17
EXE RANK
-k1nq`LioN*
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 15 Ocak 2010
- Mesajlar
- 17,143
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
Fitoterapi (bitkilerle tedavi) hem büyük ilgi görüp hem de ciddi şekilde istismar edilirken, sonunda hangi tıbbi bitkinin, neresinin, hangi hastalığa, ne şekilde kullanılacağını, yan etkilerini, çocuk dozlarını da içeren kitap yazıldı. Hekimlerin de fitoterapi uygulamalarına rehberlik edecek kitabın yazarlarından Prof. Dr. Ulvi Zeybek, "Ökse otunun yaprakları tansiyon düşürücü olarak kullanılır. Zehirli olan meyvelerinden ise ümpul preparat hazırlanıyor, kanserli hastalarda tümörün başka yere sıçramasını önlüyor. Ama bu preparatı Türkiye'de sadece 4 onkolog kullanıyorö dedi.
[COLOR=#030087]İzmir[/COLOR]'de Ege Üniversitesi İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma- Uygulama Merkezi (ARGEFAR) Yönetim Kurulu Üyesi, Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ulvi Zeybek ile Eczacı Muzaffer Haksel, birlikte "Türkiye'de ve dünyada önemli tıbbi bitkiler ve kullanımı' başlıklı bir kitap hazırladı. Fitoterapi konusunda yaşanan bilgi kirliliğinin, bilinçsiz, hatalı kullanımların tıbbi bitkilerden sağlanacak yararı zarara çevirdiğini belirten Prof. Dr. Zeybek, şöyle konuştu:
"Fitoterapi alternatif değil, bitkilerle yapılan bir destek tedavidir. Tamamlayıcı tıp uygulamaları içinde önemli bir yeri var. Tıbbi bitkiler ve bunların kullanımı her zaman için insanların ilgisini çektiği gibi çok da istismar edilen bir konu. Genellikle tedavisi artık sentetik ilaçlarla gerçekleşmeyecek hastalar varsa, kanser tedavisinde olur olmaz bir takım uygulamalar söz konusu olabiliyor. Son yıllarda zayıflamayla ilgili ciddi problemlerle karşılaşıldı, diüretik bitkiler kullanılmaya başlandı. Bunlar insan sağlığını ciddi anlamda tehdit eden sorunlar. Tehdit ediyor, çünkü bazı zehirli bitkileri dahi kullanıyorlar bilinçsizce. ARGEFAR bünyesinde hekim ve eczacılara yönelik fitoterapi kursları düzenliyoruz. Bu konuya ilgi duyan hekim ve eczacılar böyle bir Türkçe kaynağa ihtiyaçlarından bahsettiler. Bu kitap vatandaşları da aydınlatacak. Bizde en sık kullanılan ve bitkisel ilaçların hazırlandığı drogları ele aldık. Drog; bir tıbbi bitkinin etken maddeyi en fazla taşıyan organı demek. Drog bitkinin tohumu, yaprağı, kökü olabilir. Dolayısıyle AB ülkelerinde kullanılanlar nelerse bunlarla ilgili hazırlanmış bazı yol haritalarını izledik, kitabı hazırlarken. 50 droga yer verdiğimiz kitabımızda, hangi bitkinin hangi kısmının nasıl kullanılacağı, etken madde bitkinin neresindedir, yüzde kaç bulunur, hangi dozda ne kadar süre kullanılırsa hangi etkiyi gösterir, yan etkileri, doz aşımı, çocuk dozları, ilaç etkileşimleri gibi bilgiler yer alıyor. Bitkiler, zararsızdır diye bir şey asla yoktur. Tıbbi bitkilerin doğru zamanda doğru endikasyonda ve doğru dozda kullanılması gerekir. Özellikle kullanılacak olan drog çok önemli. Bunları irdelediğimiz gibi sadece drogları, bitkisel çayları değil varsa dünyada, Avrupa'da, çok az sayıda olmakla birlikte ülkemizdeki preparatlarına da değindik. Bütün bunları hedefleyerek bu kitabı düzenledik. Kullanım alanlarına göre mide barsak, sindirim problemleri, gastrit, mide barsak problemleri, hazımsızlık, kabızlık, diyare, üst alt solunum yolu nratsızlıkları, kadın hastalıklarında fitoterapi gibi kullanım alanlarına göre gruplandırdık, hekimler daha kolay yararlansın diye.ö
ÖKSEOTUNU KANSER TEDAVİSİNDE 4 DOKTOR KULLANIYAR
Prof. Dr. Ulvi Zeybek, her bitkinin tıbbi bitki, tıbbi bitkilerin her çeşidinin de "ilaçö niyetine kullanılamayacağını, aksine hastaya zarar verebileceğini söyledi. Bazı tıbbi bitkilerin ülkemizde hiç bilinmediğini belirten Zeybek, şu orneği verdi:
"Ökseotundan hazırlanmış preparatlar var. Biz bu kitapta tüm etki mekanizmasını anlattık. Ökseotunun yaprakları tansiyon düşürücüdür, çözelti formatında. Meyveleri ise son derece zehirlidir. Ama bu meyvelerinden hazırlanmış preparatlar var. Bu preparat seri olarak satılır, her birinin dozu farklıdır. Onkolog tarafından kanser hastasının karın bölgesine en küçük dozdan başlanarak belli aralıklarla enjekte edilir. Eğer immün sistemi tetikliyorsa o enjeksiyonun yapıldığı yerde yuvarlak kırmızılık oluşturuyor. O kırmızılık görülüyorsa o ilaç etki ediyor, demektir. Kızarılıklık görünce mutlu olmamız lazım, o kanser hastasının immün sistemini tetikledik demektir. Yani bu tümör hücresine karşı artık etki gösterecek anlamına geliyor. Her hasta için farklı tedavi programı uygulanıyor, hastalığın evresine, tümörün cinsine göre değişiyor. Bu ökseotundan elde edilen ampul preparatları sağlıklı hücrelere zarar vermiyor, hedefi tümör hücreleri. Tümörün başka bölgeye atlamasını önlüyor. Çok enteresandır, bugün hiçbir kanser ilacı bu etkiyi göstermez. İlginç olan bu ilacı ışın tedavisi gören kanser hastalarının dahi kullanabilir olmasıdır. Bizim amacımız Türkiye'de onkologların bu preparatı tanıması, uygulaması ve reçetelendirmesi. Ama maalesef Türkiye'de bu preparatı 2 [COLOR=#030087]İzmir[/COLOR]'de, 2 de [COLOR=#030087]İstanbul[/COLOR]'da bildiğim 4 hekim var uygulayan."
41 ÇEŞİT KEKİK VAR, HEPSİNİN YAĞI, SUYU ÇIKARILMAZ
Prof. Dr. Ulvi Zeybek, her bitkinin tıbbi bitki, tıbbi bitkilerin her çeşidinin de "ilaçö niyetine kullanılamayacağını, aksine hastaya zarar verebileceğini söyledi. Bu görüşlerine örnekler veren Zeybek, kekik denildiğinde Türkiye'de sadece tek bir bitki varmış, gibi ele alındığını belirtti. Aktarlar da ya da konuyu bilmeyen köylülerin kendi çevrelerinde her timol kokanı kekik kabul edip topladıklarını, bunların yağını, suyunu çıkardıklarını kaydeden Zeybek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oysa botanik, bilimsel anlamda 41 çeşit kekik var. Bunların hepsini tıbbi amaçlı kullanamayız. Bazıları içerisindeki etkin maddelerden dolayı barsaklarımızı, midemizi tahriş edebilir. Eğer ülser gibi problem varsa, ülser yarası yeni kapanmışsa tekrar kanamaya neden olabilir. Eğer hasta sentetik kan sulandırıcı kullanıyorsa, bir de yanında fil kulağı, diğer adlarıyla mabetağacı ya da Ginkgo Biloba kullanıyorsa diş tedavisi görecekse, ameliyat olacaksa bunun hekimi tarafından bilinmesi gerekir, yoksa ciddi problemler yaşanır. Kitapta bunların uyarısı da yapılıyor.ö
KETEN TOHUMUNU NASIL İÇİYORSUNUZ
"Keten tohumu, çok ilgi çeken bir bitki. Zayıflama kürlerinde, salatalarda, sağlıklı beslenme amacıyla keten tohumu kullanılsın deniyor. Keten tohumunun çeperi çok kalındır. Vatandaş da, 'havanda döverim, bu kalın çeperi açılmış olur, ben de kullanırım', diyor. Fakat çeber çok sert olduğu gibi ketenin hücre yapısından dolayı kendi hacminin 40 misline kadar su tutma kapasitesine sahip. 40 misline kadar şiştiğinde eğer biz bu sert çeperi uzaklaştırmadıysak kirpi gibi bir görüntü alır. ve açılmış olan ve çengel şeklindeki kısmı ince barsaklarımızdan geçerken-yararlı olsun diye yemekten yarım saat önce aldığımızı düşünürsek- ince barsaklardan geçerken mutlaka barsak çeperlerini jilet gibi çizer. Bunu kür şeklinde hergün kullanarak riski de artırıyoruz. Son derece tehlikeli. İnce barsaklarda fark etmediğimiz kanamalara neden olabilir. O nedenle bunun granül formda kullanılması gerekir. Granül form ise özel bir teknikle kanca şeklinde olan sert çeperin ayrılıştırılmış formudur, hem böylece su tutma kapasitesine sahip hem de optimal yararlanması sağlamış oluyoruz. İçinde esansiyel yağlar dediğimiz vücudumuzun ihtiyaç duyduğu bu enerji kaynağı da bu doymamış yağ asitlerinden sağlanır.
TIBBİ BİTKİLERLE TEDAVİDE AKTARLAR DEĞİL, HEKİM VE ECZACI OLMALI
Eczacı Muzaffer Haksel, fitoterapi konusunda hekimlerin ciddi bilgi eksiği olduğunu belirtirken, [COLOR=#030087]Almanya[/COLOR]'daki hekimlerin yüzde 80'inin fitoterapi eğitimi aldığına dikkat çekti. Alman hekimlerin tedaviye mecbur kalmadıkça sentetik molekülle başlamadığını, genelde fitoterapi üzerinden giderek bitkisel tedaviyi ön plana çıkardığını belirten Haksel, "Bizde ise bitkiseller hekimden kaynaklanan eksiklik olduğu için reçete edilmiyor, reçete edilmediği için de eczacılar sahip çıkmıyor. Son zamanlarda yeterli olmasa da bitkiseller konusunda iyi gelişmeler var. Bu tür preparatlara ulaşma kosunuda gayret sarfedildiği taktirde özellikle eczanelerimizin çok önemli işlevi olacağına inanıyorum. Mevcut olan sistem içerisinde aktar üzerinden değil de hekim- eczacı üzerinden bu tedaviler verilebilmeli. Bitkisellerin bir ilaç özelliği olması nedeniyle özellikle eczacı ve eczane kontrolü üzerinden sunumu önemli. Fitoterapi eğitimi almış kişiler bitkiselleri sunabilirler, bitkisel tedaviyi uygulayabilirler. Hekimlerin bilgilendirilmesi, eczacılarımızın konuya sahip çıkması son derece önemli.
Kitapta mide- bağırsak hastalıkları (iştahsızlık, sindirim problemleri), Fastrit, mide- bağırsak krampları, mide şişkinliği, hazımsızlık, kabızlık, diyare, üst ve alt solunum yolu hastalıkları, bronşiyal hastalıklar, kuru öksürük, karaciğer hastalıkları, safrayolları hastalıkları, idrar yolları hastalıkları, psişyik bozukluklar, uykusuzluk, korku durumları, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkarı, kadın hastalıkları, romatismal hastalıklar, prostat, kanser, bağışıklık sistemini güçlendiriciler gibi başlıklar altında fitoterapi bilgileri veriliyor
[COLOR=#030087]İzmir[/COLOR]'de Ege Üniversitesi İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma- Uygulama Merkezi (ARGEFAR) Yönetim Kurulu Üyesi, Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ulvi Zeybek ile Eczacı Muzaffer Haksel, birlikte "Türkiye'de ve dünyada önemli tıbbi bitkiler ve kullanımı' başlıklı bir kitap hazırladı. Fitoterapi konusunda yaşanan bilgi kirliliğinin, bilinçsiz, hatalı kullanımların tıbbi bitkilerden sağlanacak yararı zarara çevirdiğini belirten Prof. Dr. Zeybek, şöyle konuştu:
"Fitoterapi alternatif değil, bitkilerle yapılan bir destek tedavidir. Tamamlayıcı tıp uygulamaları içinde önemli bir yeri var. Tıbbi bitkiler ve bunların kullanımı her zaman için insanların ilgisini çektiği gibi çok da istismar edilen bir konu. Genellikle tedavisi artık sentetik ilaçlarla gerçekleşmeyecek hastalar varsa, kanser tedavisinde olur olmaz bir takım uygulamalar söz konusu olabiliyor. Son yıllarda zayıflamayla ilgili ciddi problemlerle karşılaşıldı, diüretik bitkiler kullanılmaya başlandı. Bunlar insan sağlığını ciddi anlamda tehdit eden sorunlar. Tehdit ediyor, çünkü bazı zehirli bitkileri dahi kullanıyorlar bilinçsizce. ARGEFAR bünyesinde hekim ve eczacılara yönelik fitoterapi kursları düzenliyoruz. Bu konuya ilgi duyan hekim ve eczacılar böyle bir Türkçe kaynağa ihtiyaçlarından bahsettiler. Bu kitap vatandaşları da aydınlatacak. Bizde en sık kullanılan ve bitkisel ilaçların hazırlandığı drogları ele aldık. Drog; bir tıbbi bitkinin etken maddeyi en fazla taşıyan organı demek. Drog bitkinin tohumu, yaprağı, kökü olabilir. Dolayısıyle AB ülkelerinde kullanılanlar nelerse bunlarla ilgili hazırlanmış bazı yol haritalarını izledik, kitabı hazırlarken. 50 droga yer verdiğimiz kitabımızda, hangi bitkinin hangi kısmının nasıl kullanılacağı, etken madde bitkinin neresindedir, yüzde kaç bulunur, hangi dozda ne kadar süre kullanılırsa hangi etkiyi gösterir, yan etkileri, doz aşımı, çocuk dozları, ilaç etkileşimleri gibi bilgiler yer alıyor. Bitkiler, zararsızdır diye bir şey asla yoktur. Tıbbi bitkilerin doğru zamanda doğru endikasyonda ve doğru dozda kullanılması gerekir. Özellikle kullanılacak olan drog çok önemli. Bunları irdelediğimiz gibi sadece drogları, bitkisel çayları değil varsa dünyada, Avrupa'da, çok az sayıda olmakla birlikte ülkemizdeki preparatlarına da değindik. Bütün bunları hedefleyerek bu kitabı düzenledik. Kullanım alanlarına göre mide barsak, sindirim problemleri, gastrit, mide barsak problemleri, hazımsızlık, kabızlık, diyare, üst alt solunum yolu nratsızlıkları, kadın hastalıklarında fitoterapi gibi kullanım alanlarına göre gruplandırdık, hekimler daha kolay yararlansın diye.ö
ÖKSEOTUNU KANSER TEDAVİSİNDE 4 DOKTOR KULLANIYAR
Prof. Dr. Ulvi Zeybek, her bitkinin tıbbi bitki, tıbbi bitkilerin her çeşidinin de "ilaçö niyetine kullanılamayacağını, aksine hastaya zarar verebileceğini söyledi. Bazı tıbbi bitkilerin ülkemizde hiç bilinmediğini belirten Zeybek, şu orneği verdi:
"Ökseotundan hazırlanmış preparatlar var. Biz bu kitapta tüm etki mekanizmasını anlattık. Ökseotunun yaprakları tansiyon düşürücüdür, çözelti formatında. Meyveleri ise son derece zehirlidir. Ama bu meyvelerinden hazırlanmış preparatlar var. Bu preparat seri olarak satılır, her birinin dozu farklıdır. Onkolog tarafından kanser hastasının karın bölgesine en küçük dozdan başlanarak belli aralıklarla enjekte edilir. Eğer immün sistemi tetikliyorsa o enjeksiyonun yapıldığı yerde yuvarlak kırmızılık oluşturuyor. O kırmızılık görülüyorsa o ilaç etki ediyor, demektir. Kızarılıklık görünce mutlu olmamız lazım, o kanser hastasının immün sistemini tetikledik demektir. Yani bu tümör hücresine karşı artık etki gösterecek anlamına geliyor. Her hasta için farklı tedavi programı uygulanıyor, hastalığın evresine, tümörün cinsine göre değişiyor. Bu ökseotundan elde edilen ampul preparatları sağlıklı hücrelere zarar vermiyor, hedefi tümör hücreleri. Tümörün başka bölgeye atlamasını önlüyor. Çok enteresandır, bugün hiçbir kanser ilacı bu etkiyi göstermez. İlginç olan bu ilacı ışın tedavisi gören kanser hastalarının dahi kullanabilir olmasıdır. Bizim amacımız Türkiye'de onkologların bu preparatı tanıması, uygulaması ve reçetelendirmesi. Ama maalesef Türkiye'de bu preparatı 2 [COLOR=#030087]İzmir[/COLOR]'de, 2 de [COLOR=#030087]İstanbul[/COLOR]'da bildiğim 4 hekim var uygulayan."
41 ÇEŞİT KEKİK VAR, HEPSİNİN YAĞI, SUYU ÇIKARILMAZ
Prof. Dr. Ulvi Zeybek, her bitkinin tıbbi bitki, tıbbi bitkilerin her çeşidinin de "ilaçö niyetine kullanılamayacağını, aksine hastaya zarar verebileceğini söyledi. Bu görüşlerine örnekler veren Zeybek, kekik denildiğinde Türkiye'de sadece tek bir bitki varmış, gibi ele alındığını belirtti. Aktarlar da ya da konuyu bilmeyen köylülerin kendi çevrelerinde her timol kokanı kekik kabul edip topladıklarını, bunların yağını, suyunu çıkardıklarını kaydeden Zeybek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oysa botanik, bilimsel anlamda 41 çeşit kekik var. Bunların hepsini tıbbi amaçlı kullanamayız. Bazıları içerisindeki etkin maddelerden dolayı barsaklarımızı, midemizi tahriş edebilir. Eğer ülser gibi problem varsa, ülser yarası yeni kapanmışsa tekrar kanamaya neden olabilir. Eğer hasta sentetik kan sulandırıcı kullanıyorsa, bir de yanında fil kulağı, diğer adlarıyla mabetağacı ya da Ginkgo Biloba kullanıyorsa diş tedavisi görecekse, ameliyat olacaksa bunun hekimi tarafından bilinmesi gerekir, yoksa ciddi problemler yaşanır. Kitapta bunların uyarısı da yapılıyor.ö
KETEN TOHUMUNU NASIL İÇİYORSUNUZ
"Keten tohumu, çok ilgi çeken bir bitki. Zayıflama kürlerinde, salatalarda, sağlıklı beslenme amacıyla keten tohumu kullanılsın deniyor. Keten tohumunun çeperi çok kalındır. Vatandaş da, 'havanda döverim, bu kalın çeperi açılmış olur, ben de kullanırım', diyor. Fakat çeber çok sert olduğu gibi ketenin hücre yapısından dolayı kendi hacminin 40 misline kadar su tutma kapasitesine sahip. 40 misline kadar şiştiğinde eğer biz bu sert çeperi uzaklaştırmadıysak kirpi gibi bir görüntü alır. ve açılmış olan ve çengel şeklindeki kısmı ince barsaklarımızdan geçerken-yararlı olsun diye yemekten yarım saat önce aldığımızı düşünürsek- ince barsaklardan geçerken mutlaka barsak çeperlerini jilet gibi çizer. Bunu kür şeklinde hergün kullanarak riski de artırıyoruz. Son derece tehlikeli. İnce barsaklarda fark etmediğimiz kanamalara neden olabilir. O nedenle bunun granül formda kullanılması gerekir. Granül form ise özel bir teknikle kanca şeklinde olan sert çeperin ayrılıştırılmış formudur, hem böylece su tutma kapasitesine sahip hem de optimal yararlanması sağlamış oluyoruz. İçinde esansiyel yağlar dediğimiz vücudumuzun ihtiyaç duyduğu bu enerji kaynağı da bu doymamış yağ asitlerinden sağlanır.
TIBBİ BİTKİLERLE TEDAVİDE AKTARLAR DEĞİL, HEKİM VE ECZACI OLMALI
Eczacı Muzaffer Haksel, fitoterapi konusunda hekimlerin ciddi bilgi eksiği olduğunu belirtirken, [COLOR=#030087]Almanya[/COLOR]'daki hekimlerin yüzde 80'inin fitoterapi eğitimi aldığına dikkat çekti. Alman hekimlerin tedaviye mecbur kalmadıkça sentetik molekülle başlamadığını, genelde fitoterapi üzerinden giderek bitkisel tedaviyi ön plana çıkardığını belirten Haksel, "Bizde ise bitkiseller hekimden kaynaklanan eksiklik olduğu için reçete edilmiyor, reçete edilmediği için de eczacılar sahip çıkmıyor. Son zamanlarda yeterli olmasa da bitkiseller konusunda iyi gelişmeler var. Bu tür preparatlara ulaşma kosunuda gayret sarfedildiği taktirde özellikle eczanelerimizin çok önemli işlevi olacağına inanıyorum. Mevcut olan sistem içerisinde aktar üzerinden değil de hekim- eczacı üzerinden bu tedaviler verilebilmeli. Bitkisellerin bir ilaç özelliği olması nedeniyle özellikle eczacı ve eczane kontrolü üzerinden sunumu önemli. Fitoterapi eğitimi almış kişiler bitkiselleri sunabilirler, bitkisel tedaviyi uygulayabilirler. Hekimlerin bilgilendirilmesi, eczacılarımızın konuya sahip çıkması son derece önemli.
Kitapta mide- bağırsak hastalıkları (iştahsızlık, sindirim problemleri), Fastrit, mide- bağırsak krampları, mide şişkinliği, hazımsızlık, kabızlık, diyare, üst ve alt solunum yolu hastalıkları, bronşiyal hastalıklar, kuru öksürük, karaciğer hastalıkları, safrayolları hastalıkları, idrar yolları hastalıkları, psişyik bozukluklar, uykusuzluk, korku durumları, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkarı, kadın hastalıkları, romatismal hastalıklar, prostat, kanser, bağışıklık sistemini güçlendiriciler gibi başlıklar altında fitoterapi bilgileri veriliyor