Anneler, pudra kullanmayın!

6
EXE RANK

LegendsNeverDie

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
1 Şub 2009
Mesajlar
6,222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
LegendsNeverDie
Bebek cildinde meydana gelen sorunların başında yer alan ve pişiklerde kullanılan pudra, cilt travmasını artırıyor.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapan Yrd. Doç. Dr. Hayri Levent Yılmaz, annelere “pudra kullanmayın” uyarısında bulundu.

Pişikten korumak için, bebeğin altını kirletir kirletmez, değiştirmeyi ve ılık su ile temizlemeyi öneren Yılmaz, bebeklerin altlarının sabunla kesinlikle temizlenmemesi gerektiğini açıkladı:

“Cilt kıvrımlarına özen gösterilerek ılık suyla yıkanmalı. Kurulama için sert cisimler yerine yumuşak, emiş gücü yüksek havlu kullanılmalı. Hazır olarak satılan ıslak mendiller ile pudra kesinlikle kullanılmamalı. Çünkü pudranın tanecikleri ve sonrasında oluşan küçük pudra kümecikleri en hareketli bölge olan kasık bölgesinde ve kıvrımları arasında sürtünmeye bağlı cilt travmasını artırarak pişik gelişimine zemin hazırlar. Bunun yerine her alt temizliğinden sonra pişiği önleyici kremler sürülmeli. Bu kremlerde pişik oluşmadan önce kullanılmalı. Pişik oluştuktan sonra sürülen kremler faydasız olur” dedi.

Yılmaz, kalorifer, klima veya elektrikli soba kullanılan evlerde bebeklerin cildinde kurumayı önlemek için nemlendirici kremlerin kullanılması gerektiğini de sözlerine ekledi.
 
Kullandığımız kozmetik malzemelerinin içindekiler listesini mutlaka dikkatle okuyup öyle satın alıp kullanmalıyız.

Pudra kullanmak bebeğin cildine ve ciğerlerine ne kadar zararlıysa marketlerde satılan ve etkisini bilmeden çocuklarımıza ve kendimize kullandığımız aşağıda sıralanan maddeleri içeren bakım ürünleri de o kadar zararlı:

Paraben - Başına ethyl, methyl, butyl gelebilir, bebek kremlerinde, losyonlarda, şampuanlarda koruyucu olarak kullanılır, hormonal dengeyi bozar, organ gelişimini etkiler

Silikon - Gözenekleri tıkar bebeğin cildinin toksinleri atmasını engeller, şampuanlarda ve kremlerde kullanılır, saçta ve ciltte sahte ve geçici bir parlaklık sağlar

Sıvı Parafin - Paraffinum Liquidum, Mineral Oil veya Petrolatum şeklinde geçer, Vazelin ile aynı türden ancak saydamlaştırılmış ve inceltilmiş rafineri ürünü gres yağıdır, elma ve armudu organik değillerse kabuklu yiyemiyoruz, nedeni bu parafin ile kaplı olmalarıdır. Biraz su ve benzol türevi sentetik parfüm ekleyip bebek yağı adıyla piyasaya sürerler. Bebeğin cildini yumuşatıyor ve nemlendiriyor gibi görünsede aslında onun yumuşak ve hassas cildindeki gözenekleri bloke eder, toksinlerin kolay atılımını engeller, alerji ve kızarıklıklara, tahrişlere neden olur

Lanolin - Koyun yününden elde edilir, yumuşatıcı, tahrişleri önleyici ve nemlendirici özelliği vardır, ancak son 40 yıldır koyunlar böceklere karşı yoğun ilaçlama yapılan bölgelerde otladıklarından sürünme ile postları DDT türünden çok tehlikeli pestisidler ile kaplanıyor. Yapılan araştırma ve tahlillerde Lanolinin içinde yüksek miktarda böcek ilacı ve anti fungal malzeme bulunuyor. Bu yüzden organik bakım ürünlerinde kullanımı yasak.

DEA, EDTA, PEG - Bunların tümünü http://www.cosmeticsdatabase.com sitesinden (kozmetiklerde kullanılan tüm kimyasallarhakkında bilimsel ve endüstriyel test raporlarının yer aldığı site) inceleyebilirsiniz.

Dikkat etmeniz gereken önemli bir nokta; içindekiler listesinde o üründe en çok oranda kullanılan malzeme en başa, en az miktarda kullanılan malzeme en sona yazılır.

Organik bakım ürünlerinde bitkisel ve organik kökenli malzemenin başlarda veya ortalarda, kimyasal kökenli malzemenin sonlarda yazmasının nedeni budur. Market ürünlerinde durum bunun tam tersidir.

Ucuz ve hoş kokulu diye aldığımız kozmetiklere çok dikkatle yaklaşmalıyız. uzun vadede vücutta birikime yol açarak sonunda bizleri tedavisi güç hatta astım veya kanser türünden çaresi olmayan hastalıklara sürükleyebiliyorlar. Etiket okumayı ve organik bakım ürünlerine öncelik vermeyi alışkanlık haline getirmemiz bu sentetik çağda çok önemli.
 
Kokulu kozmetik ürünlerde eğre organik sertifikalı değillerse burnu yanıltmak için benzol ve türevleri kullanılır.

Benzolün cilde nüfuz ederek uzun süre su ve sabunla yıkansa dahi çıkmama gibi bir özelliği vardır. Bilirsiniz elinize benzin döküldüğünde ne yaparsanız yapın en az 6 saat koku çıkmaz.

İşte kozmetikçiler bu özelliği yüzünden tüm sentetik kokuları benzol ve türevlerinden üretirler, bu yolla burnumuzu yanıltan ve çok hoş kokan binlerce seçenekleri vardır.

Bol kokulu ürünlerin - organik sertifikalı değillerse - astım, alerjiler gibi rahatsızlıklara neden olmaları bu yüzdendir. Benzol kullanımı organik yönetmeliğince yasaklandığından organik kişisel bakım ve bebek ürünleri kokularını doğal esansiyel yağlar ve organik bitkisel içeriklerinden alırlar.

Güneş ürünlerinin koku içermemesi daha da önemlidir çünkü koku veren sentetik benzol ve türevleri güneş ışınlarıyla birleştiklerinde kansere kadar varabilen tahriş ve alerjilere neden olurlar.

SPF faktörü ne olursa olsun sentetik koku vericiler, EDTA, PEG, Paraben gibi içerik bebeğinize, çocuğunuza veya kendinize aldığınız güneş ürünlerinde asla bulunmamalı. Eczanelerde bulunan çoğunlukla kokusuz üretilen organik içerikli yüz ve vücut koruyucu güneş ürünleri tüm dünyada artık bilinçlenen tüketici tarafından tercih ediliyor.
 
Nüfus artışını izleyen ticari hırs ve kontrolsüzlük, besin zincirindeki proseslerin bozulmasıyla sonuçlandı.

GDO lu mısır ve buğday tohumları, enzimli süttozundan yapılmış yalancı yoğurtlar, organik olmayan buğdaydan yapılmış böcek ilacı kalıntılı ekmekler, bol hormonlu kısır tohumlu domatesler derken hayatımız kontrolmüz dışında bünyemizi uzun vadede tehlikeye sokan zararlı sentetik ve toksik maddelerle çevrelendi.

Organik pazarlardan alışveriş yapmak, süpermarketlerde bulunmayan ve eczanelerde satılan organik bakım ürünleri kullanmak bedenimizdeki bu yükü büyük ölçüde azaltırken ileri yaşlarda karşılaşabileceğimiz çaresiz hastalıkları önler.

Örneğin kişisel bakım ürünlerinden sıvı sabun, diş macunu ve akne temizleyicilerde triclosan, güneş koruyucularda, dudak parlatıcılarında, bronlaşma yağlarında oxybenzone türünden zararlı maddeler bulunmadığını bu konularda biraz web araştırması yaparak ve ürün etiketlerini okuyarak kontrol edebiliriz.
 
Güneş ürünleri kullanımı ile ilgili EWG (Environmental Working Group) uyarıları bilinçli bir tüketici gurubu oluştururken
beden sağlığını ve ekolojik çevreyi tehdit eden kimyasallardan da uzak kalmamızı sağlıyor:


Cilde ve yüze uygulanan ilk güneş koruyucu losyonlar 1964 yılında güneş altında uzun saatler operasyon yapan ABD askeri personelini güneş yanıklarına karşı korumak için formüle edildi.

Günümüzde foto yaşlanmanın önüne geçmekten, cilt kanseri riskini en aza indirmeye kadar birçok değişik amaç için yaygınlaşarak kullanılmaktalar.

Bir güneşten koruyucu dermakozmetik losyonun koruma derecesi SPF (Sun Protection Factor) olarak sınıflandırılır, Colipa – European Cosmetics Association (Avrupa Kozmetik Birliği) standartlarına göre test edilerek onaylanması gerekir.

2003 yılında Colipa, Japonya ve Güney Afrika birlikte SPF test yöntemini geliştirmişler, 2006 yılında ise ABD nin katılımıyla son haline getirmişlerdir.



GÜNEŞ KORUYUCU BİR ÜRÜNÜN COLIPA STANDARTLARINA GÖRE TEST EDİLMİŞ OLMASI ÇOK ÖNEMLİDİR


Sertifikalı ve yetkili laboratuvarlarda bu testlerden geçirilmemiş ve raporu olmayan ürünler kullanmak sakıncalı olup güneş kanseri riskini arttıran faktörlerin başındadır.


Güneş yanıklarını önlemede güneş koruyucu losyonların etkisi yaygın olarak bilinmekte ve kabul görmektedir ancak bu ürünlerin kullanımı ile hassas ve açık renkli cilde sahip olanların güneşte kalma sürelerini uzattıkları ve bronzlaşma derecelerini arttırdıkları da bir gerçektir.

Uzmanların güneşte kalma sürelerinin kısıtlı olması yönündeki tavsiyelerine uyulmamakta, ozon tabakasının da incelmesi ile tüm dünyada ne yazık ki her yıl cilt kanseri vakaları sayıca artmaktadır.


UVA ve UVB tipi güneş radyasyonu kanser riski taşımakta olup her iki ışını da sınırlayan, filtre eden ve suya dayanıklı bileşenler içeren ürünlerin kullanımı son yıllarda önem kazanmıştır.



BUNLARI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRİN


– SPF 25 ve üzeri güneş koruyucular kullanmadan güneşe kesinlikle çıkmamak

– Koruyucu şapka ve uzun kollu giysilerle korunmak, plajda ve havuz kenarında mümkün olduğu kadar şemsiye ve gölge altında zaman geçirmek

– Öğlen saatlerinde denizde uzun süre kalmamak, suya dayanıklı güneş koruyucu losyonlar kullanmak, özellikle bebek ve çocukları dikkatle korumaya almak, havuz ve deniz saatlerini zararlı radyasyonun daha az olduğu saatlere denk getirmek

– İlerde karşılaşılabilecek katarakt riskini azaltmak için UV koruyucu özellikli güneş gözlükleri takmak

– Plaj voleybolu, futbolu türünden aktiviteleri saat 15:00 ten sonra gerçekleştirmek

– Güneşlendikten sonra onarıcı ve nemlendirici güneş sonrası losyonlar kullanarak cildi bir sonraki güne hazırlamak



Geniş spektrumlu UVA/UVB güneş koruyucu yüz ve vücut losyonu kullanın

Güneş koruyucu losyonunuzu sık sık yeniden sürün, gölgede güneşten daha çok zaman geçirin

Bebek ve çocukların oyun saatlerini dikkatli planlayın, havuz ve deniz aktivitelerinde mutlaka suya dayanıklı SPF25 veya SPF50+ koruyucu losyon kullanın

Oxybenzone adlı sentetik içeren ürünleri satın almayın, östrojeni taklit ederek vücutta toksik organ birikimlerine yol açan bir maddedir

Solunum yolu ve göz tahrişlerine neden olan sprey ve pudra türü güneş ürünlerinden kaçının


Erkekler dikkat:


Kadınların %78 i güneş koruyucu losyonlar kullanırken erkeklerin sadece %34 ü güneş koruyucular sürüyor. Güneşin zararlı ultraviyole radyasyonuna sizlerde en az kadınlar kadar maruz kalmaktasınız, güneş koruyucu losyon sürmeden yaz güneşine çıkmayın.


Organicum Sun Oil, Organik Güneş Kremi ve Güneş Yağı
 
Bebekler biyolojik olarak eşsizdir

Bağışıklık sistemleri henüz gelişmemiş olduğundan anne sütü ile beslenerek gelişirken zararlı dış etkenlerden de korunmaları gerekir.

Organik bebek şampuanı ile yıkadıktan sonra bebeğinizin yumuşak ve hassas cildini doğal yağlar içeren organik sertifikalı bir bebek yağı ile güvenle nemlendirerek koruyabilirsiniz.

Organik yönetmeliğine göre formüle edilen sertifikalı organik ürünlerde Paraben, Parafin, sentetik boyar madde, sentetik koku verici, Vazelin, Lanolin gibi toksik, bedene ve çevreye zararlı kimyasallar bulunmaz.

Organik bebek bakım ürünleri konak ve pişiği doğal yollarla kolayca önlerken bebeklerin bağışıklık sistemini destekler.


 
ORGANİK TARIM NEDİR ?

Organik tarım ekolojik sistemde yanlış uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve kimyasal gübrelerin kullanımın yasaklaması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, doğal düşmanlardan faydalanmayı tavsiye eder.

HORMONLAR VE SENTETİK İLAÇLAR

Son yıllarda tarımda yüksek verim amacı ile bilinçsiz tarım ilacı, hormon ve gübre kullanımı sonucunda meydana gelen zararlar artık yüksek boyuttadır.

Bunun sonucunda zamanla sinsice insan vücudunda birikerek toksik etki yaratarak çeşitli hastalıklara; astım, alerjiler, depresyon, deri hastalıkları, hormonal dengesizlikler, yüksek tansiyon ve en önemlisi kansere yol açtığı izlenmiştir.

GDO/GMO

Moleküler biyo-teknolojideki gelişmelerle birlikte birim alandan daha fazla verim elde etme, bu sayede refah düzeyinin artışı, tarımın endüstrileşmesi gibi ütopik ve sahte hedefler gösterilerek ortaya sürülen genetiği değiştirilmiş tohumlardan üretilen organizmalar tüm dünyada piyasalara hakim olmuştur.

ORGANİĞE GEÇİŞ

Bugün bu çaresizliğin önüne geçmek amacıyla çevre bilincinin de artması ile Organik Üretim ilk başta bitkisel üretim alanlarında ortaya çıkmıştır.

Tüm bu olumsuz gelişmelerin doğal çaresini oluşturan babadan atadan kalma üretim şeklinin günümüze uyarlanması olarak organik tarım gündeme gelmiştir.

İlk defa 1910 yılında Avrupa’da oluşturulan bu yöntemler üreticilerce de kabul görünce yaygınlaşmıştır. Başlangıçta üretilen organik ürünler büyük oranda çiftliklerde veya yakın çevredeki yöresel pazarlarda tüketilirken, daha sonra ticari boyut kazanmış ve 1980‘li yıllarda tüm dünyaya yayılmıştır.

Türkiye’de organik tarım, teknolojinin tarıma geç girişi nedeniyle 1950lere kadar doğal olarak uygulanan ve resmi olarak da 1985 yılından itibaren yapılan ve hızla yayılan bir üretim sistemi olmuştur.

Üreticilerin bitki hastalıkları, zararlı ve yabancı otlar ile mücadele konusunda eğitimiyle tarlalarda organik yönetmeliğine uygun olan ve sentetik toksik zehirler içermeyen ilaçlar kullanmaları sağlanmaktadır.

Tarlalar en az 3 yıl organik yönetmeliğine göre işlendiğinde o tarlanın ürünü organik ürün sertifikası almaya uygun duruma gelmektedir. Tüketici sertifika logosu sayesinde o ürünün organik koşullarda üretildiğini ve üretim aşamasındaki kademeleri takip edebilme şansına sahip olmaktadır.

ORGANİK KOZMETİKLER

Özellikle kozmetiklerdeki ilaç ve hormon kalıntıları, sağlığa zararlı kimyasallar bebek ve çocuklardan büyüklere bütün tüketicileri tehdit etmektedir.

Bu yüzden Organik Üretim sadece tahıllar, sebze ve meyvelerle sınırlı değildir.

Organik Kozmetik Ürünlerin üretiminde büyük yer kaplayan organik sertifikalı tahıllarla havuç, domates vb. sebzelerin yanısıra organik sertifikalı badem, zeytin, üzüm gibi meyveler, susam, defne, ısırgan, adaçayı, lavanta, biberiye gibi şifalı otlardan elde edilen esansiyel yağlar ve özlerde ilaç ve hormon kalıntısı bulunmaz. Bu tür hammaddelerde genetik değişime uğramış tohumların kullanılması da yasaktır.

Bunun doğal sonucu olarak tüketiciler daha sağlıklı kozmetik ürünleri bedenlerine uygulamış, bebekler, çocuklar ve anne babalar günlük bakımlarında uzun vadede organ birikimlerine ve çaresiz hastalıklara yol açan kimyasallardan uzak bir hayat yaşamış olmaktadırlar.

Organik sertifikalı gıdalar ve kozmetikler insanların yaşam kalitesini önemli ölçüde yükseltmekte, zararlı etkilerden arındırmaktadır. Organik ürünler tüketen insanların ortalama ömürleri uzamakta ve özellikle bebekler ve çocuklar bağışıklık sistemlerinin güçlenmesiyle daha zor hastalığa yakalanmaktadırlar.

Kozmetik (şampuan, bebek yağı vb.), tekstil (başta organik pamuk ve yün), mobilya ve ahşap ürünler (ahşap oyuncaklar) gibi pek çok ürün hammaddelerinden üretim yöntemlerine kadar denetlenerek ICEA, BDIH, ECOCERT, USDA, SOIL ASSOCIATION gibi yetkili uluslararası kuruluşlarca sertifikalandırılmaktadır.


 
Kozmetikte %100 organik artık yalan değil


Organik kozmetikler yönetmeliğinin ve gelişen teknolojinin sonucu olarak kimyagerler artık %100 organik kozmetiklerin üretiminin mümkün olduğuna dikkat çekiyor.

Türkiye'de başta meyve-sebze olmak üzere gıdadan giysiye her alanda adı sıkça duyulan organik ürünler, kozmetiklere ve kişisel bakım sektörüne de hızlı girdi.

Organik kozmetikler artık %100 organiktir etiketine sahip.

Japonya ve Avrupa ve Amerika'da başı çeken organik sertifikalı kozmetikler yavaş yavaş Türkiye'de de eczane raflarında yerlerini alıyor.

Burada tüketicinin yapması gereken ICEA, BDIH, Ecocert, USDA ve Soil Association gibi uluslararası organik sertifikasyon firmalarından alınan ve o organik bazlı kozmetikte yüzde cinsinden belirtilen (%100 doğal, %80 organik, %100 organik gibi) damgayı aramak.

Uzmanlar organik içerikli kozmetikler konusunda eczanelerin doğru adres olduğunu, ayrıca Kartal, Feriköy gibi organik pazarlardan alışveriş etmenin organik yaşam tarzını benimseyenlerin vazgeçilmezi haline geldiğini belirtiyor.

Avrupa'da bu yıl 200 milyon euroluk bir hacme ulaşması beklenen organik kozmetikler pazarının zamanla doğal taklidi harcıalem sentetik ürünleri piyasadan sileceği günler yakın. Bu yaz kokusuz, parfümsüz yüz ve vücuda sürülebilen organik içerikli güneş ürünleri tercih edilecek.

Organik olmayan, organik ya da doğalmış gibi piyasaya sürülen kozmetiklerdeki paraben, ftalat, parafin, sentetik parfümler ve renklendiriciler uzun vadede hormon dengesini bozarak ileri yaşlarda alerjiler, sinir sistemi ve üreme sistemi hastalıkları, astım hatta kansere yol açabiliyor.

Organik kozmetikleri ve organik sebze, meyve ve besin ürünlerini tercih etmemiz toksik kimyasallarla çevrelendiğimiz modern şehir hayatında özellikle bebek ve çocuklarımızın sağlıklı büyümeleri için gerekli.

[SIZE=5]http://www.sutanne.net[/SIZE]
 
Organik sertifikalı Shea Butter içeren ürünler gençlik aşısı yapıyor


Shea Butter özellikleri:


Her gün ve her gerektiğinde yüze ve vücuda kullanılabilen güvenli bir nemlendiricidir

Çabuk ve etkili emilimiyle güneş banyosu sonrası meydana gelebilecek çatlama ve kurumaları önler

Özellikle kuru ciltlerde yarattığı nemlendirici etki diğer birçok doğal yağ ile karşılaştırıldığında üst seviyededir

[size=medium]Shea Butter içerdiği Cinnamic Acid sayesinde doğal bir güneş koruma faktörüne de sahiptir.

Kuruluk ve güneş sonrası meydana gelebilecek kaşıntıları yatıştırır

Cildi yumuşatır, cildin doğal esnekliğini yeniden kazanmasını sağlar

Erken yaşlanmayı ve yüzde oluşabilecek çizgileri önleyen oligo elementler içerir

Tüm cilt tiplerinde onarıcı ve hücre yenileyicidir

Hızlı emilim özelliğiyle ciltteki gözenekleri tıkamadığından toksinlerin atılımını engellemez[/SIZE]

Organik sertifikalı Shea Butter A, E ve F vitaminleri içerir. Bu vitaminler Foto Yaşlanmanın önüne geçen önemli etkiye sahiptir




[SIZE=4]Organicum Sun Oil, Organik Güneş Kremi ve Güneş Yağı[/SIZE]
 
Geri
Üst