Kopmalık Fıkralar : )

Öğretmen öğrencilere soru soruyor:
-"Ağaçta 7 kuş var.Avcı ateş ediyor,3 tanesini vuruyor.Ağaçta kaç kuş kaldı?"Biri cevap veriyor:
-"4 kuş kalır."Başka bir çocukta hemen atılır:
-"Hayır öğretmenim ateş edince bütün kuşlar uçar,ağaçta hiç kuş kalmaz..."Öğretmen bunun üzerine:
-"Cevap yanlış ama stilini sevdim."der.Çocuk buna karşılık verir:
-"Öğretmenim,bende bir soru sormak istiyorum...Karşıdan 3 bayan geliyor,ellerinde dondurma var.Biri yalayarak yiyor,biri emerek,biri de ısırarak...Bu bayanlardan hangisi evlidir?"Öğretmen düşünüyor,düşünüyor...-"Emerek yiyen evlidir",diyor...Çocuk cevap veriyor:
-"Hayır öğretmenim,parmağında alyansı olan...Ama ben de sizin stilinizi sevdim.."
 
Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkes acayip çalışmış, notlar, kopyalıklar havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar.
Hoca;
- "Bu mikroskop lam'larında bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak"
Tabii hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hocanın dediği dedik. Ögrenciler mikroskoplarına geçmiş ama tanıyamıyorlar... En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş;
- "Kimsin sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?"
Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış.
- "Tanısana hadi tanısana kim olduğumu..."
 
Karne günüydü.Küçük oğlan okuldan döndü.
Annesi "Karnen nerede?" diye sordu.
Çocuk güldü :
-Arkadaşıma ödünç verdim. Babasını korkutacak...
 
Küçük Ali okula başladığından beri her gün öğretmeni Aysel Hanım'a gidip,
- "Öğretmenim beni yanlış sınıfa koydunuz, benım yerim birinci sınıf değil, ablam üçüncü sınıfta ama ben en az onun kadar akıllıyım, hiç olmazsa beni üçüncü sınıfa alın" diye şikayet edermiş. Bundan sıkılan Aysel Öğretmen bir gün Ali'yi kaptığı gibi okul müdürüne çıkmış ve olayı anlatmış. Okul müdürü:
- "Peki" demiş, "Bu çocuğu bir imtihan edelim, yeri üçüncü sınıfsa o sınıfa koyalım" ve başlamış sorgulamaya,
- İki kere iki?
Ali hemen
-"Dört" demiş,
-"Sekiz kere dokuz?"
Ali hemen
-"Yetmiş iki" demiş,
-"Kaç mevsim var?"
Ali hemen
-"Dört" demiş.
Bu sirada Aysel Hoca da
-"Müsaade ederseniz bir kaç soruda ben sorayım" demiş ve sormuş:
-"Söyle bakalım Ali, ineklerde dört tane ama bende iki tane var, bu nedir?"
Ali hemen
-"Ayak" demiş, Aysel Hoca sormuş
-"Peki senin pantolonunda olupta benim pantolonumda olmayan şey nedir?"
Ali hemen yanıtlamış
- Cep.
Bunun üzerine Aysel Hoca dönmüş müdüre,
-"Üçe koyalım hocam" diyecekken;
Müdür,
-"Hocam, bu çocuğu üçe değil beşinci sınıfa koyalım, zira son iki
soruya ben doğru cevap veremedim."
 
Adamın biri muhabbet kuşunun yanına bir tane papagan almış.
ama papağan 'c' harfini 's' olarak algılıyormuş. adam ikisini yanyana koyarak işe gitmiş dönüşte bakmışki papağan kuşu mahfetmiş adam sormuş niye boyle yaptın diye
papagan demişki:
-cik cik dedi bende ciktim
 
Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır.
Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar.
Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp bidonunu bağırıp, çağırarak tekmelerler. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir. Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar, onları durdurur ve:
- "Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültuler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün 1 dolar vereceğim" der.
Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der:
- "Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı bundan böyle size sadece 50 sent verebilirim."
-Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan bir kaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları:
- "Bakın" der:
- "Henüz maaşımı alamadım, bu yüzden size günde ancak 25 sent verebilirim, tamam mı?"
- "Olanaksız bayım" der içlerinden biri,
- "Günde 25 sent için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz işi bırakıyoruz."
 
Bir gün öğrenciler sınav oluyorlarmış.
Öğretmen bir öğrencisini kaldırarak ona şu soruyu sormuş:
-Oğlum söyle bakalım elektirik nelerden geçmez?
Çocuk şöyle cevap vermiş:
-Lastikten, camdan ve tahtadan.
-Başka?
Çocuk biraz düşündükten sonra:
-Birde yoksul mahallererden geçmez öğretmenim diye cevap vermiş.
 
Okula yeni gelen öğretmen ilk dersinde ilginç bir çağrıda bulunmuş.
-Kendini geri zekalı hisseden varsa ayağa kalksın.Sınıfta çıt yok.nihayet biri kalkmış.
- sen kendini geri zekalı mı hissediyorsun.çocuk hayır demiş.sizin ayakta tek başınıza durmanıza gönlüm razı olmadı
 
Bu Temel nasıl öldü yahu!
Temel'in babası vefat eder.

Cenazeye gelen bir aile dostu Temel'e sorar:

Nasıl oldu?

Cevap: 30.kattan aşağıya düştü.

Adam: Vah vah desene çok feci ölmüş.

Temel: Yok yok öyle ölmedi. tam yere düşecekken manavın tentesine çarpıp tekrar yükseldi.

Adam: Vah Vaah! Daha şiddetli çakıldı o zaman.

Temel: Yok! Karşıdaki kasabın tenteden zıpladı bu sefer karşı binanın çatısına.

Adam: Demek çatıya çarpıp öldü.

Temel: Yok ya! Çatıdan yuvarlanıp elektrik tellerine gitti.

Adam: Deme ya! Çarpıldı o zaman. Temel: Yok canım teller yaylandı babamı 200 metre yukarı fırlattı.

Adam: 200 metreden yere çakıldı öyle mi? Yazık. Temel: Yok ya yine en baştaki bakkalın tenteye.

Adam: Orda mı öldü? Temel: Yooo. Ordanda yine kasaba.

En sonunda bunalan adam Temel'e bağırarak sordu:

Ulan nasıl öldü bu adam?

Temel: "Baktık durmuyo. Vurduk!"
 
Öğretmen derste şunları anlatıyordu:
- Düğünlerde gelinler neden beyaz giyer bilir misiniz? Bu onların en mutlu günü olduğu için!
Arka sıralardan bir ses yükselir;
- Damatların neden siyah elbise giydiklerini şimdi anladım.
 
Bir kız yurdunda şöyle bir sorun yaşanmaktadır: Kızlar, sabah
dudaklarına ruj sürdükten sonra aynayı öperek dudak izi
bırakmaktadırlar, bunların temizlenmesi sorun olmaktadır. Yurdun müdürü birgün yurtta kalan kızları ve tuvaletleri temizleyen
hademeyi tuvalete toplar. Kızlara yönelik şöyle bir konuşma yapar:
"Bazılarınız dudaklarına ruj sürdükten sonra aynaları
öperek dudak izi bırakıyorlar. Hadememiz bunları temizlerken çok
zorlanıyor. Şimdi ne kadar zorlandığını hep beraber
izleyelim." Der. Bir işareti ile hademe fırçasını klozetlerden birine daldırıp aynayı temizlemeye başlar. O günden sonra
aynalarda bir daha dudak izine rastlanmaz.
 
Öğretmen çocuğa sormuş.
-Oğlum elini pantolonunun sağ cebine attın ve 10 milyon lira çıkarttın, sol cebinden de 5 milyon lira çıktı.Senin şimdi neyin var?
-Öğretmen çocuğun 15 milyon liram var, cevabını beklerken çocuk cevap vermiş.
-Herhalde üzerimde başka birinin pantalonu var öğretmenim!
 
Ögretmen bir gün ögrencilerine söyle bir soru sormus :
- Insanlarda istem disi çalisan sey nedir ?
Ögrencilerden biri parmak kaldirip cevap vermis :
- Tik tir hocam...
Ögretmen soruyu bilen ögrencisine :
- Aferin oglum senin adinne? diye sormus.
Ögrenci :
- Tüleyman hocam... demis...
 
Bir öğretmenin sınıfında hiç sevmediği bir çocuk varmış ve hep ona laf sokmak istiyormuş.
Öğretmen:
- Ismet büyüyünce ne olmak istiyorsun?
Ismet:
- Manken olmak istiyorum öğretmenim.
Öğretmen hemen başlamış laf sokmaya:
- Nasıl manken olacaksın bu suratla, senin gibi çirkin çocuk yok bu sınıfta, sende manken olacağım diyorsun.
İsmet altta kalır mı:
- Bende o zaman öğretmen olurum sizin gibi.
 
Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş:
-Oğlum Kadeş Savaşını kim yaptı?
Çocuk hemen yanıtlamış:
-Hocam vallahi billahi ben yapmadım.
Hoca sinirinden çıldıracak. O sinirle dışarıya çıkmış, koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış:
-Hoca hanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar, çıldıracağım...
-Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar hem yaparlar hem de yapmadım derler... Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu Müdür Beyin odasında almış.
-Müdür Bey bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var, ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, ben yapmadım diyor, öğretmene durumu anlatıyorum, bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor, kafayı yiyeceğim.
Müdür Bey: Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam, bunda merak edilecek birşey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız... Tarih Öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve Müdürden bir hafta izin almış...
Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı:
Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize...
 
Öğrencinin biri Mısır'da üniversite okuyormuş. Yazılılar bittikten sonra sömestır tatili olmuş. Arkadaşı Ali'ye, ben memleketime gidiyorum sen bana notlarımı iletirsin: Eğer bir zayıfım varsa Ali'nin selamı var, iki zayıfım varsa Muhammed'in selamı var, üç zayıfım var ise Muhammet Emin'in selamı var dersin demiş. Arkadaşı notlara baktıktan sonra evini aramış, babası çıkmış telefona. Ali orada mı diye sormuş; babası, yok demiş, o da notu bırakmış:
- Ali geldiğinde söyleyin, ümmeti Muhammed'in selamı var.
 
Okula yeni gelen öğretmen ilk dersinde öğrencilere ilginç bir çağrıda bulunmuş:
kendini gerizekalı hisseden varsa ayağa kalksın...
sınıfta çıt yok.nihayet biri kalkmış.öğretmen sormuş:
sen kendini geri zekalımı hissediyorsun?
çocuk:hayir ama sizin tek başına ayakta kalmanıza gönlüm razı olmadı da demis
 
Küçük Kayseriliye hocası sormuş :
- Altı kere altı?
- Otuz dokuz.
- Otur, sıfır.
Arkadaşı sorar :
- Bildiğin halde neden otuz dokuz dedin?
- Pazarlık edecektim, anlamadı...
 
Öğretmen derste çocuklara dönerek sorar: - Söyleyin bakayim,kuzeyimizde karadeniz,güneyimizde akdeniz,batımızda ege denizi varsa BEN KAÇ YAŞIMDA OLURUM..? Arka sıralardan bir parmak kalkar: - Kırkdört öğretmenim.. Gerçekten de o yaşta olan öğretmen şaşırır: - Doğru..Ama nasıl bildin.?.. - Gayet kolay öğretmenim..Benim yarı manyak bir ağabeyim var;tam yirmiiki yaşında..Onun yaşını iki ile çarpınca sizin yaşınız çıkıyor....
 
Padişahın biri,
- Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!
demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;
- Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına ***ürdü.
- Bunun neresi yalan?.. Kuş kartaldır, Arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı ***ürür tabii!..
- Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!..
- Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!..
- Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!
- Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.
Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir Kayserili gelmiş;
- Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!..
 
Geri
Üst