Çizgi Film Sanatı

20
EXE RANK

OttoMaNs* ;яeiz

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
20 Şub 2011
Mesajlar
32,869
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web sitesi
www.netbilgini.com
OttoMaNs* ;яeiz
A:BİRİNCİ BÖLÜM
1. ÇİZGİ FİLM SANATI
1.1. Çizgi Filmin Tanımı

Çizgi film canlı ya da cansız nesneleri canlandırmak veya onlara yeni bir kimlik verme işlemidir. Ancak çizgi filmin yapılanma süreci içinde bu tanım yetersiz kalabilmektedir. Bu açıdan çizgi filmin Stephenson, “ hareketlendirme sanatı” olarak kabul etmektedir.
Çizgi film karikatür ve çizgi romana yakınlığı olan ama tümüyle bir yaratı alanıdır. Onunda kendine özgü yaratma teknikleri, anlatım dili ve yayınlanma ortamı vardır. En önemli öğesi devinimdir, anlatacağını onun aracılığıyla anlatır, uyandıracağı etkileri onu kullanarak sağlar. Bunu yanısıra hızdan ve yinelenmelerden de yararlanır.
Bilinmesi gereken en önemli konu, canlandırma sinemasını kesinlikle hareketli karikatürler olmadığıdır.
Canlandırma sineması sonuca ulaşmada birliktelik gerektiren bir yeni çağ sanatıdır.
Çizgi film, karikatür, çizim, resim, kukla ve üç boyutlu nesneleri canlılarmış, hareket ediyormuş gibi göstermek için sinema tekniğinin grafik ve plastik sanatlara uygulanmasıdır.
Ancak genel yapısı içerisinde belli bir sözlük terimi oluşturmak için yapılan tanımlama da: Çizgi film, Türk Dil Kurumu’nca yayınlanan Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü’nde “ tek tek resimleri ya da devinimsiz nesneleri gösterim sırasında devinim duygusu verebilecek içinde düzenlemek ve filme aktarma işi” olarak geçmektedir.
Tek kare çekebilen bir alıcı ile, hareketlerin çözümlenmiş pozlarının çizilmiş resimlerini ya da hareketsiz cisimlerin, göstericide hareket duygusu verecek biçimde yeniden düzenlenmesine “Animasyon” (Canlandırma), bu teknikle hazırlanmış filmlere “Canlandırma filmi” denir. Tip, karakter ve sahne tasarımlarının her karede çizilerek oluşturulması ile meydana gelen filmlere ise “Çizgi film” denir. Bu açıdan çizgi film, çizim ile gerçekleştirilen filmleri kapsar denebilir.

Çizgi film devam eden resimlerdir. Bu resimlerin her biri bir hareketin kısa süren anlarını oluşturur. Oluşturulan resimler filme alınır ve sonunda bir ekran üzerinde hareketli durumda gösterilerek resme canlılık etkisi kazandırılır.
Animasyonun dilimizdeki karşılığı canlandırmadır.Animasyonun bir çok tanımı yapılmıştır. “Animasyon anlık görüntülerin teknolojik işlemlerden geçirilerek devinen imajlara dönüştürme işlemine” denir.
Animasyon, latince bir kelime olan “animet’e”den gelmektedir. (Eng. Animated, Animation) Canlandırmak, canlılık, hareket, hayatiyet kazandırmak, resim ya da nesneleri hareketli ya da canlı oldukları yanılsamasını uyandıracak biçimde düzenleme işlemi.
Animasyon her çizimi her hareketin değişik anını gösteren resimler dizisinin, sinema filmine aktarılması olayıdır.
Her karedeki resimleri ya da hareketsiz cisimleri gösteri sırasında, hareket duygusu verecek şekilde düzenleyerek çekimini yapma tekniğine animasyon (canlandırma sineması) denmektedir. Resim kareleri hızlı bir şekilde peş peşe oynatılarak animasyon elde edilmektedir.
Bu açıdan dolayı “Animasyon” olarak bilinen “ canlandırma sineması” resim ya da nesnelerin hareketi ve canlı olduklarını hissettirecek biçimde düzenlenmesi işlemidir. Durağan olan bir nesne ya da resme hareket ve canlılık kazandırabilme çabası animasyonun temelini oluşturmaktadır.
Çizgi filmler, diğer filmler gibi filme çekilen ve perde de gösterilen çizimlerdir. Bu çizimlerin filme çekilmesiyle hareket eden bir görüntü sağlanır.
Çizmek direkt fiili anlam olarak resim yapmak, resmetmek, planlamak, tasarlamak gibi kavramları kapsamaktadır. Aynı kökten gelen “çizgi” sözcüğü ile elde edilen çizgi film ise; yapma filmler içinde özellikle bir biçimi tamamlıyor olsa da geniş anlamda düşünüldüğünde yapma film türü için genel bir ad olarak da kullanılabilir.
Çizgi film ya da canlandırma sineması elle çizilerek yapılan resimlerin, canlandırma yöntemiyle hareketlendirilmesine dayanır.
Canlı resim sözcüğü “ resim”, “karikatür” anlamına gelen ingilizce “cartoon” teriminden türemiştir. Bu teknikle çevrilen filmler, daha önce film kuşağı üzerine birer fotoğraf gibi baskısı yapılan bir dizi resimle oluşur. Bu kuşak perdeye yansıtılınca üzerindeki resimler de canlanır, hareketlilik kazanır.
Bu bakımdan çizgi film, hareket izlenimi veren, filme alınmış desenler dizisidir. Çizgi filmler, canlandırma sinemasının yalnızca bir dalıdır.
1.2. Çizgi Filmin Tarihsel Gelişimi
Gerçekte bugün, “Canlandırma, günümüz filmlerinde bilinmeyen görüntü ve deney alanlarını araştırıp geliştiren bir sanat olup tüm sinema dallarının en özgür alanıdır”.
Çizgi filmin gelişimi, 19. yüzyılın sonlarına doğru fotoğrafın ve sinemanın gelişimine paralel bir yol izlemiştir. Sinemanın bazı prensiplerinin çizgi filmle olan ilişkisi, çizgi film sinemanın bir dalı olarak karşımıza çıkarmıştır. Bu yapısal özdeşlik her iki sanatında hareketle olan ilişkisinde temellenmiştir.
Durağan görüntülere hareket izlenimi verebilme yüzyıllardır İnsanoğlu’nun isteği olmuştur. Neanderthal insanlar mağara duvarlarına avladıkları ve kendilerini avlayan çeşitli hayvanların resimlerini çizerlerdi. Bu resimleri sadece dini nedenlerle kendilerini ifade etmek veya avlanmakta ki başarılarını göstermek amacıyla çizildiğini araştırmacılar söylemektedir.
Hareketli izlenimi oluşturma çabası, tarihsel süreç içinde Yunan veya Romalı heykeltraşlar ile devam etmiştir. Tanrıların, atletlerin, heykellerini mükemmel bir denge ve canlılıkla yaptılar. Bu heykeller hareketlilik içeren pozlarda dengeli duruşlarının mükemmelliği ile adeta yaşamı temsil etmektedirler. Miron’un “ disk atan adam” bir sonraki hareketinde diski atacakmış gibi hareketin o uç noktasına işlenmiştir. Aynı dönemlerde savaşların kalkanlarının üzerinde savaşlar bir seri silvet resimler anlatılıyor, kalkanları döndürünce savaşı sınırlı bir animasyon içinde seyretmek mümkün oluyordu.
Geniş anlamda canlandırma tarihinin dört belli başlı evre geçirmiş olduğu söylenebilir.
- Başlangıçtaki büyücülük ve gözbağcılık dönemi
- 1920’lerde çizgi filmin sinema endüstrisinin tecimsel, eğlence araçlarından biri durumuna gelmesi
- 1930 ve 40’larda canlandırma filminin uzun sarımlı (metrajlı) eğlenti film biçimine dönüşmesine yol açan, teknik gelişim dönemi
- içinde bulunan ve canlandırma filminin, televizyon reklamından, özel deneme ve eğitim filmlerine değin, hemen her alanda büyük ölçüde yaygınlaşması dönemi.
Aslında insanlık tarihine bakıldığında, çizgi filmin temellerini mağara resimlerine kadar uzatmak mümkündür.
Mağara duvarlarındaki av sahneleri Neanderthal insanın yaşadığı dönemdeki avladığı hayvanların resimlerinden oluşmaktadır. Çizdiklerini gerçeğe yakın olması için çok yönlü kol ve bacaklar eklenmesi canlandırmadaki hareket özelliğine yakındır. Fransa da bulunan Altimira, Lascaux mağaraları bu resimlerin yapıldığı mekanlardır.
Daha sonraki dönemlerde yapılan resimler de insanoğlu hareketi yakalama çabası içindedir. Bunlardan en ilgi çekici olanı Ortaçağ İngilteresi’nde yapılmış olan bir halıdır, bir duvar halısı olan bu sanat eseri on yıl da işlenmiştir. Üzerindeki işlemeler Anglo-Sakson Krallığı’nın Norman’lar tarafından istilası anlatılmaktadır. Zamanımızın popüler sanatı çizgi film açısından ilgi çekici bir belgedir.
İlk çağlarda Altamira mağaraları duvarlarına çizilen resimlerden,sinemanın bulunuşuna kadar geçen süreç içerisinde sanatçı,yaptığı resimlere, garip bir içgüdüyle, “hareket” izlenimi vermeye çalışmıştır. Bu konuda, bilim adamlarının, sanatçıların ve düşünürlerin oluşturdukları sistemler, sinemanın oluşumunu olanaklı kılmıştır. Fotoğrafın ve sinemanın sosyolojik perspektifine baktığımızda, bunun geçen yüzyılın ortalarında modern resim alanında meydana gelen ruhsal ve teknik krizin doğal bir sonucu olduğu görülmektedir. “Andre Malraux” sinemayı plastik gerçekliğin evrimi olarak tanımlamıştır. Başlangıç noktası olarak da Barok resmi ve Rönesans dönemini almıştır.
Tarih öncesinin sanatçıları mağaralara çizdikleri figürlerle hareket izlenimi verebilmek için tek bir uzvun hareketini temsil eden veya bir tek hayvan figürü için binlerce resim çizdiler. Altamira mağara duvarlarındaki erkek domuz figürünün vücut ve dört ayağı net,koşu anında gözlenebilen diğer ayaklar flu çizilmiş böylece durağan bir görüntünü iki uç noktası belirlenerek hareket izlenimi verilmeye çalışılmıştır.
John Halas’ın yorumuna göre “yaratıklarının içine hayatın canlılığını vermeye çalışarak belki de tanrılarla büyük bir gizi paylaşmanın umudunu yaşamışlardır.
Bütün bu çabalar sınırlı insanlarla kısıtlanmış, ,insan gözünün retinasında görüntünün kısa süreli kalıcılığı değerlendirilebilecek teknolojik gelişmeler, tarihsel süreçle birlikte araştırılmaya başlanmıştır.
Görüntünün geçici bir süre retinada kalması ilk kez, M.S. 130 yılında Mısır da yaşayan Yunanlı bilim adamı ve filozof Ptolemy tarafından farkedildi. Canlandırma anlamında ilk bilinen veriler ise, 17. yüzyıla aittir. 17. yüzyılda Papaz Athanasius Kircher yaptığı basit projeksiyona “Magiclantern” (sihirli fener) adını vermiştir. Bu alet, herhangi bir (güneş ya da mum) ışık kaynağından yansıtılarak mercek ve aynayla oluşturulmuş bir kutuydu.
Negatif film kullanılarak, siyah arka fon üzerine beyaz bir kibrit çöpünden yapılmış adamların hareket ettirilmesi canlandırma sanatının başlangıcıdır.
Günlük gazetelerde yayınlanan resimli öyküler canlandırma özellikle çizgi filmler için zengin bir kaynak oluşturmuştur.
Tarihsel gelişimin ilk yıllarında çeşitli Amerikan çizgi film dizileri yaratılmıştır.
Ressam, ne kadar yetenekli olursa olsun bir resim temsil ettiği kişilerin ve sahnelerin hareketini yeterli biçimde, canlandıramaz. Çinliler uzun zaman önce, bu sorunu, gölge tiyatrosuyla; adının tam tersine “siyah” değil de renkli “ Çin gölgeleri” ile çözümlemişlerdir. Zaten dünyanın hemen her yanında böyle tiyatrolar vardır; Cavalılar’ın ki “siyah”tır, Türklerinki “renkli”dir. (Karagöz), ama bunlar oldukça ilkel biçimde hareketlendirilmiştir. Çinli “gölge oynatıcıları” bu sanatta o kadar ustadır ki bu resimlerin gerçekten canlı olduğu izlenimi yaratmayı başarırlar.
Çizgi film, sinemasının atası olan izdüşüm feneri’ndeki (sihirbaz feneri) halk resimlerinin yerini almıştır. Sinemadan çok önce “praksinoskop” (1876) ve “optik tiyatro”nun (1888) yaratıcıs Emile Rey naund, Çizgi filmlerin temel ilkesini buldu. Bir hareketin projeksiyona verildiğinde canlılık duygusu uyandıracak şekilde bir dizi sabit resme bölünmesi, Sinema tarihinin ilk çizgi filmleri arasında Un bon bock (1889), Clown et ses chines (Palyaço ve Köpekleri), (1890) sayılabilir.
Çizgi filmin ve hareketli resimlerin gelişimi Kircher’in öğrencisi Gaspar Scholt tarafından oluşturuldu. Schott durağan görüntüleri hareket içinde sunan bir alet yaptı, bu alet temelde “sihirli fener’e’ bağlı kalınarak yapılmıştı. Schott resimleri yatay yerine dairesel bir platforma yerleştirdi, böylelikle resimler dönerek hızlı bir biçimde yansıyabiliyordu. 1736 yılında Hollandalı bilim adamı Pieter Van Mussecherbrock bildiğimiz anlamdaki “hareketli görüntü”yü oluşturdu. Bu görüntü yeldeğirmenlerini tasvir eden bir dizi resimden oluşuyordu.
Bu uğraşların ardından geçen çalışmalar sonucu, dairesel dönüşümler yapabilen diskler üzerine hareket döngüsü sağlayacak şekilde çizilen figürlerin oluşturdukları etki, sinemanın bulunuşundan önce, bu tür atletlerle oluşturulan tiyatroların doğmasını sağladı. Canlandırma sinemasına en yakın sanat biçimlerinden biri de kuşku yokki, gölge oyunu tiyatrolarıdır. Bu tür tiyatroların Türkiye de ki temsilcileri ise; Karagöz, Hacivat gölge kahramanlarla gerçekleştirilen gölge oyunu tiyatrolarıydı. 1517 yılında Türkiye ye girdiği kabul edilen gölge oyunları özellikle Ramazan da kahvelerde ve evlerde o dönem insanlarının eğlence alanını oluşturdular. Geriden aydınlatılmış bir bez veya renkli bir kağıdın arkasından oynatılan gölge oyunu karakterleri önden perdeye yansıyor ve oyun sergileniyordu. Bu tür bazı temel kurallar açısından, gölge oyunu tiyatrolarını da çizgi filmlerin ilk çalışmaları olarak kabul edebiliriz. Dolayısıyla, çok iddialı olmamak koşuluyla, çizgi film sinemadan önce başlamıştır diyebiliriz
İnsanın doğasında yer alan araştırma isteği; yeniden ortaya koyabilme şeklinde birbirinden değişik türdeki araştırma sonuçlarını sergileyerek ortaya çıkarır. Gölge oyunu eklemleri silvet tipi canlandırma tekniklerinden biridir. Çin Uygarlığı ile kendini gösteren gölge oyunu günümüzden yaklaşık 300 yıl önceki büyülü fener bu alanda öncüdürler.
18. yüzyılda büyülü fener oynatıcısında sergilenen, Hollanda resimlerini ilk çizgi filmler olarak düşünebiliriz. Bu plaketler güncel çizgi filmin temel kurallarına uygun olarak renklendirilmiş camdan resimlerdir.. Resimlerdeki insan hareketleri bir veya iki hareketle sınırlıydı, gözler ve eller oynar, bir yel değirmeni döner, meraklı kukla bir tencerenin kapağını açar ve tencereden çıkan canavarı tutar. Bu resimleri bir saniyede fenerin önüne yerleştirmek ve yerine değiştirmekle basit hareket elde ediliyor ve fener sınırlı animasyon etkisi sağlıyordu.
Çizgi filmlerde kullanılan ilk karakterler geometrik biçimlerden oluşturuluyordu.böylelikle filmin temelinde olan esneklik ve estetik hareketler kolaylıkla yapılabiliyordu. Bu ilk denebilecek çizgi filmlerde sanatsal gösteri işleri de hareket ve arka plan her karede tek tek yeniden yaratılıyordu. Ancak 1914 de Earl Hart tarafından keşfedilen şeffaf seluloit yapraktan sonra karakterler ve arka plan kendi başlarına bağımsız bir şekilde bir yüzey olarak çizilebildi. Bu keşif çizgi filmin daha sonra sinemasal ve resimsel olarak gelişmesine olanak sağladı. Film ve iki boyutlu ilkel niteliğinden sıyrılarak perspektifin doğal biçimlerinin görünebildiği bir hal aldı.
Yüzyılın başlarında ilk kez Emile Cohl sinema kamerası kullanarak canlandırılmış resimlerden meydana gelen film yaptı
İlk çizgi filmlerin yapımı 1900’lü yıllarda başlamıştır. Bu yapımların öncüsü olarak kabul edeceğimiz Fransız sanatçı Emile Cohl, beyaz kağıtların üzerine bir dizi siyah figür çizdi. Bu basit çöpten adamların kullanıldığı filmi perde de negatif bir biçimde izleyiciye sundu. Siyah zemin üzerinde hareket eden beyaz figürler izleyicinin çok ilgisini çekti. .
Daha önce çeşitli denemeler yapılmış olmakla birlikte, çizgi filmin babası 4 ocak 1857’de Alsace yöresinde doğan Cohl’dur. Cohl’un 36 m’likilk filmi Fantasma Goriey’le(1908) gerçekleştirmek istediği şey kahramanlara bağımsız bir hareket kazandırmaktı.
Cohl tek resimli çevirim işlemini uygulayarak ilk canlı resim filmlerini gerçekleştirdi.
1824 yılında Peter Mark Roget “Hareket eden objeler” konusunda “Görüntünün Kalıcılığı” adlı çalışmasını yayımladı. Bundan etkilenen Joseph Plateau, 1829’da “Phenakisticope” adlı bir alet yaptı. Bu alet üzerine 16 resim monte edilmiş dairesel bir yapıdan oluşuyordu.Bu resimler birbirinden çok az farklarla çizilmişti ve bu seri tam bir hareketi gösteriyordu. İzleyici hızla dönen disteki resimlere bir yarıktan bakınca, sınırlı görüntü alanı içinde hareketi görebiliyordu.
Tüm bu gelişmelerden sonra çizgi filmin ihtiyacı, tüm bu resimlerin tek kare pozlanabilmesi ve bu resimlerin saniyede 24 kare hızla yansıtılarak hareket izlenimi verebilecek araçların yapılmasıydı. Bu aşamadan sonra çizgi film bireysellikten çıkıp kitlesel izleyici topluluklarına yöneldi. 19. yüzyılın sonlarına doğru ve 20. yüzyılın başlarında sinema ile ilgili yapılan buluşlarla birlikte çizgi filmin teknik gelişimi de hiz kazanmaya başladı.
Artistik kaygı ile üretilen bu filmlerin ardından Winsor Mc Cuy’un filmleri ile beraber teknik yaklaşımda önem kazandı. Pat Sullivan’ın yaratıcısı olduğu “Felix The Cat” ile çizgi film teknikleri hızlandı. Çizilen resimler beyaz arka plan üzerinde siyah çizgiler olarak filme alındı.
Yalın bir dekor ve çizgilerle yaratılan çizgi film tiplerinin çeşitli serüvenleri ilgi toplayarak, izleyiciler tarafından beğeni ile izlenen, güldürü, eğlence olarak benimsenen, bir film türü haline gelmiştir. Çizgi filmler zamanla o kadar çok beğeni kazanmıştır ki, sanatçı eliyle ortaya çıkarılan çizgi film kahramanı, daha sonra kalemden ayrılarak, kendine özgü bağımsız bir yaşam kazanmıştır.
Genellikle hayvansal tipleme olan çizgi film kahramanları, giderek yaşayan film yıldızları kadar ünlenmiştir.
Günümüzdeki canlandırma sanatındaki verim artışının başlıca dürtükleyicisi televizyondur. Bu konuda, film üreticisi ülkelerin çoğunda çizgi film sanatı hızla gelişmektedir.

1.3. ÇİZGİ FİLMLERİN YAPISI

durgun olan nesne ve resimleri devinimlendirme sanatı olan canlandırma (Animation) başlangıcından günümüze üretim, dağıtım, gösterim ve uygulama alanları açısından büyük gelişmeler kaydederek önem kazanmıştır. Teknik özellikleriyle sinemanın bütün türlerinden ayrılan canlandırmada, hareketin aşamaları ayrı ayrı “sellüloid” tabakalar üzerine hazırlanarak, özel alıcı (tek kare çekebilen) ile filme alınmasıdır. Gerçekte durgun olan bir şeye hareket kazandırılarak, canlı hale dönüştürülmesi, canlandırılması tekniğinin en büyüleyici yanıdır.

Yirminci yüzyılın yeni sanat biçimi sinema olduğundan canlandırmada sinemanın sanatsal (Artistik) ve teknik çocuğu olarak nitelendirilir.

Teknik olarak tanımlanan canlandırma çeşitli konuyu anlatmada insanın göremediği ya da giremediği yerlerdeki devrimleri vermesinde kolayca kullanılır. Bu açıdan bakıldığında canlandırma tekniğinin kullanılmasında yararlar vardır. Bunlar: - sinir sistemi, kulağın iç yapısı gibi insan vücudunun içsel işlevlerini tanıtmada kullanılabilir – Canlandırma, anlaşılması güç karışık bilgilerin aydınlatılmasında yardımcı olur.

- Canlandırma yoluyla, bir atomun içindeki nükleer eylemin gösterilmesi gibi, gözle görülemeyen, küçük devinimleri büyülterek görebilir duruma getirir.
- Canlandırma ile kavramların ne anlama geldiği de verilebilir. Hoşgörü, özgürlük gibi açıklanması zor, soyut kavramları iyilik – kötülük düşüncesinin uygulanmasını gösterir.
- Canlandırma ve Çizgi filmlerin, toplumsal işlevi vardır. O da bir iletişim aracı olmasından kaynaklanmaktadır. Yazın alanında şairlerin alabildiğince imgesel (Resimsel) yazımı, resim sanatında da yazınsal anlatım, Çizgi romanların, çizgi filmlerin bu anlayışın kitlelere yaygınlaştırılmış uzantıları olarak görmek olasıdır.

Toplum içinde iletişimsel davranışları, kolaylaştırmak amacı ile kullanılan simge böylece iletişimin aracı haline gelmektedir. Özcesi, her çizgi filmin iletisi vardı ve bu iletiyi de genellikle simgesel anlatımla verir.

Çizgi film temel yapısını hareket oluşturur. “Üretilen her kare bir dizinin, bir bütünün parçasıdır. Her hareket artistik biçimin temel parçası olan bir başlangıç ve sona sahiptir.
Durağan görüntülerle hareket izlenimi vermek çizgi filmin temel yapısını içerir. Hareket ise onun kendi canlılığının yapısını oluşturmakta ve bize ifadelerini sözlü yansıtmaktadır. Gerek insan gerekse hayvan ifadelerini sözlü dizgelerden çok hareketlerle belirler. Bir eylemi, bir duyguyu, hareketlerle yansıtıp tepki alırlar ve hareket eden diğer nesnelere de tepki gösterirler.
İnsanoğlu için önemli bir iletişim şekli olan hareket olgusu, durağan görüntülerinde hareketli bir izlenime dönüşmesi isteği, hareketli iletişimin etki gücünden kaynaklanmıştır.
Çizgi filmler sadece çizgi ile canlandırılan karakterlerin hareketlendirilmesinden oluşmazlar. Çizgi filmin bugüne kadar olan yapılanma sürecinde, sanatçıların yaratma gücü ile bir çok değişik konumda biçimlenmiştir.
Bu açıdan bakıldığında çizgi filme, resim yazın karışımı bir sanat dalıdır denilebilir. Hepsinde kullanılan dilde gerçekte simgedir. Simge bireylerin düşün, duygu, istek, buyruk ve eylemleriyle çevrelerinde gördüklerini anlatmak için kullandıkları, kimi çizgi, biçim, ses, resim, doğal ve yapay nesne, insan, hayvan, bitki ya da bunlara ilişkin ürün ve organlardan oluşan geleneksel düzen olarak tanımlanmaktadır.
Çizgi filmler insan benliğini iki yönden sormaktadır, biri sunulan konuların içeriği, söz ve davranışlar, iletilen konu, diğeri de bu konunun sunuluş biçimidir. Yapısı da iki dramatik temele dayanmaktadır. Birinci dramatik yapı, bozulan bir şeyi bir yanlışı onarmayı araştırma ve gezi. Kısa sarımlı yayımlanan bu tür çizgi filmlerin amacı sırf eğlencedir. İkinci sınıflama ise simgesel ve soyut amaçlar (birliktelik, varolmak) ve toplumsal bir durumla ilgili sonuç amaçlar (yaşam, toplumsal düzen, korunmak) yer alır. Bu sınıflamaya giren çizgi filmlerde eylem daima ortaklaşa yapılır. Gereksinimler bireye değil, gruba aittir. Bu tür çizgi filmler televizyon için uzun sarımlı ve eğitsil olarak nitelendirilir.
Bu noktada, çizgi fillmi sanatsal filmler ve ticari amaçla üretilen filmler olmak üzere iki yönde sınıflayabiliriz. Ancak bu sınıflama sonucunda, bir çizgi filmin sanatsal mı yoksa ticari mi olduğunu ya da ticari bir filmin sanatsal bir film sayılıp sayılmayacağını belirtmemiz güçleşmektedir. Çünkü, her ne kadar ticari film olursa olsun, genel yapısında bulunan plastik sanat öğelerinin kullanımı çizgi filmi sanattan uzaklaştırmamaktadır. Nitekim, bir çok ticari anlamda film yapan sanatçılar, ürettikleri filmlerin sanat adına değerler taşıdığı savunmaktadırlar.
Yapısal bakımdan gelişimi sinema, sanatının öncesine uzanması ile birlikte sinemanın sürekli bir tür olması, animasyonun sinema içinde; canlandırma sineması olarak yer almasına ve bu adla anılmasına neden olmuştur.
Herhangi bir sinema yapıtı, binlerce metre uzunluğunda, ensiz, kolaylıkla bükülebilen, saydam bir kuşak olan filmle gerçekleşmektedir. Bu kuşağın çeşitli anlamları olmasına karşın genel olarak, göstericide kullanmak üzere, herşeyi hazır, tamamlanmış sinema yapıtı olarak tanımlanmaktadır.
Çizgi film sinemanın sağladığı olanakların geliştirilmesine dayanan bir anlatım biçimidir. Sinemada çekim aygıtı (kamera) ir devinimin birbirini izleyen aşamalarını belli bir hızla film şeridi üstüne kaydeder. Tek tek çekilen bu resimlerin uygun bir hızla birbiri ardına beyaz perdeye yansıtılması da gözde kesintisiz bir devinim oluyormuş izlenimi uyandırır. Doğal hız göz önünden saniyede 24 resmin geçmesidir. Çizgi filmde devinimi gösterebilmek için her biri bir öncekinden biraz farklı, ayrı ayrı resimler hazırlamak, bunları tek tek filme almak gerekir. Bu resimler ard arda dizilir ve beyaz perde üstünde oynatılırsa, canlıymış gibi etki uyandırır.
Bu durum canlı ya da cansız nesneleri canlandırmak ya da onlara yeni bir kimlik verme işlemidir. Bu konuda yapılan işlem şu şekilde betimlenmektedir; canlandırma, hareket eden çizgiler sanatı değil, çizilmiş olanların hareketlendirilmesi sanatıdır.
Çizgi filmlerin insanların duygusal ve davranışlarına yakın olması, çizgi filmlerde verilen kişiliklerce kolayca özdeşleşebileceği, çizgi filmlerin izlenme nedenlerindendir.
Çizgi filmlerin insanlar üzerindeki etkiliği, çeşitli çalışmalara ve araştırmalar kaynak olmuştur. Yapılan çeşitli çalışmalarda ağırlık olarak çizgi filmlerin olumsuz etkileri üzerinde durulmuştur. Ancak çizgi filmlerin doğru kullanıldığında, öğretici özelliği, bilgilendirici, kişiliği geliştirici, kişilik modelleri gösterebilen boyutları göz önüne alınmaktadır.
Filmin yapısında önemli olan, filmin konusu ve anlatım biçiminin seçimidir. Bu konuda, o ülkenin toplumsal ve ekonomik etkenlerinden soyutlanamaz. 1933 yılında,y bir çizgi film kahramanı olarak yaratılan Süperman, yasalar karşı gelerek, güvenlik kuvvetleri ile çatışarak “adalet ve gerçeğin” savunucusu oldu. Bu durum Süperman’ın kişiliğinde onu yaratanın kişiliğinin yansımasıdır. Süperman 1942 yılında da önemli bir değişime uğrayarak, güvenlik kuvvetlerinin safhına katıldı ve artık adalet ve gerçeğin değil, yasaların ve düzenin savunucusu oldu. Böylelikle toplumsal bir kişiliğin yansıması durumuna geldi. 1962 yılında da uluslar arası çalışmaya başlayarak, bir film kahramanı olarak sinemaya geçti.
Gerek serüven, gerek eğitsel yapıda olsun, çizgi filmlerde genelde varolma savaşı vardır. İyi-kötü otorite ilişkileri, kuvvetli – zayıf biçimde konu verilmektedir. Olayla hiçbir zaman gerçekçi bir biçimde sunulmaz.
Eylemde karakterlerde, zaman ve mekanda, simgesel bir anlatım söz konusudur. Çizgi filmlerin türü ne olursa olsun (Eğlendirici ya da eğitsel) evren düşsel ve canlandırıcıdır.
Çizgi filmlerde bir öykü anlatır, onunda bir kurguya dayanması gerekir. Ötekisine nema türleri gibi o da yalnız kendi başına var olabileceği gibi bir ileti vermesi, bir bildirisinin olması istenebilir. Eğitici, öğretici, belgesel olabilir, tanıtmacılık alanında kullanılabilir. Bunlar onun özelliklerinden bir şey yitirmesine neden olmazlar.
Belgesel, tarihsel, yaşam öyküsel, kovboy, dram, tragedya, güldürü, müzikal, serüven canlandırma olarak içeriklerine göre sınıflandırılan filmlerin hepsinde, bir ileti vardır. Başka deyişle, film yapımının çeşitli teknik ve sanatsal kaynaklarının kullanımı, onlara verilen yer ve öncelikle film konusu olarak, sunulan tüm yapımlar, gerçeğin düşe aktarılışı ya da düşün somut biçimde ortaya konulmasına dayanmaktadır.
Çizgi filmleri sevecen yapan karakterleridir. Başka deyişle Çizgi filmlerin etkinliği karakterlerden kaynaklanmaktadır. Bir çizgi film karakteri insan niteliklerini gösteren, onunla özdeşleşen ve duygularını paylaşandır. Çizgi film karakterleri insanda özdeşleşme, yakınlık doğurduğu gibi, sinema sanatçılarının da doğmasına etki etmiştir.
Canlandırmanın tarihsel gelişiminde Fleischer kardeşlerin yarattığı Betty boop, Manrilyn Monreo’den çok önce ortaya çıkmıştır.
Çizgi filmdeki kişiler hayvanlar, insanlar ve düşsel kişiler olmak üzere üç grupta toplanabilir. Çizgi filmlerin hayvansal karakterlerle dolu olması rastlantı değildir. Hayvansal özellikler karakterlere bir masumiyet kazandırırken, doğada karmaşık toplumsal ilişkileri tümüyle kaplar ve belirler. Çocuğun önceleri hayvanların sezgisel, oyun dolu yanlarını algılamaya ve benimsemeye yatkın olduğu doğrudur. Başka deyişle, Çizgi filmlerde hayvanlar aracılığıyla çocuğun iç dünyasını yansıtma olanağından yararlanılır.
Çizgi filmler, süreci görüntüsel basitleştirme öykülerin büyük bir hızla anlatma doğayı stilize etme ve olayları anlaşılır zaman birimlerine ayırıp yalınlaştırma gibi karakteristik özelliği nedeniyle çağımızın gereksinimi olan hızlı eğitim araçlarından biri durumuna gelmiştir. Gelişmiş ülkelerde diğer eğitim araçlarının yanısıra çizgi film kullanımında büyük önem kazanarak yaygınlaştığı görülmektedir.
Çizgi film varolduğundan beri izleyicisine farklı bir dünya sunan bir sanat dalı olmuştur. Tasarlanan karakterler ve yaratılan hayal gücü ile oluşan kendine özgü dünya, izleyicisi ile bütünleşir. Özellikle çocuklar bir çok kez çizgi kahramanlarla kendilerini özdeşleştirmiştir. Bu durum Çizgi filmin etkileyiciliğini ortaya koydu.
Günümüzde Çizgi filmler, üretim, dağıtım, gösterim, teknik ve uygulama alanları açısından büyük gelişmeler kaydederek önem kazanmıştır.

1.4.Çizgi Filmde Mizah-Karikatür ve Çizgi Roman İlişkisi
Çizgi filmin, sinema teknik ve dilinin ötesinde temel yapı elemanlarının “çizgi” ve “mizah” oluşu, bu film türünün karikatür (grafik mizah) ile olan ilişkisini ve onun uğraş alanı içinde görülmesini açıklar. “Çizgi” ve “mizah” gibi aynı temel yapı elemanlarının kullanılmasından kaynaklanan “öz” ve “biçim” de görülen bu beraberlik, çizgi filmi, film maddesinin bir dizi durağan resmi perde üzerinde hareketli görüntüye dönüştürebildiği bir aracı kullanmasıyla karikatürden (grafik mizahtan) ayrılır.

“SOSYAL GELİŞME VE FAKİRLİĞİN ORTADAN KALDIRILMASI” ALT BÖLÜMÜNÜN DEĞERLENDİRMESİNE İLİŞKİN TASLAK ÖNERİ
YOKSULLUK
1996’ dan günümüze kadar olan dönemde kaydedilen ilerlemeler, geçerli koşullar, yeni eğilimler ve yenilikler, ortaya çıkan konular ve önemli sorun alanları;
-Hem mutlak hem de göreli olarak artan yoksulluk içinde yaşayan kadınlardan kırsal alanda yaşayanların durumuna bölgedeki kalkınma durgunluğu nedeniyle daha özel dikkat göstermek,
-Nüfus planlamasına yönelik çalışmalarda etkinliği sağlamak,
-Hızlı nüfus artışı, ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle birlikte kent yapısındaki hızlı değişimin, toplumun yapısını da değiştirmesi ve bu durumdan etkilenen özel ilgi grupları (özürlü, yaşlı, çocuk, kadın) ve avantajsız kesimlerin sosyal bütünleşmeyi sağlamasına yönelik faaliyetlere öncelik vermek,
-Çocuk işçilerin istismarını ortadan kaldırmak ve çalışan genç kızları, özürlüleri korumak,
-Sokak çocuklarının istismarını önlemek ve onları korumak için alınacak tedbirlere öncelik vermek,
B-Habitat II’den bugüne kadar yapılan politika ve mevzuat değişiklikleri
-572.sayılı K.H.K’ nın 17. maddesi ile 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanununun 2. maddesine özürlülerin tedavi giderleri ve fonksiyon kazandırıcı araçların giderlerini karşılamak üzere fıkra eklenmiştir.
-8.09.1999 tarihinde 23810 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur kapsamında çalışanların, ilgili Kanunlarla öngörülen haklardan yararlanmalarını ve aynı statüdeki kişilerin eşit sosyal güvenlik hizmeti almalarını sağlamak üzere, tabi oldukları sigorta kurumlarına tescillerinin zamanında yaptırılması için gerekli yasal ve idari önlemler alınmıştır. Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bulunan ve daha önce yararlanma hakları bulunmayan eşlerin de protez, araç ve gereç yardımlarından faydalanmaları sağlanarak, yardımların kapsamı genişletilmiş, işsizlik sigortasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
-30.05.1997 tarihinde 572 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2828 Sayılı SHÇEK Kanunu’ na Çocuk ve Gençlik Merkezleri tanımlaması eklenmiştir. Sokak çocuklarının topluma yeniden kazandırılmasını amaçlayan ve yatılı ve gündüzlü rehabilitasyon hizmeti veren bu merkezlerin sayısı 2000 yılı itibariyle 16’ ya çıkarılmıştır.
-Aktif çalışma hayatındaki kazanca yakın bir gelir seviyesinin ve yaşam standardının korunmasını temin etmek ve zorunlu sigorta programlarının kapsamadığı kazanç dilimini sigortalamak amacıyla Bireysel Emeklilik Kanun Tasarısı hazırlanmıştır.
C-Gerçekleşen Eylemler, Örnekler,
-GAP Bölgesine yönelik olarak enformal sektörde üretkenliğin ve işgücü emme kapasitesinin arttırılması amacıyla bir model oluşturmaya yönelik projelere ilişkin protokoller yapılmıştır.
-Deprem bölgesine yönelik olarak çalışan çocukların rehabilitasyonu ve çocuk işçiliğinin önlenmesi yönünde projeler SHÇEK tarafından başlatılmıştır.
-STK’ lar tarafından deprem bölgesine yönelik olarak kadın ve çocukları içeren projeler başlatılmıştır.
-Kadın ve genç kızlarımız başta olmak üzere bütün özel ilgi gruplarının ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunarak, herkese güvenli ve sağlıklı yaşam fırsatları sağlamaya yönelik olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP tarafından Çok Amaçlı Toplum Merkezleri; SHÇEK tarafından ise daha çok metropollerin gecekondu bölgelerine yönelik olarak Toplum Merkezleri açılmıştır. Bu merkezler yoluyla eğitim ve sosyal, kültürel etkileşim çerçevesinde kadının statüsünü yükseltilerek, cinsiyet dengeli kalkınma ve sürdürülebilir insani gelişmeye katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Kadın ve çocuklara ilişkin hizmetlerde bulunma işlevini yerine getiren SHÇEK’ e bağlı Toplum Merkezlerinin sayısı 36’ya, GAP bünyesinde bulunan Çok Amaçlı Toplum Merkezilerinin sayısı ise 22’ ye ulaşmıştır. ÇATOM’ ların 2005 yılına kadar özerk bir yapıya kavuşturulmak suretiyle sivil toplum kuruluşu olarak bölge kadınına ve topluma hizmet edecek hale getirilmesi nihai hedeftir.
-Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hızlı nüfus artışı,ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle kent yapısındaki hızlı değişimin toplum yapısını da değiştirmesi nedeniyle baş edilemeyen sorunlarla çevrelenen kitleleri ayakta tutabilmek için eğitim-öğretim evleri, eğitim merkezleri, toplum merkezleri aracılığıyla uygulama projeleri başlatılmıştır.
-Çalışan çocukların çalışma ortam ve koşullarının iyileştirilmesine yönelik bir proje uluslararası işbirliği ile sürdürülmektedir.
-En önemli amaçları arasında kadınların ekonomiye olan katkısının görünür kılınması olan KSSGM bünyesinde yürütülen dış kaynaklı projelerden biri olan ve Dünya Bankası ile TC. Hükümeti arasında yürütülen “İstihdam ve Eğitim Projesi” nin alt bileşenlerinden “Kadın İstihd*****n Geliştirilmesi Projesi” kapsamında istihdamda yer alan değişik sektörlere ilişkin 16 araştırma projesi yaptırılmıştır. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlar kadının mülkiyet sahibi olmasından, çeşitli yasalardaki ayrımcılık içeren maddelerin ortadan kaldırılmasından kredi, finansman, meslek eğitimi, teknoloji transferi programları ve çok aktörlü düzenleme sistemlerine kadar oldukça geniş bir alanda kadının durumunu düzeltmeye yönelik öneriler ortaya çıkarmıştır. Ortaya çıkan bu sonuçlar uluslararası sözleşme ve taahhütlerimiz doğrultusunda yeniden düzenlenerek “politika önerileri” haline getirilmiştir. Bu öneriler Devlet Planlama Teşkilatı’ nın Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu raporlarında büyük ölçüde yer almıştır.
-TC Hükümeti ve BM Kalkınma Programı işbirliği ile yürütülen “Kadının Kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal Programı Projesi” kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri öncelikli olmak üzere kırsal kadın kalkınmasını destekleyen kadınlara gelir getirici faaliyetler içeren pilot projeler maddi yönden desteklenmiştir. Proje kazanımlarının devamlılığını sağlayabilmek için, üniversiteler bünyesinde Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezleri ile gönüllü kadın kuruluşlarına destek verilmiş ve kırsal bölge kadınlarının kalkınması için liderlik, toplumsal katılım, girişimcilik ve kendi işinin sahibi olma gibi konulara odaklanan eğitim programları düzenlenmiştir. Ayrıca proje kapsamında, Kadın İstatistikleri Göstergelerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi amacıyla DİE ile protokol yapılmış ve Enstitü bünyesinde “Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri” şubesi kurularak kadın istatistikleri veri tabanı oluşturulmaya başlanmıştır.
-Sosyal Güvenlikten yoksun hastalar ile ödeme gücü olmayan yurttaşların tedavi giderleri yeşil kart uygulaması ile Devlet tarafından karşılanmaktadır.
-Terörle mücadeleden dolayı köyleri boşaltılan üniversite çağındaki öğrencilere ve ölenlerin çocuklarına yüksek öğrenimleri süresince Başbakanlıkça karşılıksız burs verilmekte, terör eylemlerinden dolayı yaralananların tedavileri yapılmakta, zarar gören, can ve mal kaybına uğrayanlara öncelikle yardım yapılmaktadır.
-Doğal afet nedeniyle yaş***** yitiren, sakat kalan ve fiilen oturduğu konutları veya kullandıkları işyerleri hasar görenlere, yardım yapılmaktadır.
-Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi olan, bu kuruluşlardan aylık alan özürlülerin tedavi giderleri ile fonksiyon kazandırıcı ortopedik ve diğer yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca karşılanmayan kısmı da Fon kapsamındadır.
-Her ay İl ve İlçelerde kurulu bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına, İlin veya İlçenin nüfus yapısı, Sosyo Ekonomik Gelişme Endeksi ve diğer sosyal olgular göz önünde bulundurularak ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve ailelerin ivedi ve güncel gereksinimlerinin karşılanması için periyodik kaynak aktarılmaktadır.
-Ekonomik yetersizlik nedeniyle üretim süreçlerine katılmayan kişi ve ailelerin üretime katılarak kendi kendilerine yeterli duruma getirilmelerine yönelik iş kurma, mesleki eğitim ve istihdam projelerine (arıcılık, meyvecilik, seracılık, halı-kilimcilik gibi) destek verilmektedir.
-Yoğun göç alan, işsizliğin ve yoksulluğun belirginlik taşıdığı yerlerde aşevi hizmetleri verilmektedir.
-Güçsüz ve kimsesizlerin barınmaları ve rehabilitasyonlarına yönelik yetiştirme yurdu, huzurevi, rehabilitasyon merkezi gibi yatırımlara fondan katkı verilmektedir.
-Evrensel Değerler Kozası tarafından Mamak-Akşemseddin Mahallesi'nde eğitim ve üretim merkezi açılmıştır. Bu merkezde mahalle muhtarına bir oda tahsis edilmiş, kütüphane oluşturulmuş ve muhtarlık kayıtlarının tutulması için bir bilgisayar temin edilmiştir. Üniversite sınavlarına hazırlık amacıyla mahallenin gençlerine Türkçe Matematik kursları düzenlenmiştir. Ayrıca mahalle ve ev toplantıları şeklinde sohbet ve bilgilendirme günleri gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılarda; kadın sağlığı ve eğitimi, tüketici hakları, çocuk ve gençlik psikolojisi, kentli hakları, ilkyardım, Cumhuriyet ve demokrasi konuları ele alınmıştır. Kadın sağlığı ve sorunları bir dizi toplantı halinde işlenmiştir.
Yoksulluktan özellikle kadınların etkilendiği görülerek onlara yönelik gelir sağlama çalışmaları yapılmıştır. Bu doğrultuda bir atölye kurularak kadınlara çorap ve kazak örme teknikleri öğretilmiştir.
-Anadolu ve Çağdaş Eğitim Vakfı tarafından, korumasız ve muhtaç gruplara mensup olanlar başta olmak üzere herkesin ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunmak, karar verme süreçlerine katılabilmelerini, sosyal bütünleşmeyi gerçekleştirebilmelerini sağlamak, kent yaşamlarında güçlükle karşılaşılan ve gecekonduda yaşayan vatandaşlarımıza ihtiyaç duydukları bilgileri sunmak için kadın ve genç kızlarımızın eğitimine yönelik eğitim evleri açmıştır. Bu eğitim evlerindeki etkinlikler kursiyerlerin tanışma ve dayanışmalarını arttırmak, varolan ancak kendilerince bilinmeyen yasal ve sosyal hakların tanıtılmasına yönelik toplantılar, sohbetler, geziler ve diğer etkinlikler düzenlemiştir.
Vakıf bu evlerde Milli Eğitim Bakanlığı, Halkeğitim Merkezleri ve Meslek Liseleri işbirliği ile okuma yazma kursları ve beceri edindirme kursları düzenlemiştir. Buna ek olarak bakıcı anne, anne-baba eğitimi çalışmaları sürdürülmüştür. Ayrıca, temizlik ve diş bakımı, aile planlaması, doğum kontrol yöntemleri, gençlik çağında ruhsal ve bedensel gelişim, anne-baba çocuk ilişkileri, davranış bozuklukları, anne sütü ve faydaları, 0-6 yaş çocuk sorunları, kadın hastalıkları, beslenme ve sağlık, çocuklarımız ve genetik yapılanma, iyot eksikliği ve guatr konularında da düzenli bilgilendirmeler yapılmıştır.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından özürlülere ücretsiz ulaşım olanağı sağlanmaktadır. Araç alımlarında özürlüler dikkate alınmaya başlanmıştır.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 20 yataklı sokak çocukları rehabilitasyon merkezi açılmıştır.
Planlanan Çalışmalar
-Diyarbakır’da sokaklarda çalışan 6-14 yaş arası çocukların aile yaşam standardını geliştirmek, bu alanda yerel girişimleri güçlendirme yoluyla toplumda duyarlılık yaratmak ve kademeli olarak çocuk işçiliğini azaltmak amacıyla bir merkez oluşturma projesi SHÇEK-GAP işbirliğinde geliştirilmiştir. Teknoloji yoğunluklu bir öğrenme merkezi kurularak 4 ana grupta (çalışan ve hiç okula gitmeyen, okula bir süre devam edip bırakmış çalışan çocuklar, okulu terk etmesi muhtemel çocuklar, okula yeni başlayanlar) toplanan çocukların eğitim gereksinmelerini karşılamak üzere mekanizmaların geliştirilmesi düşünülen bu projenin diğer bir amacıda çocukların ailelerinin gelirini yükseltecek şekilde annelerinin söz konusu merkezde beceri eğitimine alınmaları, böylece küçük çaplı iş ve gelir olanaklarının yaratılmasıdır.
-Evrensel Değerler Kozası Mamak Akşemseddin Mahallesi için Türkiye Futbol Federasyonu ile temasa geçmiş ve mahallede bir spor kompleksi oluşturmak üzere anlaşmaya varmıştır.
SAĞLIK
A-1996’ dan günümüze kadar olan dönemde kaydedilen ilerlemeler, geçerli koşullar, yeni eğilimler ve yenilikler, ortaya çıkan konular ve önemli sorun alanları;
-Yoğun göç alan bölgelerde kaynaklara ulaşmada güçlük çeken ve dezavantajlı konumda bulunan toplum kesimlerini kalkınmada öncelikli hedef grupları olarak ele alıp, sağlıklı bir yaşam için fırsat eşitliğini sağlayacak yönetişim çalışmalarını yaygınlaştırmak,
- Özel ilgi grupları ve avantajsız kesimlerin, hayatlarının bütün dönemlerinde, uygun maliyetli ve kaliteli sağlık bakımına, bilgiye ve ilgili hizmetlere ulaşabilirliğini arttırmak,
-Sağlık hizmetlerinin bütün bölgelere eşit bir şekilde ***ürülmesini ve personel dağılımının eşit bir şekilde yapılmasını sağlamak,
-Çocukların yaş***** tehdit eden enfeksiyonlara karşı aşılama programlarının sürekliliğini sağlamak,
B-Habitat II’den bugüne kadar yapılan politika ve mevzuat değişiklikleri
-18 Mart 1998 tarihinde 23290 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren “Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” ile özürlülere verilecek Sağlık Kurulu raporlarını vermeye yetkili hastaneler belirlenmiştir. Bu rapor ile, özürlüler için en geniş tanılama kriterlerini içeren yapılandırılmış bir sağlık kurulu raporu elde edilecek, vergi indirimi ve istihdam amaçlarında kriter birlikteliği sağlanacak, özür oranı değişmediği sürece bir kez alınması yeterli olacak ve özürlü kimlik kartına temel olacaktır.
-30.05.1997 tarihli 572.sayılı KHK’ nın 17. maddesi ile 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanununun 2. maddesine özürlülerin tedavi giderleri ve fonksiyon kazandırıcı araçların giderlerini karşılamak üzere fıkra eklenmiştir.
-8.09.1999 tarih ve 23810 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur kapsamında çalışanların, ilgili Kanunlarla öngörülen haklardan yararlanmalarını ve aynı statüdeki kişilerin eşit sosyal güvenlik hizmeti almalarını sağlamak üzere, tabi oldukları sigorta kurumlarına tescillerinin zamanında yaptırılması için gerekli yasal ve idari önlemler alınmıştır. Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bulunan ve daha önce yararlanma hakları bulunmayan eşlerin de protez, araç ve gereç yardımlarından faydalanmaları sağlanarak, yardımların kapsamı genişletilmiş, işsizlik sigortasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
C-Gerçekleştirilen Eylemler, Örnekler,
-Kadın ve genç kızlarımız başta olmak üzere bütün özel ilgi gruplarının ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunarak, herkese güvenli ve sağlıklı yaşam fırsatları sağlamaya yönelik olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP tarafından Çok Amaçlı Toplum Merkezleri; SHÇEK tarafından ise daha çok metropollerin gecekondu bölgelerine yönelik olarak Toplum Merkezleri açılmıştır. Bu merkezler yoluyla eğitim ve sosyal, kültürel etkileşim çerçevesinde kadının statüsünü yükseltilerek, cinsiyet dengeli kalkınma ve sürdürülebilir insani gelişmeye katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Kadın ve çocuklara ilişkin hizmetlerde bulunma işlevini yerine getiren SHÇEK’ e bağlı Toplum Merkezlerinin sayısı 36’ya, GAP bünyesinde bulunan Çok Amaçlı Toplum Merkezilerinin sayısı ise 22’ ye ulaşmıştır. ÇATOM’ ların 2005 yılına kadar özerk bir yapıya kavuşturulmak suretiyle sivil toplum kuruluşu olarak bölge kadınına ve topluma hizmet edecek hale getirilmesi nihai hedeftir.
-Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hızlı nüfus artışı,ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle kent yapısındaki hızlı değişimin toplum yapısını da değiştirmesi nedeniyle baş edilemeyen sorunlarla çevrelenen kitleleri ayakta tutabilmek için eğitim-öğretim evleri, eğitim merkezleri, toplum merkezleri aracılığıyla uygulama projeleri başlatılmıştır.
-Sosyal Güvenlikten yoksun hastalar ile ödeme gücü olmayan yurttaşların tedavi giderleri yeşil kart uygulaması ile Devlet tarafından karşılanmaktadır.
-Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu tarafından, terör eylemlerinden dolayı yaralananların tedavileri yapılmakta, zarar gören, can ve mal kaybına uğrayanlara öncelikle yardım yapılmaktadır.
-Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi olan, bu kuruluşlardan aylık alan özürlülerin tedavi giderleri ile fonksiyon kazandırıcı ortopedik ve diğer yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca karşılanmayan kısmı da Fon kapsamındadır.
-Güçsüz ve kimsesizlerin barınmaları ve rehabilitasyonlarına yönelik yetiştirme yurdu, huzurevi, rehabilitasyon merkezi gibi yatırımlara fondan katkı verilmektedir.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan Özürlüler Merkezi vasıtasıyla özürlülerin fonksiyon arttırıcı cihazlara ulaşması sağlanmıştır. Sosyal destek amacıyla kütüphane, konferans-seminer, yaz kampları düzenlenmiş ve sağlık bilgi bankası oluşturulmuştur.
-İstanbul Vakfı, İstanbul'da yardıma muhtaç insanlara kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliğine gidilerek, tedavi ve ilaç yardımı yapmaktadır. Bu yardımlarda işbirliğine gidilmektedir. 6 yıllık bir dönem içinde bu çalışmalar sayesinde kamu yönetimine toplam 1 Trilyon Tl katkı sağlanmıştır.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce toplumun sağlığını korumak üzere "Esnaf Taramaları" kapsamında taramalar yapılmaktadır. Bu çerçevede halka Tüberkiloz, Hepatit, Brucella gibi hastalıkların bulaştırılması önlenmektedir. Bu taramalar 3 ayda bir tekrarlanmaktadır.
 
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce periyodik olarak bütün semtlerde sağlık taramaları yapılmaktadır. Yıllık masrafı yaklaşık 1 Milyon Dolar olan bu taramalarda kanser, diabet, astım, hipertansiyon gibi kronik hastalıklar tespit edilerek tedavi için yönlendirilmeler yapılmaktadır.

-İstanbul Büyükşehir Belediyesi gezici diş sağlığı ekipleri tarafından semtlerde ve okullarda ağız ve diş sağlığı taramaları yapılmaktadır. Bu çalışmanın yıllık masrafı yaklaşık 1 Milyon Dolardır.

-İstanbul Büyükşehir Belediyesi “Yerinde Sağlık Hizmeti” olarak adlandırdığı çalışmasıyla özellikle sosyal güvencesi olmayan bireylere I. Basamak Sağlık Hizmeti adını verdiği merkezler aracılığı ile sağlık hizmeti vermektedir. Halkın merkeze kaydını yapmak suretiyle daha sonra da takibininin yapıldığı bu çalışmanın maliyeti yaklaşık 1.5 Milyon Dolardır.
Planlanan Çalışmalar
-İzmit Kent Kurultayı Sağlık Platformu tarafından, çevre ve halk sağlığına yönelik çeşitli proje çalışmaları hazırlıkları sürdürülmektedir.
-İzmit Kent Kurultayı Sağlık Platformu depremin sosyal ve ekonomik etkilerini de dikkate alan çalışmaları uygulama sürecindedir.
EĞİTİM
A-1996’ dan günümüze kadar olan dönemde kaydedilen ilerlemeler, geçerli koşullar, yeni eğilimler ve yenilikler, ortaya çıkan konular ve önemli sorun alanları;
-Toplumun tüm kesimlerine çağdaş eğitim imkanlarının sunulması.
-Kadınlar arasında okumaz yazmazlığı ortadan kaldırmak,
-Kız çocukları ve kadınlar için hayat boyu eğitim ve öğretim sağlamak,
-Özel ilgi grupları ve avantajsız kesimlerin mesleki eğitime, bilim ve teknolojiye eşitulaşılabilirliğini ve eğitimini sürdürmesini sağlamak,
-Kadına yönelik şiddeti önlemek ve ortadan kaldırmak için bütünsel önlemler almak,
-Planlama ve değerlendirme için özel ilgi gruplarına yönelik veri toplamak, bilgi oluşturmak ve yaymak,
-Yasalarda ve uygulamalarda eşitliği sağlamak ve ayrımcılık yapılmamasını önlemek, yapılan yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi için toplumsal duyarlılık ve bilinçlendirme çalışmaları yapmak,
-Sivil Toplum Kuruluşlarının özel ilgi gruplarının gelişimini sağlayacak yasa ve mekanizmaların gelişiminde oynadığı rolün önemini kabul etmek.
-Öncelikle eğitim, sağlık, istihdam açısından farklı cinslerin eşitliğini sağlamak,
-Özel İlgi Grupları ve avantajsız kesimlerin toplumsal entegrasyonunu sağlamak ve dezavantajlı durumlarını telafi etmek amacıyla ulusal ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmak,
-Bölgeler arasında dengeli eğitimi sağlayacak tedbirleri almak,
B-Habitat II’den bugüne kadar yapılan politika ve mevzuat değişiklikleri
-18.01.2000 Tarihinde 23937 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren özel eğitim gerektiren çocukların zorunlu eğitimine ilişkin düzenlemeleri içeren “Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği” çıkarılmıştır. Bu yönetmelik ile, tanısı konulmuş özel eğitim gerektiren çocuklar için okul öncesi eğitimin zorunlu olmasına ilişkin düzenlemeler getirmiştir.
-30.05.1997 tarihli 572 Sayılı KHK ile 3194 Sayılı İmar Kanunu’ na bir ek madde ve bir geçici madde eklenmiştir. Eklenen bu madde gereği çeşitli imar yönetmeliklerinde değişiklik yapılarak fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabilir kılınması amacıyla imar planları ile kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve yapılarda TSE’ nin ilgili standardına uyulmasına ilişkin düzenlemelere gidilmiştir. Yine 572 Sayılı KHK ile 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’ na iki bend ve bir fıkra eklenerek ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği çerçevesinde genç ve yetişkin özürlüler için bölgenin işgücü piyasasına uygun mesleklerde, meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri ve yaşam evlerinin açılması, ulaşım araçlarının özürlülerin kullanımına ve ulaşılabilirliğine uygun olmasını sağlaması, ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmetlerden özürlüler için ücret alınmaması veya indirimli tarife uygulanması, Büyükşehir Belediyelerine ait ve Büyükşehir Belediyeleri tarafından işletilen veya kiraya verilen işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlanması hususları düzenlenmiştir. Aynı KHK ile 1580 Sayılı Belediye Kanununa dört bent eklenerek, Kanunda sayılan her türlü yapılar ve çevresinin, yollarının, park, bahçe ve rekreasyon alanlarının sosyal ve kültürel hizmet alanları ile ulaşım araçlarının özürlülerin kullanımına ve ulaşılabilirliğine uygun olarak yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi, imar planlarının yapımı ve uygulanması ile yapıların inşaat ve iskan ruhsatı aşamasında, Türk Standartları Enstitüsünün ilgili standardına uygunluk sağlanması, uygulamaların denetlenmesi ve bütünlüğü sağlayıcı tedbirlerin alınması, ilgili kurumve kuruluşlarla işbirliği yaparak genç ve yetişkin özürlüler için bölgenin işgücü piyasasına uygun mesleklerde, meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri ve yaşamevleri açılması, özürlülerden ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmet ücreti alınmaması veya indirimli tarife uygulanması, belediyelere ait ve belediyeler tarafından işletilen veya kiraya verilen işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlanması hususları düzenlenmiştir.
-21.10.1998 tarih ve 4382 Sayılı Kanun ile, 1475 Sayılı İş Kanunu’ nun 98. maddesinin c bendinde değişiklik yapılarak işverenin çalıştırmadığı her özürlü için ödemekle yükümlü olduğu para cezası yükseltilmiş ve bu cezanın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere bir önceki yılda uygulanan ceza tutarının o yıl için vergi usul kanununun yeniden değerlendirme oranında artırılarak uygulanması ve aynı Kanun ile öngörülen kontenjanların üstünde özürlü istihdam eden işverenlerin kontenjan fazlası özürlüler için işveren sigorta prim hisselerinin %50’sini Hazinenin ödemesi hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede tahsil edilen cezaların özürlülerin mesleki eğitim, mesleki rehabilitasyon, kendi işini kurma gibi projelerde kullanılmak üzere İİBK’ya aktarılması da hükme bağlanmıştır.
-16.08.1997 tarih ve 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’ nun 61. maddesinde yapılan değişiklik ile okul binasının ulaşıma elverişli ve öğrencilerin kolaylıkla gidip gelebilecekleri bir mahalde olmasının göz önünde bulundurulması hükme bağlanmıştır .
-30.05.1997 Tarihli 572 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2828 Sayılı SHÇEK Kanunu’ na Çocuk ve Gençlik Merkezleri tanımlaması eklenmiştir. Sokak çocuklarının topluma yeniden kazandırılmasını amaçlayan ve yatılı ve gündüzlü rehabilitasyon hizmeti veren bu merkezlerin sayısı 2000 yılı itibariyle 16’ ya çıkarılmıştır.
C-Gerçekleştirilen Eylemler, Örnekler,
-29 Kasım-2 Aralık 1999 tarihleri arasında "I. Özürlüler Şurası" gerçekleştirilmiştir. Şura iletişimin sağlanması açısından önemli bir adımdır. Şura kararları öncelikli sıralamaya tabi tutularak, uygulamaya yönelik planlama çalışmaları devam etmektedir.
-Kadın ve genç kızlarımız başta olmak üzere bütün özel ilgi gruplarının ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunarak, herkese güvenli ve sağlıklı yaşam fırsatları sağlamaya yönelik olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP tarafından Çok Amaçlı Toplum Merkezleri; SHÇEK tarafından ise daha çok metropollerin gecekondu bölgelerine yönelik olarak Toplum Merkezleri açılmıştır. Bu merkezler yoluyla eğitim ve sosyal, kültürel etkileşim çerçevesinde kadının statüsünü yükseltilerek, cinsiyet dengeli kalkınma ve sürdürülebilir insani gelişmeye katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Kadın ve çocuklara ilişkin hizmetlerde bulunma işlevini yerine getiren SHÇEK’ e bağlı Toplum Merkezlerinin sayısı 36’ya, GAP bünyesinde bulunan Çok Amaçlı Toplum Merkezilerinin sayısı ise 22’ ye ulaşmıştır. ÇATOM’ ların 2005 yılına kadar özerk bir yapıya kavuşturulmak suretiyle sivil toplum kuruluşu olarak bölge kadınına ve topluma hizmet edecek hale getirilmesi nihai hedeftir.
-Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hızlı nüfus artışı,ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle kent yapısındaki hızlı değişimin toplum yapısını da değiştirmesi nedeniyle baş edilemeyen sorunlarla çevrelenen kitleleri ayakta tutabilmek için eğitim-öğretim evleri, eğitim merkezleri, toplum merkezleri aracılığıyla uygulama projeleri başlatılmıştır.
-En önemli amaçları arasında kadınların ekonomiye olan katkısının görünür kılınması olan KSSGM bünyesinde yürütülen dış kaynaklı projelerden biri olan ve Dünya Bankası ile TC. Hükümeti arasında yürütülen “İstihdam ve Eğitim Projesi” nin alt bileşenlerinden “Kadın İstihd*****n Geliştirilmesi Projesi” kapsamında istihdamda yer alan değişik sektörlere ilişkin 16 araştırma projesi yaptırılmıştır. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlar kadının mülkiyet sahibi olmasından, çeşitli yasalardaki ayrımcılık içeren maddelerin ortadan kaldırılmasından kredi, finansman, meslek eğitimi, teknoloji transferi programları ve çok aktörlü düzenleme sistemlerine kadar oldukça geniş bir alanda kadının durumunu düzeltmeye yönelik öneriler ortaya çıkarmıştır. Ortaya çıkan bu sonuçlar uluslararası sözleşme ve taahhütlerimiz doğrultusunda yeniden düzenlenerek “politika önerileri” haline getirilmiştir. Bu öneriler Devlet Planlama Teşkilatı’ nın Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu raporlarında büyük ölçüde yer almıştır.
-Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu tarafından, Sekiz Yıllık Temel Eğitim kapsamında yeni bir olgu olarak yer alan taşımalı eğitim uygulamasında; okulların bulunduğu merkezlere gelen yoksul öğrencilerin barınma ve gıda gibi temel sorunlarını aşabilmelerine bir katkı olmak üzere, kaynak gönderilmektedir.
- Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu tarafından, üniversite öğrencilerine karşılıksız burs verilmektedir.
-Terörle mücadeleden dolayı köyleri boşaltılan üniversite çağındaki öğrencilere ve ölenlerin çocuklarına yüksek öğrenimleri süresince Başbakanlıkça karşılıksız burs verilmekte, terör eylemlerinden dolayı yaralananların tedavileri yapılmakta, zarar gören, can ve mal kaybına uğrayanlara öncelikle yardım yapılmaktadır.
-Ortaöğrenimdeki öğrencilerin barınma sorunlarının çözümü amacıyla çeşitli İl ve İlçelerde Ortaöğrenim öğrenci yurtları yaptırılarak eğitimin hizmetine sunulmuştur.
-Evrensel Değerler Kozası tarafından Mamak-Akşemseddin Mahallesi'nde eğitim ve üretim merkezi açılmıştır. Bu merkezde mahalle muhtarına bir oda tahsis edilmiş, kütüphane oluşturulmuş ve muhtarlık kayıtlarının tutulması için bir bilgisayar temin edilmiştir. Üniversite sınavlarına hazırlık amacıyla mahallenin gençlerine Türkçe Matematik kursları düzenlenmiştir. Ayrıca mahalle ve ev toplantıları şeklinde sohbet ve bilgilendirme günleri gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılarda; kadın sağlığı ve eğitimi, tüketici hakları, çocuk ve gençlik psikolojisi, kentli hakları, ilkyardım, Cumhuriyet ve demokrasi konuları ele alınmıştır. Kadın sağlığı ve sorunları bir dizi toplantı halinde işlenmiştir.
-Anadolu ve Çağdaş Eğitim Vakfı tarafından, korumasız ve muhtaç gruplara mensup olanlar başta olmak üzere herkesin ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunmak, karar verme süreçlerine katılabilmelerini, sosyal bütünleşmeyi gerçekleştirebilmelerini sağlamak, kent yaşamlarında güçlükle karşılaşılan ve gecekonduda yaşayan vatandaşlarımıza ihtiyaç duydukları bilgileri sunmak için kadın ve genç kızlarımızın eğitimine yönelik eğitim evleri açmıştır. Bu eğitim evlerindeki etkinlikler kursiyerlerin tanışma ve dayanışmalarını arttırmak, varolan ancak kendilerince bilinmeyen yasal ve sosyal hakların tanıtılmasına yönelik toplantılar, sohbetler, geziler ve diğer etkinlikler düzenlemiştir.
Vakıf bu evlerde Milli Eğitim Bakanlığı, Halkeğitim Merkezleri ve Meslek Liseleri işbirliği ile okuma yazma kursları ve beceri edindirme kursları düzenlemiştir. Buna ek olarak bakıcı anne, anne-baba eğitimi çalışmaları sürdürülmüştür. Ayrıca, temizlik ve diş bakımı, aile planlaması, doğum kontrol yöntemleri, gençlik çağında ruhsal ve bedensel gelişim, anne-baba çocuk ilişkileri, davranış bozuklukları, anne sütü ve faydaları, 0-6 yaş çocuk sorunları, kadın hastalıkları, beslenme ve sağlık, çocuklarımız ve genetik yapılanma, iyot eksikliği ve guatr konularında da düzenli bilgilendirmeler yapılmıştır.
-Büyükşehir Belediyelerinde özel ilgi gruplarına yönelik bir dizi uygulama projesi başlatılmıştır.
-İstanbul Vakfı tarafından, Özürlülerin Sosyal Hayata Adaptasyonu projesi çerçevesinde; özürlü, ailesi ve toplum bilinçlendirilmektedir. Altyapının desteklenmesi ve netleştirilmesi için, özürlü bilgi bankası oluşturma çalışmaları başlatılmıştır.Projenin tarafları; STK'lar, Meslek odaları ve komiteleri, İşverenler, Eğitimle ilgili kişi ve kurumlar, meslek odaları, hemşehrilerdir.

-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından halkın sağlık eğitimini sağlamak üzere; anne ve çocuk sağlığı, ağız ve diş sağlığı, hijyen, ilaç kullanımı konularında eğitim verilmektedir.

-İzmir Yerel Gündem 21 çalışmaları doğrultusunda, Özürlülerin Sosyal Hayata Adaptasyonu projesi kapsamında; özürlü derneklerinin işbirliğine dayalı güç birliğinin sağlanması, toplumun bilinçlendirilmesi, yatırımcı kurumların bilgilendirilmesi ve projenin eylem yönüyle desteklenmesi için ilgilerinin sağlanmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır.
-İzmit Kent Kurultayı tarafından, gençlerin bir araya gelmesi, iletişim kurması ve gençliğe yönelik geliştirici programların yürütüleceği bir mekan olarak tasarlanan Gençlik Evi Projesi çalışmaları tamamlanmış ve İzmit Büyükşehir Belediyesi ile ortaklaşa uygulama başlatılmıştır.
-İzmir Büyükşehir Belediyesinin önderliğinde; gençlerin ve hemşehrilerin bir araya geldiği, iletişim kurduğu ve kente yönelik bilgilendirme toplantılarının ve toplumsal gelişim programların yürütüleceği bir mekan olarak tasarlanan İzmir Yerel Gündem 21 Evi 1998 yılından beri faaliyetini sürdürmektedir.
-Bursa Büyükşehir Belediyesi Yerel Gündem 21 Kadın Grubu, özellikle kadına karşı şiddet, ev içindeki emeğinin değerlendirilmesi, kadının kent içerisinde güvenli bir şekilde dolaşabilmesi, kadının kendi bedeni üzerinde özgürce karar verebilmesi konularında eğitim ve seminer çalışmaları yapmıştır. Kadınların ekonomik açıdan güçlendirilmesi için projeler hazırlamıştır.
-Türkiye Trafik Güvenliği Vakfı tarafından Yerel Gündem 21 projesi kapsamında İzmir'de 1999-2000 yılı içinde ilköğretim öğrencilerine yönelik "Hareketli Derslikle Trafik Eğitimi" ne yönelik proje uygulamaya konmuştur.
-Haççe Kadın Çağdaş Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından hazırlanan kadınlar, genç kızlara yönelik "Eğitim Kültür El Sanatları " projesi çerçevesinde okuma-yazma, resim, müzik, el sanatları, dikiş, spor gibi kursların yanında anne çocuk eğitimi, ev ekonomisi, tüketici hakları, çevre, kent sorumluluğu hakkında seminerler, kurslar verilmiştir.
Planlanan Çalışmalar
-Diyarbakır’da sokaklarda çalışan 6-14 yaş arası çocukların aile yaşam standardını geliştirmek, bu alanda yerel girişimleri güçlendirme yoluyla toplumda duyarlılık yaratmak ve kademeli olarak çocuk işçiliğini azaltmak amacıyla bir merkez oluşturama projesi SHÇEK-GAP işbirliğinde geliştirilmiştir. Teknoloji yoğunluklu bir öğrenme merkezi kurularak 4 ana grupta (çalışan ve hiç okula gitmeyen, okula bir süre devam edip bırakmış çalışan çocuklar, okulu terk etmesi muhtemel çocuklar, okula yeni başlayanlar) toplanan çocukların eğitim gereksinmelerini karşılamak üzere mekanizmaların geliştirilmesi düşünülen bu projenin diğer bir amacıda çocukların ailelerinin gelirini yükseltecek şekilde annelerinin söz konusu merkezde beceri eğitimine alınmaları, böylece küçük çaplı iş ve gelir olanaklarının yaratılmasıdır.
-İstanbul Vakfı tarafından Gençlerin kaynaşması ve üretime katkı sağlaması için gençlik merkezleri açılacaktır. "Çocukların Çatısı Olsun Projesi" çerçevesinde İstanbul'un en büyük parkı gençlik merkezi olarak hazırlanmıştır. İstanbul'da bölgesel çalışmalar yapılabilmesi için 6 bölgede gençlik irtibat merkezleri kurulacaktır. Bu merkezlerde lise, üniversite, mahalle gençliği seminerler, konferans, etüt vb. çalışmalar yapacaktır.
-İzmit Kent Kurultayı tarafından , Çağdaş Merkezi Kütüphane Projesi konulu bir çalışma planlanmıştır.
-İzmit Kent Kurultayı tarafından, İzmit Gar Binası ve eklentilerinin bulunduğu alanın bir "Kültür-Sanat Adası" na dönüştürülmesi projelendirilmiştir.
-Haççe Kadın Vakfı tarafından üniversitelere giremeyen gençlere sahip çıkmak, toplumsal ihtiyaç ve talep doğrultusunda ara iş gücü yetiştirmeye yönelik “3G Projesi” ni hayata geçirmek için çalışmalar başlatılmıştır.
BARINMA-YAŞANABİLİR MEKANLAR
A-1996’ dan günümüze kadar olan dönemde kaydedilen ilerlemeler, geçerli koşullar, yeni eğilimler ve yenilikler, ortaya çıkan konular ve önemli sorun alanları;
-İstihdama, uygun çalışma koşullarına ve ekonomik kaynakların kontrolüne ulaşılabilirlik dahil, özel ilgi gruplarının ekonomik haklarını ve bağımsızlığını yaygınlaştırmak,
B-Habitat II’den bugüne kadar yapılan politika ve mevzuat değişiklikleri
-99/13484 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen depremlerde zarar görenlere yardım yapılmaktadır.
-30.05.1997 Tarihli 572 Sayılı KHK ile 3194 Sayılı İmar Kanunu’ na bir ek madde ve bir geçici madde eklenmiştir. Eklenen bu madde gereği çeşitli imar yönetmeliklerinde değişiklik yapılarak fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabilir kılınması amacıyla imar planları ile kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve yapılarda TSE’ nin ilgili standardına uyulmasına ilişkin düzenlemelere gidilmiştir. Yine 572 Sayılı KHK ile 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’ na iki bend ve bir fıkra eklenerek ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği çerçevesinde genç ve yetişkin özürlüler için bölgenin işgücü piyasasına uygun mesleklerde, meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri ve yaşam evlerinin açılması, ulaşım araçlarının özürlülerin kullanımına ve ulaşılabilirliğine uygun olmasını sağlaması, ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmetlerden özürlüler için ücret alınmaması veya indirimli tarife uygulanması, Büyükşehir Belediyelerine ait ve Büyükşehir Belediyeleri tarafından işletilen veya kiraya verilen işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlanması hususları düzenlenmiştir . Aynı KHK ile 1580 Sayılı Belediye Kanununa dört bent eklenerek, Kanunda sayılan her türlü yapılar ve çevresinin, yollarının, park, bahçe ve rekreasyon alanlarının sosyal ve kültürel hizmet alanları ile ulaşım araçlarının özürlülerin kullanımına ve ulaşılabilirliğine uygun olarak yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi, imar planlarının yapımı ve uygulanması ile yapıların inşaat ve iskan ruhsatı aşamasında, Türk Standartları Enstitüsünün ilgili standardına uygunluk sağlanması, uygulamaların denetlenmesi ve bütünlüğü sağlayıcı tedbirlerin alınması, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak genç ve yetişkin özürlüler için bölgenin işgücü piyasasına uygun mesleklerde, meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri ve yaşam evleri açılması, özürlülerden ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmet ücreti alınmaması veya indirimli tarife uygulanması, belediyelere ait ve belediyeler tarafından işletilen veya kiraya verilen işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlanması hususları düzenlenmiştir.
-16.08.1997 tarih ve 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’ nun 61. maddesinde yapılan değişiklik ile okul binasının ulaşıma elverişli ve öğrencilerin kolaylıkla gidip gelebilecekleri bir mahalde olmasının göz önünde bulundurulması hükme bağlanmıştır .
-30.05.1997 tarihli 572 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2828 Sayılı SHÇEK Kanunu’ na Çocuk ve Gençlik Merkezleri tanımlaması eklenmiştir. Sokak çocuklarının topluma yeniden kazandırılmasını amaçlayan ve yatılı ve gündüzlü rehabilitasyon hizmeti veren bu merkezlerin sayısı 2000 yılı itibariyle 16’ ya çıkarılmıştır.
C-Gerçekleştirilen Eylemler, Örnekler,
-TOKİ tarafından yürütülen II. Konut hamlesi kapsamında özürlülere konut kontenjanı ayrılması, kredilendirmede kolaylıkların sağlanması, gerekli mimari düzenlemelerin yapılması konusunda uygulamaya gidilmiştir.
-TSE tarafından fiziksel çevre ve ulaşım sistemlerinin özürlüler tarafından kullanılabilmesine yönelik ve özürlülerin kullandıkları cihazı araç-gereçlerle ilgili standart çalışmaları yapılmıştır.
-İzmit Kent Kurultayı tarafından, İzmit Körfezi'nin iyileştirilmesi için alınması gereken önlemler ve körfezin yönetimi konusunda bir bilimsel tanı çalışması yaptırılmıştır.
-İzmit Kent Kurultayı tarafından, Tarih Koridoru Projesi başlığı altında; Deniz Müzesi, Gar Binası, Saray Tepesi, Kapanca Sokak-Sırrı Paşa Konağı 'nın restorasyon ve kentsel kullanıma kazandırılması çalışmaları sürdürülmektedir.
-İzmit Kent Kurultayının sivil toplum kuruluşları, üniversite ve kamu kuruluşları işbirliğinde başlatılan " Kent Coğrafi Bilgi Paylaşım Sistemi Projesi" uygulamaya alınmıştır.
-İzmit Büyükşehir ilçe belediyelerince sosyal ve kültürel amaçlı faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla mekanların oluşturulacağı inşaatlar yapılmaktadır.
-Bursa Büyükşehir Belediyesi Yerel Gündem 21, Cumalıkızıklılar'da yerleşim yerinin altyapıdan başlanarak sağlıklılaştırılması çalışmalarını sürdürmektedir. Mimar ve teknik elemanlarca yerleşimde bakıma muhtaç evlere ücretsiz proje çizimi desteği sağlanmaktadır. Yöresel tarım ürünlerinin iyileştirilmesi, organik tarım ve ev ürünlerinin sağlıklı üretilip pazarlaması gerçekleştirilmiştir.
Planlanan Çalışmalar
-İzmit Kent Kurultayı tarafından , Çağdaş Merkezi Kütüphane Projesi konulu bir çalışma planlanmıştır.
-İzmit Kent Kurultayı tarafından, İzmit Gar Binası ve eklentilerinin bulunduğu alanın bir "Kültür-Sanat Adası" na dönüştürülmesi projelendirilmiştir.
EKONOMİ/İSTİHDAM
A-1996’ dan günümüze kadar olan dönemde kaydedilen ilerlemeler, geçerli koşullar, yeni eğilimler ve yenilikler, ortaya çıkan konular ve önemli sorun alanları;
-Hem mutlak hem de göreli olarak artan yoksulluk içinde yaşayan kadınlardan kırsal alanda yaşayanların durumuna bölgedeki kalkınma durgunluğu nedeniyle daha özel dikkat göstermek,
-Yoğun göç alan bölgelerde kaynaklara ulaşmada güçlük çeken ve dezavantajlı konumda bulunan toplum kesimlerini kalkınmada öncelikli hedef grupları olarak ele alıp, sağlıklı bir yaşam için fırsat eşitliğini sağlayacak yönetişim çalışmalarını yaygınlaştırmak,
-Özel ilgi grupları ve avantajsız kesimlerin, iş bulabilmelerine yönelik hizmetlere, mesleki eğitim ve iş piyasalarına, bilgiye ve teknolojiye ulaşmalarını sağlamak,
-Özel ilgi grupları ve avantajsız kesimlerin eşit haklarını ve ekonomik kaynaklara ulaşmasını güvence altına alacak şekilde Yasaları ve idari uygulamaları yeniden düzenlemek,
-Kadınları tasarrufa ve kredi imkanlarına ve kurumlarına ulaşmalarını sağlayacak şekilde desteklemek,
-Özel ilgi gruplarının, iş bulabilmelerine yönelik hizmetlere, mesleki eğitim ve iş piyasalarına, bilgiye ve teknolojiye ulaşmalarını sağlamak, hayatlarının bütün dönemlerinde, uygun maliyetli ve kaliteli sağlık bakımına, bilgiye ve ilgili hizmetlere ulaşabilirliğini arttırmak,
-Kadına yönelik şiddeti önlemek ve ortadan kaldırmak için bütünsel önlemler almak,
-İstihdama, uygun çalışma koşullarına ve ekonomik kaynakların kontrolüne ulaşılabilirlik dahil, özel ilgi gruplarının ekonomik haklarını ve bağımsızlığını yaygınlaştırmak,
-Çocuk işçilerin istismarını ortadan kaldırmak ve çalışan genç kızları korumak,
B-Habitat II’den bugüne kadar yapılan politika ve mevzuat değişiklikleri
-29.07.1998 tarihinde yürürlüğe giren bir yasa ile, aile beyannamesinin koca tarafından düzenlemesi zorunluluğunu içeren Gelir Vergisi Kanunu değiştirilerek evli kadınlara kocalarına bağlı kalmadan beyanname düzenleme hakkı getirilmiştir.
-13.08.1998 Tarihinde 23432 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan “Özürlüler İçin Kimlik Kartı Yönetmeliği” çıkarılmıştır. Çıkarılan bu yönetmelikle özürlüler değişik kurum ve kuruluşlardan istenen rapor yenileme işlemlerinden kurtulmuş, gelir vergisi indiriminden kimlik kartına esas olan Sağlık Kurulu Raporu ile faydalanabilmeleri sağlanmış, Kamu kurum ve kuruluşlarının özürlü çalıştırma zorunluluğuna bağlı olarak özürlü istihdamı amacıyla açılan sınavlarda özürlerini kanıtlayabilmeleri, belirli ulaşım, iletişim ve kültür hizmetlerinden indirimli veya ücretsiz yararlanabilmeleri, ekonomik ve sosyal yönden desteklenmeleri amaçlanmıştır. Ayrıca başvuranlara ilişkin veri tabanı oluşturulması öngörülmüştür.
-29.07.1998 tarih ve 23417 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4369 sayılı Kanunla, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’ nda değişiklik yapılarak sakatlık indiriminin kapsamı genişletilmiş ve özürlü vatandaşlara uygulanacak vergi indirimleri düzenlenmiştir.
-30.05.1997 tarihli 572 Sayılı KHK ile 3194 Sayılı İmar Kanunu’ na bir ek madde ve bir geçici madde eklenmiştir. Eklenen bu madde gereği çeşitli imar yönetmeliklerinde değişiklik yapılarak fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabilir kılınması amacıyla imar planları ile kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve yapılarda TSE’ nin ilgili standardına uyulmasına ilişkin düzenlemelere gidilmiştir. Yine 572 Sayılı KHK ile 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’ na iki bend ve bir fıkra eklenerek ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği çerçevesinde genç ve yetişkin özürlüler için bölgenin işgücü piyasasına uygun mesleklerde, meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri ve yaşam evlerinin açılması, ulaşım araçlarının özürlülerin kullanımına ve ulaşılabilirliğine uygun olmasını sağlaması, ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmetlerden özürlüler için ücret alınmaması veya indirimli tarife uygulanması, Büyükşehir Belediyelerine ait ve Büyükşehir Belediyeleri tarafından işletilen veya kiraya verilen işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlanması hususları düzenlenmiştir. Aynı KHK ile 1580 Sayılı Belediye Kanununa dört bent eklenerek, Kanunda sayılan her türlü yapılar ve çevresinin, yollarının, park, bahçe ve rekreasyon alanlarının sosyal ve kültürel hizmet alanları ile ulaşım araçlarının özürlülerin kullanımına ve ulaşılabilirliğine uygun olarak yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi, imar planlarının yapımı ve uygulanması ile yapıların inşaat ve iskan ruhsatı aşamasında, Türk Standartları Enstitüsünün ilgili standardına uygunluk sağlanması, uygulamaların denetlenmesi ve bütünlüğü sağlayıcı tedbirlerin alınması, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak genç ve yetişkin özürlüler için bölgenin işgücü piyasasına uygun mesleklerde, meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri ve yaşam evleri açılması, özürlülerden ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmet ücreti alınmaması veya indirimli tarife uygulanması, belediyelere ait ve belediyeler tarafından işletilen veya kiraya verilen işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlanması hususları düzenlenmiştir.
-Aynı 572 Sayılı KHK çerçevesinde 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen fıkra ile kurum ve kuruluşlara personele ait kadrolarında %3 oranında özürlü çalıştırma zorunluluğu getirilirken, 1475 Sayılı İş Kanunu’ nun 25'nci maddesinde yapılan değişiklikler, özürlü çalıştırma oranı %2'den %3’ e çıkarılmıştır.
-21.10.1998 tarih ve 4382 Sayılı Kanun ile, 1475 Sayılı İş Kanununda değişiklik yapılarak işverenin çalıştırmadığı her özürlü için ödemekle yükümlü olduğu para cezası yükseltilmiş ve bu cezanın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere bir önceki yılda uygulanan ceza tutarının o yıl için vergi usul kanununun yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanması ve aynı Kanun ile öngörülen kontenjanların üstünde özürlü istihdam eden işverenlerin kontenjan fazlası özürlüler için işveren sigorta prim hisselerinin %50’sini Hazinenin ödemesi hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede tahsil edilen cezaların özürlülerin mesleki eğitim, mesleki rehabilitasyon, kendi işini kurma gibi projelerde kullanılmak üzere İİBK’ya aktarılması da hükme bağlanmıştır.
-Başbakanlık Genelgesi ile Kurumların özürlüler için sınav açması sağlanmıştır. Bu Genelge hükümleri 9.10.1998 tarih ve 23488 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sakatların Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Hangi İşlerde Çalıştırılacakları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik kapsamında da yer almıştır. Söz konusu yönetmelik ile işin özelliği gerektirmediği sürece sakatlık grupları arasında ayırım yapılamayacağı sakatlık sınırına bir üst oran getirilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
-8.09.1999 tarihinde 23810 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur kapsamında çalışanların, ilgili Kanunlarla öngörülen haklardan yararlanmalarını ve aynı statüdeki kişilerin eşit sosyal güvenlik hizmeti almalarını sağlamak üzere, tabi oldukları sigorta kurumlarına tescillerinin zamanında yaptırılması için gerekli yasal ve idari önlemler alınmıştır. Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bulunan ve daha önce yararlanma hakları bulunmayan eşlerin de protez, araç ve gereç yardımlarından faydalanmaları sağlanarak, yardımların kapsamı genişletilmiş, işsizlik sigortasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
-Doğum ve süt izinlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanmış ve bu Tasarıda doğum izinlerinin ebeveyn iznine dönüştürülmesi hususu yer almıştır.
C-Gerçekleştirilen Eylemler, Örnekler,
-GAP Bölgesine yönelik olarak enformal sektörde üretkenliğin ve işgücü emme kapasitesinin arttırılması amacıyla bir model oluşturmaya yönelik projelere ilişkin protokoller yapılmıştır.
-Deprem bölgesine yönelik olarak çalışan çocukların rehabilitasyonu ve çocuk işçiliğinin önlenmesi yönünde projeler SHÇEK tarafından başlatılmıştır.
-Kadın ve genç kızlarımız başta olmak üzere bütün özel ilgi gruplarının ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunarak, herkese güvenli ve sağlıklı yaşam fırsatları sağlamaya yönelik olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP tarafından Çok Amaçlı Toplum Merkezleri; SHÇEK tarafından ise daha çok metropollerin gecekondu bölgelerine yönelik olarak Toplum Merkezleri açılmıştır. Bu merkezler yoluyla eğitim ve sosyal, kültürel etkileşim çerçevesinde kadının statüsünü yükseltilerek, cinsiyet dengeli kalkınma ve sürdürülebilir insani gelişmeye katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Kadın ve çocuklara ilişkin hizmetlerde bulunma işlevini yerine getiren SHÇEK’ e bağlı Toplum Merkezlerinin sayısı 36’ya, GAP bünyesinde bulunan Çok Amaçlı Toplum Merkezilerinin sayısı ise 22’ ye ulaşmıştır. ÇATOM’ ların 2005 yılına kadar özerk bir yapıya kavuşturulmak suretiyle sivil toplum kuruluşu olarak bölge kadınına ve topluma hizmet edecek hale getirilmesi nihai hedeftir.
-Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hızlı nüfus artışı,ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle kent yapısındaki hızlı değişimin toplum yapısını da değiştirmesi nedeniyle baş edilemeyen sorunlarla çevrelenen kitleleri ayakta tutabilmek için eğitim-öğretim evleri, eğitim merkezleri, toplum merkezleri aracılığıyla uygulama projeleri başlatılmıştır.
-Çalışan çocukların çalışma ortam ve koşullarının iyileştirilmesine yönelik bir proje uluslararası işbirliği ile sürdürülmektedir.
-En önemli amaçları arasında kadınların ekonomiye olan katkısının görünür kılınması olan KSSGM bünyesinde yürütülen dış kaynaklı projelerden biri olan ve Dünya Bankası ile TC. Hükümeti arasında yürütülen “İstihdam ve Eğitim Projesi” nin alt bileşenlerinden “Kadın İstihd*****n Geliştirilmesi Projesi” kapsamında istihdamda yer alan değişik sektörlere ilişkin 16 araştırma projesi yaptırılmıştır. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlar kadının mülkiyet sahibi olmasından, çeşitli yasalardaki ayrımcılık içeren maddelerin ortadan kaldırılmasından kredi, finansman, meslek eğitimi, teknoloji transferi programları ve çok aktörlü düzenleme sistemlerine kadar oldukça geniş bir alanda kadının durumunu düzeltmeye yönelik öneriler ortaya çıkarmıştır. Ortaya çıkan bu sonuçlar uluslararası sözleşme ve taahhütlerimiz doğrultusunda yeniden düzenlenerek “politika önerileri” haline getirilmiştir. Bu öneriler Devlet Planlama Teşkilatı’ nın Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu raporlarında büyük ölçüde yer almıştır.
-TC Hükümeti ve BM Kalkınma Programı işbirliği ile yürütülen “Kadının Kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal Programı Projesi” kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri öncelikli olmak üzere kırsal kadın kalkınmasını destekleyen kadınlara gelir getirici faaliyetler içeren pilot projeler maddi yönden desteklenmiştir. Proje kazanımlarının devamlılığını sağlayabilmek için, üniversiteler bünyesinde Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezleri ile gönüllü kadın kuruluşlarına destek verilmiş ve kırsal bölge kadınlarının kalkınması için liderlik, toplumsal katılım, girişimcilik ve kendi işinin sahibi olma gibi konulara odaklanan eğitim programları düzenlenmiştir. Ayrıca proje kapsamında, Kadın İstatistikleri Göstergelerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi amacıyla DİE ile protokol yapılmış ve Enstitü bünyesinde “Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri” şubesi kurularak kadın istatistikleri veri tabanı oluşturulmaya başlanmıştır.
-Diyarbakır’da sokaklarda çalışan 6-14 yaş arası çocukların aile yaşam standardını geliştirmek, bu alanda yerel girişimleri güçlendirme yoluyla toplumda duyarlılık yaratmak ve kademeli olarak çocuk işçiliğini azaltmak amacıyla bir merkez oluşturama projesi SHÇEK-GAP işbirliğinde geliştirilmiştir. Teknoloji yoğunluklu bir öğrenme merkezi kurularak 4 ana grupta (çalışan ve hiç okula gitmeyen, okula bir süre devam edip bırakmış çalışan çocuklar, okulu terk etmesi muhtemel çocuklar, okula yeni başlayanlar) toplanan çocukların eğitim gereksinmelerini karşılamak üzere mekanizmaların geliştirilmesi düşünülen bu projenin diğer bir amacıda çocukların ailelerinin gelirini yükseltecek şekilde annelerinin söz konusu merkezde beceri eğitimine alınmaları, böylece küçük çaplı iş ve gelir olanaklarının yaratılmasıdır.
-1996 yılından itibaren Halk Bankası tarafından kadınlara verilen kredi miktarları arttırılmıştır.
-Ekonomik yetersizlik nedeniyle üretim süreçlerine katılmayan kişi ve ailelerin üretime katılarak kendi kendilerine yeterli duruma getirilmelerine yönelik iş kurma, mesleki eğitim ve istihdam projelerine (arıcılık, meyvecilik, seracılık, halı-kilimcilik gibi) destek verilmektedir.
-Halen sürdürülmekte olan “Kendi İşini Kur” projesi çerçevesinde, girişimcilik eğitimi ve danışmanlık hizmetleri verilerek kadınların kendi işlerini kurmaları sağlanmıştır.
-Ortaöğrenimdeki öğrencilerin barınma sorunlarının çözümü amacıyla çeşitli İl ve İlçelerde Ortaöğrenim öğrenci yurtları yaptırılarak eğitimin hizmetine sunulmuştur.
-Haççe Kadın Çağdaş Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından hazırlanan kadınlar, genç kızlara yönelik "Eğitim Kültür El Sanatları " projesi çerçevesinde okuma-yazma, resim, müzik, el sanatları, dikiş, spor gibi kursların yanında anne çocuk eğitimi, ev ekonomisi, tüketici hakları, çevre, kent sorumluluğu hakkında seminerler, kurslar verilmiştir. Vakıf bünyesinde devam eden projeler çerçevesinde kurslardan faydalanan kadınların ürettikleri ürünlerle,varoşlardaki kadınların el emekleri Vakıf aracılığıyla Tansaş-Kipa gibi büyük marketlerde satışa sunulmuştur. Ürünlerin dış pazarlarda satılabilmesi için çalışmalar yapılmaktadır. Ayrıca kadınların birlik, kooperatif ve şirket kurabilmeleri için çalışmalar sürdürülmektedir.
-Evrensel Değerler Kozası tarafından Mamak-Akşemseddin Mahallesi'nde eğitim ve üretim merkezi açılmıştır. Bu merkezde mahalle muhtarına bir oda tahsis edilmiş, kütüphane oluşturulmuş ve muhtarlık kayıtlarının tutulması için bir bilgisayar temin edilmiştir. Üniversite sınavlarına hazırlık amacıyla mahallenin gençlerine Türkçe Matematik kursları düzenlenmiştir. Ayrıca mahalle ve ev toplantıları şeklinde sohbet ve bilgilendirme günleri gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılarda; kadın sağlığı ve eğitimi, tüketici hakları, çocuk ve gençlik psikolojisi, kentli hakları, ilkyardım, Cumhuriyet ve demokrasi konuları ele alınmıştır. Kadın sağlığı ve sorunları bir dizi toplantı halinde işlenmiştir.
Yoksulluktan özellikle kadınların etkilendiği görülerek onlara yönelik gelir sağlama çalışmaları yapılmıştır. Bu doğrultuda bir atölye kurularak kadınlara çorap ve kazak örme teknikleri öğretilmiştir.
-Anadolu ve Çağdaş Eğitim Vakfı tarafından, korumasız ve muhtaç gruplara mensup olanlar başta olmak üzere herkesin ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunmak, karar verme süreçlerine katılabilmelerini, sosyal bütünleşmeyi gerçekleştirebilmelerini sağlamak, kent yaşamlarında güçlükle karşılaşılan ve gecekonduda yaşayan vatandaşlarımıza ihtiyaç duydukları bilgileri sunmak için kadın ve genç kızlarımızın eğitimine yönelik eğitim evleri açmıştır. Bu eğitim evlerindeki etkinlikler kursiyerlerin tanışma ve dayanışmalarını arttırmak, varolan ancak kendilerince bilinmeyen yasal ve sosyal hakların tanıtılmasına yönelik toplantılar, sohbetler, geziler ve diğer etkinlikler düzenlemiştir.
Vakıf bu evlerde Milli Eğitim Bakanlığı, Halkeğitim Merkezleri ve Meslek Liseleri işbirliği ile okuma yazma kursları ve beceri edindirme kursları düzenlemiştir. Buna ek olarak bakıcı anne, anne-baba eğitimi çalışmaları sürdürülmüştür. Ayrıca, temizlik ve diş bakımı, aile planlaması, doğum kontrol yöntemleri, gençlik çağında ruhsal ve bedensel gelişim, anne-baba çocuk ilişkileri, davranış bozuklukları, anne sütü ve faydaları, 0-6 yaş çocuk sorunları, kadın hastalıkları, beslenme ve sağlık, çocuklarımız ve genetik yapılanma, iyot eksikliği ve guatr konularında da düzenli bilgilendirmeler yapılmıştır.
Ayrıca kadınlara gelir getirici faaliyet imkanı sağlayacak beceri kursları açılmıştır.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Özürlüler Merkezi açılmıştır. Bu merkezde, istihdama yönelik olarak: bilgisayar eğitimi, iş eğitimi, beceri kursları verilmektedir. Ayrıca özürlülerin fonksiyon arttırıcı cihazlara ulaşması sağlanmıştır. Sosyal destek amacıyla kütüphane, konferans-seminer, yaz kampları düzenlenmiş ve sağlık bilgi bankası oluşturulmuştur.
-Bursa Büyükşehir Belediyesi Yerel Gündem 21 Kadın Grubu, özellikle kadına karşı şiddet, ev içindeki emeğinin değerlendirilmesi, kadının kent içerisinde güvenli bir şekilde dolaşabilmesi, kadının kendi bedeni üzerinde özgürce karar verebilmesi konularında eğitim ve seminer çalışmaları yapmıştır. Kadınların ekonomik açıdan güçlendirilmesi için projeler hazırlanmıştır.
-Bursa Büyükşehir Belediyesi Yerel Gündem 21, eğitim çalışmaları kapsamında, Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen tarihi bir binayı Kadın Aile Eğitim Merkezi" olarak hizmete açılmıştır. Merkezde; kadınlara üretim ortamı sağlanmıştır. Geleneksel alanların dışında, ücretsiz ipek, ebru, mum boya, tahta boyama, okuma yazma, aerobik, tiyatro kursları ve İnteraktif İngilizce Eğitimi kursları verilmiştir.
-Bursa Büyükşehir Belediyesi Yerel Gündem 21, Cumalıkızıklılar'da yerleşim yerinin altyapıdan başlanarak sağlıklılaştırılması çalışmalarını sürdürmektedir. Mimar ve teknik elemanlarca yerleşimde bakıma muhtaç evlere ücretsiz proje çizimi desteği sağlanmaktadır. Yöresel tarım ürünlerinin iyileştirilmesi, organik tarım ve ev ürünlerinin sağlıklı üretilip pazarlaması gerçekleştirilmiştir.
Planlanan Çalışmalar
-Haççe Kadın Vakfı tarafından üniversitelere giremeyen gençlere sahip çıkmak, toplumsal ihtiyaç ve talep doğrultusunda ara iş gücü yetiştirmeye yönelik “3G Projesi” ni hayata geçirmek için çalışmalar başlatılmıştır.
-Haççe Kadın Vakfı, göçlerle İzmir ve ilçelerine gelerek burada yaşamaya başlayan 15-25 yaş arasındaki genç kızların atölyelerde eğitilerek usta eğitici yapılması ve daha sonra bunların evlerde oluşturulacak tezgahlarda üretime yönelik çalışmalar yaparak ailelerine katkı sağlaması amacıyla 150 tezgahlık (36 tezgah atölyede 114 tezgah evlerde) Halı-Kilim Üretme Pazarlama Projesi geliştirmiştir.
YAPILANMA
A-1996’ dan günümüze kadar olan dönemde kaydedilen ilerlemeler, geçerli koşullar, yeni eğilimler ve yenilikler, ortaya çıkan konular ve önemli sorun alanları;
-Özel ilgi grupları ve avantajsız kesimlerin eşit haklarını ve ekonomik kaynaklara ulaşmasını güvence altına alacak şekilde Yasaları ve idari uygulamaları yeniden düzenlemek,
-Özel ilgi gruplarına yönelik ulusal mekanizmalar kurmak, hükümet organları oluşturmak veya güçlendirmek,
-Planlama ve değerlendirme için özel ilgi gruplarına yönelik veri toplamak, bilgi oluşturmak ve yaymak,
-Yasalarda ve uygulamalarda eşitliği sağlamak ve ayrımcılık yapılmamasını önlemek, yapılan yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi için toplumsal duyarlılık ve bilinçlendirme çalışmaları yapmak,
-Sosyal güvenlik politikalarını ve sosyal adaleti geliştirici tedbirler almak, uygulamak, sorunlarını çözmek ve herkesi sosyal güvenlik şemsiyesine almak,
-Özel İlgi Gruplarının toplumsal entegrasyonunu sağlamak ve dezavantajlı durumlarını telafi etmek amacıyla ulusal ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmak,
-Yoğun göç alan bölgelerde kaynaklara ulaşmada güçlük çeken ve dezavantajlı konumda bulunan toplum kesimlerini kalkınmada öncelikli hedef grupları olarak ele alıp, sağlıklı bir yaşam için fırsat eşitliğini sağlayacak çalışmaları yaygınlaştırmak,
B-Habitat II’den bugüne kadar yapılan politika ve mevzuat değişiklikleri
-17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen depremlerde zarar görenlere yardım amacıyla 99/13484 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmıştır
-Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne (CEDAW) ilişkin olarak hazırlanan İhtiyari Protokol taraf devletlere imza, katılım veya onay aşamasında soruşturma prosedürünü kabul etmeme hakkı tanımakta olup, 17 nci madde Protokol hükümlerine çekince konulamayacağını öngörmektedir. Bu protokolün Ülkemiz tarafından imzalanması ile 1999 yılından itibaren CEDAW çekinceleri ortadan kaldırılmıştır.
-Aile içindeki şiddetin önlenmesine ilişkin tedbirler almayı amaçlayan 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına İlişkin Kanun 17.01.1998 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanarak kabul edilmiştir.
-29.07.1998 tarihli düzenleme ile, aile beyannamesinin koca tarafından düzenlemesi zorunluluğunu içeren Gelir Vergisi Kanunu değiştirilerek evli kadınlara kocalarına bağlı kalmadan beyanname düzenleme hakkı getirilmiştir.
-Türk Ceza Kanununda ayrı ayrı düzenlenen ve ayrımcılık içeren kadın ve erkeğin zinasına ilişkin düzenlemeler 1996 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilerek, zina suç olmaktan çıkarılmış, boşanma nedeni olarak kabul edilmiştir.
-Kadın 1997 yılından itibaren önceki soyadını kocasının soyadından önce kullanma hakkına sahip olmuştur.
-18.01.2000 Tarihinde 23937 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren özel eğitim gerektiren çocukların zorunlu eğitimine ilişkin düzenlemeleri içeren “Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği” çıkarılmıştır. Bu yönetmelik ile, tanısı konulmuş özel eğitim gerektiren çocuklar için okul öncesi eğitimin zorunlu olmasına ilişkin düzenlemeler getirmiştir.
-18 Mart 1998 tarihinde 23290 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren “Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” ile özürlülere verilecek Sağlık Kurulu raporlarını vermeye yetkili hastaneler belirlenmiştir. Bu rapor ile, özürlüler için en geniş tanılama kriterlerini içeren yapılandırılmış bir sağlık kurulu raporu elde edilecek, vergi indirimi ve istihdam amaçlarında kriter birlikteliği sağlanacak, özür oranı değişmediği sürece bir kez alınması yeterli olacak ve özürlü kimlik kartına temel olacaktır.
-13.08.1998 Tarihinde 23432 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan “Özürlüler İçin Kimlik Kartı Yönetmeliği” çıkarılmıştır. Çıkarılan bu yönetmelikle özürlüler değişik kurum ve kuruluşlardan istenen rapor yenileme işlemlerinden kurtulmuş, gelir vergisi indiriminden kimlik kartına esas olan Sağlık Kurulu Raporu ile faydalanabilmeleri sağlanmış, Kamu kurum ve kuruluşlarının özürlü çalıştırma zorunluluğuna bağlı olarak özürlü istihdamı amacıyla açılan sınavlarda özürlerini kanıtlayabilmeleri, belirli ulaşım, iletişim ve kültür hizmetlerinden indirimli veya ücretsiz yararlanabilmeleri, ekonomik ve sosyal yönden desteklenmeleri amaçlanmıştır. Ayrıca başvuranlara ilişkin veri tabanı oluşturulması öngörülmüştür.
-30.05.1997 tarihli 572.sayılı K.H.K’ nın 17. maddesi ile 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanununun 2. maddesine özürlülerin tedavi giderleri ve fonksiyon kazandırıcı araçların giderlerini karşılamak üzere fıkra eklenmiştir.
-30.5.1997 tarihli 571 Sayılı KHK ile özürlülere ilişkin düzenlemeleri yapmak üzere Özürlüler İdaresi Başkanlığı ulusal mekanizma olarak kurulmuştur.
-Özürlüler İdaresi Başkanlığı Özürlüler Yüksek Kurulu Görev ve Çalışma Esasları Yönetmeliği çıkarılmış ve iki yılda bir Özürlüler Şurasının toplanması hükme bağlanmıştır.
-29.07.1998 tarih ve 23417 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4369 sayılı Kanunla, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’ nda değişiklik yapılarak sakatlık indiriminin kapsamı genişletilmiş ve özürlü vatandaşlara uygulanacak vergi indirimleri düzenlenmiştir.
-30.05.1997 tarihli 572 Sayılı KHK ile 3194 Sayılı İmar Kanunu’ na bir ek madde ve bir geçici madde eklenmiştir. Eklenen bu madde gereği çeşitli imar yönetmeliklerinde değişiklik yapılarak fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabilir kılınması amacıyla imar planları ile kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve yapılarda TSE’ nin ilgili standardına uyulmasına ilişkin düzenlemelere gidilmiştir. Yine 572 Sayılı KHK ile 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’ na iki bend ve bir fıkra eklenerek ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği çerçevesinde genç ve yetişkin özürlüler için bölgenin işgücü piyasasına uygun mesleklerde, meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri ve yaşam evlerinin açılması, ulaşım araçlarının özürlülerin kullanımına ve ulaşılabilirliğine uygun olmasını sağlaması, ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmetlerden özürlüler için ücret alınmaması veya indirimli tarife uygulanması, Büyükşehir Belediyelerine ait ve Büyükşehir Belediyeleri tarafından işletilen veya kiraya verilen işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlanması hususları düzenlenmiştir. Aynı KHK ile 1580 Sayılı Belediye Kanununa dört bent eklenerek, Kanunda sayılan her türlü yapılar ve çevresinin, yollarının, park, bahçe ve rekreasyon alanlarının sosyal ve kültürel hizmet alanları ile ulaşım araçlarının özürlülerin kullanımına ve ulaşılabilirliğine uygun olarak yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi, imar planlarının yapımı ve uygulanması ile yapıların inşaat ve iskan ruhsatı aşamasında, Türk Standartları Enstitüsünün ilgili standardına uygunluk sağlanması, uygulamaların denetlenmesi ve bütünlüğü sağlayıcı tedbirlerin alınması, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak genç ve yetişkin özürlüler için bölgenin işgücü piyasasına uygun mesleklerde, meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri ve yaşam evleri açılması, özürlülerden ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmet ücreti alınmaması veya indirimli tarife uygulanması, belediyelere ait ve belediyeler tarafından işletilen veya kiraya verilen işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlanması hususları düzenlenmiştir.
-Aynı 572 Sayılı KHK çerçevesinde 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen fıkra ile kurum ve kuruluşlara personele ait kadrolarında %3 oranında özürlü çalıştırma zorunluluğu getirilirken, 1475 Sayılı İş Kanunu’ nun 25'nci maddesinde yapılan değişiklikler, özürlü çalıştırma oranı %2'den %3’ e çıkarılmıştır.
-21.10.1998 tarih ve 4382 Sayılı Kanun ile, 1475 Sayılı İş Kanununda değişiklik yapılarak işverenin çalıştırmadığı her özürlü için ödemekle yükümlü olduğu para cezası yükseltilmiş ve bu cezanın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere bir önceki yılda uygulanan ceza tutarının o yıl için vergi usul kanununun yeniden değerlendirme oranında artırılarak uygulanması ve aynı Kanun ile öngörülen kontenjanların üstünde özürlü istihdam eden işverenlerin kontenjan fazlası özürlüler için işveren sigorta prim hisselerinin %50’sini Hazinenin ödemesi hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede tahsil edilen cezaların özürlülerin mesleki eğitim, mesleki rehabilitasyon, kendi işini kurma gibi projelerde kullanılmak üzere İİBK’ya aktarılması da hükme bağlanmıştır.
-Başbakanlık Genelgesi ile Kurumların özürlüler için sınav açması sağlanmıştır. Bu Genelge hükümleri 1998 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sakatların Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Hangi İşlerde Çalıştırılacakları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik kapsamında da yer almıştır. Söz konusu yönetmelik ile işin özelliği gerektirmediği sürece sakatlık grupları arasında ayırım yapılamayacağı sakatlık sınırına bir üst oran getirilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
-16.08.1997 tarih ve 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’ nun 61. maddesinde yapılan değişiklik ile okul binasının ulaşıma elverişli ve öğrencilerin kolaylıkla gidip gelebilecekleri bir mahalde olmasının göz önünde bulundurulması hükme bağlanmıştır.
-8.09.1999 tarihinde 23810 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur kapsamında çalışanların, ilgili Kanunlarla öngörülen haklardan yararlanmalarını ve aynı statüdeki kişilerin eşit sosyal güvenlik hizmeti almalarını sağlamak üzere, tabi oldukları sigorta kurumlarına tescillerinin zamanında yaptırılması için gerekli yasal ve idari önlemler alınmıştır. Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bulunan ve daha önce yararlanma hakları bulunmayan eşlerin de protez, araç ve gereç yardımlarından faydalanmaları sağlanarak, yardımların kapsamı genişletilmiş, işsizlik sigortasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
-30.5.1997 tarihli 572 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2828 Sayılı SHÇEK Kanunu’ na Çocuk ve Gençlik Merkezleri tanımlaması eklenmiştir. Sokak çocuklarının topluma yeniden kazandırılmasını amaçlayan ve yatılı ve gündüzlü rehabilitasyon hizmeti veren bu merkezlerin sayısı 2000 yılı itibariyle 16’ ya çıkarılmıştır.
C-Gerçekleştirilen Eylemler, Örnekler,
-TSE tarafından özürlülere ilişkin olarak standartlarda düzenlemeye gidilmiştir.
-GAP Bölgesine yönelik olarak enformal sektörde üretkenliğin ve işgücü emme kapasitesinin arttırılması amacıyla bir model oluşturmaya yönelik projelere ilişkin protokoller yapılmıştır.
-Deprem bölgesine yönelik olarak çalışan çocukların rehabilitasyonu ve çocuk işçiliğinin önlenmesi yönünde projeler SHÇEK tarafından başlatılmıştır.
-STK’ lar tarafından deprem bölgesine yönelik olarak kadın ve çocukları içeren projeler başlatılmıştır.
-Kadın ve genç kızlarımız başta olmak üzere bütün özel ilgi gruplarının ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunarak, herkese güvenli ve sağlıklı yaşam fırsatları sağlamaya yönelik olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP tarafından Çok Amaçlı Toplum Merkezleri; SHÇEK tarafından ise daha çok metropollerin gecekondu bölgelerine yönelik olarak Toplum Merkezleri açılmıştır. Bu merkezler yoluyla eğitim ve sosyal, kültürel etkileşim çerçevesinde kadının statüsünü yükseltilerek, cinsiyet dengeli kalkınma ve sürdürülebilir insani gelişmeye katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Kadın ve çocuklara ilişkin hizmetlerde bulunma işlevini yerine getiren SHÇEK’ e bağlı Toplum Merkezlerinin sayısı 36’ya, GAP bünyesinde bulunan Çok Amaçlı Toplum Merkezilerinin sayısı ise 22’ ye ulaşmıştır. ÇATOM’ ların 2005 yılına kadar özerk bir yapıya kavuşturulmak suretiyle sivil toplum kuruluşu olarak bölge kadınına ve topluma hizmet edecek hale getirilmesi nihai hedeftir.
-Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hızlı nüfus artışı,ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle kent yapısındaki hızlı değişimin toplum yapısını da değiştirmesi nedeniyle baş edilemeyen sorunlarla çevrelenen kitleleri ayakta tutabilmek için eğitim-öğretim evleri, eğitim merkezleri, toplum merkezleri aracılığıyla uygulama projeleri başlatılmıştır.
 
-Çalışan çocukların çalışma ortam ve koşullarının iyileştirilmesine yönelik bir proje uluslararası işbirliği ile sürdürülmektedir.
-En önemli amaçları arasında kadınların ekonomiye olan katkısının görünür kılınması olan KSSGM bünyesinde yürütülen dış kaynaklı projelerden biri olan ve Dünya Bankası ile TC. Hükümeti arasında yürütülen “İstihdam ve Eğitim Projesi” nin alt bileşenlerinden “Kadın İstihd*****n Geliştirilmesi Projesi” kapsamında istihdamda yer alan değişik sektörlere ilişkin 16 araştırma projesi yaptırılmıştır. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlar kadının mülkiyet sahibi olmasından, çeşitli yasalardaki ayrımcılık içeren maddelerin ortadan kaldırılmasından kredi, finansman, meslek eğitimi, teknoloji transferi programları ve çok aktörlü düzenleme sistemlerine kadar oldukça geniş bir alanda kadının durumunu düzeltmeye yönelik öneriler ortaya çıkarmıştır. Ortaya çıkan bu sonuçlar uluslararası sözleşme ve taahhütlerimiz doğrultusunda yeniden düzenlenerek “politika önerileri” haline getirilmiştir. Bu öneriler Devlet Planlama Teşkilatı’ nın Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu raporlarında büyük ölçüde yer almıştır.
-TC Hükümeti ve BM Kalkınma Programı işbirliği ile yürütülen “Kadının Kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal Programı Projesi” kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri öncelikli olmak üzere kırsal kadın kalkınmasını destekleyen kadınlara gelir getirici faaliyetler içeren pilot projeler maddi yönden desteklenmiştir. Proje kazanımlarının devamlılığını sağlayabilmek için, üniversiteler bünyesinde Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezleri ile gönüllü kadın kuruluşlarına destek verilmiş ve kırsal bölge kadınlarının kalkınması için liderlik, toplumsal katılım, girişimcilik ve kendi işinin sahibi olma gibi konulara odaklanan eğitim programları düzenlenmiştir. Ayrıca proje kapsamında, Kadın İstatistikleri Göstergelerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi amacıyla DİE ile protokol yapılmış ve Enstitü bünyesinde “Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri” şubesi kurularak kadın istatistikleri veri tabanı oluşturulmaya başlanmıştır.
-Diyarbakır’da sokaklarda çalışan 6-14 yaş arası çocukların aile yaşam standardını geliştirmek, bu alanda yerel girişimleri güçlendirme yoluyla toplumda duyarlılık yaratmak ve kademeli olarak çocuk işçiliğini azaltmak amacıyla bir merkez oluşturama projesi SHÇEK-GAP işbirliğinde geliştirilmiştir. Teknoloji yoğunluklu bir öğrenme merkezi kurularak 4 ana grupta (çalışan ve hiç okula gitmeyen, okula bir süre devam edip bırakmış çalışan çocuklar, okulu terk etmesi muhtemel çocuklar, okula yeni başlayanlar) toplanan çocukların eğitim gereksinmelerini karşılamak üzere mekanizmaların geliştirilmesi düşünülen bu projenin diğer bir amacıda çocukların ailelerinin gelirini yükseltecek şekilde annelerinin söz konusu merkezde beceri eğitimine alınmaları, böylece küçük çaplı iş ve gelir olanaklarının yaratılmasıdır.
-Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi olan, bu kuruluşlardan aylık alan özürlülerin tedavi giderleri ile fonksiyon kazandırıcı ortopedik ve diğer yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca karşılanmayan kısmı da Fon kapsamındadır.
-Sosyal Güvenlikten yoksun hastalar ile ödeme gücü olmayan yurttaşların tedavi giderleri yeşil kart uygulaması ile Devlet tarafından karşılanmaktadır.
MEVZUAT ÖNERİLERİ
-Çeşitli Kurumların katılımı ile oluşturulan bir Komisyon tarafından gözden geçirilen ve yeniden düzenlenen Medeni Kanun Tasarı olarak TBMM’ye sevk edilmiştir (1999). Tasarıda kadını ilgilendiren değişiklikler şunlardır:
Yürürlükte olan Kanunda Kanuni Mal Rejimi olarak gösterilen “Mal Ayrılığı” Tasarıda “Edinilmiş Mallara Katılım Rejimi” olarak düzenlenmiştir.
Aile Reisliği ibaresi yerine eşlerin evlilik birliğini beraber temsil edecekleri ve yönetecekleri, oturulacak evin seçimini sadece kocanın değil eşlerin beraber seçeceği, karının ikametgahının kocanın ikametgahı olmaktan çıktığı, boşanma davalarının kocanın ikametgahında açılma zorunluluğunun ortadan kaldırıldığına ilişkin düzenlemelerin yanı sıra, kadın ve erkek için eşitlik yaşı eşitlenerek yükseltilmiş, evlenmek için müracaat yeri erkeğin oturduğu yer olmaktan çıkarılmış, kadına önceki soyadını kocasının soyadından önce kullanma hakkı verilmiş, velayet hakkı eskisinden farklı olarak eşlerin her ikisi tarafından kullanılabileceği, anlaşmazlık durumunda hakimin karar vereceği, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kadının çalışmasını kocasının iznine bağlayan düzenleme izne gerek olmadığı şeklinde Tasarıda yer almıştır.
Yürürlükteki Kanunda evin geçimi kocaya ait iken Tasarıda eşlerin güçleri oranında giderlere katılacağı şeklinde düzenleme yapılmıştır.
-Yürütülen bir diğer çalışma da Türk Ceza Kanununa ilişkindir. Bu Kanuna ilişkin en önemli eleştiri;
Kadınlara yönelik cinsel suçlara yönelik hükümlerin “Genel Ahlak Ve Aile Düzenine İlişkin Suçlar” başlığında değerlendirilmemesi ve namus cinayetlerinde genel cezalara göre büyük boyutlarda yapılan indirime son verilmesi gerektiğidir. Konuya ilişkin eleştirilerin Ceza Kanunu Tasarısında yer alması konusunda çalışmalar sürdürülmektedir.
-Aktif çalışma hayatındaki kazanca yakın bir gelir seviyesinin ve yaşam standardının korunmasını temin etmek ve zorunlu sigorta programlarının kapsamadığı kazanç dilimini sigortalamak amacıyla Bireysel Emeklilik Kanun Tasarısı hazırlanmıştır.
-Anayasa’ nın 10. Maddesinde yer alan “Kanun Önünde Eşitlik” ilkesinin mevcut yasal düzenlemeler karşısındaki eşitliği ifade etmesi nedeniyle bunun yerine Anayasa’ nın söz konusu maddesinde “Eşit Haklara Sahip Olma İlkesi” ne yer verilmesi için hazırlanan değişiklik teklifi TBMM’de imzaya açılmıştır.
-Doğum ve süt izinlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanmış ve bu Tasarıda doğum izinlerinin ebeveyn iznine dönüştürülmesi hususu yer almıştır.
-Aile bireylerini özellikle çocuk ve kadını ilgilendiren aile hukuku alanına ait uyuşmazlıklar günümüzde giderek karmaşık ve uzmanlık isteyen bir kapsama ulaşmıştır. Bu nedenle aile mahkemelerinin kurulması günümüz Türkiye’sinde ihtiyaç haline gelmiştir. İhtiyaca cevap vermek maksadıyla Aile Mahkemeleri kurulmasına ilişkin olarak Kanun Taslağı ilgili kurumların görüşlerine sunulmuştur.
-Aile içindeki şiddeti önlemek amacıyla hazırlanan 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Kanunun uygulanmasında ortaya çıkan aksaklıkları gidermek amacıyla yapılan değerlendirmeler sonucunda Kanunun bazı maddelerinde değişiklik öngören bir Tasarı Taslağı Başbakanlığa iletilmiştir.
-Yürürlükteki mevzuata göre; emekli, adi malüllük, vazife malüllüğü aylığı alan veya iştirakçi olan kız çocuklarına anne/babalarının Emekli Sandığına tabi olarak aylık almakta iken ölümleri halinde yetim aylığı bağlanmamaktadır. Emekli Sandığı dışındaki sosyal güvenlik kuruluşlarından aynı şekilde aylık alan kız çocuklarına anne/babalarının Emekli Sandığına tabi olarak aylık almakta iken ölmeleri halinde yetim aylığı bağlanmaktadır.
Bu eşitsizliği ortadan kaldırmaya yönelik olarak hazırlanan Tasarı Taslağı Başbakanlığa sevk edilmiştir.
-TBMM’nde “Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu” kurulmasına ilişkin bir teklif Anayasa Komisyonunda görüşülerek, Kadın Erkek Eşitliği İzleme Kurulu Kurulması şeklinde karara bağlanmıştır.
-Ombudsman sisteminin Türkiye’de kurulması amacıyla Kanun Taslağı hazırlama çalışmaları başlatılmıştır.
-TBMM’ de Çocuk Hakları Sözleşmesi İzleme Komisyonu oluşturulması için çalışmalar başlatılmıştır.
D-Karşılaşılan Kurumsal Engeller ve Darboğazlar
-Kadının ilerlemesine ilişkin sorumluluğun, hükümetin mümkün olan en yüksek kademesine verilmesi amacıyla kadınlara eşitlik içinde, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi alanlarda hak ettikleri statüyü kazandırmak üzere ulusal mekanizma olarak görev yapan Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, Anayasa Mahkemesi’nin Kanun Hükmünde Kararnameye dayanak olan yetki kararını iptalinden sonra, 6 yıldan fazla bir süredir kalıcı bir kavuşamamıştır. Kısıtlı bütçe ve personelle işlevini tam olarak yerine getirmekte zorlanan Genel Müdürlüğü kalıcı bir yapıya kavuşturmak için hazırlanan "Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı" halen TBMM Genel Kurulunda beklemektedir.
-Belediye İdari sınırları içinde, kentsel normlara uyulmamaktadır.
-Sivil Toplum Kuruluşları tarafından projelerin devamlılığını sağlayacak maddi imkanlara ulaşmada ve faaliyetlere uygun mekan, personel bulmada güçlük çekilmektedir.
-Uygulama projeleri yoluyla gerçekleştirilen faaliyetlerden yararlanan kursiyerlerin yakınlarının olumsuz etkileri, özellikle projelerin yapılmaya çalışıldığı bölgelerde toplumsal cinsiyet kalıpyargıları çok katıdır.
-Kurumlar arası veya STK’ larla gerçekleştirilen işbirliklerinde süreklilik sağlanamamaktadır.
-Yerel Yönetimlerin özel ilgi gruplarına ilişkin bilinç düzeyinin düşük olması nedeniyle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda sorunlarla karşılaşılmaktadır.
-Özel ilgi gruplarının özellikle özürlülerin eğitim olanaklarından yeterince yararlanamamaları, özürlü istihd*****n gerçekleştirilmesinde engel teşkil etmektedir.
-Özel ilgi gruplarına ilişkin olarak hızla yasal düzenlemeye gidilmekle birlikte bu düzenlemelerin hayata geçirilmesine ilişkin güçlükler ve nasıl uygulanacağına ilişkin belirsizliklerin mevcuttur. Yasal düzenlemelerdeki kotaların uygulanmasına ilişkin tedbirler alınmalı ve denetlenmelidir.
-Yasaların uygulanmaması durumunda verilecek cezalar caydırıcı nitelikte değildir.
E-Öncelikli Eylemler İçin Önerilenler
-Yoksulluğun önlenmesi ve yoksulların korunması amacıyla, sosyal güvenlik sisteminde gereken iyileştirmeler yapılmalıdır. Ayrıca belirtilen yöndeki iyileştirmelerin teşviki için sivil, özel ve kamu işbirliği de geliştirilmelidir.

-Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK sigorta hizmetlerinde eşitlik sağlanmalıdır.
-Sosyal güvenlik sisteminin kaps*****n yaygınlaştırılması, sigorta hizmetlerinde ortak standartların sağlanması, yoksulların korunması hedefleri doğrultusunda, sigorta hizmetleri yanında ayni nakdi yardım standartları geliştirilmeli ve yükseltilmelidir.
-Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu tarafından kimsesiz, korunmaya muhtaç 65 yaşını doldurmuş yaşlılara sağlanan yardımları asgari yaşam standardı sağlayacak düzeyde geliştirilmelidir. Yoksullara parasal yardım yapma yanında sosyal hizmetler de sunulmalıdır. Bu amaçla Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Sosyal Hizmetler Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu, SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı uygulamalarında yoksullara yönelik sosyal hizmet programları geliştirilmelidir.
-Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun ayni ve nakdi yardımları da asgari yaşam standartlarını sağlayacak şekilde geliştirilmeli ve yükseltilmelidir. Bu amaçla özel ve sivil aktörlerle işbirliği teşvik edilmelidir.
-Genelde belediyeler, özellikle ev hanımlarına yönelik, üretimi artırıcı, ev ekonomisine katkı sağlayıcı kurslar açmaktadır. Ürünlerin satışı için, bazı belediyeler imkan yaratabilmektedir. Bu kursların biçki,dikiş ve nakış gibi konularla sınırlandırılmaması, kadının gelir sağlayıcı diğer konularda da gelişimin sağlanmasına yönelik olmalıdır. Ayrıca sosyal ve kültürel yönüyle de kadınları geliştirecek kurslar açılmalıdır.
-Yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları ve özellikle gönüllü kuruluşların halka yönelik eğitim programlarında işbirliği ve kolaylaştırıcı çalışmalar desteklenmeli ve yapılmalıdır.
-Yerel Yönetimlerin halk eğitim çalışmaları, sürekli ve tüm yaş gruplarına yönelik olmalıdır.
-Hızlı nüfus artışı, ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle birlikte kent yapısındaki hızlı değişim, toplumun yapısını da değiştirmekte ve bu durumdan etkilenen özel ilgi grupları ve avantajsız kesimlerin sosyal bütünleşmeyi sağlamasına yönelik faaliyetler sivil toplum işbirliğinde gerçekleştirilmelidir.
-Özel ilgi gruplarının istihdama katılımları konusunda mevzuat değişikliklerine gidilmelidir.
-Kayıt dışı ekonomiyi harekete geçiren işgücü kayıt altına alınmalıdır.
-Özel ilgi gruplarının çalışma ve iş imkanlarını kolaylaştıracak kredi taleplerinin sağlanmasına yönelik kolaylaştırıcı tedbirler alınmalıdır.
-Sağlıklı ve yaşanabilir kentler yaratılabilmesi, toplumsal bütünleşmenin sağlanması, özel ilgi gruplarının desteklenebilmesi için katılımcılığı sağlayacak programlar geliştirilmelidir. Bu amaçla, yerleşimlerde mahalle düzeyinde eylem ve katılım çalışmaları teşvik edilmeli ve muhtarlıkların çalışmaları Coğrafi Bilgi Sistemi kayıtlarına alınmalıdır.
-Sivil Toplum Kuruluşları çalışmalarını, toplumsal fayda-maliyet yönüyle değerlendirerek topluma sağladıkları mali katkıyı belirlemelidir.
-Kamu denetiminin artırılmasına yönelik olarak Ombudsman Kurumu oluşturulmalı ve ihtisaslaşmaya gidilerek; yerel yönetim, kadın, çocuk, engelli ve yerel kamu hizmetlerinin kontrolünün sağlanması gibi konulara yönelik yerel ombudsman mekanizmaları oluşturulmalıdır.
-100 işçi çalıştıran işyerlerine kreş zorunluluğu getirilmeli ve kreş açan işyerlerine vergi indirimi vb. mali kolaylıklar sağlanmalıdır.
-Kadının ev içi emeği değerlendirilmeli ve ev kadınlarının sosyal güvenlik kapsamına alınması için mevzuatta düzenlemeler yapılmalıdır.
-Trafik hizmetinin bir bütün olarak değerlendirildiği bir programın planlamadan kontrole kadar olan yönetim sürecinin yeniden gözden geçirilerek işlevselliği artırılmalıdır.
-Gençliğin, toplumsal sorunlara duyarlılığını geliştirecek eğitim programları oluşturulmalıdır. Birbirleriyle iletişimini sağlayacak çalışmalar yapılmalıdır. Gençlik sorunlarına sahip çıkmalı ve kendisine ilişkin alınacak kararlara katılarak söz sahibi olmalıdır.
-Afet riski yüksek bölgelerde mahallelilerden seçilecek gönüllü sağlıkçılar profesyonel uzman kadrolar tarafından eğitime tabi tutulup yetiştirilmelidir.
-Kent sağlığını tehdit eden konular incelenmeli, özellikle çöp toplama işlerinde greve yasaklı iş dallarının belirtildiği 2822 Sayılı Kanunun içine alınmalıdır.
-Koruyucu aile hekimliği uygulamaları yaygınlaştırılmalı, özellikle son sınıf tıp öğrencilerinden alan çalışmalarında yararlanılmalıdır.
-Eğitimle ilgili vakıflar, eğitim programlarını ve bütçelerini birleştirerek, eğitimlerini programlar dahilinde birleştirmeli ve uygulama alanlarını genişletmelidir.
-Mevzuat dilindeki ifadeler sadeleştirilmeli, anlaşılabilirliği kolaylaştırılmalıdır.
-Ulaşım kara, deniz ve hava yolu birlikte kullanılarak dengeli hale getirilmelidir.
-Suç işlemiş kişilerin topluma kazandırılması bugünün modern toplumlarının en önemli görevlerinden birisidir. Ülkemizde hapishaneler ve ıslahevleri bu konuda yetersiz kalmaktadır. Yaşanabilir, güvenli kentler hedefinin gerçekleştirilmesinde kamu, özel ve sivil birlikteliğine önem verilmelidir.

-Toplumun kadınlar, gençler, yaşlılar ve engelliler gibi tüm kesimlerinin, karar mekanizmalarında rol almaları, katılımlarının sağlanması önem taşımaktadır. Ayrıca, bu gruplar arasında iletişim ağının kurulması ve birbirlerine destek çıkarak, güç birliği ile faaliyetlerinin sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.

-İlgi gruplarının gerek kamu yönetiminin çalışmalarını gerekse kendi faaliyetlerini izleme kurulları oluşturabilmesi ve verimliliğin sağlanması önem taşımaktadır. Bu amaçla sivil toplum kuruluşlarının konularına göre güç birliği yaparak ihtisaslaşmasının verimliliği artıracağı düşünülmektedir.

-Kentlerde fiziksel ortamın iyileştirilmesi, konut stokunun onarılması, toplumda kültürel fırsatların yaratılması, toplulukların geliştirilmesi ve yönetime halkın katılımının sağlanması "kent güvenliği" kavramı ile yakından ilişkilidir. Bu hususların yerine getirilememesi kent yoksunluğunun yarattığı "kent suçlarına" yol açmaktadır. Bu nedenle yerleşimlerin; ekonomik, sosyal ve ekolojik dengesinin sağlanması ve kent suçlarının ve getirdiği mağduriyetlerin oluşmaması için, gerek kamu kuruluşları ve özel sektör, gerekse sivil toplum örgütlerinin desteği gereklidir.

-Yeni kentlerin oluşumu ve gelişimi için öncelikle altyapı ve üstyapı donanımlarının standartlara uygunluğu sağlandıktan sonra yerleşim izni verilmeli, daha önce yapılan bina ve mekanlar yaşanabilir standartlara getirilmelidir.

-Kent suçları kapsamında değerlendirilen gecekonduların imar mevzuatına aykırılık vb konuların ve yarattığı sosyo-ekonomik sorunların giderilmesinde temel faktör normlarına uyulmalı ve kontrol mekanizmaları güçlendirilmelidir.

-Hukuka aykırı yerleşim alalarının kentle bütünleştirilmesinde uzlaştırıcı politikalar geliştirilmelidir.

-Hükümetin sağlığa ve eğitime ayırdığı pay artmalıdır.

-Okul eğitim materyalleri ve ders kitapları çağdaşlaştırılmalı cinsiyete yönelik ayrımlardan ve şiddetten arındırılmalıdır.

-Bilimsel tanı yapılmadan Milli Eğitim Bakanlığının Eğitim Programları değiştirilmemelidir.
-Eğitim ve öğretim programları kısa süreli politikalar doğrultusunda değil katılımcı bir program çerçevesinde oluşturulmalıdır.

-Eğitimde modern ihtiyaçlara cevap verecek altyapı ve üstyapı donanımları sağlanmalıdır.

-İlköğretimden başlayarak, işgücü planlamasının yapılarak sektörlerarası denge sağlanmalıdır.

-Bütün meslekler için standartlaşmaya gidilmelidir.

-Öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği standartlar geliştirilmeli ve meslek cazip hale getirilmelidir.

-Eğitim, sürekli eğitim programlarıyla güncelleştirilmeli, eğitim programları kamu, özel ve sivil katılımla işbirliği içinde oluşturulmalıdır.

-İstihdamın geliştirilmemesi, kamuda personel yığılmalarına ve iş verimsizliklerine yol açmaktadır. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılabilmesi için, yerel girişimlerin desteklenmesi, harekete geçirilmesi ve AR-GE çalışmalarını kolaylaştıracak imkanlar sağlanması önemlidir.
-İşçi ve işveren gerginliklerinde, Hakem Heyetine gitmeden sürekli hizmet veren danışmanlık kurumları oluşturulmalıdır. Bu amaçla üniversitelerin ilgili birimleri, kurumlar ve gönüllülerden yararlanılarak kolaylaştırıcı programlar geliştirilmelidir.
VIII. Günümüz Milas halıcılığı ve Ildız Halı Çiftliğinin Milas halıcılığındaki konumu:

Birinci cihan harbine kadar oldukça canlı bir görünüm arz eden Milas halıcılığı,kurtuluş savaşı sonrası yapılan Türk Rum mübadelesi,azınlıklara tanınan bazı imtiyazların kaldırılması sonucu Türk dış ticaretinde meydana gelen bazı temel değişikliklerden dolayı oldukça büyük yaralar almış ve eski canlılığını kaybetmiştir. 1920 lere kadar dünya halı toptan ticaretinin merkezi İstanbul Garı ve çevresinde bulunan antrepolar ile Kapalıçarşı ve civarındaki Hanlardı. Yani İstanbul sirkeci dünya halı toptancılığının merkezi idi. Burada bulunan tacirler uzak doğu (Çin,Hint,Afganistan ) ve Ortadoğu’dan ( İran ,Kafkasya ,Türkiye ,Irak Mısır Suriye,Lübnan vs. ) gelen malları Avrupa ve Amerika’ya pazarladıkları gibi,bu tür el halılarının talep gördüğü ülkelerde tüketici eğilimlerine de yön veriyorlardı. O yıllarda Türkiye bu günün parası ile milyarlarca dolarlık el halısı ticaretine yön veren tek ülkeydi. Hükümetin aldığı bir takım yanlış ve talihsiz kararlardan dolayı işleri güçleşen Ermeni,Yahudi,Azeri,Rum,tüccarlar Londra,Hamburg,Milano,Zürich,New York gibi merkezlere taşındılar. Gemi ile nakliye hem ucuz ,hem de güvenli olduğu için İstanbul bu anlamda önemini süratle kaybetti. – malum İstanbul’a uzak diyarlardan mallar kara yolu ile geliyordu-böylece dünya halıcılığında Türkiye’nin önemi de göreceli olarak düşerek günümüzdeki %1-2 lik seviyeye geriledi. Bu gerilemeden Milas halıcılığı da kendine düşen payı aldı. Üretim ve pazarlama daha belini doğrultamadan 2. Dünya savaşı gelip kapıya dayandı. Savaş yıllarının hal-i ile Milas halıcılığına bir getirisi olmadı. 1956 yılında meydana gelen 6-7 eylül hadiseleri sonucu bir çok gayrı Müslim azınlığın Türkiye’yi terk etmeleri neticesinde dış ticarette etkin olan bu çevrelerin yerinin kısa zamanda doldurulmaması da halıcılığın gelişmemesi üzerinde etkili olmuştur. Halı imalatı ve pazarlaması oldukça büyük ihtisas ve bağlantı işi olduğundan işin ehli olmayan kişiler tarafından bunun başarılması mümkün değildir. Ne zamanki 1960 lı yıllar Türkiye’ye turizmi getirdi halı konusu da tekrar yavaş yavaş canlanmaya başladı. 1960 lı yılların sonuna kadar Milas yöresinde toptan halı ticareti şöyle yürüyordu. Köylünün malını Mumcularda yerleşik birkaç esnaf peşin para topluyor ,topladıkları malı İstanbul'a ***ürüp senet karşılığı satacak Ali Karaslan,Vahit Gönül gibi esnaflara veriyorlar onlar da malı ***ürüp İstanbul toptancısına veya ihracatçısına vermek için malı bir otel odasına veya bir han odasına indirip aylarca müşterinin yolunu bekliyorlardı. İstanbul tüccarı genellikle gayrı Müslimlerden oluşuyor o yıllar. Bu gayrı Müslim tüccarların hepsi bir birinden haberli idi,gelen Anadolu tüccarını iyice yormadan iyice canından bezdirmeden malı almıyorlardı. Bu yıldırma işi onlara fiyatta büyük üstünlük sağlıyordu. Hal-i ile. Milaslının malını emaneten alıp İstanbul'a getiren esnaf ,malı güç bela sattıktan sonra elde ettiği senetleri getirip mal aldığı mumcular esnafına pay ediyor,geriye bir şey kalırsa da, bu da onun karı oluyordu. 1985 e kadar sistemin işleyişi böyle oldu. Ne zaman ki Erdoğan Ildız, Ildız Halı Çiftliğini yörede kurdu, yörede işin gidişatı top yükün değişmeye başladı. Ildız Halı Çiftliği yöreye kurulduktan sonra yörede dokunan halıların apreleme işlemleri yörede yapılmaya başlandı. Apreleme olayının önemini okuyucunun daha iyi kavraması için bu konuyu biraz açmamız gerekecek. Halıcılar “ yıkama halıyı vezir de eder,rezil de eder “ derler. Dokunup tezgahtan inen halı ,henüz yarı mamul haldedir. Halının yıkanıp bir takım işlemlerden geçirilip mağazada satılacak mamul hale getirilmesi büyük ustalık isteyen görgü, bilgi işidir. Şimdi maharet işi olan bu apreleme olayına bir bakalım.






Dokuma sonrası halıya yapılan işlemler :

Halı dokunduktan sonra halıya yapılan işlemler şöyle sıralanabilir:

1. Sırtının yakılması : Yeni dokunmuş halının önden görünüşü fazla cazip olmadığı gibi arkasında da hav iplerinden dolayı kıllı ,tüylü bir görünüm vardır. Bu tüyler evde toz yapacağı gibi,halının arkasındaki işçiliğin rahatça algılanmasını da engeller. Bu yüzden halının arkasındaki bu kılların pürümüzle yakılarak yok edilmesi gerekir. Bu bir çeşit halıya ağda çekme işlemidir. Bu işlemin diğer bir faydası da halıda kullanılan ipin alaşımının test edilmesine yaramasıdır. Örneğin halıda sentetik bir elyaf kullanılmışsa bu madde yanacak ve yapış yapış olacaktır ( malum yün alevle yanmaz,alev çekilince söner ve saçımızın kılı gibi kokar ) . Bu testin yapılması son tüketici için iyi bir güvencedir. Bu işlemler yapılmadan halıyı evine seren kullanıcı ,halısındaki özür ün farkına ancak yıllar sonra varacaktır. İşte apreleme işlemlerinin tüketiciyi koruyan ve riski olduğu gibi üretici veya aracı tüccara bindiren önemli özelliği buradadır. Bazı kullanıcılar halılarının ömrü kısaltacak diye yıkanmamış halı almaya yönelmektedir. Yıkama düzgün yapılınca halının ömrü kısalmaz ayrıca yıkanmamış halıyı evine seren halının tüm riskini de yüklenmiş olduğu gibi ,ömrünü bakımsız ,makyajsız bir hanımla geçiren erkek durumuna düşer.

2. Düz yıkama yapılması : Arkası yakılan halı yıkama havuzuna atılarak sıvı sabunla bir güzel arkası,önlü yıkanıp,pislikten ,yanık yünlerden vs. Arındırılıp parlaklık alması sağlanır. Şayet halıda sert renkler ,renk uyumsuzlukları varsa bu tip halılara başka yıkama usulleri yapılarak farklılıklar minimize edilir. Halısını yıkatan tüccar renklerin hafif düşürülmesini istiyorsa ona göre yıkama, eskitme yıkama istiyorsa ona göre yıkama,tam eskitme istiyorsa ona göre yıkama yapılmaktadır. Ayrıca sarartma yıkama ( altın yıkama ),bitkisel yıkama gibi yıkamanın türleri yapılmaktadır.

3. Güneş testi: Halısını yıkatan bazı tüccarlar mallarının tarlada güneş altında kurumasını bu yolla da güneşte malın solup solmayacağının testini yapmak istemektedirler. Diğer taraftan bazı tüccar topladığı sert renkli değerli halıları ( sandık eskisi halı ve kilimler ) düz yıkama sonrası güneşe serdirerek güneş marifeti ile daha pastel tonlar elde etmeye çalışmaktadır. Her ne sebepten olursa olsun güneşte halı kurutmak ta bir bilgi,görgü işidir. Halılarına zarar gelir düşüncesinde olan bir kısım tüccar da yıkama sonrası halılarını güneşte kurutmaktadırlar. Bu tamamen isteğe bağlı bir olaydır.

4. Dolap : Kuruyan halıların tozlarının pisliklerinin alınacağı dolap odasına ***ürülüp toz dolabında bir müddet dönmesi sağlanır. Bu işlemle halıdaki yıkama sorası oluşan toz ve pislikler alındığı gibi,halıda dokuma sırasında veya daha sonra oluşmuş,patlama,çürüme vs. Gibi kusurların ortaya çıkmasını sağladığı gibi,dolapta sürtünmeden dolayı halıların yumuşaması ve parlaması sağlanır.

5. Tıraş: Dokuyucunun makasla veya asılarak kestiği hav iplerinin yüzeyde eşit bir görünüm vermeme ihtimalini ortadan kaldırmak için özel makinalarla yüzey tıraşı yapılarak halı düzeyinin daha güzel görünmesi sağlanır.

6. Çakım: El halılarında mutlaka tezgahtan veya işçilikten kaynaklanan en,boy,göbek eğriliklerine rastlanır. Belirli tolerans sınırlarını aşan bu eğriliklerin bertaraf edilmesi gerekir . Bu işlemde halıyı tahtaya çakarak yapıldığı için bu işleme çakım diyoruz.
İşte, Ildız Halı Çiftliği bu yöreye gelmeden evvel bu işlemler burada yapılamadığından ,mallar ham olarak daha düşük fiyatla satılıyordu. Malını aprelenmiş olarak toptan satan yöre tüccarı %10 ila %15 arası daha fazla kazanma olanağı buldu. Bu oran perakende satışlarda hal-i ile daha fazla kar şansını yöre esnafına getirdi. Ildız Halı Çiftliği yaptığı işlerle yöre tüccarına ve dokuyucusuna okul oldu. Ildız halı çiftliğinde yürütülen faaliyetler şöyle sıralanabilir.

Yukarıda sıraladığımız basit gibi görünen her konu kendi içinde uzmanlık isteyen bir konudur. Yörede bu işlemlerin bir kısmını veya tam***** bilmeyen pek çok kişinin önünde bu konular aşılması büyük engellerdi. Bunu yapamadıkları için yörede üretilen mallar % 20 daha ucuzuna ,bu işlemleri yapan bölgelerdeki tüccarlara yarı mamul olarak satılıyordu. Yukarıda yörede yaratılan değerin yaklaşık 7 milyon dolar olduğunu ifade etmiştik,bu miktarın % 20 si olan BİR MİLYON DÖRT YÜZ BİN DOLARLIK bir gelirin yöre insanına ek gelir olarak sağlandığını söylersek Ildız Halı Çiftliğinin yöreye sağladığı imkanın boyutlarını bir nebze anlatmış oluruz. İşte Ildız halı çiftliği yöreye bu imkanları getirdiği gibi ,yöre halkı için bu konuların aşılmasında okul görevi gördü. Benzeri işlemleri yapacak rakip tesislerin elemanlarını bünyesinde yetiştirdi.
Çiftliğin kurucusu daha orta okul yıllarında bir çiftliğin hayalini kurmaya başlamıştı. O ilk çiftlik hayalini gerçekleştirmek için aldığı kuzu ile bir sürü oluşturmak için çaba gösterirken,kuzunun ölmesi ile bu hayalleri suya düşmüştü. Yıllar sonra meşhur bir halıcı olmuş,bir taraftan el halısı imalatı yaparken bir taraftan da Anadolu’nun çeşitli yörelerinden topladığı eski halı ve kilimlerin bakım ve onarımını,güneşlemesini,yıkamasını,aprelemesini yaptırarak dünya halı piyasasında daha çok değer bulması için çaba gösteriyordu.
Halıcının el halıları hobisi olmakla beraber tarih merakı da eş değerde idi. Seyahat etmek de hobilerinden olduğu için gezdiği her yörede ören yerlerini gezmeyi de ihmal etmiyordu. Hollandalı olan karısı klasik diller ve arkeoloji tahsil etmişti. İşte böyle bir gezi sırasında Fethiye ye yakın bir yerde bulunan Pınara’yı ziyaret etmişler dönüyorlardı. Birden halıcının çiftlik kurma fikri tekrar depreşti. Bu yöreye bir “ Halı çiftliği “ kuracaktı. Kuracağı bu çiftlikte halı ile ilgili araştırma geliştirme çalışmaları yapacak,halı yıkayacak,bakım onarım çalışmaları yapacak,yoldan geçen yerli, yabancı müşterilere perakende ve toptan satış yapacak,civar köylerde halı dokutacak,bünyesinde çalıştırdığı elemanlara eğitim verecek,bir de bir gün oğlu olursa çocuk için kavak dikecekti. Kendisi Malatyalı olduğu için asıllarının geldiği Yeşilyurt’ta bu bir gelenekti. Erkek çocukları için bin civarında kavak dikiyorlardı.

Halıcı dünyada bir çok yer gezmiş ancak Fethiye, Denizli, Bodrum üçgeni kadar ilgisini çeken bir yer bulamamıştı. Tarih,deniz,tabiat,iklim,eğlence her şey burada daha güzeldi. Tüm yatırımlarını buraya yapacaktı. Projeye “ Fethiye projesi “ ismini verdi. Önce alacağı arazinin ve bu araziye yapacağı yatırımların şartnameleri ve projelerini çıkarması gerekiyordu. Yaptığı hesaplamalara göre 33 dönüm araziye ihtiyaç vardı. Arazide halı yıkama fabrikası kuracağı için ve kavaklar için bol suya ihtiyaç vardı. Elektriği kolay getirebilmeliydi. Turistik beldelere yakın olmalıydı. Halı kilim dokumasını bilen yörelere yakın bir konumda olmalıydı. Kısaca şartnameyi oluşturan öğeler bunlardı.

Her ne kadar projeyi altın üçgen adını verdiği Fethiye,Denizli,Bodrum üçgeni içinde gerçekleştirmeyi düşünse bile arazi bulma araştırmalarını iş için gittiği her yörede de yapıyordu. Bu iş artık tutku haline gelmişti. Ayvalıktan,Mersine kadar tüm sahil kesiminde arazi arıyordu. İstediği nitelikte arazi bulması kolay değildi. Genelde araziler ufak veya hisseli tapu halinde idi. Bir çok arazinin,orman ile,hazine ile sorunu vardı. Zilliyetli tapu da istemiyordu. Pek çok arazi de sit alanı içindeydi. Suyu olmayan,elektrik getirilmesi imkansız veya çok maliyetli olan arazilerde göz önüne alınırsa arazi bulmanın zorluğu ortaya çıkıyordu.
İlk araziyi Pınara ya yakın bir yerde buldu. Tam adamla anlaşacakları sırada adamın hapisten yeni çıktığını duydu. Adam kan davsından içeri girmişti. Kan davasının olduğu yörenin yobaz bir yer olduğunu düşünerek oradan vazgeçti. Göçek koyunda yerler buldu,yol getirmek imkansızdı. Marmaris Datça arasında yer buldu. Hisarönü denen bu yeri tam almak üzereyken avukatı mani oldu. Yeri köy senedi ile zilliyetli alacaktı Allahtan avukat engelledi. Yer yıllar geçmesine rağmen hala davalı,davanın sonuçlanacağı da yok. Marmaris, Fethiye,Dalyan taraflarından umut kesilince, birden arkadaşı Milas halı toptancısı Ali Karaaslan’a verdiği sözü hatırladı. Ali Karaaslan,Erdoğan gel şu tehsisini Milas’ta kur ,kurtar bizi İstanbul un imansızına yem olmaktan diyordu. Ayrıca Bodrum esnaflarından özellikle İbrahim Açıkel İzmir’e mal yıkatmak için ***ürüp getirmekten yıldığını söylüyor ,çiftliğin bir an evvel Milas’ta kurulmasını istiyordu. Böylece halıcı araştırmalarında Bodrum tarafına konsantre olmaya başladı.
Bodrum tarafında arazi bakmaya geldiğinde Hollandalı hanımını,baldızını,2 yaşındaki oğlunu da yanına alarak gelmişti. Otobüs ile seyahat ediyorlardı. Akşam İstanbul’dan bindikleri otobüs sabahın erken saatlerinde Koru köyündeki benzincide durmuştu. İhtiyaç mollası için inenlerle beraber halıcıda inmiş artezyenden akan su ile yüzünü yıkamıştı. Buradaki yeşillik çok hoşuna gitmiş,tanrıdan buralarda bir yer vermesini dilemişti. Bodrum yarım adasında genellikle su kıttı. Mumcular tarafında güzel bir arazi buldu. Toprağa sondaj vurdurdu,su çıkarsa araziyi alacak,çıkmazsa sahibinde kalacaktı. ( Bu Ali Gül’ün arazisiydi. ) Günlerce sonda vurdular. Bir bardak su çıkmadı.
Mumcular Milas halısının en yoğun olduğu bir kasaba olduğundan bütün halıcı esnafı arazi arayan halıcıyı tanıyordu. Halı çiftliğinin kasabaya yakın bir yerde kurulmasını isteyen esnafta sondanın başarısız olduğuna çok üzülmüştü. Halıcıyı teselli etmek isteyen esnaflar halıcıya Güvercinliğe gitme teklifi ettiler. Güvercinlik Bodrum karayolu üstünde çok güzel bir koydu. Tuzla dan balık alacaklar,Güvercinlikte fırında pişirecekler denize masa ve sandalyeleri koyarak denizin içinde rakı içip balık yiyerek efkar dağıtacaklardı. Öyle de yaptılar. Güvercinlikte balık yerlerken uzun boylu iri yapılı bir adam yanlarına yanaşarak şöyle dedi:
Diğer halıcılar adamı iyi tanıyorlardı ve yeri de biliyorlardı. Halıcı rakı masasını yarım bırakıp kalktı. Adamın gösterdiği yer 99 dönümdü. İçinde bin bir güçlükle yetiştirilmiş yetişkin zeytin ağaçları mevcuttu. Yerlere güneşletmek için halı serileceğinden zeytinleri kesmek gerekecekti. Buna halıcının gönlü razı olmadı. Adam halıcının bu araziyi almaktan vazgeçtiğini görünce ,beyim, bizim beyin az ileride bir de 33 dönüm arazisi daha var orada hiçbir ağaç olmadığı gibi,pamuk tarlası olduğu için bol da su var dedi. Gidip oraya da baktılar. Allah bu araziyi tam gönlüne göre vermişti. Bu arazi yüzünü yıkadığı benzinciye 500 metre mesafedeydi arazi dümdüz Bodrum Milas karayoluna sıfır bir konumdaydı,tek tapu ve sorunsuzdu. Halıcı adama dönüp sordu. Senin bey buraya ne istiyor? Adam ,beyin tamamına 15 milyon istediğini söyledi. Halıcı ,adamın beyi acilen çağırmasını istedi. Bey menteşe sülalesinden bir mirasyedi idi. O anda Kuşadası'nda olduğunu söyledi. Bey 2 saat sonra randevu verilen yere geldi. Randevu yeri Bodrumda Halıcı Mehmet Çengelin yeri idi. Dükkanın önündeki masada oturdular. Hoş beş ten sonra pazarlık başladı. İlçin bey 15 Milyon diyor başka bir şey demiyordu. Halıcı 10 Milyondan açtığı pazarlığı,milyon milyon yükseltmeye başladı. Durumun umutsuz olduğunu gören halıcı pazarlığı kısa kesti. 15 milyona el sıkıştılar. İlk fikirden bu yana 6 sene geçmişti. Bunun 2 senesi hazırlık,ön çalışmalar vs. 4 senesi de arazi aramakla geçmişti. 1984 yılının yaz sonuydu.
Yaptıracağı ana binanın ihtiyaç planını projenin başında çizmişti. Ama yaptıracağı binaya bir yüz bulamamıştı. Yıllar evel Hindistan’da Taç Mahal i ziyaretinde saatler boyu binaya bakmış güzelliğine hayran olmuştu. Ahtı vardı bir bina yaptırdığında güzel bir bina olacak insanlar geçerken durup bakacaklardı. Çeşitli mimarlara istediği bina tipini ve bina içi ihtiyaçları anlattı. Şartnameleri verdi. ancak çizilen hiçbir binayı beğenmiyordu. Zaman geçiyor bir türlü inşaata başlayamıyordu. O yıllarda Hollanda,Belçika ve Avusturya’da depoları vardı. Gittiği her ülkede kütüphaneleri geziyor,kitaplar karıştırarak binasına bir çehre arıyordu. Hollanda’da iken bir gün ağabeyinden bir telefon geldi. Bir proje çizdirmişti mimarlara. Gelip görmesini istiyordu. İstanbul'a gitti. Buluşma yeri Bağdat caddesinde bir mobilya mağazası idi. Mağazanın sahibi ağabeyin hanımının bir akrabası olan Varol ağabey di. Genç karı koça mimarlar bir proje çizmişlerdi. Halıcı projeye bakar bakmaz kendini kaybetti. Çizilenler Texasta bir çiftlik evini andırıyordu. Halıcı kafasındakileri ni tekrar anlatmaya başlayınca,Varol ağabey masanın üstünde duran bir dergiyi getirerek sehpanın üstüne attı. Yahu sen böyle bir şey istiyorsun galiba dedi. Derginin kapağındaki resim tam halıcının istediği bina idi. Bu bina Muğla’daki Ula evlerinden esinlenerek Nail Çakırhan tarafından yapılmış ve Ağa Han mimarlık ödülünü kazanmış bir ahşap bina idi. Çehre bulunduktan sonra işler kolaylaştı. Genç mimarlar kısa zamanda ana bina ve diğer yapıları bir birleri ile uyumlu bir şekilde çizdiler.
Halı çiftliği 1985 yılında kendini göstermeye başladıktan sonra Türk halıcılığına yeni ufuklar getirdi. O zamana kadar halıcılık hep şehir merkezlerindeyken. halı çiftliğinden ilham alan Net, Lapis ve benzeri kuruluşlar birkaç sene sonra Sultanköyde,Tavasta, Kapadokyada, Denizli ve benzeri turistik yörelerde dağ başlarında ,yerleşim yerlerinden uzak gurup turizmi için satış mağazaları açtılar. Ülke halıcılığı gelişti. satışlar 100 milyonlarca dolarlara erişti. Kırsal kesme onlarca otobüs ile müşteri getirmek,hiçbir trafik sıkışıklığı yaşamamak,çok daha ucuz mekanlarda istenilen kadar Show room açmak mümkündü. şehirlerde bunu gerçekleştirmek mümkün olmayan şeydi.
 
Geri
Üst