahilleri üzerinde yayılma yolunu kesmiş bulunuyordu3. Balkanlar 'daki bu gelişmeler neticesinde Rusya, Paris Antlaşması 'ndan (1856) sonra ,ya anatomi ya anatomi ” politikasını Slavcılık düşüncesinin zaferi olarak gerçekleştirmiş oluyordu4.
Balkan Sıradağları 'yla Karadeniz, Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı ve Mesta nehri arasında yer alan Trakya 'nın Romalılar devrinden beri devam ede gelen idarî birliği Osmanlılar zamanında da muhafaza edilmiş, yönetimi Edirne vilâyeti çatısı altında toplanmıştır. Ayastefanos [3 Mart 1878] ve Berlin Antlaşması [13 Temmuz 1878] ile, Şarkî Rumeli Vilâyeti 'nin Bulgaristan5 tarafından ilhakıyla [5 Nisan 1886] Trakya bölgesi yönetim birliğini kaybedip, parçalanmıştır6.
Doğu Rumeli 'nin Osmanlı Devleti 'nin elinden çıkmasından sonra Trakya; Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi 'yle, Mesta nehri ve Doğu Rumeli 'nin güney sınırları arasındaki bölgeden ibaret kalmıştır. Trakya 'nın bu son durumuna göre, Meriç nehri Doğu ve Batı Trakya 'yı iki kısma ayırmıştır.
Doğu Rumeli 'nin Bulgaristan 'a ilhakı ile sadece Trakya bölgesinin parçalanması söz konusu olmamış, İstanbul ve Boğazların en sağlam ve tabiî bir savunma hattı olan Balkan sıradağlarının elden çıkmasıyla, Trakya 'nın Osmanlı Devleti 'nde kalan kısımları ve İstanbul ile Boğazların ve dolayısıyla bütün Anadolu 'nun emniyeti de ciddî şekilde tehlikeye girmiştir.
Trakya, I. Balkan Savaşı 'yla Midye-Enez hattına kadar işgal edilmiş, ancak, II. Balkan Savaşı sonrasında Meriç 'e kadar olan toprakları işgalden kurtarılmıştır. Balkan harbinden [1913] sonra imzalanan İstanbul Antlaşması [29 Eylül 1913] ile Batı Trakya 'nın 25 Ekim 'e kadar Bulgaristan 'a teslim edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu tarihten itibaren Türk idaresinde kalan Meriç nehrinin doğusundaki topraklar ,Doğu Trakya ” adıyla anılmaya başlanmıştır7. Bu son hâliyle Doğu Trakya, Birinci Dünya Savaşı süresince de Osmanlı Devleti 'nin yönetiminde kalmıştır.
Birinci Dünya Savaşı 'nın son günlerinde İtilâf Devletleri 'nin Selanik cephesi, Fransız generali Franchet d 'Espérey 'in emrinde bulunuyordu. Fransa 'nın öteden beri Almanya 'ya karşı duyduğu intikam hissiyle Fransızlar, Almanya 'yı müttefikleri karşısında yalnız bırakmayı düşünmüştür. Fransa, bu maksatla Bulgaristan 'ı Almanya 'nın yanından ayırmayı ve Osmanlı Devleti 'nin Almanya ile olan irtibatını keserek, Almanya 'nın yalnız kalmasını plânlamıştır. İtilâf Devletleri 'nin Trakya 'da bulunan Franchet d 'Espérey 'in emrindeki ordusu bu maksatla ikiye bölünerek, bir kolu Franchet d 'Espérey 'in komutasında Tuna üzerine yöneltilmiş, diğeri ise İngiliz generali George Milne 'nin komutasında İstanbul 'a hareket etmiştir8.
Franchet d 'Espérey, Bulgar ve müttefik devletler cephesine karşı, İngiliz, Yunan ve Sırp kuvvetlerinden oluşturulan 700 000 civarındaki Makedonya ordusuyla Manastır-Doyran hattında taarruza geçip (15-24 Eylül 1918), Dedeağaç 'tan Avlonya 'ya kadar uzanan 630 km. lik cephede On üç gün savaştıktan sonra 29 Eylül 'de Bulgaristan 'ı çökertmiş, arkadan ,Selanik Mütarekesi ” imzalanarak Bulgaristan 'ın savaş dışı kalması sağlanmıştır9. Bulgaristan 'ın Makedonya bölgesinden çekilmesiyle, Franchet d 'Espérey 'e Doğu Trakya ve İstanbul yolu açılmıştır. Bu durum Osmanlı Devleti 'ni çok ağır hükümler ihtiva eden Mondros Mütarekesi 'ni imzalamaya mecbur etmiştir10.
Bulgaristan 'ın mütareke imzalayarak Birinci Dünya Savaşı 'ndan çekilmesi Türkler için iyi olmamıştır. Zira, İstanbul-Berlin yolunu kontrol altında bulunduran Bulgaristan 'ın savaş dışı kalması, bu demiryolunun İtilâf Devletleri 'nce kapatılmasına sebep olmuştur. İstanbul-Berlin yolunun İtilâf Devletleri 'nce kapatılması, Osmanlı Devleti 'nin müttefiklerinden yardım alamamasına ve İstanbul yolu da İtilâf Devletleri 'ne açılmıştı11. Nitekim, Bulgaristan 'daki Fransız kuvvetlerinden bir birlik 6 Kasım 1918 'de UzunköPage Rankingü 'ye gelerek, daha sonra buraya gelecek olan Fransız birliklerine yer ve yiyecek temin etmiş, Fransız birlikleri 9 Kasım 'dan itibaren UzunköPage Rankingü- Sirkeci arasındaki demiryolunu kontrollerine almışlardır12.
Osmanlı Devleti 'nin İtilâf Devletleri 'yle imzaladığı 25 maddelik Mondros Mütarekesi 'nin hiçbir maddesinde, açık bir hüküm olarak Türk topraklarından herhangi bir yerin işgal edileceğine dair bir ifade bulunmamasına rağmen, kapalı hükümlere dayanılarak, Anadolu 'nun bir çok bölgesinde olduğu gibi Doğu Trakya toprakları da işgal edilmek istenmiştir. İtilâf Devletleri, Mondros Mütarekesi 'nin 15. maddesinde yer alan; ,Bütün trenlere İtilâf Devletlerinin kontrol memurları yerleştirilecek; İtilâf yetkilileri, Türk trenlerini istedikleri gibi serbestçe kullanabilecek, fakat halkın ihtiyaçlarını nazar-ı dikkate alacaktır ” 13 hükmü gereğince, Trakya 'daki demiryollarını da bu maddeye istinaden kontrol altına almak istemişlerdir. İngiltere Anadolu 'daki demiryollarını kendi kontrolüne aldığından, Trakya 'da birliği bulunan Fransızlara da UzunköPage Rankingü-Sirkeci demiryolunun kontrolünü vermiştir. Böylece Fransızlar, 4 Kasım 1918 günü UzunköPage Rankingü-Sirkeci demiryolunu ele geçirip, işletmesini de yapmaya başlamıştır14.
Osmanlı Devleti 'nin İtilâf Devletleri 'yle imzaladığı Mondros Mütarekesi hükümlerine göre; itilâf donanması 7 ve 11 Kasım 1918 günlerinde İstanbul 'a gelerek, gemilerini Dolmabahçe önünde demirlemişlerdi. Yine Mütarekeye göre; Çanakkale boğazının deniz ve kara tesisleri boşaltılarak müttefiklere teslim edilmişti. Bu durum, Doğu Trakya 'nın Anadolu ile irtibatını kesmişti15.
Trakya üzerindeki hâkimiyet, aynı zamanda boğazların kontrolü ile de yakından ilgili olduğundan, bilhassa Rusya bu son gelişmeleri benimsememekteydi. Ancak, Ekim Devrimi (1917) sebebiyle Rusya 'nın savaştan çekilmesi, Boğazlar üzerindeki Rus hâkimiyetini de ortadan kaldırmıştı. Bu boşluğu doldurmak için, bu defa Fransa ve İngiltere birbiriyle yarışmaya başladı16.
İngiltere, müttefikleri arasında Türkiye 'ye karşı güçlü görünmek için Mondros Mütarekesi 'ni imzalarken Fransa 'ya hiç bir bilgi vermeyip, Türk toprakları üzerinde adeta tek söz sahibi olma konumuna gelmişti. Zira İngiltere 'nin 12 Eylül 1919 'da Damat Ferit Paşa ile imzaladığı söylenen gizli antlaşma, Anadolu 'daki demiryollarının İngiliz etkisinde olan bir komisyon tarafından işletilmesi, Fransa ve İtalya 'nın İngiltere 'ye karşı kuşkularını artırmaktaydı17. İngilizlerin gerek Türkiye 'ye karşı tek güçlü devlet olduğu intibaını vermeye çalışması ve gerekse Osmanlı Devleti 'nin İngilizleri Fransa 'ya göre daha güçlü görüp, İngilizler yanında yer alma temayülünde bulunmaları sebebiyle, İstanbul ve Trakya 'daki İtilâf Devletleri komutanlığı İngiliz Generali Milne 'ye kalmıştı18. Bu durum Fransızları kızgınlığa sevk ederken; Almanya 'nın 11 Kasım 'da Antlaşma imzalayarak saf dışı kalması Fransa 'yı memnuniyet sarhoşluğuna sokmuştu. Bu atmosferde Fransız Generali Franchet d 'Espérey, Doğu Orduları Komutanı edasıyla 23 Kasım 1918 'de bir savaş gemisiyle İstanbul 'a geldi19. İngilizler, Fransızların kızgınlığını gidermek istemiş olacaklar ki; İngiltere Genelkurmay Başkanı Mareşal Wilson, General Wilson 'a d 'Espérey 'den emir almasını bildirmiş, 3 Aralık 'ta Londra 'da alınan bir kararla, Türklerin elinde bulunan Rumeli 'nin neresinde olursa olsun bütün birliklerin d 'Espérey 'in emrinde olmasını istemiştir20. Fakat d 'Espérey, İstanbul 'a bu ilk gelişinde kendisine pek parlak bir karşılama töreni yapılmadığı için, kısa bir süre sonra İstanbul 'dan ayrılmıştır.
Venizelos 'un barış konferansına sunduğu Yunan isteklerinin kabul edilmesi neticesinde, 14 Ocak 1919 tarihinde Hadımköy 'den Kuleli ve Burgaz 'a kadar bütün demiryolu istasyonları Yunanlılar tarafından işgal edildi. Böylece bir oldu bittiye getirerek Doğu Trakya Yunanistan 'a verilmek isteniyordu. Osmanlı Devleti Yunanistan 'ın Doğu Trakya 'ya girmesine sessiz kalıp, ,Bunun bir işgal olmadığını, bütün memurların görevleri başında olduğunu ” belirterek bu gelişmeye kayıtsız kalırken, olay Bulgaristan 'ı hiç ilgilendirmediği halde, Osmanlı Devleti 'nden daha duyarlı davranıp, İtilâf devletleri nezdinde protesto etmiştir21.
Fransız generali d 'Espérey, 8 Şubat 1919 tarihinde tren ile ikinci defa İstanbul 'a geldiğinde, görkemli bir törenle karşılanarak, Fatih 'in İstanbul 'a girişine kinaye olarak beyaz bir atın üzerinde Rum, Ermeni #8230; azınlıklarının çılgınca alkışları arasında Beyoğlu caddelerinde şov yapmıştır. D 'Espérey 'in İstanbul 'a bu şekilde görkemli girişinin maksadı, kendilerince hem Türklere gözdağı vermek, hem de İngilizlere Fransa 'nın üstünlüğünü göstermekti.
Franchet d 'Espérey 'in İstanbul 'a bu ikinci gelişini Süleyman Nazif Hadisat Gazetesi 'nde ,Kara Bir Gün ” başlıklı yazısında yererek; ,Varlıklarını Osmanlının hoşgörüsüne borçlu olan azınlıkların, vatana ihanet ederek, Fransız işgal generalini çılgınca karşılamaları Türklerin yüreğinde ebediyen kanayacak bir yara açtı... ” şeklinde tepkisini dile getirmiştir22.
Her inkıraz döneminde görüldüğü gibi, yıllardır Türk hoşgörüsü altında ve Türklerle birlikte yaşayan insanlar, devletin zayıf konumundan yararlanarak, kendi zayıf karakterlerini ortaya koyup, düşmanla işbirliği etmekten çekinmemiştir. Trakya 'nın işgalinde de benzer durumlar olmuş ve bir kısım vatanperver bilinen insanlar, bir düşmana diğer düşmanı tercih edebilmiştir. Bir Rum 'un Edirne valiliğine verdiği 12 Haziran 1919 tarihli dilekçede ,Edirne Trakya Cemiyeti nâmı altında toplanan İttihatçılar, Bulgarlar ile Trakya hakkında tecavüzî ve tedâfü #8216;î bir ittifak akdine çalıştıkları ve buna Edirne İstinaf memur-u umumisi Hasan Fehmi, Merkez memur-u umumisi Arif ve diğer bazı memurlar iştirak etmiştir. ”23 şeklinde İfadeler kullanması, bir azınlığın art niyetli olmasının yanında, diğer olaylar da göz önüne alındığında bu ihanet gerçeğini doğrulamaktadır.
Fransız Generali Franchet d 'Espérey 'in kuvvetleri, Bulgaristan 'ı savaş dışı bıraktıktan sonra, Doğu Trakya 'ya üstlenmek üzere 2 Temmuz 1919 'dan itibaren, emrindeki birlikleri Edirne 'ye toplamaya başlamıştır. Edirne Valisi Salim Beyin İstanbul 'a gönderdiği telgraftan anlaşıldığına göre, ,İki alay İtalyan askeri Sofya 'dan Karaağaç 'a gelerek, bunlardan 63. Alay 'ın Karaağaç 'ta, 64. Alay 'ın Edirne 'de ikâmet edeceği, ayrıca Sofya 'dan bir alay Fransız askeri Bulgaristan 'daki bazı noktaları ele geçireceği ”24 bildirilmiştir.
 
Geri
Üst