20
EXE RANK
OttoMaNs* ;яeiz
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 20 Şub 2011
- Mesajlar
- 32,869
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
UFKUMUZ NE KADAR ?
Olayların neresindeyiz?Şu an cereyan eden ve gelecekteki dünya dengesini biçimlendirecek olan bazı gelişmeler var. Onlar üzerinde düşünelim:
Rusya’ya torpil
Sovyetler çözüldü. Amerika, bu ülkenin yerine kendisi için mutemed bir gücün sivrilmesini istedi. Bu rolü Yeltsin’e ve Rusya Federasyonu’na verdi.
Süper BM
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İngiltere’nin çağrısı ile bir zirve toplantısı yaptı. Amaç, BM’nin bundan sonraki dünya hadiselerinde daha etkin bir rol almasıydı. Hakim güçler BM’yi kendi politikalarının icra gücü halinde kullanma eğilimine giriyorlar. Aynı BM’nin, bir de, ABD’nin vetoları ile İsrail’e bir şey yapamadığını değerlendirdiğinizde çarpık yapı gün gibi ortaya çıkıyor.
İslam’a ambargo
Cezayir’e bölgede hakim güç odaklarınca oluşturulmuş yapıyı bir uçtan değiştirmeye yönelik ciddi bir gelişme oldu. Başka İslam ülkelerinde de, bu yönde filizlenmeler görülüyor. Bunun adı hakim güç odaklarının kitabında “kökten dinci, fundamantal, radikal İslam” diye geçiyor ve yok edilmesi gerekli bir oluşum olarak görülüyor. Sebebi taa Birinci Dünya savaşında oluşmuş statükonun İslam lehine ve hakim güçler aleyhine bozulması ihtimali...
Müslüman-Türk dünyası
Balkanlardan Asya’ya uzanan Müslüman-Türk dünyası yepyeni boyutlarla uluslararası politika arenasına giriyorlar. Bu bölgeler için Türkiye, kendi büyük gücünü oluşturma yolunda mı ilerleyecek, yoksa süper güçlerin gölgesine mi sığınacak?
İslam dünyası
Ümmetin parçalanması ana hedefti, öylede oldu. O zamandan beri Türkiye, ümmet bütünlüğü içinde görünmekten çekinir. İslam ülkeleri ile ilişkileri hep “laiklik rezervi” taşır.
Nükleer kontrol
Bunun bir başka boyutu, nükleer güce sahip olma noktasındaki tartışmalarla ilgilidir. Hakim güçler, bir “İslam bombası” karşısında olağanüstü duyarlılar.
KÜRESEL SÖMÜRGELEŞME YA DA...
Şu andaki “küreselleşme” olgusunun ideolojik boyutu ne? Kimliksiz, renksiz bir evrensellik mi yaşanıyor? Yoksa, gerçekten de masonluğun hedeflediği gibi, tüm dinleri aşan “insanlığın ortak kültürü” diye ifade edilebilecek yeni bir din oluştu da, o mu akıyor sınırlar ötesine? Bunun için “küreselleşme”nin hangi alanlarda yaşandığına bir bakmak lazım.
Kültür: İletişim araçları tüm dünyayı ortak bir kültür içinde eritmeğe yöneliyor. Peki bu kültürün ideolojik kimliği ne ? Michael Jackson dünyanın her yerinde...’’Amerika her gittiği yerde kendi türküsünü dinliyor.’’ Haber: CNN’nin verdiği veya Batılı ajansların telekslere akıttığı işte küresel kültürün çerçevesi. Küresel kültürün ideolojik kimliği belki tek kelime ile ifade edilemiyor. Ancak, kendi kültür kimliğimiz için “Yok edici” bir ‘’misyon ‘’ yüklendiği muhakkak.
Dış politika: “Küreselleşme” nin biçimlendireceği alanların başında ülkelerin “dış politika” sının olması beklenebilir. Bunu en çok da, bizim gibi İslam ülkelerinin anladığını söyleyebiliriz. “Dünyadan bağımsız bir iş yapamayız’’ sözü, bizim politikacılarımızın özdeyişi halindedir. Dış politikada küresellik, ülkelerin dış ilişkilerini amerikan eksenli bir nitelik kazandırıyor. Amerikan eksenine yaklaşanlar küresel uyumu, ters düşenler ise uyumsuzluğu temsil ediyorlar.
Ekonomi: Artık dev dünya şirketlerinin çağı yaşanıyor. Ahtapotun kolları Amerika’dan, Almanya’dan veya Japonya’dan uzanıp cebimize giriyor. Amerika’da üretim yapan şirketin dükkanı Çemişkezek’te açılıyor. Öyle bir yapı ki bu, küresel gelişmeleri okuyanlar yaşıyor, okuyamayan eleniyor. Gittikçe devleşen ve cüceleşen ekonomik kuruluşlardan söz edilebilir bu dünyada ... Neden hala petrol gibi stratejik hammaddeler üzerinde Amerikan merkezli zengin ülkeler terörü vardır?
Askeri güç: Askeri güç konusunda bir başka dikkat çekici konu nükleer güç alanındaki çelişki: Bugün nükleer güç sahibi ülkeler, belli bir kampta buluşmuş gibiler. Bu kampın ortak özelliği İslam’ın yükselişine karşı oluşları. Ve bu güçler herhangi bir İslam ülkesini nükleer güce sahip olmasından büyük tedirginlik duyuyor.
Burada şu da söylenebilir: İslam dünyasına karşı, böyle şuurlu bir sömürgeleştirme eylemi söz konusu olmasa ve olağan bir etkileşimden söz edilse bile, küresel değerlerin hakim ideolojik karakteri gereği, İslam toplumlarının yaşayacağı, yine de bir sömürgeleşme süreci olacaktır. Bu sömürgeleşme sürecinden kurtulmak için tek şart, çağı okumaktır. Çağın büyüklüklerini kavramaktır. O büyüklüğe layık bir ümmet bütünlüğünü sağlamaktır. Bunun müesseselerini tez elden oluşturmaktır. Sömürge kimliğini atmak ilk ve tek çıkar yoldur. Ondan sonrası peş peşe gelecektir.
Olayların neresindeyiz?Şu an cereyan eden ve gelecekteki dünya dengesini biçimlendirecek olan bazı gelişmeler var. Onlar üzerinde düşünelim:
Rusya’ya torpil
Sovyetler çözüldü. Amerika, bu ülkenin yerine kendisi için mutemed bir gücün sivrilmesini istedi. Bu rolü Yeltsin’e ve Rusya Federasyonu’na verdi.
Süper BM
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İngiltere’nin çağrısı ile bir zirve toplantısı yaptı. Amaç, BM’nin bundan sonraki dünya hadiselerinde daha etkin bir rol almasıydı. Hakim güçler BM’yi kendi politikalarının icra gücü halinde kullanma eğilimine giriyorlar. Aynı BM’nin, bir de, ABD’nin vetoları ile İsrail’e bir şey yapamadığını değerlendirdiğinizde çarpık yapı gün gibi ortaya çıkıyor.
İslam’a ambargo
Cezayir’e bölgede hakim güç odaklarınca oluşturulmuş yapıyı bir uçtan değiştirmeye yönelik ciddi bir gelişme oldu. Başka İslam ülkelerinde de, bu yönde filizlenmeler görülüyor. Bunun adı hakim güç odaklarının kitabında “kökten dinci, fundamantal, radikal İslam” diye geçiyor ve yok edilmesi gerekli bir oluşum olarak görülüyor. Sebebi taa Birinci Dünya savaşında oluşmuş statükonun İslam lehine ve hakim güçler aleyhine bozulması ihtimali...
Müslüman-Türk dünyası
Balkanlardan Asya’ya uzanan Müslüman-Türk dünyası yepyeni boyutlarla uluslararası politika arenasına giriyorlar. Bu bölgeler için Türkiye, kendi büyük gücünü oluşturma yolunda mı ilerleyecek, yoksa süper güçlerin gölgesine mi sığınacak?
İslam dünyası
Ümmetin parçalanması ana hedefti, öylede oldu. O zamandan beri Türkiye, ümmet bütünlüğü içinde görünmekten çekinir. İslam ülkeleri ile ilişkileri hep “laiklik rezervi” taşır.
Nükleer kontrol
Bunun bir başka boyutu, nükleer güce sahip olma noktasındaki tartışmalarla ilgilidir. Hakim güçler, bir “İslam bombası” karşısında olağanüstü duyarlılar.
KÜRESEL SÖMÜRGELEŞME YA DA...
Şu andaki “küreselleşme” olgusunun ideolojik boyutu ne? Kimliksiz, renksiz bir evrensellik mi yaşanıyor? Yoksa, gerçekten de masonluğun hedeflediği gibi, tüm dinleri aşan “insanlığın ortak kültürü” diye ifade edilebilecek yeni bir din oluştu da, o mu akıyor sınırlar ötesine? Bunun için “küreselleşme”nin hangi alanlarda yaşandığına bir bakmak lazım.
Kültür: İletişim araçları tüm dünyayı ortak bir kültür içinde eritmeğe yöneliyor. Peki bu kültürün ideolojik kimliği ne ? Michael Jackson dünyanın her yerinde...’’Amerika her gittiği yerde kendi türküsünü dinliyor.’’ Haber: CNN’nin verdiği veya Batılı ajansların telekslere akıttığı işte küresel kültürün çerçevesi. Küresel kültürün ideolojik kimliği belki tek kelime ile ifade edilemiyor. Ancak, kendi kültür kimliğimiz için “Yok edici” bir ‘’misyon ‘’ yüklendiği muhakkak.
Dış politika: “Küreselleşme” nin biçimlendireceği alanların başında ülkelerin “dış politika” sının olması beklenebilir. Bunu en çok da, bizim gibi İslam ülkelerinin anladığını söyleyebiliriz. “Dünyadan bağımsız bir iş yapamayız’’ sözü, bizim politikacılarımızın özdeyişi halindedir. Dış politikada küresellik, ülkelerin dış ilişkilerini amerikan eksenli bir nitelik kazandırıyor. Amerikan eksenine yaklaşanlar küresel uyumu, ters düşenler ise uyumsuzluğu temsil ediyorlar.
Ekonomi: Artık dev dünya şirketlerinin çağı yaşanıyor. Ahtapotun kolları Amerika’dan, Almanya’dan veya Japonya’dan uzanıp cebimize giriyor. Amerika’da üretim yapan şirketin dükkanı Çemişkezek’te açılıyor. Öyle bir yapı ki bu, küresel gelişmeleri okuyanlar yaşıyor, okuyamayan eleniyor. Gittikçe devleşen ve cüceleşen ekonomik kuruluşlardan söz edilebilir bu dünyada ... Neden hala petrol gibi stratejik hammaddeler üzerinde Amerikan merkezli zengin ülkeler terörü vardır?
Askeri güç: Askeri güç konusunda bir başka dikkat çekici konu nükleer güç alanındaki çelişki: Bugün nükleer güç sahibi ülkeler, belli bir kampta buluşmuş gibiler. Bu kampın ortak özelliği İslam’ın yükselişine karşı oluşları. Ve bu güçler herhangi bir İslam ülkesini nükleer güce sahip olmasından büyük tedirginlik duyuyor.
Burada şu da söylenebilir: İslam dünyasına karşı, böyle şuurlu bir sömürgeleştirme eylemi söz konusu olmasa ve olağan bir etkileşimden söz edilse bile, küresel değerlerin hakim ideolojik karakteri gereği, İslam toplumlarının yaşayacağı, yine de bir sömürgeleşme süreci olacaktır. Bu sömürgeleşme sürecinden kurtulmak için tek şart, çağı okumaktır. Çağın büyüklüklerini kavramaktır. O büyüklüğe layık bir ümmet bütünlüğünü sağlamaktır. Bunun müesseselerini tez elden oluşturmaktır. Sömürge kimliğini atmak ilk ve tek çıkar yoldur. Ondan sonrası peş peşe gelecektir.