Ahmet Çakır: Basket izleyeni yorumla dövmek!

17
EXE RANK

-k1nq`LioN*

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
15 Ocak 2010
Mesajlar
17,143
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
-k1nq`LioN*
Allahı var, Dünya Basketbol Şampiyonası'nı NTV çok iyi veriyor. Çekimler, anlatımlar, röportajlar, yorumlar ve öteki programlar kesinlikle belli bir düzeyin üstünde. Keyifle izliyor ve teşekkür ediyoruz.

Bir başka kanal işi bu kadar iyi yapabilir miydi, epeyce kuşkulu. Gelgelelim bazı yorumcular insanı bezdiriyor! Be kardeşim, bir maçın her saniyesi yorumlanır mı? Elini kaldırdı, yorum; gözünü kırptı, yorum; sağa baktı, yorum; öne adım attı, yorum! Koç şunu yaptı, hakem bunu çaldı, seyirci ayağa kalktı, yorum yorum yorum...

İllallah!
Yorum niçin yapılır? Basketboldan anlayıp anlamayan herkes, oyunda ne olupbittiğini biraz daha iyi görüp maçtan aldıkları keyif bu yolla da artsın diye.

Peki, sen her saniye yorumla izleyeni düpedüz döversen insanda o maçtan zevk alacak hal mi kalır?

Elbette ki Yunanistan maçını televizyonun sesini kısarak izledim çünkü neler olabileceğini kestirmek zor değildi.

Son yıllarda futbol anlatımında ortaya çıkan hastalık elbette ki buraya da sıçrayacaktı. Maçı anlatan ve yorumcu, sanki kendilerini takımın bir parçası gibi hatta daha fazlası olarak görüyorlar. Anlatım ve yorumlarının bize maçı kazandırabileceği düşüncesindeler. Ona göre konuşuyor, kimileyin haykırıyor, hatta saldırıyorlar!

Daha da neler!
Kendimizi aldatmayalım, o fiyakalı yorumlar taş çatlasa 100 kişi için. Basketbolu gerçekten bilen insanlar birbirlerine 'laf gösterisi' yapıyorlar. İzleyicinin ne umurunda alan savunması mı yaptığın, adam adama mı oynadığın? İzleyici, topun çemberden geçip geçmediğine bakıyor, o kadar!

Elbette ki iyi savunma ve öteki basketbol değerlerini de izleyenler iyi-kötü algılıyor. Peki, bu durumda, 'Bak sen aslında hiçbirşeyden anlamıyorsun, maçta neler oluyor neler!' gibisinden bir yorum bombardımanına tutmanın ne anlamı var?

Öteki yorumcuların belki biraz da bu tatsızlığı görüp eğlenceli bir yorum tarzını yeğlediklerini görüyoruz. Doğrusu da o. Ancak İhsan Bayülgen'in yorumları tam bir azap! İnsanı düpedüz dövüyor. İmdaaat!

Spor delisi başbakan!
Bizim gazetedeki habere bakınca gözlerime inanamadım. Aslına bakarsanız ortada inanamayacak birşey yoktu. Tam tersine neredeyse cuk oturdu denilebilecek bir durum vardı. Ancak bununla ilgili yazımı yayımlama imkanı bulamadığım için iş biraz karışmıştı.

Önce haberi okuyalım:
"Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da 15'incisi düzenlenen "Zagorka Tennis Cup" turnuvasına özel misafir olarak katılan ünlü tenisçi Boris Becker, gösteri maçında, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov'a karşı zorlandı.

Kariyerinde üç kez Wimbledon şampiyonluğu bulunan Becker maç öncesi, "Ülkenize bir dostluk jesti olarak, Başbakan Borisov'a yenilmeye hazırım" dedi. Ancak Becker-Maleeva çifti oldukça zorlu geçen karşılaşmayı ancak 6-4 kazanabildi."

Ben de bu ilginç başbakanla ilgili olarak Cumartesi günkü haftalık köşemde aşağıdaki yazıyı yazmıştım. Ancak sınırları fazlasıyla aşmış olduğumdan o yazı girmemişti. "Futbol delisi başbakan" başlıklı yazı şöyleydi:

"Hayır, bizimki değil çünkü o emekli, sözünü edeceğim başbakan hala futbol oynuyor. Üstelik çok uzaklarda değil, Bulgaristan'ın 'futbol delisi' olarak nitelenen başbakanı Boyko Borisov...

Komşumuzun başbakanı daha önce itfaiyecilik, koruma görevlisi ve karate milli takımı antrenörü olarak da çalışmış. Yani hayatında sporun önemli bir yeri var ama futbol tutkusu bambaşka.

51 yaşındaki başbakan, memleketi olan Vitoşi'de kamp yapan İngiltere 3.lig takımlarından Nottingham United ile oynanan hazırlık maçında yer almış. Üstelik, öyle gösteri olsun diye filan değil, kıran kırana oynadığı fotoğraflarından bile anlaşılıyor.

Zaten İngiliz takımı oyuncularına uyarıda bulunmuş, kendisine torpil filan yapılmasın diye. Penaltıdan 1 gol attığı maçı takımı 6-0 kazanmış. Bu tek maçlık bir serüven de değilmiş, sık sık sahaya çıkıyormuş Borisov.

İngiliz takımından Aaron Cottrell, onunla oynamanın 'gerçeküstü' bir deneyim olduğunu söylemekten kendini alamamış. Futboluna da 'karşısında durabilmek kolay değil' diye övgüde bulunmuş.

Doğrusu, 58'lik ve vücudu kırıklarla dolu olsa da hala oynayan Ahmet Çakır için Borisov'un yaşı o kadar önemli değil ama bir başbakanın böylesine futbol tutkunu oluşu çok eğlenceli.

Bu ilginç durumu sadece aktarmakla kalmayıp memlekete bağlayalım: Sayın Erdoğan, referandumda evet oyu istemek için gittiği yerlerde bir de halı saha maçına çıksa, inanıyorum ki oylarını birkaç puan artırırdı.

Bizim memleketin de futbol delisi olduğu kabul edilmiyor mu?"

Hem komşu başbakanın ilginç durumu hem de bizim başbakanın sanki yayımlanmayan yazımızı okumuş gibi Türkiye-Rusya basketbol maçına gitmiş olması, ilginç ve hoş gelişmelerdi.

Görebildiğim kadarıyla siyasi rakipleri Başbakan Erdoğan'ı öteki ithamların yanında sürekli sert çıkışlar yapıp gerginliğe yol açmakla da suçluyorlar.

Böyle bir ortamda Başbakanın aynı zamanda bir spor adamı olarak bu yöndeki özelliğini yani sporun güleryüzlü yanını değerlendirmesi herhalde isabetli olmuştur.

Bir de şu öneride bulunmadan edemeyeceğim: Referandum sonrasında Bulgar Başbakanın takımıyla Sayın Erdoğan'ın ekibi arasında bir emekliler maçı ne eğlenceli olurdu. Tabii medya kontenjanından benim de takımda yer almam koşuluyla...

Ben de Kocaman'dan yanayım
Altan Tanrıkulu kardeşimizin Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman'ı desteklediği yolundaki sözleri mesleki açıdan bazı eleştirilere yol açtı. Efendim, gazeteci buna benzer konularda tarafsız olmalı, kendini bağlayıcı açıklamalarda bulunmamalıydı falan filan.

Sevsinler sizin tarafsz gazetecilik anlayışınızı! Onunla ilgili rezilliklerin ciltler dolusu örnekleri arşivlerde duruyor.

Üstelik Altan'ın söylediğinin Fenerbahçelilikle filan herhangi bir ilgisi yok. O sadece yerli bir teknik adamın Sarı Lacivertli takımın başında başarılı olmasını istiyor. Bunun Türk futboluna önemli katkılarının olacağını anlatmaya çalışıyor. Kocaman'ın da böyle bir çapı ve kalitesinin bulunduğunu düşünerek destek veriyor.

Bu kadar basit!
Ancak böylesi palavradan tartışmaları çok seven ve bir kaşık suda fırtına çıkarmaya bayılayanlar, bunu fırsat bilip ona saldırıyorlar.

Hadi oradan efendim! Ben de Aykut Kocaman'ın yanındayım. Saldırın bakalım!
 
Geri
Üst