Ramazan Festival Değildir!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Method
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
20
EXE RANK

Method

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
5 May 2010
Mesajlar
30,484
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Method
mustafa_islamoglu_b116359ce1163079cyb.jpg


Mustafa İslamoğlu

25 Ağustos 2009 Salı
Din insan içindir. İbadetlerden Allah'ın değil insanın çıkarı vardır.
Çünkü muhtaç olan insan, ihtiyaç giderense Allah'tır.

Allah-insan ilişkisinde ibadet insandan Allah'a ulaşan bir bilinçtir.
Bu, "takva"nın ta kendisidir. İzutsu'nun yerinde tesbiti ve Esed
ve Fazlur Rahman gibi muasır âlimlerin ona katılarak kullandıkları
karşılığıyla "sorumluluk bilinci"...

Bu bir miraçtır. Her miraç bir "uruc"un, yani "yüceliş ve yükselişin" eseridir.
İbadetlerle insan bilinci, insanlık evreninin ufkuna yükselir. Bu yükselişi Allah
karşılıksız bırakmaz. Ubudiyyetiyle kendisine yönelen kula O da rububiyyetiyle
yönelir ve rahmetiyle "nüzul" eder.

Allah tarafından gerçekleştirilen her nüzul, aynı zamanda bir tenezzüldür.
Onun rahmetiyle insanlığa tenezzülü, peygamberlerde vahiy suretinde
tecelli etmiştir.

Tüm vahiylerin zirvesi olan Kur'an vahyi, işte böylesine bir ilahi tenezzülün
eseridir. "Nüzul" kelimesi Arap dilinde, "misafirin önüne çıkartılan mükellef
ziyafet sofrası" anlamına gelir. Bu mana akılda tutulursa, vahyin nüzulünün
ne demeye geldiği daha iyi anlaşılır.

Evet, vahiy Allah'tan insana indirilen bir "mâide", muhteşem bir gök sofrasıdır.
Bu sofra insana, insan tarafını geliştirecek gıdalar sunar. İnsanın diğer
canlılarla paylaştığı hayvânî boyutunu değil, onun insânî boyutunu besler.
Vahiy, ilahi bir inşa projesidir. İnsan olmanın asgari sorumluluğunu fark
ederek bilincini yücelten insanda, muhteşem bir akıl ve şahsiyet inşa eder.
Tıpkı ilk muhatabı olan Sevgili Peygamberimizin tasavvurunu, aklını ve
şahsiyetini inşa ettiği gibi...
İnsan yeryüzündeki varoluş amacını, ancak vahyin inşa ettiği bir bilinçle
gerçekleştirebilir. Bu bilince ulaşması için insanın önce kendi anlam ve
amacı üzerinde ciddi bir biçimde düşünmesi gerekmektedir.
Sahi insan hiç amaçsız olabilir mi? Ortalama ömrü insan ömrünün yüzde biri
kadar olan bal arısının dahi bal yapmak gibi muhteşem bir amacı olsun da,
yaratıklar evreninin şaheseri olan insanın bir amacı bulunmasın mı?
Kendisini diğer canlılardan ayıran fıtrat, akıl, irade ve diğer yetenekleriyle
insan başıboş bırakılacağını, dünya bahçesinde keyfince at oynatacağını,
eline verilen bunca iç ve dış imkanı nefsinin istediği gibi tahrip ve tarumar
edeceğini mi düşünmektedir?
İnsanın yaratılış gayesi, "yeryüzünde varoluş amacına uygun bir hayatı inşa"
etmektir. Vahiy, bu inşanın ustası olan insanın kullanma kılavuzu,
prospektüsüdür. İnsan, kendi varoluş amacını doğru ve maksimum
düzeyde gerçekleştirmek istiyorsa, öncelikle kendisini vahyin inşasına
açmak zorundadır.

Yoksa mı?
Yoksa, işte yaşadığınız çağda olduğu gibi insan yok olur. Onun yerini insan
kılığına girmiş cilalı ve maskeli nesneler alır. Siyasal ve ekonomik krizlerin
tamamının kendisinden neşet ettiği "adam krizi" kronikleşir. Gerçeğin yerini
yalan, hakikatin yerini imaj, değerin yerini fiyat, işlevin yerini simge, adaletin
yerini güvenlik sendromu, devletin yerini dev, milletin yerini canavarlaşmış bir
oligarşi alır.
Peygamberlerin çağrısını diriltmekten başka çıkar yol yok. Tüm
peygamberlerin çağrısı, insanın varoluş amacını gerçekleştirme çağrısıydı.
Bu çağrıya sırt dönmek, aslında insanın insanlığa yapacağı en büyük zulüm
ve küresel bir ahlaksızlıktı. Bu çağrının zirvesini teşkil eden Kur'an'ın çağrısı
da buydu.
Ramazan, işte bu çağrının öznesi olan Kur'an'ın doğum ayıdır. Bu doğumun
oruçla kutlanması, aslında vahyin çağrısının ruhuyla mükemmel bir uyum arz
eder. Çünkü oruç, insanın insan tarafını geliştirmek için hayvan tarafına "dur"
demektir. İnsanın ruhunu zenginleştirip içgüdülerini dizginlemektir.

Bu amacın gerçekleşmesi, yeryüzünde varoluş amacına uygun bir hayatı inşa
etmek için yaratılan insanın, yani "usta"nın eğitilmesi demektir. Bunun için
de, Ramazan hem oruç ibadetiyle bir nefis ve ruh terbiyesine, hem de
vahiyle bir tasavvur ve akıl terbiyesine dönüşmelidir. Ancak o zaman amacını
gerçekleştirmiş olur.
İbadetler insan-Allah ilişkisinde, insanın Allah'a gönderdiği birer mektuba
benzerler. İçi boş bir zarfın adresine ulaştığını düşünsek bile, bu, muhatabı
tarafından kâle alınacak bir mesaj olmayacaktır.

İşte içi boşaltılmış ibadetler, böylesi içi boş bir zarfa benzerler. Bu, en
azından ciddiyetsizlik olarak telakki edilecek, dahası, amacını hiçbir zaman
gerçekleştirmeyecektir. Ramazanı, Osmanlı'nın kanında mikropların gezdiği
çöküş dönemlerinin eseri olan "direkler-arası eğlencelerle", onun modern
versiyonu olan "konserlerle" kutlamaya kalkmak, Ramazana bir iyilik değil,
onun ruhunu öldürüp cesedinin üzerinde festival yapmaktır.

Bu yukarıdaki anlayış, bireysel planda Ramazanı varsıl şişmanların bir "diyet
ayı", yoksul zayıflarınsa bir "beslenme ayı" gibi algılamalarından daha vahim
bir algı biçimidir.

Neden hep "Kur'an'ın inşası" deyip durduğumuz anlaşılmıyor mu? Çünkü bu
sorun, "Ben müslümanım" diyen ve samimiyetlerinde zerrece kuşku olmayan
insanların İslam'ını vahyin inşa etmemesinden kaynaklanıyor.

Ne olursunuz, hangi faaliyeti yapıyor olursanız olunuz, önce tasavvurunuzu,
aklınızı ve kişiliğinizi vahyin ellerine teslim ederek, kendinize bir istikamet açısı
çizdiriniz. Vahyin elleriyle bir temel attırınız. Dine, dünyaya, insana, eşyaya,
Allah'ın "gör" dediği yerden bakmanız ancak buna bağlı... Müslümanlığınızın
Allah tarafından ciddiye alınması ancak buna bağlı...

Ondan sonra mı? İster siyasetçi olunuz, ister ekonomist... İster sanatçı
olunuz, ister futbolcu... İster belediye başkanı olunuz, işter cumhurbaşkanı.
 
Geri
Üst