20
EXE RANK
OttoMaNs* ;яeiz
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 20 Şub 2011
- Mesajlar
- 32,869
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
A:BİRİNCİ BÖLÜM
1. ÇİZGİ FİLM SANATI
1.1. Çizgi Filmin Tanımı
Çizgi film canlı ya da cansız nesneleri canlandırmak veya onlara yeni bir kimlik verme işlemidir. Ancak çizgi filmin yapılanma süreci içinde bu tanım yetersiz kalabilmektedir. Bu açıdan çizgi filmin Stephenson, “ hareketlendirme sanatı” olarak kabul etmektedir.
Çizgi film karikatür ve çizgi romana yakınlığı olan ama tümüyle bir yaratı alanıdır. Onunda kendine özgü yaratma teknikleri, anlatım dili ve yayınlanma ortamı vardır. En önemli öğesi devinimdir, anlatacağını onun aracılığıyla anlatır, uyandıracağı etkileri onu kullanarak sağlar. Bunu yanısıra hızdan ve yinelenmelerden de yararlanır.
Bilinmesi gereken en önemli konu, canlandırma sinemasını kesinlikle hareketli karikatürler olmadığıdır.
Canlandırma sineması sonuca ulaşmada birliktelik gerektiren bir yeni çağ sanatıdır.
Çizgi film, karikatür, çizim, resim, kukla ve üç boyutlu nesneleri canlılarmış, hareket ediyormuş gibi göstermek için sinema tekniğinin grafik ve plastik sanatlara uygulanmasıdır.
Ancak genel yapısı içerisinde belli bir sözlük terimi oluşturmak için yapılan tanımlama da: Çizgi film, Türk Dil Kurumu’nca yayınlanan Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü’nde “ tek tek resimleri ya da devinimsiz nesneleri gösterim sırasında devinim duygusu verebilecek içinde düzenlemek ve filme aktarma işi” olarak geçmektedir.
Tek kare çekebilen bir alıcı ile, hareketlerin çözümlenmiş pozlarının çizilmiş resimlerini ya da hareketsiz cisimlerin, göstericide hareket duygusu verecek biçimde yeniden düzenlenmesine “Animasyon” (Canlandırma), bu teknikle hazırlanmış filmlere “Canlandırma filmi” denir. Tip, karakter ve sahne tasarımlarının her karede çizilerek oluşturulması ile meydana gelen filmlere ise “Çizgi film” denir. Bu açıdan çizgi film, çizim ile gerçekleştirilen filmleri kapsar denebilir.
Çizgi film devam eden resimlerdir. Bu resimlerin her biri bir hareketin kısa süren anlarını oluşturur. Oluşturulan resimler filme alınır ve sonunda bir ekran üzerinde hareketli durumda gösterilerek resme canlılık etkisi kazandırılır.
Animasyonun dilimizdeki karşılığı canlandırmadır.Animasyonun bir çok tanımı yapılmıştır. “Animasyon anlık görüntülerin teknolojik işlemlerden geçirilerek devinen imajlara dönüştürme işlemine” denir.
Animasyon, latince bir kelime olan “animet’e”den gelmektedir. (Eng. Animated, Animation) Canlandırmak, canlılık, hareket, hayatiyet kazandırmak, resim ya da nesneleri hareketli ya da canlı oldukları yanılsamasını uyandıracak biçimde düzenleme işlemi.
Animasyon her çizimi her hareketin değişik anını gösteren resimler dizisinin, sinema filmine aktarılması olayıdır.
Her karedeki resimleri ya da hareketsiz cisimleri gösteri sırasında, hareket duygusu verecek şekilde düzenleyerek çekimini yapma tekniğine animasyon (canlandırma sineması) denmektedir. Resim kareleri hızlı bir şekilde peş peşe oynatılarak animasyon elde edilmektedir.
Bu açıdan dolayı “Animasyon” olarak bilinen “ canlandırma sineması” resim ya da nesnelerin hareketi ve canlı olduklarını hissettirecek biçimde düzenlenmesi işlemidir. Durağan olan bir nesne ya da resme hareket ve canlılık kazandırabilme çabası animasyonun temelini oluşturmaktadır.
Çizgi filmler, diğer filmler gibi filme çekilen ve perde de gösterilen çizimlerdir. Bu çizimlerin filme çekilmesiyle hareket eden bir görüntü sağlanır.
Çizmek direkt fiili anlam olarak resim yapmak, resmetmek, planlamak, tasarlamak gibi kavramları kapsamaktadır. Aynı kökten gelen “çizgi” sözcüğü ile elde edilen çizgi film ise; yapma filmler içinde özellikle bir biçimi tamamlıyor olsa da geniş anlamda düşünüldüğünde yapma film türü için genel bir ad olarak da kullanılabilir.
Çizgi film ya da canlandırma sineması elle çizilerek yapılan resimlerin, canlandırma yöntemiyle hareketlendirilmesine dayanır.
Canlı resim sözcüğü “ resim”, “karikatür” anlamına gelen ingilizce “cartoon” teriminden türemiştir. Bu teknikle çevrilen filmler, daha önce film kuşağı üzerine birer fotoğraf gibi baskısı yapılan bir dizi resimle oluşur. Bu kuşak perdeye yansıtılınca üzerindeki resimler de canlanır, hareketlilik kazanır.
Bu bakımdan çizgi film, hareket izlenimi veren, filme alınmış desenler dizisidir. Çizgi filmler, canlandırma sinemasının yalnızca bir dalıdır.
1.2. Çizgi Filmin Tarihsel Gelişimi
Gerçekte bugün, “Canlandırma, günümüz filmlerinde bilinmeyen görüntü ve deney alanlarını araştırıp geliştiren bir sanat olup tüm sinema dallarının en özgür alanıdır”.
Çizgi filmin gelişimi, 19. yüzyılın sonlarına doğru fotoğrafın ve sinemanın gelişimine paralel bir yol izlemiştir. Sinemanın bazı prensiplerinin çizgi filmle olan ilişkisi, çizgi film sinemanın bir dalı olarak karşımıza çıkarmıştır. Bu yapısal özdeşlik her iki sanatında hareketle olan ilişkisinde temellenmiştir.
Durağan görüntülere hareket izlenimi verebilme yüzyıllardır İnsanoğlu’nun isteği olmuştur. Neanderthal insanlar mağara duvarlarına avladıkları ve kendilerini avlayan çeşitli hayvanların resimlerini çizerlerdi. Bu resimleri sadece dini nedenlerle kendilerini ifade etmek veya avlanmakta ki başarılarını göstermek amacıyla çizildiğini araştırmacılar söylemektedir.
Hareketli izlenimi oluşturma çabası, tarihsel süreç içinde Yunan veya Romalı heykeltraşlar ile devam etmiştir. Tanrıların, atletlerin, heykellerini mükemmel bir denge ve canlılıkla yaptılar. Bu heykeller hareketlilik içeren pozlarda dengeli duruşlarının mükemmelliği ile adeta yaşamı temsil etmektedirler. Miron’un “ disk atan adam” bir sonraki hareketinde diski atacakmış gibi hareketin o uç noktasına işlenmiştir. Aynı dönemlerde savaşların kalkanlarının üzerinde savaşlar bir seri silvet resimler anlatılıyor, kalkanları döndürünce savaşı sınırlı bir animasyon içinde seyretmek mümkün oluyordu.
Geniş anlamda canlandırma tarihinin dört belli başlı evre geçirmiş olduğu söylenebilir.
- Başlangıçtaki büyücülük ve gözbağcılık dönemi
- 1920’lerde çizgi filmin sinema endüstrisinin tecimsel, eğlence araçlarından biri durumuna gelmesi
- 1930 ve 40’larda canlandırma filminin uzun sarımlı (metrajlı) eğlenti film biçimine dönüşmesine yol açan, teknik gelişim dönemi
- içinde bulunan ve canlandırma filminin, televizyon reklamından, özel deneme ve eğitim filmlerine değin, hemen her alanda büyük ölçüde yaygınlaşması dönemi.
Aslında insanlık tarihine bakıldığında, çizgi filmin temellerini mağara resimlerine kadar uzatmak mümkündür.
Mağara duvarlarındaki av sahneleri Neanderthal insanın yaşadığı dönemdeki avladığı hayvanların resimlerinden oluşmaktadır. Çizdiklerini gerçeğe yakın olması için çok yönlü kol ve bacaklar eklenmesi canlandırmadaki hareket özelliğine yakındır. Fransa da bulunan Altimira, Lascaux mağaraları bu resimlerin yapıldığı mekanlardır.
Daha sonraki dönemlerde yapılan resimler de insanoğlu hareketi yakalama çabası içindedir. Bunlardan en ilgi çekici olanı Ortaçağ İngilteresi’nde yapılmış olan bir halıdır, bir duvar halısı olan bu sanat eseri on yıl da işlenmiştir. Üzerindeki işlemeler Anglo-Sakson Krallığı’nın Norman’lar tarafından istilası anlatılmaktadır. Zamanımızın popüler sanatı çizgi film açısından ilgi çekici bir belgedir.
İlk çağlarda Altamira mağaraları duvarlarına çizilen resimlerden,sinemanın bulunuşuna kadar geçen süreç içerisinde sanatçı,yaptığı resimlere, garip bir içgüdüyle, “hareket” izlenimi vermeye çalışmıştır. Bu konuda, bilim adamlarının, sanatçıların ve düşünürlerin oluşturdukları sistemler, sinemanın oluşumunu olanaklı kılmıştır. Fotoğrafın ve sinemanın sosyolojik perspektifine baktığımızda, bunun geçen yüzyılın ortalarında modern resim alanında meydana gelen ruhsal ve teknik krizin doğal bir sonucu olduğu görülmektedir. “Andre Malraux” sinemayı plastik gerçekliğin evrimi olarak tanımlamıştır. Başlangıç noktası olarak da Barok resmi ve Rönesans dönemini almıştır.
Tarih öncesinin sanatçıları mağaralara çizdikleri figürlerle hareket izlenimi verebilmek için tek bir uzvun hareketini temsil eden veya bir tek hayvan figürü için binlerce resim çizdiler. Altamira mağara duvarlarındaki erkek domuz figürünün vücut ve dört ayağı net,koşu anında gözlenebilen diğer ayaklar flu çizilmiş böylece durağan bir görüntünü iki uç noktası belirlenerek hareket izlenimi verilmeye çalışılmıştır.
John Halas’ın yorumuna göre “yaratıklarının içine hayatın canlılığını vermeye çalışarak belki de tanrılarla büyük bir gizi paylaşmanın umudunu yaşamışlardır.
Bütün bu çabalar sınırlı insanlarla kısıtlanmış, ,insan gözünün retinasında görüntünün kısa süreli kalıcılığı değerlendirilebilecek teknolojik gelişmeler, tarihsel süreçle birlikte araştırılmaya başlanmıştır.
Görüntünün geçici bir süre retinada kalması ilk kez, M.S. 130 yılında Mısır da yaşayan Yunanlı bilim adamı ve filozof Ptolemy tarafından farkedildi. Canlandırma anlamında ilk bilinen veriler ise, 17. yüzyıla aittir. 17. yüzyılda Papaz Athanasius Kircher yaptığı basit projeksiyona “Magiclantern” (sihirli fener) adını vermiştir. Bu alet, herhangi bir (güneş ya da mum) ışık kaynağından yansıtılarak mercek ve aynayla oluşturulmuş bir kutuydu.
Negatif film kullanılarak, siyah arka fon üzerine beyaz bir kibrit çöpünden yapılmış adamların hareket ettirilmesi canlandırma sanatının başlangıcıdır.
Günlük gazetelerde yayınlanan resimli öyküler canlandırma özellikle çizgi filmler için zengin bir kaynak oluşturmuştur.
Tarihsel gelişimin ilk yıllarında çeşitli Amerikan çizgi film dizileri yaratılmıştır.
Ressam, ne kadar yetenekli olursa olsun bir resim temsil ettiği kişilerin ve sahnelerin hareketini yeterli biçimde, canlandıramaz. Çinliler uzun zaman önce, bu sorunu, gölge tiyatrosuyla; adının tam tersine “siyah” değil de renkli “ Çin gölgeleri” ile çözümlemişlerdir. Zaten dünyanın hemen her yanında böyle tiyatrolar vardır; Cavalılar’ın ki “siyah”tır, Türklerinki “renkli”dir. (Karagöz), ama bunlar oldukça ilkel biçimde hareketlendirilmiştir. Çinli “gölge oynatıcıları” bu sanatta o kadar ustadır ki bu resimlerin gerçekten canlı olduğu izlenimi yaratmayı başarırlar.
Çizgi film, sinemasının atası olan izdüşüm feneri’ndeki (sihirbaz feneri) halk resimlerinin yerini almıştır. Sinemadan çok önce “praksinoskop” (1876) ve “optik tiyatro”nun (1888) yaratıcıs Emile Rey naund, Çizgi filmlerin temel ilkesini buldu. Bir hareketin projeksiyona verildiğinde canlılık duygusu uyandıracak şekilde bir dizi sabit resme bölünmesi, Sinema tarihinin ilk çizgi filmleri arasında Un bon bock (1889), Clown et ses chines (Palyaço ve Köpekleri), (1890) sayılabilir.
Çizgi filmin ve hareketli resimlerin gelişimi Kircher’in öğrencisi Gaspar Scholt tarafından oluşturuldu. Schott durağan görüntüleri hareket içinde sunan bir alet yaptı, bu alet temelde “sihirli fener’e’ bağlı kalınarak yapılmıştı. Schott resimleri yatay yerine dairesel bir platforma yerleştirdi, böylelikle resimler dönerek hızlı bir biçimde yansıyabiliyordu. 1736 yılında Hollandalı bilim adamı Pieter Van Mussecherbrock bildiğimiz anlamdaki “hareketli görüntü”yü oluşturdu. Bu görüntü yeldeğirmenlerini tasvir eden bir dizi resimden oluşuyordu.
Bu uğraşların ardından geçen çalışmalar sonucu, dairesel dönüşümler yapabilen diskler üzerine hareket döngüsü sağlayacak şekilde çizilen figürlerin oluşturdukları etki, sinemanın bulunuşundan önce, bu tür atletlerle oluşturulan tiyatroların doğmasını sağladı. Canlandırma sinemasına en yakın sanat biçimlerinden biri de kuşku yokki, gölge oyunu tiyatrolarıdır. Bu tür tiyatroların Türkiye de ki temsilcileri ise; Karagöz, Hacivat gölge kahramanlarla gerçekleştirilen gölge oyunu tiyatrolarıydı. 1517 yılında Türkiye ye girdiği kabul edilen gölge oyunları özellikle Ramazan da kahvelerde ve evlerde o dönem insanlarının eğlence alanını oluşturdular. Geriden aydınlatılmış bir bez veya renkli bir kağıdın arkasından oynatılan gölge oyunu karakterleri önden perdeye yansıyor ve oyun sergileniyordu. Bu tür bazı temel kurallar açısından, gölge oyunu tiyatrolarını da çizgi filmlerin ilk çalışmaları olarak kabul edebiliriz. Dolayısıyla, çok iddialı olmamak koşuluyla, çizgi film sinemadan önce başlamıştır diyebiliriz
İnsanın doğasında yer alan araştırma isteği; yeniden ortaya koyabilme şeklinde birbirinden değişik türdeki araştırma sonuçlarını sergileyerek ortaya çıkarır. Gölge oyunu eklemleri silvet tipi canlandırma tekniklerinden biridir. Çin Uygarlığı ile kendini gösteren gölge oyunu günümüzden yaklaşık 300 yıl önceki büyülü fener bu alanda öncüdürler.
18. yüzyılda büyülü fener oynatıcısında sergilenen, Hollanda resimlerini ilk çizgi filmler olarak düşünebiliriz. Bu plaketler güncel çizgi filmin temel kurallarına uygun olarak renklendirilmiş camdan resimlerdir.. Resimlerdeki insan hareketleri bir veya iki hareketle sınırlıydı, gözler ve eller oynar, bir yel değirmeni döner, meraklı kukla bir tencerenin kapağını açar ve tencereden çıkan canavarı tutar. Bu resimleri bir saniyede fenerin önüne yerleştirmek ve yerine değiştirmekle basit hareket elde ediliyor ve fener sınırlı animasyon etkisi sağlıyordu.
Çizgi filmlerde kullanılan ilk karakterler geometrik biçimlerden oluşturuluyordu.böylelikle filmin temelinde olan esneklik ve estetik hareketler kolaylıkla yapılabiliyordu. Bu ilk denebilecek çizgi filmlerde sanatsal gösteri işleri de hareket ve arka plan her karede tek tek yeniden yaratılıyordu. Ancak 1914 de Earl Hart tarafından keşfedilen şeffaf seluloit yapraktan sonra karakterler ve arka plan kendi başlarına bağımsız bir şekilde bir yüzey olarak çizilebildi. Bu keşif çizgi filmin daha sonra sinemasal ve resimsel olarak gelişmesine olanak sağladı. Film ve iki boyutlu ilkel niteliğinden sıyrılarak perspektifin doğal biçimlerinin görünebildiği bir hal aldı.
Yüzyılın başlarında ilk kez Emile Cohl sinema kamerası kullanarak canlandırılmış resimlerden meydana gelen film yaptı
İlk çizgi filmlerin yapımı 1900’lü yıllarda başlamıştır. Bu yapımların öncüsü olarak kabul edeceğimiz Fransız sanatçı Emile Cohl, beyaz kağıtların üzerine bir dizi siyah figür çizdi. Bu basit çöpten adamların kullanıldığı filmi perde de negatif bir biçimde izleyiciye sundu. Siyah zemin üzerinde hareket eden beyaz figürler izleyicinin çok ilgisini çekti. .
Daha önce çeşitli denemeler yapılmış olmakla birlikte, çizgi filmin babası 4 ocak 1857’de Alsace yöresinde doğan Cohl’dur. Cohl’un 36 m’likilk filmi Fantasma Goriey’le(1908) gerçekleştirmek istediği şey kahramanlara bağımsız bir hareket kazandırmaktı.
Cohl tek resimli çevirim işlemini uygulayarak ilk canlı resim filmlerini gerçekleştirdi.
1824 yılında Peter Mark Roget “Hareket eden objeler” konusunda “Görüntünün Kalıcılığı” adlı çalışmasını yayımladı. Bundan etkilenen Joseph Plateau, 1829’da “Phenakisticope” adlı bir alet yaptı. Bu alet üzerine 16 resim monte edilmiş dairesel bir yapıdan oluşuyordu.Bu resimler birbirinden çok az farklarla çizilmişti ve bu seri tam bir hareketi gösteriyordu. İzleyici hızla dönen disteki resimlere bir yarıktan bakınca, sınırlı görüntü alanı içinde hareketi görebiliyordu.
Tüm bu gelişmelerden sonra çizgi filmin ihtiyacı, tüm bu resimlerin tek kare pozlanabilmesi ve bu resimlerin saniyede 24 kare hızla yansıtılarak hareket izlenimi verebilecek araçların yapılmasıydı. Bu aşamadan sonra çizgi film bireysellikten çıkıp kitlesel izleyici topluluklarına yöneldi. 19. yüzyılın sonlarına doğru ve 20. yüzyılın başlarında sinema ile ilgili yapılan buluşlarla birlikte çizgi filmin teknik gelişimi de hiz kazanmaya başladı.
Artistik kaygı ile üretilen bu filmlerin ardından Winsor Mc Cuy’un filmleri ile beraber teknik yaklaşımda önem kazandı. Pat Sullivan’ın yaratıcısı olduğu “Felix The Cat” ile çizgi film teknikleri hızlandı. Çizilen resimler beyaz arka plan üzerinde siyah çizgiler olarak filme alındı.
Yalın bir dekor ve çizgilerle yaratılan çizgi film tiplerinin çeşitli serüvenleri ilgi toplayarak, izleyiciler tarafından beğeni ile izlenen, güldürü, eğlence olarak benimsenen, bir film türü haline gelmiştir. Çizgi filmler zamanla o kadar çok beğeni kazanmıştır ki, sanatçı eliyle ortaya çıkarılan çizgi film kahramanı, daha sonra kalemden ayrılarak, kendine özgü bağımsız bir yaşam kazanmıştır.
Genellikle hayvansal tipleme olan çizgi film kahramanları, giderek yaşayan film yıldızları kadar ünlenmiştir.
Günümüzdeki canlandırma sanatındaki verim artışının başlıca dürtükleyicisi televizyondur. Bu konuda, film üreticisi ülkelerin çoğunda çizgi film sanatı hızla gelişmektedir.
1.3. ÇİZGİ FİLMLERİN YAPISI
durgun olan nesne ve resimleri devinimlendirme sanatı olan canlandırma (Animation) başlangıcından günümüze üretim, dağıtım, gösterim ve uygulama alanları açısından büyük gelişmeler kaydederek önem kazanmıştır. Teknik özellikleriyle sinemanın bütün türlerinden ayrılan canlandırmada, hareketin aşamaları ayrı ayrı “sellüloid” tabakalar üzerine hazırlanarak, özel alıcı (tek kare çekebilen) ile filme alınmasıdır. Gerçekte durgun olan bir şeye hareket kazandırılarak, canlı hale dönüştürülmesi, canlandırılması tekniğinin en büyüleyici yanıdır.
Yirminci yüzyılın yeni sanat biçimi sinema olduğundan canlandırmada sinemanın sanatsal (Artistik) ve teknik çocuğu olarak nitelendirilir.
Teknik olarak tanımlanan canlandırma çeşitli konuyu anlatmada insanın göremediği ya da giremediği yerlerdeki devrimleri vermesinde kolayca kullanılır. Bu açıdan bakıldığında canlandırma tekniğinin kullanılmasında yararlar vardır. Bunlar: - sinir sistemi, kulağın iç yapısı gibi insan vücudunun içsel işlevlerini tanıtmada kullanılabilir – Canlandırma, anlaşılması güç karışık bilgilerin aydınlatılmasında yardımcı olur.
- Canlandırma yoluyla, bir atomun içindeki nükleer eylemin gösterilmesi gibi, gözle görülemeyen, küçük devinimleri büyülterek görebilir duruma getirir.
- Canlandırma ile kavramların ne anlama geldiği de verilebilir. Hoşgörü, özgürlük gibi açıklanması zor, soyut kavramları iyilik – kötülük düşüncesinin uygulanmasını gösterir.
- Canlandırma ve Çizgi filmlerin, toplumsal işlevi vardır. O da bir iletişim aracı olmasından kaynaklanmaktadır. Yazın alanında şairlerin alabildiğince imgesel (Resimsel) yazımı, resim sanatında da yazınsal anlatım, Çizgi romanların, çizgi filmlerin bu anlayışın kitlelere yaygınlaştırılmış uzantıları olarak görmek olasıdır.
Toplum içinde iletişimsel davranışları, kolaylaştırmak amacı ile kullanılan simge böylece iletişimin aracı haline gelmektedir. Özcesi, her çizgi filmin iletisi vardı ve bu iletiyi de genellikle simgesel anlatımla verir.
Çizgi film temel yapısını hareket oluşturur. “Üretilen her kare bir dizinin, bir bütünün parçasıdır. Her hareket artistik biçimin temel parçası olan bir başlangıç ve sona sahiptir.
Durağan görüntülerle hareket izlenimi vermek çizgi filmin temel yapısını içerir. Hareket ise onun kendi canlılığının yapısını oluşturmakta ve bize ifadelerini sözlü yansıtmaktadır. Gerek insan gerekse hayvan ifadelerini sözlü dizgelerden çok hareketlerle belirler. Bir eylemi, bir duyguyu, hareketlerle yansıtıp tepki alırlar ve hareket eden diğer nesnelere de tepki gösterirler.
İnsanoğlu için önemli bir iletişim şekli olan hareket olgusu, durağan görüntülerinde hareketli bir izlenime dönüşmesi isteği, hareketli iletişimin etki gücünden kaynaklanmıştır.
Çizgi filmler sadece çizgi ile canlandırılan karakterlerin hareketlendirilmesinden oluşmazlar. Çizgi filmin bugüne kadar olan yapılanma sürecinde, sanatçıların yaratma gücü ile bir çok değişik konumda biçimlenmiştir.
Bu açıdan bakıldığında çizgi filme, resim yazın karışımı bir sanat dalıdır denilebilir. Hepsinde kullanılan dilde gerçekte simgedir. Simge bireylerin düşün, duygu, istek, buyruk ve eylemleriyle çevrelerinde gördüklerini anlatmak için kullandıkları, kimi çizgi, biçim, ses, resim, doğal ve yapay nesne, insan, hayvan, bitki ya da bunlara ilişkin ürün ve organlardan oluşan geleneksel düzen olarak tanımlanmaktadır.
Çizgi filmler insan benliğini iki yönden sormaktadır, biri sunulan konuların içeriği, söz ve davranışlar, iletilen konu, diğeri de bu konunun sunuluş biçimidir. Yapısı da iki dramatik temele dayanmaktadır. Birinci dramatik yapı, bozulan bir şeyi bir yanlışı onarmayı araştırma ve gezi. Kısa sarımlı yayımlanan bu tür çizgi filmlerin amacı sırf eğlencedir. İkinci sınıflama ise simgesel ve soyut amaçlar (birliktelik, varolmak) ve toplumsal bir durumla ilgili sonuç amaçlar (yaşam, toplumsal düzen, korunmak) yer alır. Bu sınıflamaya giren çizgi filmlerde eylem daima ortaklaşa yapılır. Gereksinimler bireye değil, gruba aittir. Bu tür çizgi filmler televizyon için uzun sarımlı ve eğitsil olarak nitelendirilir.
Bu noktada, çizgi fillmi sanatsal filmler ve ticari amaçla üretilen filmler olmak üzere iki yönde sınıflayabiliriz. Ancak bu sınıflama sonucunda, bir çizgi filmin sanatsal mı yoksa ticari mi olduğunu ya da ticari bir filmin sanatsal bir film sayılıp sayılmayacağını belirtmemiz güçleşmektedir. Çünkü, her ne kadar ticari film olursa olsun, genel yapısında bulunan plastik sanat öğelerinin kullanımı çizgi filmi sanattan uzaklaştırmamaktadır. Nitekim, bir çok ticari anlamda film yapan sanatçılar, ürettikleri filmlerin sanat adına değerler taşıdığı savunmaktadırlar.
Yapısal bakımdan gelişimi sinema, sanatının öncesine uzanması ile birlikte sinemanın sürekli bir tür olması, animasyonun sinema içinde; canlandırma sineması olarak yer almasına ve bu adla anılmasına neden olmuştur.
Herhangi bir sinema yapıtı, binlerce metre uzunluğunda, ensiz, kolaylıkla bükülebilen, saydam bir kuşak olan filmle gerçekleşmektedir. Bu kuşağın çeşitli anlamları olmasına karşın genel olarak, göstericide kullanmak üzere, herşeyi hazır, tamamlanmış sinema yapıtı olarak tanımlanmaktadır.
Çizgi film sinemanın sağladığı olanakların geliştirilmesine dayanan bir anlatım biçimidir. Sinemada çekim aygıtı (kamera) ir devinimin birbirini izleyen aşamalarını belli bir hızla film şeridi üstüne kaydeder. Tek tek çekilen bu resimlerin uygun bir hızla birbiri ardına beyaz perdeye yansıtılması da gözde kesintisiz bir devinim oluyormuş izlenimi uyandırır. Doğal hız göz önünden saniyede 24 resmin geçmesidir. Çizgi filmde devinimi gösterebilmek için her biri bir öncekinden biraz farklı, ayrı ayrı resimler hazırlamak, bunları tek tek filme almak gerekir. Bu resimler ard arda dizilir ve beyaz perde üstünde oynatılırsa, canlıymış gibi etki uyandırır.
Bu durum canlı ya da cansız nesneleri canlandırmak ya da onlara yeni bir kimlik verme işlemidir. Bu konuda yapılan işlem şu şekilde betimlenmektedir; canlandırma, hareket eden çizgiler sanatı değil, çizilmiş olanların hareketlendirilmesi sanatıdır.
Çizgi filmlerin insanların duygusal ve davranışlarına yakın olması, çizgi filmlerde verilen kişiliklerce kolayca özdeşleşebileceği, çizgi filmlerin izlenme nedenlerindendir.
Çizgi filmlerin insanlar üzerindeki etkiliği, çeşitli çalışmalara ve araştırmalar kaynak olmuştur. Yapılan çeşitli çalışmalarda ağırlık olarak çizgi filmlerin olumsuz etkileri üzerinde durulmuştur. Ancak çizgi filmlerin doğru kullanıldığında, öğretici özelliği, bilgilendirici, kişiliği geliştirici, kişilik modelleri gösterebilen boyutları göz önüne alınmaktadır.
Filmin yapısında önemli olan, filmin konusu ve anlatım biçiminin seçimidir. Bu konuda, o ülkenin toplumsal ve ekonomik etkenlerinden soyutlanamaz. 1933 yılında,y bir çizgi film kahramanı olarak yaratılan Süperman, yasalar karşı gelerek, güvenlik kuvvetleri ile çatışarak “adalet ve gerçeğin” savunucusu oldu. Bu durum Süperman’ın kişiliğinde onu yaratanın kişiliğinin yansımasıdır. Süperman 1942 yılında da önemli bir değişime uğrayarak, güvenlik kuvvetlerinin safhına katıldı ve artık adalet ve gerçeğin değil, yasaların ve düzenin savunucusu oldu. Böylelikle toplumsal bir kişiliğin yansıması durumuna geldi. 1962 yılında da uluslar arası çalışmaya başlayarak, bir film kahramanı olarak sinemaya geçti.
Gerek serüven, gerek eğitsel yapıda olsun, çizgi filmlerde genelde varolma savaşı vardır. İyi-kötü otorite ilişkileri, kuvvetli – zayıf biçimde konu verilmektedir. Olayla hiçbir zaman gerçekçi bir biçimde sunulmaz.
Eylemde karakterlerde, zaman ve mekanda, simgesel bir anlatım söz konusudur. Çizgi filmlerin türü ne olursa olsun (Eğlendirici ya da eğitsel) evren düşsel ve canlandırıcıdır.
Çizgi filmlerde bir öykü anlatır, onunda bir kurguya dayanması gerekir. Ötekisine nema türleri gibi o da yalnız kendi başına var olabileceği gibi bir ileti vermesi, bir bildirisinin olması istenebilir. Eğitici, öğretici, belgesel olabilir, tanıtmacılık alanında kullanılabilir. Bunlar onun özelliklerinden bir şey yitirmesine neden olmazlar.
Belgesel, tarihsel, yaşam öyküsel, kovboy, dram, tragedya, güldürü, müzikal, serüven canlandırma olarak içeriklerine göre sınıflandırılan filmlerin hepsinde, bir ileti vardır. Başka deyişle, film yapımının çeşitli teknik ve sanatsal kaynaklarının kullanımı, onlara verilen yer ve öncelikle film konusu olarak, sunulan tüm yapımlar, gerçeğin düşe aktarılışı ya da düşün somut biçimde ortaya konulmasına dayanmaktadır.
Çizgi filmleri sevecen yapan karakterleridir. Başka deyişle Çizgi filmlerin etkinliği karakterlerden kaynaklanmaktadır. Bir çizgi film karakteri insan niteliklerini gösteren, onunla özdeşleşen ve duygularını paylaşandır. Çizgi film karakterleri insanda özdeşleşme, yakınlık doğurduğu gibi, sinema sanatçılarının da doğmasına etki etmiştir.
Canlandırmanın tarihsel gelişiminde Fleischer kardeşlerin yarattığı Betty boop, Manrilyn Monreo’den çok önce ortaya çıkmıştır.
Çizgi filmdeki kişiler hayvanlar, insanlar ve düşsel kişiler olmak üzere üç grupta toplanabilir. Çizgi filmlerin hayvansal karakterlerle dolu olması rastlantı değildir. Hayvansal özellikler karakterlere bir masumiyet kazandırırken, doğada karmaşık toplumsal ilişkileri tümüyle kaplar ve belirler. Çocuğun önceleri hayvanların sezgisel, oyun dolu yanlarını algılamaya ve benimsemeye yatkın olduğu doğrudur. Başka deyişle, Çizgi filmlerde hayvanlar aracılığıyla çocuğun iç dünyasını yansıtma olanağından yararlanılır.
Çizgi filmler, süreci görüntüsel basitleştirme öykülerin büyük bir hızla anlatma doğayı stilize etme ve olayları anlaşılır zaman birimlerine ayırıp yalınlaştırma gibi karakteristik özelliği nedeniyle çağımızın gereksinimi olan hızlı eğitim araçlarından biri durumuna gelmiştir. Gelişmiş ülkelerde diğer eğitim araçlarının yanısıra çizgi film kullanımında büyük önem kazanarak yaygınlaştığı görülmektedir.
Çizgi film varolduğundan beri izleyicisine farklı bir dünya sunan bir sanat dalı olmuştur. Tasarlanan karakterler ve yaratılan hayal gücü ile oluşan kendine özgü dünya, izleyicisi ile bütünleşir. Özellikle çocuklar bir çok kez çizgi kahramanlarla kendilerini özdeşleştirmiştir. Bu durum Çizgi filmin etkileyiciliğini ortaya koydu.
Günümüzde Çizgi filmler, üretim, dağıtım, gösterim, teknik ve uygulama alanları açısından büyük gelişmeler kaydederek önem kazanmıştır.
1.4.Çizgi Filmde Mizah-Karikatür ve Çizgi Roman İlişkisi
Çizgi filmin, sinema teknik ve dilinin ötesinde temel yapı elemanlarının “çizgi” ve “mizah” oluşu, bu film türünün karikatür (grafik mizah) ile olan ilişkisini ve onun uğraş alanı içinde görülmesini açıklar. “Çizgi” ve “mizah” gibi aynı temel yapı elemanlarının kullanılmasından kaynaklanan “öz” ve “biçim” de görülen bu beraberlik, çizgi filmi, film maddesinin bir dizi durağan resmi perde üzerinde hareketli görüntüye dönüştürebildiği bir aracı kullanmasıyla karikatürden (grafik mizahtan) ayrılır.
“SOSYAL GELİŞME VE FAKİRLİĞİN ORTADAN KALDIRILMASI” ALT BÖLÜMÜNÜN DEĞERLENDİRMESİNE İLİŞKİN TASLAK ÖNERİ
YOKSULLUK
1996’ dan günümüze kadar olan dönemde kaydedilen ilerlemeler, geçerli koşullar, yeni eğilimler ve yenilikler, ortaya çıkan konular ve önemli sorun alanları;
-Hem mutlak hem de göreli olarak artan yoksulluk içinde yaşayan kadınlardan kırsal alanda yaşayanların durumuna bölgedeki kalkınma durgunluğu nedeniyle daha özel dikkat göstermek,
-Nüfus planlamasına yönelik çalışmalarda etkinliği sağlamak,
-Hızlı nüfus artışı, ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle birlikte kent yapısındaki hızlı değişimin, toplumun yapısını da değiştirmesi ve bu durumdan etkilenen özel ilgi grupları (özürlü, yaşlı, çocuk, kadın) ve avantajsız kesimlerin sosyal bütünleşmeyi sağlamasına yönelik faaliyetlere öncelik vermek,
-Çocuk işçilerin istismarını ortadan kaldırmak ve çalışan genç kızları, özürlüleri korumak,
-Sokak çocuklarının istismarını önlemek ve onları korumak için alınacak tedbirlere öncelik vermek,
B-Habitat II’den bugüne kadar yapılan politika ve mevzuat değişiklikleri
-572.sayılı K.H.K’ nın 17. maddesi ile 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanununun 2. maddesine özürlülerin tedavi giderleri ve fonksiyon kazandırıcı araçların giderlerini karşılamak üzere fıkra eklenmiştir.
-8.09.1999 tarihinde 23810 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur kapsamında çalışanların, ilgili Kanunlarla öngörülen haklardan yararlanmalarını ve aynı statüdeki kişilerin eşit sosyal güvenlik hizmeti almalarını sağlamak üzere, tabi oldukları sigorta kurumlarına tescillerinin zamanında yaptırılması için gerekli yasal ve idari önlemler alınmıştır. Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bulunan ve daha önce yararlanma hakları bulunmayan eşlerin de protez, araç ve gereç yardımlarından faydalanmaları sağlanarak, yardımların kapsamı genişletilmiş, işsizlik sigortasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
-30.05.1997 tarihinde 572 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2828 Sayılı SHÇEK Kanunu’ na Çocuk ve Gençlik Merkezleri tanımlaması eklenmiştir. Sokak çocuklarının topluma yeniden kazandırılmasını amaçlayan ve yatılı ve gündüzlü rehabilitasyon hizmeti veren bu merkezlerin sayısı 2000 yılı itibariyle 16’ ya çıkarılmıştır.
-Aktif çalışma hayatındaki kazanca yakın bir gelir seviyesinin ve yaşam standardının korunmasını temin etmek ve zorunlu sigorta programlarının kapsamadığı kazanç dilimini sigortalamak amacıyla Bireysel Emeklilik Kanun Tasarısı hazırlanmıştır.
C-Gerçekleşen Eylemler, Örnekler,
-GAP Bölgesine yönelik olarak enformal sektörde üretkenliğin ve işgücü emme kapasitesinin arttırılması amacıyla bir model oluşturmaya yönelik projelere ilişkin protokoller yapılmıştır.
-Deprem bölgesine yönelik olarak çalışan çocukların rehabilitasyonu ve çocuk işçiliğinin önlenmesi yönünde projeler SHÇEK tarafından başlatılmıştır.
-STK’ lar tarafından deprem bölgesine yönelik olarak kadın ve çocukları içeren projeler başlatılmıştır.
-Kadın ve genç kızlarımız başta olmak üzere bütün özel ilgi gruplarının ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunarak, herkese güvenli ve sağlıklı yaşam fırsatları sağlamaya yönelik olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP tarafından Çok Amaçlı Toplum Merkezleri; SHÇEK tarafından ise daha çok metropollerin gecekondu bölgelerine yönelik olarak Toplum Merkezleri açılmıştır. Bu merkezler yoluyla eğitim ve sosyal, kültürel etkileşim çerçevesinde kadının statüsünü yükseltilerek, cinsiyet dengeli kalkınma ve sürdürülebilir insani gelişmeye katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Kadın ve çocuklara ilişkin hizmetlerde bulunma işlevini yerine getiren SHÇEK’ e bağlı Toplum Merkezlerinin sayısı 36’ya, GAP bünyesinde bulunan Çok Amaçlı Toplum Merkezilerinin sayısı ise 22’ ye ulaşmıştır. ÇATOM’ ların 2005 yılına kadar özerk bir yapıya kavuşturulmak suretiyle sivil toplum kuruluşu olarak bölge kadınına ve topluma hizmet edecek hale getirilmesi nihai hedeftir.
-Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hızlı nüfus artışı,ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle kent yapısındaki hızlı değişimin toplum yapısını da değiştirmesi nedeniyle baş edilemeyen sorunlarla çevrelenen kitleleri ayakta tutabilmek için eğitim-öğretim evleri, eğitim merkezleri, toplum merkezleri aracılığıyla uygulama projeleri başlatılmıştır.
-Çalışan çocukların çalışma ortam ve koşullarının iyileştirilmesine yönelik bir proje uluslararası işbirliği ile sürdürülmektedir.
-En önemli amaçları arasında kadınların ekonomiye olan katkısının görünür kılınması olan KSSGM bünyesinde yürütülen dış kaynaklı projelerden biri olan ve Dünya Bankası ile TC. Hükümeti arasında yürütülen “İstihdam ve Eğitim Projesi” nin alt bileşenlerinden “Kadın İstihd*****n Geliştirilmesi Projesi” kapsamında istihdamda yer alan değişik sektörlere ilişkin 16 araştırma projesi yaptırılmıştır. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlar kadının mülkiyet sahibi olmasından, çeşitli yasalardaki ayrımcılık içeren maddelerin ortadan kaldırılmasından kredi, finansman, meslek eğitimi, teknoloji transferi programları ve çok aktörlü düzenleme sistemlerine kadar oldukça geniş bir alanda kadının durumunu düzeltmeye yönelik öneriler ortaya çıkarmıştır. Ortaya çıkan bu sonuçlar uluslararası sözleşme ve taahhütlerimiz doğrultusunda yeniden düzenlenerek “politika önerileri” haline getirilmiştir. Bu öneriler Devlet Planlama Teşkilatı’ nın Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu raporlarında büyük ölçüde yer almıştır.
-TC Hükümeti ve BM Kalkınma Programı işbirliği ile yürütülen “Kadının Kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal Programı Projesi” kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri öncelikli olmak üzere kırsal kadın kalkınmasını destekleyen kadınlara gelir getirici faaliyetler içeren pilot projeler maddi yönden desteklenmiştir. Proje kazanımlarının devamlılığını sağlayabilmek için, üniversiteler bünyesinde Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezleri ile gönüllü kadın kuruluşlarına destek verilmiş ve kırsal bölge kadınlarının kalkınması için liderlik, toplumsal katılım, girişimcilik ve kendi işinin sahibi olma gibi konulara odaklanan eğitim programları düzenlenmiştir. Ayrıca proje kapsamında, Kadın İstatistikleri Göstergelerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi amacıyla DİE ile protokol yapılmış ve Enstitü bünyesinde “Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri” şubesi kurularak kadın istatistikleri veri tabanı oluşturulmaya başlanmıştır.
-Sosyal Güvenlikten yoksun hastalar ile ödeme gücü olmayan yurttaşların tedavi giderleri yeşil kart uygulaması ile Devlet tarafından karşılanmaktadır.
-Terörle mücadeleden dolayı köyleri boşaltılan üniversite çağındaki öğrencilere ve ölenlerin çocuklarına yüksek öğrenimleri süresince Başbakanlıkça karşılıksız burs verilmekte, terör eylemlerinden dolayı yaralananların tedavileri yapılmakta, zarar gören, can ve mal kaybına uğrayanlara öncelikle yardım yapılmaktadır.
-Doğal afet nedeniyle yaş***** yitiren, sakat kalan ve fiilen oturduğu konutları veya kullandıkları işyerleri hasar görenlere, yardım yapılmaktadır.
-Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi olan, bu kuruluşlardan aylık alan özürlülerin tedavi giderleri ile fonksiyon kazandırıcı ortopedik ve diğer yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca karşılanmayan kısmı da Fon kapsamındadır.
-Her ay İl ve İlçelerde kurulu bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına, İlin veya İlçenin nüfus yapısı, Sosyo Ekonomik Gelişme Endeksi ve diğer sosyal olgular göz önünde bulundurularak ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve ailelerin ivedi ve güncel gereksinimlerinin karşılanması için periyodik kaynak aktarılmaktadır.
-Ekonomik yetersizlik nedeniyle üretim süreçlerine katılmayan kişi ve ailelerin üretime katılarak kendi kendilerine yeterli duruma getirilmelerine yönelik iş kurma, mesleki eğitim ve istihdam projelerine (arıcılık, meyvecilik, seracılık, halı-kilimcilik gibi) destek verilmektedir.
-Yoğun göç alan, işsizliğin ve yoksulluğun belirginlik taşıdığı yerlerde aşevi hizmetleri verilmektedir.
-Güçsüz ve kimsesizlerin barınmaları ve rehabilitasyonlarına yönelik yetiştirme yurdu, huzurevi, rehabilitasyon merkezi gibi yatırımlara fondan katkı verilmektedir.
-Evrensel Değerler Kozası tarafından Mamak-Akşemseddin Mahallesi'nde eğitim ve üretim merkezi açılmıştır. Bu merkezde mahalle muhtarına bir oda tahsis edilmiş, kütüphane oluşturulmuş ve muhtarlık kayıtlarının tutulması için bir bilgisayar temin edilmiştir. Üniversite sınavlarına hazırlık amacıyla mahallenin gençlerine Türkçe Matematik kursları düzenlenmiştir. Ayrıca mahalle ve ev toplantıları şeklinde sohbet ve bilgilendirme günleri gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılarda; kadın sağlığı ve eğitimi, tüketici hakları, çocuk ve gençlik psikolojisi, kentli hakları, ilkyardım, Cumhuriyet ve demokrasi konuları ele alınmıştır. Kadın sağlığı ve sorunları bir dizi toplantı halinde işlenmiştir.
Yoksulluktan özellikle kadınların etkilendiği görülerek onlara yönelik gelir sağlama çalışmaları yapılmıştır. Bu doğrultuda bir atölye kurularak kadınlara çorap ve kazak örme teknikleri öğretilmiştir.
-Anadolu ve Çağdaş Eğitim Vakfı tarafından, korumasız ve muhtaç gruplara mensup olanlar başta olmak üzere herkesin ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunmak, karar verme süreçlerine katılabilmelerini, sosyal bütünleşmeyi gerçekleştirebilmelerini sağlamak, kent yaşamlarında güçlükle karşılaşılan ve gecekonduda yaşayan vatandaşlarımıza ihtiyaç duydukları bilgileri sunmak için kadın ve genç kızlarımızın eğitimine yönelik eğitim evleri açmıştır. Bu eğitim evlerindeki etkinlikler kursiyerlerin tanışma ve dayanışmalarını arttırmak, varolan ancak kendilerince bilinmeyen yasal ve sosyal hakların tanıtılmasına yönelik toplantılar, sohbetler, geziler ve diğer etkinlikler düzenlemiştir.
Vakıf bu evlerde Milli Eğitim Bakanlığı, Halkeğitim Merkezleri ve Meslek Liseleri işbirliği ile okuma yazma kursları ve beceri edindirme kursları düzenlemiştir. Buna ek olarak bakıcı anne, anne-baba eğitimi çalışmaları sürdürülmüştür. Ayrıca, temizlik ve diş bakımı, aile planlaması, doğum kontrol yöntemleri, gençlik çağında ruhsal ve bedensel gelişim, anne-baba çocuk ilişkileri, davranış bozuklukları, anne sütü ve faydaları, 0-6 yaş çocuk sorunları, kadın hastalıkları, beslenme ve sağlık, çocuklarımız ve genetik yapılanma, iyot eksikliği ve guatr konularında da düzenli bilgilendirmeler yapılmıştır.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından özürlülere ücretsiz ulaşım olanağı sağlanmaktadır. Araç alımlarında özürlüler dikkate alınmaya başlanmıştır.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 20 yataklı sokak çocukları rehabilitasyon merkezi açılmıştır.
Planlanan Çalışmalar
-Diyarbakır’da sokaklarda çalışan 6-14 yaş arası çocukların aile yaşam standardını geliştirmek, bu alanda yerel girişimleri güçlendirme yoluyla toplumda duyarlılık yaratmak ve kademeli olarak çocuk işçiliğini azaltmak amacıyla bir merkez oluşturma projesi SHÇEK-GAP işbirliğinde geliştirilmiştir. Teknoloji yoğunluklu bir öğrenme merkezi kurularak 4 ana grupta (çalışan ve hiç okula gitmeyen, okula bir süre devam edip bırakmış çalışan çocuklar, okulu terk etmesi muhtemel çocuklar, okula yeni başlayanlar) toplanan çocukların eğitim gereksinmelerini karşılamak üzere mekanizmaların geliştirilmesi düşünülen bu projenin diğer bir amacıda çocukların ailelerinin gelirini yükseltecek şekilde annelerinin söz konusu merkezde beceri eğitimine alınmaları, böylece küçük çaplı iş ve gelir olanaklarının yaratılmasıdır.
-Evrensel Değerler Kozası Mamak Akşemseddin Mahallesi için Türkiye Futbol Federasyonu ile temasa geçmiş ve mahallede bir spor kompleksi oluşturmak üzere anlaşmaya varmıştır.
SAĞLIK
A-1996’ dan günümüze kadar olan dönemde kaydedilen ilerlemeler, geçerli koşullar, yeni eğilimler ve yenilikler, ortaya çıkan konular ve önemli sorun alanları;
-Yoğun göç alan bölgelerde kaynaklara ulaşmada güçlük çeken ve dezavantajlı konumda bulunan toplum kesimlerini kalkınmada öncelikli hedef grupları olarak ele alıp, sağlıklı bir yaşam için fırsat eşitliğini sağlayacak yönetişim çalışmalarını yaygınlaştırmak,
- Özel ilgi grupları ve avantajsız kesimlerin, hayatlarının bütün dönemlerinde, uygun maliyetli ve kaliteli sağlık bakımına, bilgiye ve ilgili hizmetlere ulaşabilirliğini arttırmak,
-Sağlık hizmetlerinin bütün bölgelere eşit bir şekilde ***ürülmesini ve personel dağılımının eşit bir şekilde yapılmasını sağlamak,
-Çocukların yaş***** tehdit eden enfeksiyonlara karşı aşılama programlarının sürekliliğini sağlamak,
B-Habitat II’den bugüne kadar yapılan politika ve mevzuat değişiklikleri
-18 Mart 1998 tarihinde 23290 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren “Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” ile özürlülere verilecek Sağlık Kurulu raporlarını vermeye yetkili hastaneler belirlenmiştir. Bu rapor ile, özürlüler için en geniş tanılama kriterlerini içeren yapılandırılmış bir sağlık kurulu raporu elde edilecek, vergi indirimi ve istihdam amaçlarında kriter birlikteliği sağlanacak, özür oranı değişmediği sürece bir kez alınması yeterli olacak ve özürlü kimlik kartına temel olacaktır.
-30.05.1997 tarihli 572.sayılı KHK’ nın 17. maddesi ile 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanununun 2. maddesine özürlülerin tedavi giderleri ve fonksiyon kazandırıcı araçların giderlerini karşılamak üzere fıkra eklenmiştir.
-8.09.1999 tarih ve 23810 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur kapsamında çalışanların, ilgili Kanunlarla öngörülen haklardan yararlanmalarını ve aynı statüdeki kişilerin eşit sosyal güvenlik hizmeti almalarını sağlamak üzere, tabi oldukları sigorta kurumlarına tescillerinin zamanında yaptırılması için gerekli yasal ve idari önlemler alınmıştır. Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bulunan ve daha önce yararlanma hakları bulunmayan eşlerin de protez, araç ve gereç yardımlarından faydalanmaları sağlanarak, yardımların kapsamı genişletilmiş, işsizlik sigortasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
C-Gerçekleştirilen Eylemler, Örnekler,
-Kadın ve genç kızlarımız başta olmak üzere bütün özel ilgi gruplarının ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunarak, herkese güvenli ve sağlıklı yaşam fırsatları sağlamaya yönelik olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP tarafından Çok Amaçlı Toplum Merkezleri; SHÇEK tarafından ise daha çok metropollerin gecekondu bölgelerine yönelik olarak Toplum Merkezleri açılmıştır. Bu merkezler yoluyla eğitim ve sosyal, kültürel etkileşim çerçevesinde kadının statüsünü yükseltilerek, cinsiyet dengeli kalkınma ve sürdürülebilir insani gelişmeye katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Kadın ve çocuklara ilişkin hizmetlerde bulunma işlevini yerine getiren SHÇEK’ e bağlı Toplum Merkezlerinin sayısı 36’ya, GAP bünyesinde bulunan Çok Amaçlı Toplum Merkezilerinin sayısı ise 22’ ye ulaşmıştır. ÇATOM’ ların 2005 yılına kadar özerk bir yapıya kavuşturulmak suretiyle sivil toplum kuruluşu olarak bölge kadınına ve topluma hizmet edecek hale getirilmesi nihai hedeftir.
-Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hızlı nüfus artışı,ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle kent yapısındaki hızlı değişimin toplum yapısını da değiştirmesi nedeniyle baş edilemeyen sorunlarla çevrelenen kitleleri ayakta tutabilmek için eğitim-öğretim evleri, eğitim merkezleri, toplum merkezleri aracılığıyla uygulama projeleri başlatılmıştır.
-Sosyal Güvenlikten yoksun hastalar ile ödeme gücü olmayan yurttaşların tedavi giderleri yeşil kart uygulaması ile Devlet tarafından karşılanmaktadır.
-Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu tarafından, terör eylemlerinden dolayı yaralananların tedavileri yapılmakta, zarar gören, can ve mal kaybına uğrayanlara öncelikle yardım yapılmaktadır.
-Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi olan, bu kuruluşlardan aylık alan özürlülerin tedavi giderleri ile fonksiyon kazandırıcı ortopedik ve diğer yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca karşılanmayan kısmı da Fon kapsamındadır.
-Güçsüz ve kimsesizlerin barınmaları ve rehabilitasyonlarına yönelik yetiştirme yurdu, huzurevi, rehabilitasyon merkezi gibi yatırımlara fondan katkı verilmektedir.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan Özürlüler Merkezi vasıtasıyla özürlülerin fonksiyon arttırıcı cihazlara ulaşması sağlanmıştır. Sosyal destek amacıyla kütüphane, konferans-seminer, yaz kampları düzenlenmiş ve sağlık bilgi bankası oluşturulmuştur.
-İstanbul Vakfı, İstanbul'da yardıma muhtaç insanlara kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliğine gidilerek, tedavi ve ilaç yardımı yapmaktadır. Bu yardımlarda işbirliğine gidilmektedir. 6 yıllık bir dönem içinde bu çalışmalar sayesinde kamu yönetimine toplam 1 Trilyon Tl katkı sağlanmıştır.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce toplumun sağlığını korumak üzere "Esnaf Taramaları" kapsamında taramalar yapılmaktadır. Bu çerçevede halka Tüberkiloz, Hepatit, Brucella gibi hastalıkların bulaştırılması önlenmektedir. Bu taramalar 3 ayda bir tekrarlanmaktadır.
1. ÇİZGİ FİLM SANATI
1.1. Çizgi Filmin Tanımı
Çizgi film canlı ya da cansız nesneleri canlandırmak veya onlara yeni bir kimlik verme işlemidir. Ancak çizgi filmin yapılanma süreci içinde bu tanım yetersiz kalabilmektedir. Bu açıdan çizgi filmin Stephenson, “ hareketlendirme sanatı” olarak kabul etmektedir.
Çizgi film karikatür ve çizgi romana yakınlığı olan ama tümüyle bir yaratı alanıdır. Onunda kendine özgü yaratma teknikleri, anlatım dili ve yayınlanma ortamı vardır. En önemli öğesi devinimdir, anlatacağını onun aracılığıyla anlatır, uyandıracağı etkileri onu kullanarak sağlar. Bunu yanısıra hızdan ve yinelenmelerden de yararlanır.
Bilinmesi gereken en önemli konu, canlandırma sinemasını kesinlikle hareketli karikatürler olmadığıdır.
Canlandırma sineması sonuca ulaşmada birliktelik gerektiren bir yeni çağ sanatıdır.
Çizgi film, karikatür, çizim, resim, kukla ve üç boyutlu nesneleri canlılarmış, hareket ediyormuş gibi göstermek için sinema tekniğinin grafik ve plastik sanatlara uygulanmasıdır.
Ancak genel yapısı içerisinde belli bir sözlük terimi oluşturmak için yapılan tanımlama da: Çizgi film, Türk Dil Kurumu’nca yayınlanan Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü’nde “ tek tek resimleri ya da devinimsiz nesneleri gösterim sırasında devinim duygusu verebilecek içinde düzenlemek ve filme aktarma işi” olarak geçmektedir.
Tek kare çekebilen bir alıcı ile, hareketlerin çözümlenmiş pozlarının çizilmiş resimlerini ya da hareketsiz cisimlerin, göstericide hareket duygusu verecek biçimde yeniden düzenlenmesine “Animasyon” (Canlandırma), bu teknikle hazırlanmış filmlere “Canlandırma filmi” denir. Tip, karakter ve sahne tasarımlarının her karede çizilerek oluşturulması ile meydana gelen filmlere ise “Çizgi film” denir. Bu açıdan çizgi film, çizim ile gerçekleştirilen filmleri kapsar denebilir.
Çizgi film devam eden resimlerdir. Bu resimlerin her biri bir hareketin kısa süren anlarını oluşturur. Oluşturulan resimler filme alınır ve sonunda bir ekran üzerinde hareketli durumda gösterilerek resme canlılık etkisi kazandırılır.
Animasyonun dilimizdeki karşılığı canlandırmadır.Animasyonun bir çok tanımı yapılmıştır. “Animasyon anlık görüntülerin teknolojik işlemlerden geçirilerek devinen imajlara dönüştürme işlemine” denir.
Animasyon, latince bir kelime olan “animet’e”den gelmektedir. (Eng. Animated, Animation) Canlandırmak, canlılık, hareket, hayatiyet kazandırmak, resim ya da nesneleri hareketli ya da canlı oldukları yanılsamasını uyandıracak biçimde düzenleme işlemi.
Animasyon her çizimi her hareketin değişik anını gösteren resimler dizisinin, sinema filmine aktarılması olayıdır.
Her karedeki resimleri ya da hareketsiz cisimleri gösteri sırasında, hareket duygusu verecek şekilde düzenleyerek çekimini yapma tekniğine animasyon (canlandırma sineması) denmektedir. Resim kareleri hızlı bir şekilde peş peşe oynatılarak animasyon elde edilmektedir.
Bu açıdan dolayı “Animasyon” olarak bilinen “ canlandırma sineması” resim ya da nesnelerin hareketi ve canlı olduklarını hissettirecek biçimde düzenlenmesi işlemidir. Durağan olan bir nesne ya da resme hareket ve canlılık kazandırabilme çabası animasyonun temelini oluşturmaktadır.
Çizgi filmler, diğer filmler gibi filme çekilen ve perde de gösterilen çizimlerdir. Bu çizimlerin filme çekilmesiyle hareket eden bir görüntü sağlanır.
Çizmek direkt fiili anlam olarak resim yapmak, resmetmek, planlamak, tasarlamak gibi kavramları kapsamaktadır. Aynı kökten gelen “çizgi” sözcüğü ile elde edilen çizgi film ise; yapma filmler içinde özellikle bir biçimi tamamlıyor olsa da geniş anlamda düşünüldüğünde yapma film türü için genel bir ad olarak da kullanılabilir.
Çizgi film ya da canlandırma sineması elle çizilerek yapılan resimlerin, canlandırma yöntemiyle hareketlendirilmesine dayanır.
Canlı resim sözcüğü “ resim”, “karikatür” anlamına gelen ingilizce “cartoon” teriminden türemiştir. Bu teknikle çevrilen filmler, daha önce film kuşağı üzerine birer fotoğraf gibi baskısı yapılan bir dizi resimle oluşur. Bu kuşak perdeye yansıtılınca üzerindeki resimler de canlanır, hareketlilik kazanır.
Bu bakımdan çizgi film, hareket izlenimi veren, filme alınmış desenler dizisidir. Çizgi filmler, canlandırma sinemasının yalnızca bir dalıdır.
1.2. Çizgi Filmin Tarihsel Gelişimi
Gerçekte bugün, “Canlandırma, günümüz filmlerinde bilinmeyen görüntü ve deney alanlarını araştırıp geliştiren bir sanat olup tüm sinema dallarının en özgür alanıdır”.
Çizgi filmin gelişimi, 19. yüzyılın sonlarına doğru fotoğrafın ve sinemanın gelişimine paralel bir yol izlemiştir. Sinemanın bazı prensiplerinin çizgi filmle olan ilişkisi, çizgi film sinemanın bir dalı olarak karşımıza çıkarmıştır. Bu yapısal özdeşlik her iki sanatında hareketle olan ilişkisinde temellenmiştir.
Durağan görüntülere hareket izlenimi verebilme yüzyıllardır İnsanoğlu’nun isteği olmuştur. Neanderthal insanlar mağara duvarlarına avladıkları ve kendilerini avlayan çeşitli hayvanların resimlerini çizerlerdi. Bu resimleri sadece dini nedenlerle kendilerini ifade etmek veya avlanmakta ki başarılarını göstermek amacıyla çizildiğini araştırmacılar söylemektedir.
Hareketli izlenimi oluşturma çabası, tarihsel süreç içinde Yunan veya Romalı heykeltraşlar ile devam etmiştir. Tanrıların, atletlerin, heykellerini mükemmel bir denge ve canlılıkla yaptılar. Bu heykeller hareketlilik içeren pozlarda dengeli duruşlarının mükemmelliği ile adeta yaşamı temsil etmektedirler. Miron’un “ disk atan adam” bir sonraki hareketinde diski atacakmış gibi hareketin o uç noktasına işlenmiştir. Aynı dönemlerde savaşların kalkanlarının üzerinde savaşlar bir seri silvet resimler anlatılıyor, kalkanları döndürünce savaşı sınırlı bir animasyon içinde seyretmek mümkün oluyordu.
Geniş anlamda canlandırma tarihinin dört belli başlı evre geçirmiş olduğu söylenebilir.
- Başlangıçtaki büyücülük ve gözbağcılık dönemi
- 1920’lerde çizgi filmin sinema endüstrisinin tecimsel, eğlence araçlarından biri durumuna gelmesi
- 1930 ve 40’larda canlandırma filminin uzun sarımlı (metrajlı) eğlenti film biçimine dönüşmesine yol açan, teknik gelişim dönemi
- içinde bulunan ve canlandırma filminin, televizyon reklamından, özel deneme ve eğitim filmlerine değin, hemen her alanda büyük ölçüde yaygınlaşması dönemi.
Aslında insanlık tarihine bakıldığında, çizgi filmin temellerini mağara resimlerine kadar uzatmak mümkündür.
Mağara duvarlarındaki av sahneleri Neanderthal insanın yaşadığı dönemdeki avladığı hayvanların resimlerinden oluşmaktadır. Çizdiklerini gerçeğe yakın olması için çok yönlü kol ve bacaklar eklenmesi canlandırmadaki hareket özelliğine yakındır. Fransa da bulunan Altimira, Lascaux mağaraları bu resimlerin yapıldığı mekanlardır.
Daha sonraki dönemlerde yapılan resimler de insanoğlu hareketi yakalama çabası içindedir. Bunlardan en ilgi çekici olanı Ortaçağ İngilteresi’nde yapılmış olan bir halıdır, bir duvar halısı olan bu sanat eseri on yıl da işlenmiştir. Üzerindeki işlemeler Anglo-Sakson Krallığı’nın Norman’lar tarafından istilası anlatılmaktadır. Zamanımızın popüler sanatı çizgi film açısından ilgi çekici bir belgedir.
İlk çağlarda Altamira mağaraları duvarlarına çizilen resimlerden,sinemanın bulunuşuna kadar geçen süreç içerisinde sanatçı,yaptığı resimlere, garip bir içgüdüyle, “hareket” izlenimi vermeye çalışmıştır. Bu konuda, bilim adamlarının, sanatçıların ve düşünürlerin oluşturdukları sistemler, sinemanın oluşumunu olanaklı kılmıştır. Fotoğrafın ve sinemanın sosyolojik perspektifine baktığımızda, bunun geçen yüzyılın ortalarında modern resim alanında meydana gelen ruhsal ve teknik krizin doğal bir sonucu olduğu görülmektedir. “Andre Malraux” sinemayı plastik gerçekliğin evrimi olarak tanımlamıştır. Başlangıç noktası olarak da Barok resmi ve Rönesans dönemini almıştır.
Tarih öncesinin sanatçıları mağaralara çizdikleri figürlerle hareket izlenimi verebilmek için tek bir uzvun hareketini temsil eden veya bir tek hayvan figürü için binlerce resim çizdiler. Altamira mağara duvarlarındaki erkek domuz figürünün vücut ve dört ayağı net,koşu anında gözlenebilen diğer ayaklar flu çizilmiş böylece durağan bir görüntünü iki uç noktası belirlenerek hareket izlenimi verilmeye çalışılmıştır.
John Halas’ın yorumuna göre “yaratıklarının içine hayatın canlılığını vermeye çalışarak belki de tanrılarla büyük bir gizi paylaşmanın umudunu yaşamışlardır.
Bütün bu çabalar sınırlı insanlarla kısıtlanmış, ,insan gözünün retinasında görüntünün kısa süreli kalıcılığı değerlendirilebilecek teknolojik gelişmeler, tarihsel süreçle birlikte araştırılmaya başlanmıştır.
Görüntünün geçici bir süre retinada kalması ilk kez, M.S. 130 yılında Mısır da yaşayan Yunanlı bilim adamı ve filozof Ptolemy tarafından farkedildi. Canlandırma anlamında ilk bilinen veriler ise, 17. yüzyıla aittir. 17. yüzyılda Papaz Athanasius Kircher yaptığı basit projeksiyona “Magiclantern” (sihirli fener) adını vermiştir. Bu alet, herhangi bir (güneş ya da mum) ışık kaynağından yansıtılarak mercek ve aynayla oluşturulmuş bir kutuydu.
Negatif film kullanılarak, siyah arka fon üzerine beyaz bir kibrit çöpünden yapılmış adamların hareket ettirilmesi canlandırma sanatının başlangıcıdır.
Günlük gazetelerde yayınlanan resimli öyküler canlandırma özellikle çizgi filmler için zengin bir kaynak oluşturmuştur.
Tarihsel gelişimin ilk yıllarında çeşitli Amerikan çizgi film dizileri yaratılmıştır.
Ressam, ne kadar yetenekli olursa olsun bir resim temsil ettiği kişilerin ve sahnelerin hareketini yeterli biçimde, canlandıramaz. Çinliler uzun zaman önce, bu sorunu, gölge tiyatrosuyla; adının tam tersine “siyah” değil de renkli “ Çin gölgeleri” ile çözümlemişlerdir. Zaten dünyanın hemen her yanında böyle tiyatrolar vardır; Cavalılar’ın ki “siyah”tır, Türklerinki “renkli”dir. (Karagöz), ama bunlar oldukça ilkel biçimde hareketlendirilmiştir. Çinli “gölge oynatıcıları” bu sanatta o kadar ustadır ki bu resimlerin gerçekten canlı olduğu izlenimi yaratmayı başarırlar.
Çizgi film, sinemasının atası olan izdüşüm feneri’ndeki (sihirbaz feneri) halk resimlerinin yerini almıştır. Sinemadan çok önce “praksinoskop” (1876) ve “optik tiyatro”nun (1888) yaratıcıs Emile Rey naund, Çizgi filmlerin temel ilkesini buldu. Bir hareketin projeksiyona verildiğinde canlılık duygusu uyandıracak şekilde bir dizi sabit resme bölünmesi, Sinema tarihinin ilk çizgi filmleri arasında Un bon bock (1889), Clown et ses chines (Palyaço ve Köpekleri), (1890) sayılabilir.
Çizgi filmin ve hareketli resimlerin gelişimi Kircher’in öğrencisi Gaspar Scholt tarafından oluşturuldu. Schott durağan görüntüleri hareket içinde sunan bir alet yaptı, bu alet temelde “sihirli fener’e’ bağlı kalınarak yapılmıştı. Schott resimleri yatay yerine dairesel bir platforma yerleştirdi, böylelikle resimler dönerek hızlı bir biçimde yansıyabiliyordu. 1736 yılında Hollandalı bilim adamı Pieter Van Mussecherbrock bildiğimiz anlamdaki “hareketli görüntü”yü oluşturdu. Bu görüntü yeldeğirmenlerini tasvir eden bir dizi resimden oluşuyordu.
Bu uğraşların ardından geçen çalışmalar sonucu, dairesel dönüşümler yapabilen diskler üzerine hareket döngüsü sağlayacak şekilde çizilen figürlerin oluşturdukları etki, sinemanın bulunuşundan önce, bu tür atletlerle oluşturulan tiyatroların doğmasını sağladı. Canlandırma sinemasına en yakın sanat biçimlerinden biri de kuşku yokki, gölge oyunu tiyatrolarıdır. Bu tür tiyatroların Türkiye de ki temsilcileri ise; Karagöz, Hacivat gölge kahramanlarla gerçekleştirilen gölge oyunu tiyatrolarıydı. 1517 yılında Türkiye ye girdiği kabul edilen gölge oyunları özellikle Ramazan da kahvelerde ve evlerde o dönem insanlarının eğlence alanını oluşturdular. Geriden aydınlatılmış bir bez veya renkli bir kağıdın arkasından oynatılan gölge oyunu karakterleri önden perdeye yansıyor ve oyun sergileniyordu. Bu tür bazı temel kurallar açısından, gölge oyunu tiyatrolarını da çizgi filmlerin ilk çalışmaları olarak kabul edebiliriz. Dolayısıyla, çok iddialı olmamak koşuluyla, çizgi film sinemadan önce başlamıştır diyebiliriz
İnsanın doğasında yer alan araştırma isteği; yeniden ortaya koyabilme şeklinde birbirinden değişik türdeki araştırma sonuçlarını sergileyerek ortaya çıkarır. Gölge oyunu eklemleri silvet tipi canlandırma tekniklerinden biridir. Çin Uygarlığı ile kendini gösteren gölge oyunu günümüzden yaklaşık 300 yıl önceki büyülü fener bu alanda öncüdürler.
18. yüzyılda büyülü fener oynatıcısında sergilenen, Hollanda resimlerini ilk çizgi filmler olarak düşünebiliriz. Bu plaketler güncel çizgi filmin temel kurallarına uygun olarak renklendirilmiş camdan resimlerdir.. Resimlerdeki insan hareketleri bir veya iki hareketle sınırlıydı, gözler ve eller oynar, bir yel değirmeni döner, meraklı kukla bir tencerenin kapağını açar ve tencereden çıkan canavarı tutar. Bu resimleri bir saniyede fenerin önüne yerleştirmek ve yerine değiştirmekle basit hareket elde ediliyor ve fener sınırlı animasyon etkisi sağlıyordu.
Çizgi filmlerde kullanılan ilk karakterler geometrik biçimlerden oluşturuluyordu.böylelikle filmin temelinde olan esneklik ve estetik hareketler kolaylıkla yapılabiliyordu. Bu ilk denebilecek çizgi filmlerde sanatsal gösteri işleri de hareket ve arka plan her karede tek tek yeniden yaratılıyordu. Ancak 1914 de Earl Hart tarafından keşfedilen şeffaf seluloit yapraktan sonra karakterler ve arka plan kendi başlarına bağımsız bir şekilde bir yüzey olarak çizilebildi. Bu keşif çizgi filmin daha sonra sinemasal ve resimsel olarak gelişmesine olanak sağladı. Film ve iki boyutlu ilkel niteliğinden sıyrılarak perspektifin doğal biçimlerinin görünebildiği bir hal aldı.
Yüzyılın başlarında ilk kez Emile Cohl sinema kamerası kullanarak canlandırılmış resimlerden meydana gelen film yaptı
İlk çizgi filmlerin yapımı 1900’lü yıllarda başlamıştır. Bu yapımların öncüsü olarak kabul edeceğimiz Fransız sanatçı Emile Cohl, beyaz kağıtların üzerine bir dizi siyah figür çizdi. Bu basit çöpten adamların kullanıldığı filmi perde de negatif bir biçimde izleyiciye sundu. Siyah zemin üzerinde hareket eden beyaz figürler izleyicinin çok ilgisini çekti. .
Daha önce çeşitli denemeler yapılmış olmakla birlikte, çizgi filmin babası 4 ocak 1857’de Alsace yöresinde doğan Cohl’dur. Cohl’un 36 m’likilk filmi Fantasma Goriey’le(1908) gerçekleştirmek istediği şey kahramanlara bağımsız bir hareket kazandırmaktı.
Cohl tek resimli çevirim işlemini uygulayarak ilk canlı resim filmlerini gerçekleştirdi.
1824 yılında Peter Mark Roget “Hareket eden objeler” konusunda “Görüntünün Kalıcılığı” adlı çalışmasını yayımladı. Bundan etkilenen Joseph Plateau, 1829’da “Phenakisticope” adlı bir alet yaptı. Bu alet üzerine 16 resim monte edilmiş dairesel bir yapıdan oluşuyordu.Bu resimler birbirinden çok az farklarla çizilmişti ve bu seri tam bir hareketi gösteriyordu. İzleyici hızla dönen disteki resimlere bir yarıktan bakınca, sınırlı görüntü alanı içinde hareketi görebiliyordu.
Tüm bu gelişmelerden sonra çizgi filmin ihtiyacı, tüm bu resimlerin tek kare pozlanabilmesi ve bu resimlerin saniyede 24 kare hızla yansıtılarak hareket izlenimi verebilecek araçların yapılmasıydı. Bu aşamadan sonra çizgi film bireysellikten çıkıp kitlesel izleyici topluluklarına yöneldi. 19. yüzyılın sonlarına doğru ve 20. yüzyılın başlarında sinema ile ilgili yapılan buluşlarla birlikte çizgi filmin teknik gelişimi de hiz kazanmaya başladı.
Artistik kaygı ile üretilen bu filmlerin ardından Winsor Mc Cuy’un filmleri ile beraber teknik yaklaşımda önem kazandı. Pat Sullivan’ın yaratıcısı olduğu “Felix The Cat” ile çizgi film teknikleri hızlandı. Çizilen resimler beyaz arka plan üzerinde siyah çizgiler olarak filme alındı.
Yalın bir dekor ve çizgilerle yaratılan çizgi film tiplerinin çeşitli serüvenleri ilgi toplayarak, izleyiciler tarafından beğeni ile izlenen, güldürü, eğlence olarak benimsenen, bir film türü haline gelmiştir. Çizgi filmler zamanla o kadar çok beğeni kazanmıştır ki, sanatçı eliyle ortaya çıkarılan çizgi film kahramanı, daha sonra kalemden ayrılarak, kendine özgü bağımsız bir yaşam kazanmıştır.
Genellikle hayvansal tipleme olan çizgi film kahramanları, giderek yaşayan film yıldızları kadar ünlenmiştir.
Günümüzdeki canlandırma sanatındaki verim artışının başlıca dürtükleyicisi televizyondur. Bu konuda, film üreticisi ülkelerin çoğunda çizgi film sanatı hızla gelişmektedir.
1.3. ÇİZGİ FİLMLERİN YAPISI
durgun olan nesne ve resimleri devinimlendirme sanatı olan canlandırma (Animation) başlangıcından günümüze üretim, dağıtım, gösterim ve uygulama alanları açısından büyük gelişmeler kaydederek önem kazanmıştır. Teknik özellikleriyle sinemanın bütün türlerinden ayrılan canlandırmada, hareketin aşamaları ayrı ayrı “sellüloid” tabakalar üzerine hazırlanarak, özel alıcı (tek kare çekebilen) ile filme alınmasıdır. Gerçekte durgun olan bir şeye hareket kazandırılarak, canlı hale dönüştürülmesi, canlandırılması tekniğinin en büyüleyici yanıdır.
Yirminci yüzyılın yeni sanat biçimi sinema olduğundan canlandırmada sinemanın sanatsal (Artistik) ve teknik çocuğu olarak nitelendirilir.
Teknik olarak tanımlanan canlandırma çeşitli konuyu anlatmada insanın göremediği ya da giremediği yerlerdeki devrimleri vermesinde kolayca kullanılır. Bu açıdan bakıldığında canlandırma tekniğinin kullanılmasında yararlar vardır. Bunlar: - sinir sistemi, kulağın iç yapısı gibi insan vücudunun içsel işlevlerini tanıtmada kullanılabilir – Canlandırma, anlaşılması güç karışık bilgilerin aydınlatılmasında yardımcı olur.
- Canlandırma yoluyla, bir atomun içindeki nükleer eylemin gösterilmesi gibi, gözle görülemeyen, küçük devinimleri büyülterek görebilir duruma getirir.
- Canlandırma ile kavramların ne anlama geldiği de verilebilir. Hoşgörü, özgürlük gibi açıklanması zor, soyut kavramları iyilik – kötülük düşüncesinin uygulanmasını gösterir.
- Canlandırma ve Çizgi filmlerin, toplumsal işlevi vardır. O da bir iletişim aracı olmasından kaynaklanmaktadır. Yazın alanında şairlerin alabildiğince imgesel (Resimsel) yazımı, resim sanatında da yazınsal anlatım, Çizgi romanların, çizgi filmlerin bu anlayışın kitlelere yaygınlaştırılmış uzantıları olarak görmek olasıdır.
Toplum içinde iletişimsel davranışları, kolaylaştırmak amacı ile kullanılan simge böylece iletişimin aracı haline gelmektedir. Özcesi, her çizgi filmin iletisi vardı ve bu iletiyi de genellikle simgesel anlatımla verir.
Çizgi film temel yapısını hareket oluşturur. “Üretilen her kare bir dizinin, bir bütünün parçasıdır. Her hareket artistik biçimin temel parçası olan bir başlangıç ve sona sahiptir.
Durağan görüntülerle hareket izlenimi vermek çizgi filmin temel yapısını içerir. Hareket ise onun kendi canlılığının yapısını oluşturmakta ve bize ifadelerini sözlü yansıtmaktadır. Gerek insan gerekse hayvan ifadelerini sözlü dizgelerden çok hareketlerle belirler. Bir eylemi, bir duyguyu, hareketlerle yansıtıp tepki alırlar ve hareket eden diğer nesnelere de tepki gösterirler.
İnsanoğlu için önemli bir iletişim şekli olan hareket olgusu, durağan görüntülerinde hareketli bir izlenime dönüşmesi isteği, hareketli iletişimin etki gücünden kaynaklanmıştır.
Çizgi filmler sadece çizgi ile canlandırılan karakterlerin hareketlendirilmesinden oluşmazlar. Çizgi filmin bugüne kadar olan yapılanma sürecinde, sanatçıların yaratma gücü ile bir çok değişik konumda biçimlenmiştir.
Bu açıdan bakıldığında çizgi filme, resim yazın karışımı bir sanat dalıdır denilebilir. Hepsinde kullanılan dilde gerçekte simgedir. Simge bireylerin düşün, duygu, istek, buyruk ve eylemleriyle çevrelerinde gördüklerini anlatmak için kullandıkları, kimi çizgi, biçim, ses, resim, doğal ve yapay nesne, insan, hayvan, bitki ya da bunlara ilişkin ürün ve organlardan oluşan geleneksel düzen olarak tanımlanmaktadır.
Çizgi filmler insan benliğini iki yönden sormaktadır, biri sunulan konuların içeriği, söz ve davranışlar, iletilen konu, diğeri de bu konunun sunuluş biçimidir. Yapısı da iki dramatik temele dayanmaktadır. Birinci dramatik yapı, bozulan bir şeyi bir yanlışı onarmayı araştırma ve gezi. Kısa sarımlı yayımlanan bu tür çizgi filmlerin amacı sırf eğlencedir. İkinci sınıflama ise simgesel ve soyut amaçlar (birliktelik, varolmak) ve toplumsal bir durumla ilgili sonuç amaçlar (yaşam, toplumsal düzen, korunmak) yer alır. Bu sınıflamaya giren çizgi filmlerde eylem daima ortaklaşa yapılır. Gereksinimler bireye değil, gruba aittir. Bu tür çizgi filmler televizyon için uzun sarımlı ve eğitsil olarak nitelendirilir.
Bu noktada, çizgi fillmi sanatsal filmler ve ticari amaçla üretilen filmler olmak üzere iki yönde sınıflayabiliriz. Ancak bu sınıflama sonucunda, bir çizgi filmin sanatsal mı yoksa ticari mi olduğunu ya da ticari bir filmin sanatsal bir film sayılıp sayılmayacağını belirtmemiz güçleşmektedir. Çünkü, her ne kadar ticari film olursa olsun, genel yapısında bulunan plastik sanat öğelerinin kullanımı çizgi filmi sanattan uzaklaştırmamaktadır. Nitekim, bir çok ticari anlamda film yapan sanatçılar, ürettikleri filmlerin sanat adına değerler taşıdığı savunmaktadırlar.
Yapısal bakımdan gelişimi sinema, sanatının öncesine uzanması ile birlikte sinemanın sürekli bir tür olması, animasyonun sinema içinde; canlandırma sineması olarak yer almasına ve bu adla anılmasına neden olmuştur.
Herhangi bir sinema yapıtı, binlerce metre uzunluğunda, ensiz, kolaylıkla bükülebilen, saydam bir kuşak olan filmle gerçekleşmektedir. Bu kuşağın çeşitli anlamları olmasına karşın genel olarak, göstericide kullanmak üzere, herşeyi hazır, tamamlanmış sinema yapıtı olarak tanımlanmaktadır.
Çizgi film sinemanın sağladığı olanakların geliştirilmesine dayanan bir anlatım biçimidir. Sinemada çekim aygıtı (kamera) ir devinimin birbirini izleyen aşamalarını belli bir hızla film şeridi üstüne kaydeder. Tek tek çekilen bu resimlerin uygun bir hızla birbiri ardına beyaz perdeye yansıtılması da gözde kesintisiz bir devinim oluyormuş izlenimi uyandırır. Doğal hız göz önünden saniyede 24 resmin geçmesidir. Çizgi filmde devinimi gösterebilmek için her biri bir öncekinden biraz farklı, ayrı ayrı resimler hazırlamak, bunları tek tek filme almak gerekir. Bu resimler ard arda dizilir ve beyaz perde üstünde oynatılırsa, canlıymış gibi etki uyandırır.
Bu durum canlı ya da cansız nesneleri canlandırmak ya da onlara yeni bir kimlik verme işlemidir. Bu konuda yapılan işlem şu şekilde betimlenmektedir; canlandırma, hareket eden çizgiler sanatı değil, çizilmiş olanların hareketlendirilmesi sanatıdır.
Çizgi filmlerin insanların duygusal ve davranışlarına yakın olması, çizgi filmlerde verilen kişiliklerce kolayca özdeşleşebileceği, çizgi filmlerin izlenme nedenlerindendir.
Çizgi filmlerin insanlar üzerindeki etkiliği, çeşitli çalışmalara ve araştırmalar kaynak olmuştur. Yapılan çeşitli çalışmalarda ağırlık olarak çizgi filmlerin olumsuz etkileri üzerinde durulmuştur. Ancak çizgi filmlerin doğru kullanıldığında, öğretici özelliği, bilgilendirici, kişiliği geliştirici, kişilik modelleri gösterebilen boyutları göz önüne alınmaktadır.
Filmin yapısında önemli olan, filmin konusu ve anlatım biçiminin seçimidir. Bu konuda, o ülkenin toplumsal ve ekonomik etkenlerinden soyutlanamaz. 1933 yılında,y bir çizgi film kahramanı olarak yaratılan Süperman, yasalar karşı gelerek, güvenlik kuvvetleri ile çatışarak “adalet ve gerçeğin” savunucusu oldu. Bu durum Süperman’ın kişiliğinde onu yaratanın kişiliğinin yansımasıdır. Süperman 1942 yılında da önemli bir değişime uğrayarak, güvenlik kuvvetlerinin safhına katıldı ve artık adalet ve gerçeğin değil, yasaların ve düzenin savunucusu oldu. Böylelikle toplumsal bir kişiliğin yansıması durumuna geldi. 1962 yılında da uluslar arası çalışmaya başlayarak, bir film kahramanı olarak sinemaya geçti.
Gerek serüven, gerek eğitsel yapıda olsun, çizgi filmlerde genelde varolma savaşı vardır. İyi-kötü otorite ilişkileri, kuvvetli – zayıf biçimde konu verilmektedir. Olayla hiçbir zaman gerçekçi bir biçimde sunulmaz.
Eylemde karakterlerde, zaman ve mekanda, simgesel bir anlatım söz konusudur. Çizgi filmlerin türü ne olursa olsun (Eğlendirici ya da eğitsel) evren düşsel ve canlandırıcıdır.
Çizgi filmlerde bir öykü anlatır, onunda bir kurguya dayanması gerekir. Ötekisine nema türleri gibi o da yalnız kendi başına var olabileceği gibi bir ileti vermesi, bir bildirisinin olması istenebilir. Eğitici, öğretici, belgesel olabilir, tanıtmacılık alanında kullanılabilir. Bunlar onun özelliklerinden bir şey yitirmesine neden olmazlar.
Belgesel, tarihsel, yaşam öyküsel, kovboy, dram, tragedya, güldürü, müzikal, serüven canlandırma olarak içeriklerine göre sınıflandırılan filmlerin hepsinde, bir ileti vardır. Başka deyişle, film yapımının çeşitli teknik ve sanatsal kaynaklarının kullanımı, onlara verilen yer ve öncelikle film konusu olarak, sunulan tüm yapımlar, gerçeğin düşe aktarılışı ya da düşün somut biçimde ortaya konulmasına dayanmaktadır.
Çizgi filmleri sevecen yapan karakterleridir. Başka deyişle Çizgi filmlerin etkinliği karakterlerden kaynaklanmaktadır. Bir çizgi film karakteri insan niteliklerini gösteren, onunla özdeşleşen ve duygularını paylaşandır. Çizgi film karakterleri insanda özdeşleşme, yakınlık doğurduğu gibi, sinema sanatçılarının da doğmasına etki etmiştir.
Canlandırmanın tarihsel gelişiminde Fleischer kardeşlerin yarattığı Betty boop, Manrilyn Monreo’den çok önce ortaya çıkmıştır.
Çizgi filmdeki kişiler hayvanlar, insanlar ve düşsel kişiler olmak üzere üç grupta toplanabilir. Çizgi filmlerin hayvansal karakterlerle dolu olması rastlantı değildir. Hayvansal özellikler karakterlere bir masumiyet kazandırırken, doğada karmaşık toplumsal ilişkileri tümüyle kaplar ve belirler. Çocuğun önceleri hayvanların sezgisel, oyun dolu yanlarını algılamaya ve benimsemeye yatkın olduğu doğrudur. Başka deyişle, Çizgi filmlerde hayvanlar aracılığıyla çocuğun iç dünyasını yansıtma olanağından yararlanılır.
Çizgi filmler, süreci görüntüsel basitleştirme öykülerin büyük bir hızla anlatma doğayı stilize etme ve olayları anlaşılır zaman birimlerine ayırıp yalınlaştırma gibi karakteristik özelliği nedeniyle çağımızın gereksinimi olan hızlı eğitim araçlarından biri durumuna gelmiştir. Gelişmiş ülkelerde diğer eğitim araçlarının yanısıra çizgi film kullanımında büyük önem kazanarak yaygınlaştığı görülmektedir.
Çizgi film varolduğundan beri izleyicisine farklı bir dünya sunan bir sanat dalı olmuştur. Tasarlanan karakterler ve yaratılan hayal gücü ile oluşan kendine özgü dünya, izleyicisi ile bütünleşir. Özellikle çocuklar bir çok kez çizgi kahramanlarla kendilerini özdeşleştirmiştir. Bu durum Çizgi filmin etkileyiciliğini ortaya koydu.
Günümüzde Çizgi filmler, üretim, dağıtım, gösterim, teknik ve uygulama alanları açısından büyük gelişmeler kaydederek önem kazanmıştır.
1.4.Çizgi Filmde Mizah-Karikatür ve Çizgi Roman İlişkisi
Çizgi filmin, sinema teknik ve dilinin ötesinde temel yapı elemanlarının “çizgi” ve “mizah” oluşu, bu film türünün karikatür (grafik mizah) ile olan ilişkisini ve onun uğraş alanı içinde görülmesini açıklar. “Çizgi” ve “mizah” gibi aynı temel yapı elemanlarının kullanılmasından kaynaklanan “öz” ve “biçim” de görülen bu beraberlik, çizgi filmi, film maddesinin bir dizi durağan resmi perde üzerinde hareketli görüntüye dönüştürebildiği bir aracı kullanmasıyla karikatürden (grafik mizahtan) ayrılır.
“SOSYAL GELİŞME VE FAKİRLİĞİN ORTADAN KALDIRILMASI” ALT BÖLÜMÜNÜN DEĞERLENDİRMESİNE İLİŞKİN TASLAK ÖNERİ
YOKSULLUK
1996’ dan günümüze kadar olan dönemde kaydedilen ilerlemeler, geçerli koşullar, yeni eğilimler ve yenilikler, ortaya çıkan konular ve önemli sorun alanları;
-Hem mutlak hem de göreli olarak artan yoksulluk içinde yaşayan kadınlardan kırsal alanda yaşayanların durumuna bölgedeki kalkınma durgunluğu nedeniyle daha özel dikkat göstermek,
-Nüfus planlamasına yönelik çalışmalarda etkinliği sağlamak,
-Hızlı nüfus artışı, ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle birlikte kent yapısındaki hızlı değişimin, toplumun yapısını da değiştirmesi ve bu durumdan etkilenen özel ilgi grupları (özürlü, yaşlı, çocuk, kadın) ve avantajsız kesimlerin sosyal bütünleşmeyi sağlamasına yönelik faaliyetlere öncelik vermek,
-Çocuk işçilerin istismarını ortadan kaldırmak ve çalışan genç kızları, özürlüleri korumak,
-Sokak çocuklarının istismarını önlemek ve onları korumak için alınacak tedbirlere öncelik vermek,
B-Habitat II’den bugüne kadar yapılan politika ve mevzuat değişiklikleri
-572.sayılı K.H.K’ nın 17. maddesi ile 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanununun 2. maddesine özürlülerin tedavi giderleri ve fonksiyon kazandırıcı araçların giderlerini karşılamak üzere fıkra eklenmiştir.
-8.09.1999 tarihinde 23810 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur kapsamında çalışanların, ilgili Kanunlarla öngörülen haklardan yararlanmalarını ve aynı statüdeki kişilerin eşit sosyal güvenlik hizmeti almalarını sağlamak üzere, tabi oldukları sigorta kurumlarına tescillerinin zamanında yaptırılması için gerekli yasal ve idari önlemler alınmıştır. Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bulunan ve daha önce yararlanma hakları bulunmayan eşlerin de protez, araç ve gereç yardımlarından faydalanmaları sağlanarak, yardımların kapsamı genişletilmiş, işsizlik sigortasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
-30.05.1997 tarihinde 572 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2828 Sayılı SHÇEK Kanunu’ na Çocuk ve Gençlik Merkezleri tanımlaması eklenmiştir. Sokak çocuklarının topluma yeniden kazandırılmasını amaçlayan ve yatılı ve gündüzlü rehabilitasyon hizmeti veren bu merkezlerin sayısı 2000 yılı itibariyle 16’ ya çıkarılmıştır.
-Aktif çalışma hayatındaki kazanca yakın bir gelir seviyesinin ve yaşam standardının korunmasını temin etmek ve zorunlu sigorta programlarının kapsamadığı kazanç dilimini sigortalamak amacıyla Bireysel Emeklilik Kanun Tasarısı hazırlanmıştır.
C-Gerçekleşen Eylemler, Örnekler,
-GAP Bölgesine yönelik olarak enformal sektörde üretkenliğin ve işgücü emme kapasitesinin arttırılması amacıyla bir model oluşturmaya yönelik projelere ilişkin protokoller yapılmıştır.
-Deprem bölgesine yönelik olarak çalışan çocukların rehabilitasyonu ve çocuk işçiliğinin önlenmesi yönünde projeler SHÇEK tarafından başlatılmıştır.
-STK’ lar tarafından deprem bölgesine yönelik olarak kadın ve çocukları içeren projeler başlatılmıştır.
-Kadın ve genç kızlarımız başta olmak üzere bütün özel ilgi gruplarının ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunarak, herkese güvenli ve sağlıklı yaşam fırsatları sağlamaya yönelik olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP tarafından Çok Amaçlı Toplum Merkezleri; SHÇEK tarafından ise daha çok metropollerin gecekondu bölgelerine yönelik olarak Toplum Merkezleri açılmıştır. Bu merkezler yoluyla eğitim ve sosyal, kültürel etkileşim çerçevesinde kadının statüsünü yükseltilerek, cinsiyet dengeli kalkınma ve sürdürülebilir insani gelişmeye katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Kadın ve çocuklara ilişkin hizmetlerde bulunma işlevini yerine getiren SHÇEK’ e bağlı Toplum Merkezlerinin sayısı 36’ya, GAP bünyesinde bulunan Çok Amaçlı Toplum Merkezilerinin sayısı ise 22’ ye ulaşmıştır. ÇATOM’ ların 2005 yılına kadar özerk bir yapıya kavuşturulmak suretiyle sivil toplum kuruluşu olarak bölge kadınına ve topluma hizmet edecek hale getirilmesi nihai hedeftir.
-Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hızlı nüfus artışı,ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle kent yapısındaki hızlı değişimin toplum yapısını da değiştirmesi nedeniyle baş edilemeyen sorunlarla çevrelenen kitleleri ayakta tutabilmek için eğitim-öğretim evleri, eğitim merkezleri, toplum merkezleri aracılığıyla uygulama projeleri başlatılmıştır.
-Çalışan çocukların çalışma ortam ve koşullarının iyileştirilmesine yönelik bir proje uluslararası işbirliği ile sürdürülmektedir.
-En önemli amaçları arasında kadınların ekonomiye olan katkısının görünür kılınması olan KSSGM bünyesinde yürütülen dış kaynaklı projelerden biri olan ve Dünya Bankası ile TC. Hükümeti arasında yürütülen “İstihdam ve Eğitim Projesi” nin alt bileşenlerinden “Kadın İstihd*****n Geliştirilmesi Projesi” kapsamında istihdamda yer alan değişik sektörlere ilişkin 16 araştırma projesi yaptırılmıştır. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlar kadının mülkiyet sahibi olmasından, çeşitli yasalardaki ayrımcılık içeren maddelerin ortadan kaldırılmasından kredi, finansman, meslek eğitimi, teknoloji transferi programları ve çok aktörlü düzenleme sistemlerine kadar oldukça geniş bir alanda kadının durumunu düzeltmeye yönelik öneriler ortaya çıkarmıştır. Ortaya çıkan bu sonuçlar uluslararası sözleşme ve taahhütlerimiz doğrultusunda yeniden düzenlenerek “politika önerileri” haline getirilmiştir. Bu öneriler Devlet Planlama Teşkilatı’ nın Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu raporlarında büyük ölçüde yer almıştır.
-TC Hükümeti ve BM Kalkınma Programı işbirliği ile yürütülen “Kadının Kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal Programı Projesi” kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri öncelikli olmak üzere kırsal kadın kalkınmasını destekleyen kadınlara gelir getirici faaliyetler içeren pilot projeler maddi yönden desteklenmiştir. Proje kazanımlarının devamlılığını sağlayabilmek için, üniversiteler bünyesinde Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezleri ile gönüllü kadın kuruluşlarına destek verilmiş ve kırsal bölge kadınlarının kalkınması için liderlik, toplumsal katılım, girişimcilik ve kendi işinin sahibi olma gibi konulara odaklanan eğitim programları düzenlenmiştir. Ayrıca proje kapsamında, Kadın İstatistikleri Göstergelerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi amacıyla DİE ile protokol yapılmış ve Enstitü bünyesinde “Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri” şubesi kurularak kadın istatistikleri veri tabanı oluşturulmaya başlanmıştır.
-Sosyal Güvenlikten yoksun hastalar ile ödeme gücü olmayan yurttaşların tedavi giderleri yeşil kart uygulaması ile Devlet tarafından karşılanmaktadır.
-Terörle mücadeleden dolayı köyleri boşaltılan üniversite çağındaki öğrencilere ve ölenlerin çocuklarına yüksek öğrenimleri süresince Başbakanlıkça karşılıksız burs verilmekte, terör eylemlerinden dolayı yaralananların tedavileri yapılmakta, zarar gören, can ve mal kaybına uğrayanlara öncelikle yardım yapılmaktadır.
-Doğal afet nedeniyle yaş***** yitiren, sakat kalan ve fiilen oturduğu konutları veya kullandıkları işyerleri hasar görenlere, yardım yapılmaktadır.
-Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi olan, bu kuruluşlardan aylık alan özürlülerin tedavi giderleri ile fonksiyon kazandırıcı ortopedik ve diğer yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca karşılanmayan kısmı da Fon kapsamındadır.
-Her ay İl ve İlçelerde kurulu bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına, İlin veya İlçenin nüfus yapısı, Sosyo Ekonomik Gelişme Endeksi ve diğer sosyal olgular göz önünde bulundurularak ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve ailelerin ivedi ve güncel gereksinimlerinin karşılanması için periyodik kaynak aktarılmaktadır.
-Ekonomik yetersizlik nedeniyle üretim süreçlerine katılmayan kişi ve ailelerin üretime katılarak kendi kendilerine yeterli duruma getirilmelerine yönelik iş kurma, mesleki eğitim ve istihdam projelerine (arıcılık, meyvecilik, seracılık, halı-kilimcilik gibi) destek verilmektedir.
-Yoğun göç alan, işsizliğin ve yoksulluğun belirginlik taşıdığı yerlerde aşevi hizmetleri verilmektedir.
-Güçsüz ve kimsesizlerin barınmaları ve rehabilitasyonlarına yönelik yetiştirme yurdu, huzurevi, rehabilitasyon merkezi gibi yatırımlara fondan katkı verilmektedir.
-Evrensel Değerler Kozası tarafından Mamak-Akşemseddin Mahallesi'nde eğitim ve üretim merkezi açılmıştır. Bu merkezde mahalle muhtarına bir oda tahsis edilmiş, kütüphane oluşturulmuş ve muhtarlık kayıtlarının tutulması için bir bilgisayar temin edilmiştir. Üniversite sınavlarına hazırlık amacıyla mahallenin gençlerine Türkçe Matematik kursları düzenlenmiştir. Ayrıca mahalle ve ev toplantıları şeklinde sohbet ve bilgilendirme günleri gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılarda; kadın sağlığı ve eğitimi, tüketici hakları, çocuk ve gençlik psikolojisi, kentli hakları, ilkyardım, Cumhuriyet ve demokrasi konuları ele alınmıştır. Kadın sağlığı ve sorunları bir dizi toplantı halinde işlenmiştir.
Yoksulluktan özellikle kadınların etkilendiği görülerek onlara yönelik gelir sağlama çalışmaları yapılmıştır. Bu doğrultuda bir atölye kurularak kadınlara çorap ve kazak örme teknikleri öğretilmiştir.
-Anadolu ve Çağdaş Eğitim Vakfı tarafından, korumasız ve muhtaç gruplara mensup olanlar başta olmak üzere herkesin ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunmak, karar verme süreçlerine katılabilmelerini, sosyal bütünleşmeyi gerçekleştirebilmelerini sağlamak, kent yaşamlarında güçlükle karşılaşılan ve gecekonduda yaşayan vatandaşlarımıza ihtiyaç duydukları bilgileri sunmak için kadın ve genç kızlarımızın eğitimine yönelik eğitim evleri açmıştır. Bu eğitim evlerindeki etkinlikler kursiyerlerin tanışma ve dayanışmalarını arttırmak, varolan ancak kendilerince bilinmeyen yasal ve sosyal hakların tanıtılmasına yönelik toplantılar, sohbetler, geziler ve diğer etkinlikler düzenlemiştir.
Vakıf bu evlerde Milli Eğitim Bakanlığı, Halkeğitim Merkezleri ve Meslek Liseleri işbirliği ile okuma yazma kursları ve beceri edindirme kursları düzenlemiştir. Buna ek olarak bakıcı anne, anne-baba eğitimi çalışmaları sürdürülmüştür. Ayrıca, temizlik ve diş bakımı, aile planlaması, doğum kontrol yöntemleri, gençlik çağında ruhsal ve bedensel gelişim, anne-baba çocuk ilişkileri, davranış bozuklukları, anne sütü ve faydaları, 0-6 yaş çocuk sorunları, kadın hastalıkları, beslenme ve sağlık, çocuklarımız ve genetik yapılanma, iyot eksikliği ve guatr konularında da düzenli bilgilendirmeler yapılmıştır.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından özürlülere ücretsiz ulaşım olanağı sağlanmaktadır. Araç alımlarında özürlüler dikkate alınmaya başlanmıştır.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 20 yataklı sokak çocukları rehabilitasyon merkezi açılmıştır.
Planlanan Çalışmalar
-Diyarbakır’da sokaklarda çalışan 6-14 yaş arası çocukların aile yaşam standardını geliştirmek, bu alanda yerel girişimleri güçlendirme yoluyla toplumda duyarlılık yaratmak ve kademeli olarak çocuk işçiliğini azaltmak amacıyla bir merkez oluşturma projesi SHÇEK-GAP işbirliğinde geliştirilmiştir. Teknoloji yoğunluklu bir öğrenme merkezi kurularak 4 ana grupta (çalışan ve hiç okula gitmeyen, okula bir süre devam edip bırakmış çalışan çocuklar, okulu terk etmesi muhtemel çocuklar, okula yeni başlayanlar) toplanan çocukların eğitim gereksinmelerini karşılamak üzere mekanizmaların geliştirilmesi düşünülen bu projenin diğer bir amacıda çocukların ailelerinin gelirini yükseltecek şekilde annelerinin söz konusu merkezde beceri eğitimine alınmaları, böylece küçük çaplı iş ve gelir olanaklarının yaratılmasıdır.
-Evrensel Değerler Kozası Mamak Akşemseddin Mahallesi için Türkiye Futbol Federasyonu ile temasa geçmiş ve mahallede bir spor kompleksi oluşturmak üzere anlaşmaya varmıştır.
SAĞLIK
A-1996’ dan günümüze kadar olan dönemde kaydedilen ilerlemeler, geçerli koşullar, yeni eğilimler ve yenilikler, ortaya çıkan konular ve önemli sorun alanları;
-Yoğun göç alan bölgelerde kaynaklara ulaşmada güçlük çeken ve dezavantajlı konumda bulunan toplum kesimlerini kalkınmada öncelikli hedef grupları olarak ele alıp, sağlıklı bir yaşam için fırsat eşitliğini sağlayacak yönetişim çalışmalarını yaygınlaştırmak,
- Özel ilgi grupları ve avantajsız kesimlerin, hayatlarının bütün dönemlerinde, uygun maliyetli ve kaliteli sağlık bakımına, bilgiye ve ilgili hizmetlere ulaşabilirliğini arttırmak,
-Sağlık hizmetlerinin bütün bölgelere eşit bir şekilde ***ürülmesini ve personel dağılımının eşit bir şekilde yapılmasını sağlamak,
-Çocukların yaş***** tehdit eden enfeksiyonlara karşı aşılama programlarının sürekliliğini sağlamak,
B-Habitat II’den bugüne kadar yapılan politika ve mevzuat değişiklikleri
-18 Mart 1998 tarihinde 23290 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren “Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” ile özürlülere verilecek Sağlık Kurulu raporlarını vermeye yetkili hastaneler belirlenmiştir. Bu rapor ile, özürlüler için en geniş tanılama kriterlerini içeren yapılandırılmış bir sağlık kurulu raporu elde edilecek, vergi indirimi ve istihdam amaçlarında kriter birlikteliği sağlanacak, özür oranı değişmediği sürece bir kez alınması yeterli olacak ve özürlü kimlik kartına temel olacaktır.
-30.05.1997 tarihli 572.sayılı KHK’ nın 17. maddesi ile 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanununun 2. maddesine özürlülerin tedavi giderleri ve fonksiyon kazandırıcı araçların giderlerini karşılamak üzere fıkra eklenmiştir.
-8.09.1999 tarih ve 23810 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur kapsamında çalışanların, ilgili Kanunlarla öngörülen haklardan yararlanmalarını ve aynı statüdeki kişilerin eşit sosyal güvenlik hizmeti almalarını sağlamak üzere, tabi oldukları sigorta kurumlarına tescillerinin zamanında yaptırılması için gerekli yasal ve idari önlemler alınmıştır. Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bulunan ve daha önce yararlanma hakları bulunmayan eşlerin de protez, araç ve gereç yardımlarından faydalanmaları sağlanarak, yardımların kapsamı genişletilmiş, işsizlik sigortasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
C-Gerçekleştirilen Eylemler, Örnekler,
-Kadın ve genç kızlarımız başta olmak üzere bütün özel ilgi gruplarının ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunarak, herkese güvenli ve sağlıklı yaşam fırsatları sağlamaya yönelik olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP tarafından Çok Amaçlı Toplum Merkezleri; SHÇEK tarafından ise daha çok metropollerin gecekondu bölgelerine yönelik olarak Toplum Merkezleri açılmıştır. Bu merkezler yoluyla eğitim ve sosyal, kültürel etkileşim çerçevesinde kadının statüsünü yükseltilerek, cinsiyet dengeli kalkınma ve sürdürülebilir insani gelişmeye katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Kadın ve çocuklara ilişkin hizmetlerde bulunma işlevini yerine getiren SHÇEK’ e bağlı Toplum Merkezlerinin sayısı 36’ya, GAP bünyesinde bulunan Çok Amaçlı Toplum Merkezilerinin sayısı ise 22’ ye ulaşmıştır. ÇATOM’ ların 2005 yılına kadar özerk bir yapıya kavuşturulmak suretiyle sivil toplum kuruluşu olarak bölge kadınına ve topluma hizmet edecek hale getirilmesi nihai hedeftir.
-Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hızlı nüfus artışı,ekonomik dengelerin bozulması, köyden kente göçle kent yapısındaki hızlı değişimin toplum yapısını da değiştirmesi nedeniyle baş edilemeyen sorunlarla çevrelenen kitleleri ayakta tutabilmek için eğitim-öğretim evleri, eğitim merkezleri, toplum merkezleri aracılığıyla uygulama projeleri başlatılmıştır.
-Sosyal Güvenlikten yoksun hastalar ile ödeme gücü olmayan yurttaşların tedavi giderleri yeşil kart uygulaması ile Devlet tarafından karşılanmaktadır.
-Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu tarafından, terör eylemlerinden dolayı yaralananların tedavileri yapılmakta, zarar gören, can ve mal kaybına uğrayanlara öncelikle yardım yapılmaktadır.
-Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi olan, bu kuruluşlardan aylık alan özürlülerin tedavi giderleri ile fonksiyon kazandırıcı ortopedik ve diğer yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca karşılanmayan kısmı da Fon kapsamındadır.
-Güçsüz ve kimsesizlerin barınmaları ve rehabilitasyonlarına yönelik yetiştirme yurdu, huzurevi, rehabilitasyon merkezi gibi yatırımlara fondan katkı verilmektedir.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan Özürlüler Merkezi vasıtasıyla özürlülerin fonksiyon arttırıcı cihazlara ulaşması sağlanmıştır. Sosyal destek amacıyla kütüphane, konferans-seminer, yaz kampları düzenlenmiş ve sağlık bilgi bankası oluşturulmuştur.
-İstanbul Vakfı, İstanbul'da yardıma muhtaç insanlara kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliğine gidilerek, tedavi ve ilaç yardımı yapmaktadır. Bu yardımlarda işbirliğine gidilmektedir. 6 yıllık bir dönem içinde bu çalışmalar sayesinde kamu yönetimine toplam 1 Trilyon Tl katkı sağlanmıştır.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce toplumun sağlığını korumak üzere "Esnaf Taramaları" kapsamında taramalar yapılmaktadır. Bu çerçevede halka Tüberkiloz, Hepatit, Brucella gibi hastalıkların bulaştırılması önlenmektedir. Bu taramalar 3 ayda bir tekrarlanmaktadır.