Türkçe

20
EXE RANK

OttoMaNs* ;яeiz

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
20 Şub 2011
Mesajlar
32,869
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Web sitesi
www.netbilgini.com
OttoMaNs* ;яeiz
Türkçe (Türkiye Türkçesi olarak da bilinir) Ural-Altay dillerinden Türk dilleri ailesine bağlı ve Oğuz Grubu'na mensup bir dildir. Türkiye Kıbrıs Balkanlar ve Orta Avrupa ülkeleri başta olmak üzere geniş bir coğrafyada konuşulmaktadır. Türkiye CumhuriyetiKuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin resmî; Makedonya ve Kosova'nın ise tanınmış bölgesel dilidir. Türkçe farklı ağızlara ayrılmış bir dildir. Ancak bu ağızlardan İstanbul ağzı sivrileşerek yazı dili haline gelmiştir.[1] Türkçe 8 ünlü harf sayısıyla beraber zengin bir dil olmasının yanı sıra özne-nesne-yüklem şeklindeki cümle kuruluşlarıyla bilinmektedir.[2]
Türkçe

Sınıflandırma

Ana madde: Türk dilleri ailesi ve Altay Dilleri

Türkçe; Gagavuzca Horasan Türkçesi ve Osmanlıca ve birkaç lehçe ile birlikte olarak Altay dil ailesi'ne bağlı Türk dilleri ailesi'nin Oğuz Grubunda yer almaktadır.

Resmî durumu

Türkçe Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmî dilidir. Türkiye'de Türk Dil Kurumu Atatürk tarafından 1932 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti olarak bağımsız bir organ olarak kurulmuştur. Türk Dil Kurumu dilin sadeleşmesi yabancı kökenli sözcüklerin değiştirilmesi (özellikle Arapça ve Farsça) için çalışmıştır. 1978 Dil yasasına göre Türkçe Kosova'da bölgesel resmî dildi. Şu anda sadece Kosova'nın Türk çoğunluğunun yaşadığı bir kent olan Prizren'de resmî dildir. Diğer bölgelerdeki resmiyeti ortadan kaldırılmıştır.Makedonya'da da bazı belediyeler düzeyinde resmîdir.[3] (Gostivar'da Makedon ve Arnavut dilleriyle beraber.)

Bulgaristan'ın %10 kadarının anadilidir. Bulgar Devlet Tv'sinin Türkçe programları vardır Kırcaali belediyesi ise bilingual hizmet verir[4] Deliorman ve Doğu Rumeli'de ise okullarda seçmeli anadil dersidir. Yunanistan'da ise İskeçe ve Gümülcine'de seçmeli anadil dersidir. Dinî işlerde de kullanılmaktadır. Rodos'taki 2500 kişilik Türk azınlığı ise bu haklardan mahrumdur.Bununla beraber Romanya'da yaşayan 35000 devletçe resmî olarak tanınmıştır.Ve parlementoda 1 milletvekilliği ile temsil edilirler.

1960'larda iş gücüne ihtiyaç duyan Avrupa kapılarını büyük ölçüde Türklere açmış ve Türkiye'den Avrupa'ya yoğun bir göç yaşanmıştır. I. Dünya Savaşı sonrasında Balkanlar'da yaşamaya devam eden Türkler ile birlikte bu insanların sayısı günümüzde neredeyse 6 milyona ulaşmıştır ve büyük bir çoğunluğunun ana dili Türkçedir. Amerika ve Avustralya'da ise yaklaşık 200 bin kişi Türkçe konuşmaktadır. Böylece Türkçe (Türkiye Türkçesi) Türkiye ve KKTC dahil tüm dünyada ana dil olarak yaklaşık 71 milyon kişi tarafından konuşulurken bu sayı Türkiye Türkçesini ikinci dil olarak konuşanlarla birlikte tahminen yaklaşık 80 milyonu bulmaktadır.

Tarihsel Gelişimi

Orta Asya'dan Anadolu'ya


Altay Dağları civarından kaynaklanan dil onu kullanan göçebe kavimlerin doğuda Japonya'ya batıda ise Avrupa'ya doğru hareketiyle yayılmıştır. Afganistan ve Batı Çin civarında Moğolca; Rusya Güney ve Güneydoğu Çin bölgesinde Tunguz; eski Sovyetler Birliğinin batısında Türkiye'ye güneyde ise İran'a yayılan bir alanda ise Türki diller olarak değişmiştir. Güneyde bulunan başlıca Türki diller Türkçe Azeri Türkçesi ve Türkmen Türkçesidir. Oğuz boylarının kullandığı Gagavuz lehçeleri ve İran kaynaklı Horasan lehçesi Türkiye lehçesi ile birlikte bugünkü Türkçenin bölümlerini oluşturmaktadır.[5] « Çığany bodunuğ bay kıltım az bodunuğ üküş kıltım - (Yoksul halkı zengin yaptım az halkı çok yaptım) - Orhun Yazıtları[6] »




Türk yazıyı taşıyan en eski belge Kızıl şehrinde bulunuyor. Yazılış tarihi 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır.

Türk dili Yenisey yazıtları gibi tabletlerden yola çıkılarak 1300 yıl önceye kadar kaynaklanabildiği gibi yazıtlarda kullanılan alfabenin gelişmişliği bu dilin daha eski tarihlere dayandığının en somut delilidir.[7] Bugünkü Moğolistan'da Orhun (veya Orhon) nehri yakınlarında bulunan Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından başka dönemin tanınmış veziri Tonyukuk'un da kendisi için diktirdiği Ulan Bator kenti yakınlarındaki iki taş Orhun Yazıtları'nın başlıca örnekleridir.[8]

Divân-ı Lügati't-Türk Türk kültürün ilk Türk dilini anlatan ve yazılan Sözlük eseri dir ve Kaşgârlı Mahmud tarafından 25 Ocak 1072'de yazılmaya başlanmış ve 10 Şubat 1074'te bitirilmiştir. Bu kitap içinde bu tümce bulunuyor. "Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur". Türkçenin zengin dilbilgisi özelliklerini ilk ve en çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Türkçenin kullanım alanını genişleten bir başka Karahanlı Devleti'nin mensubu ikinci bir Türk ve Türkçe kültür abidesi olan Yusuf Has Hacib dir. Yusuf Has Hacib Kutadgu Bilig adlı eseri ile Türk dil birliğinin diğer önemli yazılı temelini attı. (1069-1070 yılarında bu Türkçe eseri tamamlandı)

Ahmed Yesevi 12yy. Türk dilinde yazdığı "hikmet" adlı şiirleri biraraya getiren Türk tasavvuf edebiyatının bilinen en eski örneklerini içeren kitap ile Türkçenin kulanımını etkiledi.

13/14.yy. yaş***** süren Yunus Emre Türkçenin özellikle "Türkçe şiir dilinin" temel ustası ve abidesi(anıtı) olmaktadır. Yunus Emre'nin edebiyat tarihi bakımından önemli bir yanı da Anadolu'da Türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. Şiirlerinin ölçüsü Türkçenin ses yapısına uygun aruz olmakla birlikte söyleyişi akıcı sürükleyici bir nitelik taşır. Tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını Türkçenin ses yapısına uygun biçimde dile getirir şiirinde duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür.

Hacı Bayram Veli 14/15.yy. Anadoluda yaş***** süren Türk mutasavvıf ve şair olarak eserlerini Türkçe olarak yazmakta oldu ve Türkçe kulanımını Anadoluda önemli şekilde etkiledi. Hacı Bayram-ı Veli Anadolu’da dil ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasında Leme’at ve Gülşen-i Raz gibi eserlerin Türkçeleştirilmesinde etkili olmuş kendisi de halkın anlayacağı dilden Ahmet Yesevi geleneğine uygun olarak şiirler yazmıştır. Devrinde Arapça ve Farsça eser vermek revaçta iken Hacı Bayram-ı Veli‘nin halk ile ileti kurabileceği Türkçeyi tercih etmesi belli bir iradeye idrak eder. Bu irade Anadolu’da dil birliğinin sağlanması ve Türk kültürürün hakim olmasıdır. Türkçecilik akımı müridlerini de etkilemiş bu sufiler özellikle Türkçe eserler vermişlerdir. Yazıcıoğlu Muhammed Ahmet Bican Eşrefoğlu Rumi gibi öğrencilerinin Envaru-l Aşıkin Muhammediye Müzekki’n Nüfus gibi eserleri Anadolu'da yıllarca kolaylıkla okunmuştur halkın elinden düşmemiştir. Ayrıca Akşemsettin (1389/1390 - 1460) 15. yüzyılın en büyük sufilerinden biridir ve Türkçe eserleri ile (örnek olarak Hayatın Maddesi ve Tıp adında).
  • Altay dil ailesi
  • Türk dilleri
  • Güney dilleri
  • Balkan Gagavuz Türkçesi (Türkiye ve Türklerin yaşadığı Avrupa ve Amerika kıtalarının bazı bölümleri)
  • Gagavuzca (Moldova)
  • Horasan Türkçesi (İran)
  • Türkçe
  • Azerice
  • Kazakça
  • Türkmence
  • Kırgızca
  • Özbekçe
  • Tatarca
  • Uygurca

Türkçe ait olduğu Altay Dil Ailesi'nin en çok kişi tarafından kullanılan dilidir. 5500-8500 yıllık bir geçmişi olduğu sanılmaktadır. Azeri Türkmen Tatar Özbek Başkurti Nogay KırgızKazak Yakuti Çuvaş gibi bölümleri vardır.

Örnek olarak yazılı Türkçe üzerine kaynaklarda (M.Ö. 1766 yılık çin kronikinde) ilk kez tutanaklarda tanrı Ordu kılıç ve kut (mutluluk) sözcükleri bulunulmaktadır.

Moğolca Mançu-Tungus Korece ve Japonca ile yakın ilişkisi vardır. Bazı bilimadamları ilişkinin ödünç alınmış sözcüklerden kaynaklandığını ve temelli olmadığını iddia etmiştir. Son zamanlarda yapılan karşılaştırmalı çalışmalar bu tezin hatalı olduğunu Türkçe ve Japonca'nın temel ilişkilerinin bulunduğunu kanıtlamıştır.[9]


Dünya'da Türkçe konuşanların dağılımı

Dil Devrimi


Atatürk 29 harfli Yeni Türk alfabesi Sinop. 20.09.1928. (Fransız L'Illustration magazin)

Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslaşma sürecini tamamlayan Türk Devrimi'nin ya da Atatürk devrimlerinin en önemli basamaklarından ilki Cumhuriyet'in kuruluşundan 4 yıl sonra yapılan harf devrimi ikincisi de Cumhuriyet'in kuruluşundan 9 yıl sonra yapılan Dil Devrimi'dir.

Dil Devrimi kısaca Türkçe ile düşünmeyi Türkçenin bütün bilim sanat ve teknik kavramları karşılayacak yolda gelişmesini sağlayan eylemdir.

Dil bilimci Kâmile İmer "Dil Devrimi nedir?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:
Dili daha çok yerli öğelerin egemen olduğu bir kültür dili durumuna getirmek amacıyla yapılan ve devletin desteğini kazanmış olan ulus çapındaki dili geliştirme eylemine 'dil devrimi' adı verilmektedir.[10]

Her insan düşüncesini sözcükler arasında bağ kurarak oluşturduğu tümcelerle aktarır bu açıdan bakınca Dil Devrimi aynı zamanda düşüncenin yenileşmesidir. "Dil Devrimi'nin gerçekleşmesini sağlayan etkenler aynı zamanda onun amaçlarını ortaya koymaktadır. Uluslaşma etkeni dili yabancı öğelerden temizleme amacını öteki de kültür dili durumuna getirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçların olumlu sonuçlar vermesi ortaya çıkan ürünlerin toplumun malı olmasına bağlıdır. Devletin desteği olmaksızın dilde yapılan devrim bireysel bir eylem olarak kalır topluma mal olmaz. Dil Devrimi'nin hazırlık evresindeki çabalar bunun en güzel örnekleridir. Türk Dil Devrimi'nin hazırlık evresi olarak nitelendirebileceğimiz ve Tanzimat Fermanı ile başlayan dönemdeki dili temizleme isteği toplumu kapsayamamıştır. Ancak Cumhuriyet'ten sonra 1932 yılında devletin öncülüğünde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin kuruluşuyla dilde yapılan yenilikler ulus çapında bir eylem olarak topluma mal olmaya başlamıştır."[11]

Türkçe yapı bakımından çok zengin bir dil olmakla beraber dünya üzerinde de hala çok konuşulan bir dildir. Bu zenginlik her ne kadar içinde yabancı sözcükler bulundursa da bu durum dilde hiçbir bozukluğa yol açmamıştır. Bunun nedeni de Osmanlı'nın zamanında barındırdığı azınlıkların olmasıdır. Çünkü bu nedenle dilde çok fazla yabancı "sözcük alış-verişleri" olmuştur.

Türkler dünyada en çok alfabe değiştiren kavimlerdendir.
Türkçenin bilinen ilk alfabesi Orhun Abideleri'nde yer alan Orhun Alfabesi'dir. Bu alfabe 1. yüzyıldan itibaren Göktürkler tarafından kullanılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu'nde ise Arap alfabesi üzerinde bir takım düzenlemeler yapılarak Osmanlıca dediğimiz yazı çeşiti kullanıldı.
Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte 29 harfli Yeni Türk Alfabesi ise Latin Harfleri üzerinde yapılan düzenlemeler sonucu 1928'de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kabul edilmiştir.

Ayrıca günümüzde 20 ayrı Türk yazı dili bulunmaktadır: Türkçe Gagavuz Türkçesi Azerice Türkmence Kırım Tatar Türkçesi Karaçay-Malkar Türkçesi Nogay Türkçesi Kumuk Türkçesi Kazan Tatar Türkçesi Başkurt Türkçesi Kazak Türkçesi Karakalpak Türkçesi Kırgız Türkçesi Özbek Türkçesi Uygur Türkçesi Altay Türkçesi Hakas Türkçesi Tuva Türkçesi Saha (Yakut) Türkçesi Çuvaş Türkçesi.

Türkçenin Lehçeleri
Ana madde: Türkçenin lehçeleri


Türkiye Türkçesinin genel kabul görülmüş ve yazı diline aktarılmış lehçesi İstanbul lehçesinden türemiştir. Anadolu'da özellikle Karadeniz Bölgesi Güneydoğu Bölgesi ve de Ege Bölgesi'nde lehçe farklılıkları apaçık gözlenmektedir. Ancak yerel lehçeler genellikle insanların belli bir eğitim ve kültür seviyesine ulaşması ile yavaş yavaş terk edilmekte ve toplumda çoğunluğun konuştuğu ağız kabul görmektedir.

Dil bilgisi

Türkçeyi (Türkiye Türkçesi) diğer dillerden ayıran dört özellik şunlardır:
Türkçe sondan eklemeli bir dildir.
Türkçede ses uyumu vardır.
Türkçede sözlerin cinsiyeti yoktur.
Türkçede ince ünlü olan ö ü yoğun kulanılıyor.

Türkçenin özellikleri

Türkçe söz varlığının çoğunluğu; öz Türkçe sözcükler Arapça ve Farsça'dan geçmiş Türkçeleşmiş sözcüklerden oluşmaktadır. Arapça ve Farsçadan gelmiş sözcükler o kadar Türkçeleşmiştir ki Arap veya Fars dilindeki halinden oldukça farklıdır ve kimi sözcüklerin anlamı farklılaşmıştır.
Türkçede tümce yapısı: Özne Tümleç Yüklem şeklindedir.
Türkçede kısa yoldan anlatım ön plandadır. Örneğin "sobayı yak" derken "sobanın içindeki odun ve kömürleri yak" anlamındadır.
Türkçede zamirler: ben sen o biz siz onlar şeklindedir.
Türk dilinde çok görülen ve Türkce kuralları içinde bulunan bir ses olayı olan (k > h) değişimi bulunmaktadır. (Âhi sözü Dîvânu Lugâti’t-Türk ve Atabetü’l-Hakâyık gibi kaynaklarda “eli açık cömert” olarak açıklanıyor. Türkçe “akı” sözcüğünden geldiği görüşü savunuluyor. “Akı” sözcüğü Türk dilinde çok görülen ve Türkce kuralları içinde bulunan bir ses olayı olan (k > h) değişimiyle “ahı” şekline dönüşmüşesi ve dolaylı “ahi” oluşumu savunuluyor. Bu ses olayların türk dilinde birçok örnekler bulunur).

Sözcük Türeme Farkı

Özelliği gereği sona eklemeli bir dil olduğundan Türkçede basit bir kökten çok sayıda sözcük türetmek mümkündür. Bu özelliğin bulunmadığı Hint-Avrupa Dilleri kolundan gelen İngilizce Almanca ve İspanyolca aşağıda Türkçe ile karşılaştırılmıştır.

Büyük ve küçük ünlü uyumu

Türkçede büyük ünlü uyumu ve küçük ünlü uyumu olarak bilinen iki ünlü uyumu vardır. En yaygın ve kapsamlı olan büyük ünlü uyumudur. Kural dışı kalan çok az sözcükler mevcuttur ki bunların büyük bir kısmını yabancı kökenli sözcükler oluşturmaktadır. Bu kurala göre Türkçede bir sözcüğün ilk hecesinde kalın bir ünlü (a ı o u) varsa izleyen hecelerde de kalın heceler; ince bir ünlü (e i ö ü) varsa izleyen hecelerde de ince ünlüler yer alır. Sözcüğün ilk hecesi düz ünlüyle başlamışsa (aeıi)diğer hecelerde düz ünlüyle devam eder.

Örnek:
büyük ünlü uyumu : balta - baltalar ; arı - arılar ; top - toplar ; uçak - uçaklar
küçük ünlü uyumu : ev - evler ; istek - istekler ; örtü - örtüler ; ünlü - ünlüler

Türkçede en çok kullanılan deyimlerden örnekler;
Kulak misafiri olmak.
Yangına körükle gitmek.
Yumurta kapıda.
Etekleri zil çalmak.
Yerin kulağı vardır.

Türkçede en çok kullanılan atasözlerinden örnekler;
Damlaya damlaya göl olur.
Bugünün işini yarına bırakma.
İşleyen demir ışıldar.
Gün doğmadan neler doğar.
Sakla samanı gelir zamanı.

Türkçede bulunan ilginç deyim ve atasözleri;
Fakirin parmağına bir kaşık bal bulanmış yemeden duramamış.
Deveye sormuşlar senin boynun neden eğri diye. Nerem doğru ki demiş.
Türk çalmış Türkmen oynamış.

Türkçede Zamanlar

Geçmiş Zaman


Türkçe'deki geçmiş zaman -mış -miş -muş -müş -di -du gibi eklerin eklenmesiyle sağlanmaktadır. Bu zaman iki gruba ayrılmaktadır. -mişli geçmiş zaman; -miş ve türevi ekler getirilerek oluşturulmaktadır ve cümleye duyulmuşluk anlamı katmaktadır. -dili geçmiş zaman ise; -di ve türevi ekleri almaktadır ve cümleye görmüşlük anlamı katmaktadır. Eklerde sessizin sertliğine göre değişiklikler gözlenmektedir. Örneğin; git- eylemine -di eki geldiğinde sonda yer alan t harfi nedeniyle ekteki d harfi t harfine dönüşür ve gitdi yerine gitti olarak yazılır. Benzer bir durum ünlü harflerde de gözlenmektedir. Örneğin; ol- eylemine -di eki getirildiğinde bu sefer fiil kökündeki sesli harften ötürü; sözcük oldi yerine oldu şeklinde yazılır.[12]

Şimdiki Zaman

Türkçede şimdiki zamanlı bir cümle kurabilmek için fiil kökünün sonuna; -ıyor -iyor -uyor -üyor veya -yor eklerinden uygun olan birini getirmek yeterlidir. Çoğu zaman bir eylemdeki sesli harflerin yapısı gelecek ekte belirleyici olmaktadır. Örneğin; ol- eylemini şimdiki zamana çevirmek için olyor veya oliyor şeklinde değil; oluyor şeklinde yazılmaktadır.

Gelecek Zaman

-ecek-acak eklerinin gelmesiyle oluşturulur.

Genis Zaman

Türkcede genis zaman fiil kökünü sonuna -ir -ir-er -ar-ur eklerinden biri getirilerek olusturulur. Fiil kökü sesli bir harf ile bitiyorsa ayrica kök ve ek arasina -l harfi eklenir.

Türkçe Sözcük Dağarcığı

Türkçe Sözcük Dağarcığı köken tablo görünümü ; mavi öz türk sözcükleri diğer renkler diğer dillerden Türkçeye geçen yabancı sözcükler

Türkçe Sözcük Dağarcığı köken tablo görünümü ; mavi öz türk sözcükleri diğer renkler diğer dillerden Türkçeye geçen yabancı sözcükler

2005'te yayınlanan Güncel Türkçe Sözlük 104.481 sözcük içerir. Bu sözcüklerin % 14'ünün yabancı kökenli olduğu TDK tarafından tespit edilmiştir. 2005'te Almanyada yaygın olarak kulanılan Almanca "Duden Sözlükü" 120.000 Almanca sözcük dağarcığını içeriyor.

Türkçeye Geçen Yabancı Sözcükler

Her ne kadar Atatürk'ün dil devrimi ile Türkçe kökeni Arapça ve Farsça olan sözcüklerden arındırılmaya çalışıldıysa da dil devriminin politik etkenlerle aksamasından ötürü bu iki dilden sözcükler Fransızca sözcüklerle birlikte Türkçe sözlüğün önemli bir bölümünü oluşturmayı sürdürmektedir.

Türkçede yer alan sözcüklerin toplam %1433'ü (104.481 sözcüğün 14.973'ü) yabancı dillerden Türkçeye
  • girmiştir:[13]Arapça: 6.497
  • Fransızca: 5.330
  • Farsça: 1.365
  • İtalyanca: 597
  • İngilizce: 541
  • İzlandaca: 1 Rumca: 414
  • Almanca: 100
  • Latince: 75
  • Yunanca: 43
  • Rusça: 43 İspanyolca: 37
  • Ermenice: 25
  • Bulgarca: 19
  • Macarca: 19
  • Moğolca: 14 Japonca: 12
  • İbranice: 7
  • Portekizce: 3
  • Norveççe: 2
  • Soğdca: 2 Fince: 2
  • Arnavutça: 1
  • Korece: 1


[14]
Basın Dilindeki Yaygınlığı

Tuba Ersöz'ün bir araştırmasına göre basındaki yabancı kökenli sözcük kullanımı halka göre daha yüksek bir konumda. Basın dili halka bilimsel dilden daha yakın olması gerekirken Türkiye'deki bu tam tersine işleyen olgu dikkat çekici.

Araştırmaya göre dil devriminden bu yana basın dilinde Türkçe sözcük kullanımı artmış Farsça ile özellikle Arapça sözcüklerin kullanımı büyük ölçüde düşmüştür. Buna karşın diğer dillerden alınan sözcüklerin kullanımında bir artış olmuştur ki bu rakamların günümüzde daha da arttığı tahmin edilmektedir. [15]Yıl Türkçe sözcükler Arapça sözcükler Farsça sözcükler Fransızca sözcükler
1931 % 35 % 51 % 2 % 6
1941 % 48 % 40 % 3 % 4
1951 % 51 % 35 % 3 % 6
1965 % 605 % 26 % 1 % 85
1995 % 709 % 197 % 1 % 84
2005 % 86 % 6 % 1 % 48


[14]

Yabancı kökenli sözcüklerden bazı örnekler:
Arapçadan: fikir hediye resim insan saat asker vatan ırk millet memleket devlet halk hain kurban şehit
Farsçadan: tahta pazar pencere şehir hafta ateş rüzgâr ayna can dert hoş düşman kahraman köy
Yunancadan: liman kutu ırgat lamba filiz kiraz
İtalyancadan: banyo bavul politika gala borsa fanila posta iskele jandarma
Fransızcadan: lüks kuzen pantolon kuaför hoparlör kamyon sürpriz şans detay iskelet anten lavabo eviye tuvalet polis
İngilizceden: pikap tişört mayın miting video teyp kod çita medya sandviç
Almancadan: şalter şvester haymatlos kuruş beher

Türkçeden Diğer Dillere Geçen Sözcük Sayısı
Sırpça: 8965
Ermenice: 4260
Bulgarca: 3490
Yunanca: 2983
Farsça: 2969
Arnavutça: 2622 Rumence: 2780
Rusça: 2476
Arapça: 1990
Macarca: 1982
Ukraynaca: 800
İngilizce: 470 Çince:289
Çekçe :248
Urduca:227
Almanca :166
İtalyanca:146
Fince:110



[14] Türkçe kökenli ya da alıntı sözcüklerden bazı örnekler:
cacık: Yunanca "zaziki"
denge (para): Rusça "dengi"
dilmaç (çevirmen): Almanca "Dolmetscher"
dolma: İngilizce "dolma" Yunanca "dolmalakis"
duman: Rusça'da "tuman"
ordu: Almanca İngilizce ve Fransızca "Horde"
yelek: İngilizce ve Fransızca gilet ispanyolca gileco jaleco chaleco arabca jalikah
yoğurt: İngilizce "yoghurt" Fransızca "yaourt" Almanca "Joghurt" İspanyolca "yogur"
yar (uçurum): Rusça "zar"
yarlık (ferman): Rusça "zarlik"[14]


Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu dönemi veya öncesinden şekillenmiş Türkçe-Ermenice ortak sözcük dağarcığı Türkçe-Yunanca ortak sözcük dağarcığı Türkçe-Bulgarca ortak sözcük dağarcığı Türkçe-Arnavutça ortak sözcük dağarcığı Türkçe-Boşnakça ortak sözcük dağarcığı Türkçe-Romence ortak sözcük dağarcığı mevcuttur.

Öztürkçe zannedilen yabancı kökenli sözcükler

Eskiden Türkçe kökenli sanılan kelimeler sonradan dilbilimcilerin araştırmaları sayesinde yabancı kökenli oldukları ispatlanmışdır. Özellikle Soğdcadan gelen kelimeler ummulduğundan fazladır. Bu Eski Türkler ve Soğdların iç içe yaşadıklarından kaynaklaniyor bunun yanında Toharca ve Orta Farsçadan da Türkçeye etkilenme olmuşdur. Çinin Uygur Türklerin yaşadığı ve özerkliğe sahip oldukları Sincan (Doğu Türkistan) bölgesinde irani olan Partça Orta Farsça Soğdca ve Sakca dillerinden yazı bulutuları [16] tespit edilmişdir. Bunun yanı sıra Hinta-Avrupa dil ailesinin içinde ayrı gruba ait olan Toharcadan da yazılar bulunmuşdur.

Bu kelimelerinin köklerinin bazılarını Türk Dil Kurumu henüz kabul etmemiştir batı Dilbiliminde gerçek olarak değerlendirildiğine rağmen.
 
Osmanlıca veya Osmanlı Türkçesi (عثمانليجة ya da لسان عثمانى Lisan-ı Osmani) Osmanlı Devleti döneminde kullanılan Türkçe yazı diline verilen addır. Arap alfabesi'nin Farsça ve Türkçe'ye uyarlanmış bir biçimi ile yazılır (bknz:Osmanlıca harfler).

Osmanlı Türkçesi Tarihi

Türkçe tarih boyunca çok geniş bir alanda konuşma ve yazı dili olarak yaşamıştır. Bunun sonucu olarak da Kuzey Türkçesi (Kıpçakça) Doğu Türkçesi (Çağatayca) ve Batı Türkçesi gibi yazı dilleri ortaya çıkmıştır. Batı Türkçesi Osmanlı Türkçesi ve Azerî Türkçesi diye iki kolda gelişmiştir. Osmanlı Türkçesi 24 Oğuz boyunun konuştuğu Oğuz şivesine dayanmaktadır.
Osmanlı Türkçesi’ne ilim adamlarımız tarafından Tarihî Türkiye Türkçesi denilmesine rağmen söyleniş kolaylığı sebebiyle olsa gerek Osmanlıca adı yerleşmiştir. Osmanlıca da kendi arasında kronolojik esasa göre sınıflandırılmıştır:

Dönemlere göre sınıflandırma


1- Eski Osmanlıca (Eski Anadolu Türkçesi): 11.yy.’dan 15.yy. sonuna kadar

2- Klasik Osmanlıca: 16.yy.’dan 19.yy.’ın ikinci yarısına kadar

3- Yeni Osmanlıca: 19.yy.’ın ikinci yarısından 20.yy.’a kadar.

20.yy.başlarında gelişen Türkçülük hareketi dilde Türkçülük fikrini doğurmuş ve Modern Türkiye Türkçesi dönemi başlamıştır. 1928 yılında yapılan Harf İnkılabı ile Latin alfabesinin kullanılmaya başlaması ile Osmanlıca’nın kullanımı son bulmuştur.
Osmanlıca Arapça ve Farsça’nn belirli ölçü ve kurallar içerisinde Türkçe ile birleşmesinden doğmuş bu yazı ile verilen eserlerle bir medeniyet yazısı halini almıştır.
Osmanlı Devleti’nin yıkılışının ardından kullanımdan kalkmıştır. Ancak Türk Tarihi’nin son 1000 yılına yakın bir dönemi bu yazı ile yazılmış olduğu için bu yazı araştırmacılar edebiyatçılar ve tarihçiler tarafından birinci derecede önemli ve bilinmesi zorunlu bir dildir.Osmanlıca Hakkında
(Yılmaz KURT Osmanlıca Dersleri 1 Akçağ Yayınevi 5. Baskı Ankara 1999 S.1)

Osmanlı yönetici sınıfının ve eğitimli seçkinlerin kullandığı bir yazışma ve edebiyat dili olan Osmanlıca günlük hayatta konuşulan bir dil olmamıştır. En belirgin özelliği Türkçe cümle altyapısı üzerinde İslam dünyasının klasik kültür dilleri olan Arapça ve Farsça'yı serbestçe kullanma imkânı tanımasıdır. Günlük dilden farklı ve karmaşık kuralları olan bu dili ustalıkla yazma becerisine inşa adı verilir. Bu beceri uzun bir eğitim süreci ile kazanılırdı.

Osmanlı yazı dili 15. yüzyıl ortalarında biçimlenmeye başladı ve 16. yüzyıl başlarında klasik biçimine kavuştu. 19. yüzyıl ortalarından itibaren gazeteciliğin ve Batı etkisindeki edebiyatın gelişmesiyle hızlı bir evrime uğrayan Osmanlıca Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından kısa bir süre sonra gerçekleştirilen Harf Devrimi (1928) ve Dil Devrimi (1932-) sonucunda kullanımdan kalktı.

Osmanlıca'nın Kaynakları

Türkçe yazı diline Arapça ve Farsça sözcüklerin girişi İslamiyetin kabulüyle başlar. Türkiye Türkçesi'nde 13. yüzyıla ait en eski metinlerde toplam kelime hazinesinin üçte biri ila yarısı Arapça ve Farsça alıntılardan oluşur. Ancak 15. yüzyıl ortalarına dek kullanılan yazı Türkçesi günümüz konuşma dilinden yapıca çok uzak değildir. Dönemin şiir ve düzyazı örneklerinden birçoğu konuşma Türkçesine yakın yapıdadır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda orta ve yüksek eğitim sistemi Fatih Sultan Mehmet döneminde (1451-1481) yapılanıp Yavuz Sultan Selim (1512-1520) döneminde olgunlaştı. Eğitim dili sadece Arapça idi. Dolayısıyla bu dili bilmek ve rahatça kullanabildiğini göstermek eğitimli olmanın gereği sayılırdı. Seçkin bir azınlık klasik edebiyat dili Farsça'yı da öğreniyordu. Klasik Arap ve Fars literatürünün kaynaklarını tanımak bu iki dilin gramer ve söz varlığının nüanslarına hakim olmak kültürlü bir Osmanlı'yı basit halktan ayırdeden özelliklerdi.

Klasik Osmanlı kültürünün önceliklerine ilginç bir örnek dönemin en popüler Farsça sözlüğü olan Burhan-ı Katı Lugatidir. Farsça temel kelimeleri kısaca geçen bu sözlük Farsça kelimelerinin en az bilinen anlamlarını gün yüzü görmemiş nüanslarını az duyulmuş şiirlerdeki özel kullanımlarını açıklamakla övünmekteydi. [1]



Adlandırma Konusu

Klasik devirde "Osmanlıca" ayrı bir dil olarak algılanmamış üç dilden (elsine-i selase) oluşan bir karışım olarak görülmüştü. "Türkçe" ise evde sokakta ve köyde konuşulan basit dile verilen addı.

Ancak 19. yüzyılda standart bir yazı dili ihtiyacının belirmesiyle birlikte "Osmanlı dili" tartışmaları yoğunlaştı. Bu dilin belkemiğini oluşturan Türkçe'nin güçlendirilmesi ve yazı dilinin Türkçe konuşma diline yaklaştırılmasına ilişkin talepler Şinasi Suavi Ahmet Vefik Paşa gibi yazarlarca dile getirildi. 19. yüzyıl sonlarında doğan Türkçülük akımı Osmanlı yazı dilinin esasen Türkçe olduğu ve "Türkçe" diye adlandırılması gerektiğini vurguladı.

Cumhuriyet döneminde ise "Osmanlıca" deyimi genellikle olumsuz bir anlam kazandı. Dil Devrimi'ni izleyen kültürel ortamda "Osmanlıca" "Türkçe"den ayrı ve yoz bir dil olarak görüldü. Türk Dil Kurumu'nda 1983'e dek bu görüş egemendi. Buna karşılık Osmanlı kültürüne yakınlık duyan muhafazakâr kesim Osmanlı yazı dilinin de Türkçe'nin bir lehçesi olduğunu vurgulamak amacıyla "Osmanlı Türkçesi" deyimini tercih etti (örneğin Faruk Timurtaş Mustafa Özkan).

Öte yandan Osmanlı yazı diline "Osmanlı Türkçesi" adı verildiği zaman bundan çok farklı bir dil olan Osmanlı dönemi konuşma Türkçesine ne ad verileceği konusu çözülmemiş bir problem olarak kalmaktadır.Osmanlıca

Harfler
elif ﺍ
be ﺐ
pe پ
te ﺖ
se ﺙ
cim ﺝ
çim ﭺ
ha ﺡ
hı ﺥ
dal ﺪ
zel ﺬ
re ﺭ
ze ﺯ
je ﮊ
sin ﺱ
şın ﺵ
sad ﺹ
dad ﺽ
tı ﻂ
zı ﻆ
ayın ﻉ
gayın ﻍ
fe ﻑ
kaf ﻕ
kef ﻙ
lam ﻝ
mim ﻡ
nun ﻦ
vav ﻭ
he ﻩ
lamelif ﻻ
ye ﻯ


Metin Örnekleri

Şeyhülislam Esad Efendi'nin 1725-32 yılları arasında yazılan Lehcet-ül Lugat isimli sözlüğünün önsözü 18. yüzyıl Osmanlıcası'nın özellikle rafine bir örneği olarak alıntılanmaya değer:

"Amed-i medid ve ahd-i ba'iddir ki daniş-gâh-ı istifadede nihade-i zanu-yı taleb etmekle arzu-yı kesb-i edeb kılıp gerçi irre-i ahen-i berd-i gûşiş-i bî-müzd zerre-i fulad-ı fu'ad-ı infihamı hıred edemeyip şecere bî-semere-i isti'daddan yek-bar-ı imkân intişar-ı nüşare-i asar-ı hayr-ül me'ad as'ab-ı min-hart-ül katad olup ancak piş-nigâh-ı ihvan ve hullanda hem-ayar-ı nühas-ı hassas olan hey'et-i danişveriyi zaharif-i tafazzul ile temviye ve tezyin edip bezm-gâh-ı sühan-gûyanda iksar-ı sersere ile ser-halka-i ihvab-ı hava-ayin olmuş idim." [2]

1790 dolayında yazılan bir yemek kitabından alınan aşağıdaki bölüm Osmanlıca'nın nisbeten sade bir örneğidir:

"Türkîde turunc dediğimiz mîveye Farisî'de narenc denir. Portakal derler İstanbul'da şekerden leziz zuhur etmeye başladı. Hatta nev-zuhur Frenk hekimleri 'Asitane sahil-i bahr ve ahalisi et'ime-i mütenevvia ile aluf ve fesad-ı dem hasebiyle iskorpit illetine mübtelalardır. Elbet beher yevm bir dane portakal ekli lazımdır ve vacibdir.' Maa-haza kendüleri illet-i müstekreh-i frengîden muallel olup bahusus oldukları arzda portakalı ancak kibarı görebildiğinden Asitane'de kesreti kendülerini hayran eylediğinden hezeyan-ı gûna-gûn ederler. Maa-haza alil-ül mizac olan ihvana muzır olmak melhuzdur." [3]

Dönemin konuşma Türkçesinin sesini klasik Osmanlı eğitimi almış yazarların metinlerinde tanımak çok güçtür. Buna karşılık Osmanlı eğitimi almamış bir İstanbullu Ermeniye ait olan aşağıdaki metinde günümüz Türkçesinden hemen hemen farksız bir sokak diliyle karşılaşırız. 1736 yılında İran sefaret heyetine müzisyen olarak katılan Tamburi Artin Efendi'nin seyahatnamesi Ermeni harfleriyle Türkçe olarak kaleme alınmıştır.

"Yezd ile Kerman arasında kum deryası dedikleri vardır ki inceliği ve beyazlığı saat kumu gibidir ve bir köyleri vardır ki yolcular konar. Damlara ve sokaklara bir adam nazar etse gûya kar yağmış sanır. Yol üzerinde birbuçuk iki saat çekecek kadar yerde kule gibi miller yapılıdır ki karşına tutar da öyle gidersin. Eğer o milleri sağına veya soluna alır isen yolu şaşırırsın ve birer ikişer minare derinliğinde kum ile dolmuş hendekler vardır ki hiç belli değil. Atın ayağı eğer oralara basacak olursa kurtulmak muhaldır. Çabalandıkça batar gider." [4]
 
Geri
Üst