Doktor fıkraları : )

20
EXE RANK

OttoMaNs* ;яeiz

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
20 Şub 2011
Mesajlar
32,869
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Web sitesi
www.netbilgini.com
OttoMaNs* ;яeiz
85 yaşından da bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir.
Doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:
Doktor- "içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"
Adam- "Evet,eşim.”
Doktor- "Ama bayan 25 yaşlarında..."
Adam- "Tamam işte, eşim o. Niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?"
Doktor- "Yoo, aklıma benim dedem geldi de."
Adam- "Nesi varmış dedenizin?"
Doktor- "Kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. Kendisi Israr etti ve hazırlandı. E, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle gittim. Ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü..."
Adam- "Olur mu, başkası vurmuştur onu."
Doktor- "Ben de onu demeye çalışıyorum işte."
 
Joe, yatak kariyeri başarılarla dolu bir insandır. Ancak yaşlandıkça bu meziyeti inanılmaz bir baş ağrısı yüzünden durmuştur. Sağlığı ve aşk hayatı, çekilmez bir hal aldığında tıbbı bir yardıma ihtiyacı olduğunu fark eder.
Kapı kapı, doktor doktor gezdikten sonra problemini çözebilecek bir uzman hekim bulur kendine;
"- Size bir iyi, bir de kötü bir haberim var." der doktor.
"- Doktor, önce iyi haberi duymak istiyorum."
"- Sizi baş ağrınızdan kurtarabilirim."
"- Peki, kötü haber nedir doktor bey?"
"- Çok nadir görülen bir durumdur. Söylemesi zor ama hadım edilmeniz gerekiyor. Cinsel organınız, omurganızın alt kısmına baskı yapıyor ve bu baskı sizde dayanılmaz bir baş ağrısı yaratıyor. Bu baskıdan kurtulmanın tek yolu erkeklik organınızı almak."
Joe bu haber karşısında şok olur ve morali çok bozulur. Kendi kendine sorar;
" - Ne yapsam acaba. Erkeklik organım alınırsa ben nasıl yaşarım. Kimin için yaşarım. El içine nasıl çıkarım!"
Cevap vermek için fazla düşünmez ve başka bir şansı olmadığı için bıçak altına yatmaya karar verir.
Hastaneden taburcu olduğunda;
" - Oh be! Dünya varmış. Kurtuldum şu lanet ağrıdan" diye derin bir nefes alır, ancak üstünde önemli bir parçasının eksik olduğunu hisseder. Caddede yürürken farklı bir kişi olduğunu sezinler. Yeni bir başlangıç yapmaya ve yeni bir hayata başlamaya karar verir. Bir erkek giyim mağazasının önünden geçerken vitrinde duran bir takım elbiseye takılır gözleri.
" - İşte tam aradığım takım elbise!" der ve dükkâna girer.
Tezgâhtara;
" - Yeni bir takım elbise istiyorum" der.
Tezgahtar Joe''yu söyle tepeden tırnağa bir süzer ve;
" - Bir bakalım. 44 beden!" der.
Joe gülerek;
" - Kesinlikle doğru, nerden anladınız?"
" - Bu benim işim."
Joe takım elbiseyi dener. Üstüne cuk diye oturur. Joe aynada kendisine hayran hayran bakarken, tezgâhtar sorar;
" - Yeni bir gömlek de ister misiniz?"
Joe bir kaç saniye düşündükten sonra;
" - Elbette" der.
Tezgâhtar Joe''ya şöyle bir bakar;
" - Kol numarası 34 ve 16 numara yarım yaka."
Joe şaşırır;
" - Kesinlikle doğru nerden anladınız?"
" - Bu benim işim!"
Joe gömleği giydi. Evet, gömlek süper olmuştur. Yakasını aynada düzeltirken tezgâhtar sorar;
" - Yeni ayakkabıya ne dersiniz?"
" - Evet lütfen. Bir de ayakkabılarınıza bakayım"
Tezgâhtar Joe''nun ayaklarına bakarak;
" - Evet...9-1/2... E."
Joe iyiden iyiye afallar;
" - İnanamıyorum bir bakışta kaç numara ayakkabı giydiğimi nasıl anladınız? Vallahi bravo!"
Tezgâhtar;
" - Efendim. Bu benim işim."
Joe ayakkabıları da giyer. Gerçekten de ayakkabılar cillop gibi oturur ayaklarına. Şöyle dükkân içerisinde bir tur atarken tezgâhtar sorar;
" - Beyefendi vallahi jilet gibi oldunuz! Size bir tane de şapka veriyim ben!"
Joe aynaya bakarak;
" - Heyt ulan be façayı o biçim düzdüm." diye içinden geçirir ve " - Evet bir de şapka bakayım kendime!" der tezgâhtara.
Tezgâhtar Joe''nun kafasına bakarak;
" - Eveeeeet...7-5/8."
Joe dumur üstüne dumur yaşamış bir şekilde tezgâhtara;
" - Evet..doğru..nerden bildiniz?" diye sorar.
Tezgâhtar iyiden iyiye havaya girmiş bir şekilde;
" - Bu benim işim efendim" der.
Şapka da süper oturmuştur kafasına.
" - Vayyy beee, ulan ben neymişim beee. Ulan ben var ya ben..." diye düşünürken tezgâhtar yine sorar;
" - Size bir tane de don verelim efendim."
Joe bir kaç saniye düşünür ve;
" - Tamam! Hemen bana en fiyakalı donlarınızdan getirin!" der.
Tezgahtar geri adim atarak "Eveeeeet..36 beden!" der.
Joe gülerek;
" - İlk defa yanıldınız. Ben 18 yaşımdan beri 34 beden giyiyorum!" der.
Tezgâhtar kafasını sallayarak;
" - Hayır..size 34 olmaz. Erkeklik organınızı sıkıştırır ve omurganıza basınç yapar, bu da dayanılması güç bir baş ağrısı çekmenize sebep olur!..."
 
Teksaslı üç cerrah golf oynarken yaptıkları başarılı operasyonlardan bahsediyorlarmış.
Birincisi başlamış:
- Teksas'taki en iyi cerrah benim. Hastam olan konser piyanisti bir kazada yedi parmağını kaybetmişti, ben ameliyatla yeniden diktim, sekiz ay sonra İngiltere kraliçesine özel konser verdi.
Diğeri atlamış:
- O da birşey mi? Genç bir adam kazada her iki bacağını ve kolunu kaybetmişti, ben yeniden monte ettim, iki yil sonra olimpiyatlarda
atletizmde altın madalya kazandı.
Üçüncüsü başlamış:
- Beyler, sizler daha amatörsünüz. Birkaç yıl önce kokain ve alkol ile kafayı çekmiş bir kovboy atını saatte 120 km hızla giden trenin üzerine sürmüştü. Kazadan çalışmam için arta kalanlar sadece atın ***ü ve kovboyun şapkası idi.
- Eeeee Hocam...Peki şimdi ne oldu ?
- Şimdi kendisi ABD başkanı.
 
Artik mesleginden sıkılmaya baslayan jinekolog doktor, is degistirmeye
karar verir ve oto tamirciliginde karar kilar.
Bu konuda hizmet veren bir kursa yazilir egitime baslar. Kurs bittiginde
lisansini alabilmesi icin bir sinavdan basarili olmasi gerekmektedir.
Sinava girer, ertesi gun sinav sonuclari aciklanir.. Ama bizim doktor,
100'luk sinavdan 150 almistir.
Sinav komisyonu hemen sinavi yapan hocayi cagirir ve neden 150 verildigini
sorar, hoca aciklamaya baslar :
- Once motoru indirdi, bujileri temizledi, piston ve avans ayarlarini
yapti, karburatoru dagitti onun da bakimini yapti ve yerine takti,
ardindan sanzimana girdi, onun da yaglamasini ve tum bakimlarini en iyi
sekilde yapti, hava ve yag filtrelerini degistirdi, sonra hepsini topladi
ve motoru yerine takti..
Sinav komisyonu bunlari dinledikten sonra :
- E peki hoca madem herseyi en layikiyla yapti neden o zaman 100 vermedin
de 150 verdin ?
- Ama dediklerimin hepsini egsozdan yapti
 
Yaşlıca, bir hanıma bir türlü teşhis konulamıyor.Kadıncağız yirmi sekiz gündür Üniversite hastanesinde yatmakta ve hiç bir sonuç yok.Belki dikkatinizi çekmiştir, üniversite hastahanelerinde garip bir hiyerarşi vardır. Prof. başta, arkasında Doçentler, sonrasında baş asistanlar ve bir iki parlak öğrenci. üçgen düzende vizitlere nerdeyse uçarak giderler. Yine böyle bir gün ve tüm kadro hastanın başında. Prof sorar:
- Radyolojik tetkikler ? Hemen filmler ışıklı panoya yerleştirilir. Sert ve kararlı bir ses:
- EKG ? Derhal hocanın önüne serilir,
- Eforlusu ? O da hemen açılır hocanın önüne.
- Laboratuvar tetkikleri? Her şey önceden hazırlanmıştır.
- Elektroansefalografi ?
- Buyrun hocam.
- Emar ? Dışarıda çektirilmiş(!) emar da konulur büyük patronun önüne.
- Sintigrafi?
- Anjiyo?... derken Büyük şef sorar :
- Sken oldu mu ? Kadından gelen cılız bir ses:
- "Bir o olmadı."
 
Bir İngiliz doktor diyor ki:
-Tıp bilimi bizde öyle ilerledi ki, biz bir adamın beynini alırız ve başkasına koyarız ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz.
Alman doktor diyor ki:
-Bu hiçbir şey değil; biz bir adamın beynini çıkarırız ve başkasına koyarız ve onu dört haftada savaşa hazır hale getiririz.
Amerikalı doktor da diyor ki:
-Beyler siz çok geridesiniz. Biz Teksas’tan bir beyinsizi aldık ve beyaz saraya koyduk. Şimdi ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor.
 
Bir ürolog bilimsel takılıp (doğrusunu da yapmış) sünnet işini sünnetçilere bırakmamış. 20 yıllık meslek yaşamında kestiği sünnet derilerini özenle saklamış. Emekli olduğunda da bir deri ustasına ***ürüp "bu derilerden bana öyle bir şey yap ki 20 yıllık hatıralarım yaşasın" demiş. Bir hafta sonra yapılan eşyayı almaya gittiğinde ne görsün, ufacık bir cüzdan. Canı sıkılmış ve "o kadar çok deriden yapa yapa bunu mu yaptın" demiş. Ama usta da ustaymış, maharetini göstermiş. Haklısın ufacık görünüyor ama o cüzdan okşayınca bavul oluyor, demiş.
 
Adam 80 yaşına merdiven dayamış durumda doktora gider. Doktor muayenesini yaparken bu arada sorar
- Nasılsınız.Hayatınızdan memnun musunuz?
adam
-"Ah doktor bilemezsiniz o kadar mutluyum ki. 20 yaşında bi karım var ve benden 3 aylık hamile."
doktor çok şaşırır ve böyle bi durumu aklı almaz. Adama dönüp derki.
-"size bir hikaye anlatacağım. Adamın biri geyik avına çıkmayı çok seviyormuş." Her gün tüfeğini alır ava gidermiş. Yine bir sabah kalkar ava gitmek için hazırlanır.Yalnız yanlışlıkla tüfeğini alacağına şemsiyesini alır.
Neyse bu adam ormanda ilerlerken aniden önüne bir geyik çıkar. Adam şemsiyesini doğrultur nişanını alır güm geyik yerde. Yaşlı adam tam bu arada
- "Hayır kesinlikle başka biri vurmuş olmalı."
doktorda
-Evet kesinlikle:))
 
Kadın doğum uzmanı bir doktor yaptığı işten zevk almamaya başlamış. Yıllardır doğum yaptırmak artık doktora eğlenceli gelmiyormuş ve sonunda işini değiştirmeye karar vermiş. Bir takım araştırmalar sonucunda motorcu olmaya, bu işin çok eğlenceli olduğuna karar vermiş. Hemen bir eğitim kurumuna başvurarak kurs almaya başlamış.
Nihayet kurs bitmiş ve usta öğretici kursiyerleri sınava almış ve sonuçları bakanlığa yollamış. Bakanlık sonuçları incelerken bi bakmışlar bizim doktor 100 puanlık sınavdan 150 almış. "Nasıl olur bu. Bu işte torpil var muhakkak" deyip hemen iki müfettişi göndermişler kurs merkezine. Usta öğreticiyi bulup sormuşlar:
- Ne iş bu, ne sordun sınavda?
- Müfettiş bey ne sorayım klasik şeyler işte, yağı değiştir, bujileri temizle, yağ filtresini sök değiştir, radyatörün suyu falan işte...
- İyide kardeşim bu adam nasıl aldı bu notu?
- Valla müfettiş bey adam ne dersem hepsini yaptı.
- Tamam anladık kardeşim onu niye 100 değilde 150 onu soruyorum.
- Haa!!... İyide müfettiş bey adam bütün dediklerimi ekzos deliğinden yaptı, kaç verseydim!
 
Amerika'da bir asker, arkadaşı ile yolda giderken elindeki çakısı ile oynarken parmağını kesti.Az ötede bir dispanser vardı.
Asker ;
"- Ben şurada pansuman yaptırayım." dedi.
İçeri girince karşısına iki kapı çıktı.
Birinde "Hastalıklar", ötekinde "Yaralar" yazılı idi.
"Yaralar" kapısından girdi.Yine önünde iki kapı.
Birinde "Kemik", ötekinde "Yumuşak Doku" yazıyordu.
"Yumuşak Doku" kapısından girdi.Yine iki kapı.
Birinde "Önemli", ötekinde "Önemsiz" yazıları vardı.
"Önemsiz" kapısından girince kendini sokakta buldu.
Dışarı çıkınca arkadaşı sordu ;
"- Nasıl, iyi baktılar mı?"
"- Hayır, ama teşkilat mükemmel!..
 
Doktor hastasına aylar süren tahlillerin sonuçlarını açıklamaktadır;
-Size bir kötü, bir de daha kötü haberim var... Önce kötü haberi vereyim. Test sonuçlarına göre 24 saatlik ömrünüz kalmış.
Adam yıkılır ve doktora dönüp :
"Hayır olamaz!Fakat, fakat bundan daha kötü ne olabilir?
Doktorun yanıtı kısa olur :
-Dünden beri size ulaşmaya çalışıyorum...
 
Yolda bir kaza olmuş, iki araba birbirine geçirmiş. Neyse arabaların birinden bir avukat çıkmış, diğerinden ise bir doktor. Önce avukat:
- Geçmiş olsun, bir şeyin var mı ? diye sormuş. Doktor:
- Önemli birşey yok, ufak tefek sıyrıklar var, demiş. Avukat arabadan bir içki çıkarmış ve doktora:
- Çek bir fırt rahatlarsın, Doktor:
- Sağol, demiş ve biraz içtikten sonra:
- Sen de alsana, demiş. Avukat:
- Yok ben polisler geldikten sonra alacağım.
 
Adamın biri doktora gitmiş. Doktor muayene etmiş ve bizimki sormuş:
- Ne oldu doktor bey? Ne kadar ömrüm kaldı?
Doktor cevaplamış:
- 10
Bizimki de :
- Ne 10'u doktor bey, gün mü, ay mı sene mi?
Doktor:
- 9, 8, 7, 6....
 
İkinci Dünya Savaşı sıralarında Berlin'i bombalamaya gelen filodaki İngiliz uçak pilotu ağır yaralı olarak ele geçirilmiş. Pilotu hastaneye kaldırmışlar ve tedavi etmeye başlamışlar. Alman doktor İngiliz'in yanına gelip;
- Size kötü bir haberim var, bir bacağınızı kesmek zorundayız, demiş. Hasta çaresiz bir şekilde Alman doktora;
- En azından sizinkiler Londra'yı bombalamaya gittiklerinde kestiğiniz bacağımı bizim topraklara atmalarını sağlar mısınız ? diye sormuş. Doktor da kabul etmiş. İngiliz'in bacağını İngiltere topraklarına bıraktırmış. Aradan birkaç hafta daha geçmiş ve doktor bu kez diğer bacağının da iyi durumda olmadığını, kesmek zorunda kalacaklarını söylemiş. İngiliz yine aynı isteğini tekrarlamış. Doktor yine kabul etmiş ve Almanlar İngiliz'in bacağını yine atmışlar İngiltere toprağına. İngiliz'in iki hafta sonra da kolu kötüleşmeye başlamış. Doktor yine kesmek zorunda olduklarını söylemiş. İngiliz de aynı isteği kolu için yinelemiş. Doktor bu kez kabul etmemiş. İngiliz şaşkınlık içinde sormuş:
- Neden ama ? İki bacağımı da attınız. Kolumu niye atmıyorsunuz ? Doktor:
- İyi de sen galiba ufak ufak kaçmaya çalışıyorsun.
 
Adamcağız her gece yatağını ıslatır hale gelmiş.Yatmadan önce her türlü önlemi alıp çişini de yapıyor, ama gece yine yatağını ıslatıyormuş.Sonunda canına tak etmiş ve soluğu psikologda almış.
Doktor hastasını önce telkin ederek uzanıp rahat etmesini sağlamış ve terapisine başlamış;
- Eveeet... şimdi anlatın bakalım.Her gece yatağınızı nasıl ıslatıyorsunuz?
- Valla doktorcuğum, yatmadan önce çişimi yapıyorum ve yatağa yatıp uyuyorum.
- Ee? gayet güzel devam edin.
- Uyuduktan bir süre sonra rüya görmeye başlıyorum.
- Peki nasıl bir rüya görüyorsunuz?
- Rüyamda yeşil, küçücük bir adam geliyor ve bana ;"-Çişini yaptın mı?"diye soruyor.
Ben de; "-Hayır yapmadım." deyince ;"-Hadi bakalım, öyleyse şimdi yap!" diyor, ben de yapıyorum.
- Hımmm... Tamam anlaşıldı. Şimdi evinize gidin. Bu gece yine çişinizi yapıp yatın. O yeşil küçük adam gelip size "-Çişini yaptın mı?" diye sorarsa siz de "-Evet! Yaptım!." diye yanıtlayın ve yatağınızı ıslatmaktan kurtulun.

Bu reçeteyi alan hastamız eve gider.Yatma vakti gelince çişini yapar ve yatağa yatar.Kısa bir süre sonra uyuyup rüya görmeye başlar ve yeşil küçük adam gelir, bizimkine sorar;
- Çişini yaptın mı ?
- Evet! Yaptım!
- Ya büyüğünü?
- I-ıh yapmadım.
- Hadi bakalım,öyleyse şimdi yap...
 
Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş, doktora gitmiş derdini anlatmış. Doktor adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vermiş ve demiş ki;
"- Bu ilaç sana kesinlikle iyi gelecek.Bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve bitince kontrole gel."
Bir hafta sonra tekrar geldiğinde doktor adama öksürüp öksürmediğini sormuş.Adamın öksürmediğini duyunca da ;
"-Ben sana dememiş miydim!" diye böbürlenmiş.
Adam cevap vermiş:;
"-İyide Doktor Bey, cesaret edip öksüremiyorum ki..!"
 
Ebe durmadan çocuk sahibi olan kadına doğum kontrol yöntemleri ile ilgili tavsiyelerde bulunuyordu.
"-Kocanla birlikte olmadan önce al bunu rahiminin ağzına koy.Bu çocuk yapma derdinden kurtul!"
Kadın sevinerek tavsiyelere uyacağını söyledi.
Aradan bir süre geçtikten sonra ebe kontrolde aynı kadının tekrar gebe olduğunu anlayınca kızgınlıkla kadını azarladı.;
"-Yahu hamile kalmaktan bıkmadın mı?Neden tavsiyelerime uymadın?"
Kadın kendini savundu.;
"-Ebe hanım inanki ne dediysen tam***** yaptım.Verdiğini her seferinde Rahimin ağzına koyup ondan sonra kocamla yattım.Ama ne yapalım ki tekrar hamile kaldım!"
Ebe kadına inanmadığını belirterek tekrar çıkıştı;
"-Boşversene dediğimi yapsaydın tekrar hamile kalman mümkün olmazdı!"
Bunun üzerine kadın içeride beklemekte olan kocasına seslenerek yardıma çağırdı;
"-RAHİİİM, gel bir de sen anlat nasıl yaptığımızı.Ebe hanım her seferinde dediklerinin tam***** yaptığıma verdiğini senin ağzına koyduğuma bir türlü inanmıyor!"
 
Adamın biri şidddetli ishal şikayetiyle Çapa Hastanesine başvurur. İşlemleri devam ederken karışan kağıtlar sonucunda adamı psikiyatri servisine havale ederler. Aradan 15 gün geçip taburcu olma günü gelince arkadaşı bizim adamı karşılamaya gelir.
-Nasıl oldu geçti mi ishal? der arkadaşı.
Bizimki ise :
-Hayır geçmedi ama artık takmıyorum.
 
Fıstık gibi bir sarışın kucağında bir bebek ile eczaneye girip;
"-Bebeği tartmak istiyorum." deyince eczacı;
"-Efendim bebek tartımız bozuk. Onun için anneler bebeklerini kucaklarına alıp büyük tartısına çıkıyorlar. Sonra ben bebeği kucağıma alıp anneyi bir daha tartıyorum. Aradaki farktan da bebeğin ağırlığını buluyoruz." demiş.
Kadın ;
"-Hay aksi şeytan !" deyip kapıya doğru yürüyünce eczacı;
"-Ne oldu efendim?" diye sormuş,
Sarışın;
"-Ben bu bebeğin annesi değilim ki, teyzesiyim.Gidip bebeğin annesini getireyim bari..."
 
Bir gün profesörlerin aklına rahatsız edici bir soru takılmış.
Eşleriyle olan cinsel hayatları acaba bir zevk mi, yoksa angarya mi?

Düşünmüşler aralarında tartışmışlar ve bir sonuca varamamışlar .
İçlerinden biri doçentlere danışalım bakalım onlar ne düşünüyor bu konuda
demiş. Gitmişler sormuşlar. Docentler düşünmüş ve "siz
bilirsiniz hocam" demişler prof.lara. Prof.lar için bu soru karin ağrısı olmuş.
Gidip yardımcı doçentlere başvurmuşlar, onlar da bir süre
düşünüp "siz daha iyi bilirsiniz" hocam demişler. Prof.lar bir cevap
bulamamanın sıkıntısı içinde bir de asistanlara soralım demişler.
Neyse sıkıla sıkıla sormuşlar. Sizce bizim eşlerimizle olan cinsel
hayatımız bir zevk midir yoksa angarya mi?
Asistanlar hep bir ağızdan 'ZEVK' diye bağırmışlar. Prof.lar
şaşırmış bu çabuk ve net cevaba. Merak etmişler,neden bu kadar emin ve çabuk cevap verebildiniz?
Asistanlar cevap vermiş: 'Angarya olsaydı bize yaptırırdınız'
 
Geri
Üst